Paylaş
Yemin etmek ve Yalancı şahitlik
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
YEMİN VE YALANCI ŞAHİTLİK
Yemin etmek, yalan yere şahitlik
İslam, insanları mutluluğa ve huzura kavuşturmak, kötülük ve çirkinliklerden kurtarmak, dünyada ve ahirette huzura sevk etmek için gelmiştir. Yemin, bir kimsenin bir işi yapıp yapmaması veya bir olayın doğru olup olmaması konusundaki söylediği sözünü Allah’ın adını veya sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesi demektir. Yemin etmek esasen mubah bir davranış olmakla birlikte, gereksiz yere yemin etmek, onu alışkanlık haline getirmek doğru değildir. Kişinin hem Allah nezdinde hem de toplum nezdinde saygınlığını zedeler. Yalan, gerçeğe aykırı söz, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. İslam, yalan ve yalancı şahitlik gibi fertleri felaketlere sürükleyen ve aileleri yıkan kötü huyları haram kılmıştır. Sevgili Peygamberimiz; “Yalanın münafıklık alametlerinden”[1] olduğunu haber vermiştir Yalan yere şahitlik yapmak, haklının haksızlığa uğradığı haksızı da haklı yapan, adaleti yanıltan, Allah’a şirk koşmadan sonra gelen, en büyük günahlardan birisidir. Müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocukları daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır.
Müslüman, yemin etmeye ihtiyaç hissetmeyecek derecede sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir. Gerçek bir Müslüman kendi aleyhine de olsa, doğru söylemeli ve asla yalana yaklaşmamalıdır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür, insan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır.”[2] Yalan insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur, dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker.
Yalancı şahitlik yapan, her şeyden önce en büyük kötülüğü kendine yapmıştır. Çünkü başkasının dünyası için kendi ahiretini, içinde ebedi kalacağı cennetin karşılığında cehennemi satın alarak heba etmiştir. Bunun yanında, haklı çıkarmak için şahitlik yaptığı kimseye de hakkı olmayanı vererek kötülük yapmıştır. Aleyhine yalancı şahitlik yaptığı masum kimseye de zulmetmiştir. Onun hakkını başkasına çiğnetmiş, hakkının zayi olmasına yol açmış, onu herkesin nazarında haksız duruma düşürmüş, ayrıca mahkemeyi de aldatmıştır. Yüce Allah Nisa suresinin 135. ayetinde mealen şöyle buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقَيرًا فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
Nisa, 4/135
“Ey iman edenler! Adaleti, titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğip, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” Sevgili Peygamberimiz de konu ile ilgili şöyle buyuruyor: “Ben de insanım, sizler aranızdaki anlaşmazlıkları bana getirmektesiniz, olabilir ki, biriniz delillerini diğerinden daha iyi arz eder, bende ondan işittiğim şekilde hükmedebilirim. Bu şekilde kime kardeşinin hakkını vermişsem, ona ateşten bir parça vermiş olurum.”[3]
O halde yalan yere yemin etmekten ve yalancı şahitlikten uzak duralım. Çünkü yalancı şahitler; adaleti engelledikleri için toplumda kimsenin değer vermediği kişilerdir. Söyledikleri en doğru sözler dahi, şüphe ile karşılanır. Bunlar, dünyada sefaletten, ahirette de Allah’ın azabından kurtulamazlar. Yalancı şahitliğin kefareti de yoktur. Yalnız tevbe etmekle de bunun vebalinden kurtulmak kolay değildir. Çünkü bu bir kul hakkıdır ve bu hakkı ihlâl eden kişi, ancak mağdur ettiği tarafın zararını telafi ederek, helâllik isteyip gönlünü aldıktan ve bir daha yapmamak üzere tevbe edip Allah’dan af diledikten sonra affını ümit edebilir. Mü’min, acı da olsa gerçeği söyleyen ve kendi aleyhine bile olsa hakikat ve adaletten ayrılmayan insandır.
—————————-
[1] Müslim, İman (107)
[2] Buhari, Edep (69)
[3] Buhari, Ahkam (20)
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Elbette Yaratan, yarattıkları varlıkları her daim görmektedir. İnsanlar O’nu görmese bile O yarattıklarını her daim görücüdür. Bununla beraber bir başka gerçek şudur ki; her birimizin yanında yaptıklarımızı yazan melekler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerimde bu husus bizlere şöyle aktarılıyor.
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen ve (kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf, 50/18)
Müslüman Allah’tan korkmalı, başkasından korkmamalı. Mahkemede şahitlik mevkiinde bulunduğu zamanda gördüğünü ve bildiğini dosdoğru söylemeli. Adaletin tecellisine yardımcı olmalı. Hatıra, gönüle, paraya, pula bakmamalı. Kendi aleyhinde bile olsa doğru söylemekten çekinmemeli. Böyle yapılırsa herkes üzerine aldığı emaneti yerine getirmiş olur.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da küfür ve yalan yere yemin (yalancı şahitlik) doğruluk, bütünlük ve dürüstlük ilkelerine aykırı ciddi suçlar olarak kabul edilir. İslam, doğru konuşmanın önemine büyük önem verir ve yalan veya aldatıcı davranışlarda bulunmayı caydırır. İşte İslam’da küfür ve yalan yere yeminle ilgili bazı önemli noktalar:
İslam’ın uzlaşmayı ve bağışlamayı teşvik ettiğini not etmek önemlidir. Bir kimse yalan yere yemin etmiş veya yeminini bozmuşsa, durumu düzeltmeye çalışmalı, ıslah etmeli, Allah’tan ve eziyet ettikleri kimselerden mağfiret dilemelidir. Af dilemek, tazminat ödemek ve gelecekte doğruluğu ve dürüstlüğü korumaya çalışmak, İslam’da tövbenin temel yönleridir.
Genel olarak, İslam doğruluğu, dürüstlüğü ve kişinin yükümlülüklerini yerine getirmesini teşvik eder. Yalan yere yemin etmek, yalan yere şahitlik yapmak veya yalan yere yemin etmek bu ilkelere karşı ciddi ihlaller olarak kabul edilir ve Müslümanlar doğruyu konuşmaya ve hayatlarının her alanında dürüst davranmaya teşvik edilir.