Şehitler yıkanmaz

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Şehitler ölünce neden yıkanmaz? Şehitler yıkanmaz mı?

Sehitler olunce neden yikanmaz Sehitler yikanmaz mi

Peygamberlik mertebesinden sonra bir fani için en yüksek mertebe, şüphesiz ki Allah (celle celaluhu) yolunda düşmanla çarpışırken şehit olmaktır. Zira bu durumda mü’min en çok sevdiği canını vermekte, ilahi rızaya erişmeyi canından çok daha aziz ve kıymetli kabul etmektedir. O bakımdan şehidin üzerindeki elbisesi onun kefeni, akan kanı onun gasli sayılır. Zira o, ahiret gününde kanlı elbisesiyle, misk kokusundan daha güzel ve çarpıcı bir koku neşrederek kalkar.

Bunun için şehitler yıkanmaz, kefenlenmez ve o halde defnedilirler.

Ancak namazlarının kılınıp kılınmayacağı hakkında farklı rivayetler vardır.

عنْ جَابِرٍ قَالَ كَان رَسُولُ الله صلى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَجْمَعُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ

من قبلي أحدٍ في الثوب الْوَاحِدِ ثُمَّ فإذا أُشيرَ لَهُ إلى أحدهما يقول: أيهم
أكثر أخذا للقرآن قدَّمَهُ في اللَّحْدِ وَأَمَرَ بِدَفْنِهِمْ فِي دِمَائِهِمْ وَلَمْ يُعْسَلُوا وَلَمْ
يُصَلَّ عَلَيْهِمْ.

Cabir (radıyallahu anh’dan yapılan rivayete göre, şöyle haber vermiştir: “Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud Savaşı’nda şehid edilenlerden iki adamı bir araya getirip bir tek elbise içinde bulundurur ve sonra şöyle sorardı: “Bu ikisinden hangisi Kur’an’dan daha çok (bilgi ve ezber) almıştır?” Onlardan birine işaret edilince, Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) önce onu kabre indirirdi. Böylece Rasulullah Efendimiz (sallallahu aley hi ve sellem) onların kanlarıyla defnedilmesini emretti. Yıkanmadılar ve üzerlerine namaz da kılınmadı.

وَرَواهُ أَحْمَدُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فِي قَتْلَى أُحُدٍ: لَا تَعَسَلُوهُمْ فَإِنَّ كُلَّ حُرْحٍ أَوْ كُلَّ دَمٍ يَفُوحُ مِسْكًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِمْ.

İmam Ahmed’in rivayetinde ise şöyle buyurulmuştur: “Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’da şehid edilenler hakkında şöyle buyurdu: “Onları yıkamayın. Çünkü her yara veya her kan kıyamet gününde misk neşreder.” Ve Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onların cenaze namazını kılmadı.”

وَرَوَي مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَقَ فِي الْمَغَازِي بِإِسْنَادِهِ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ ابْنَ قَتَادَةَ عَنْ مَحْمُودِ بْنِ لَبِيدٍ أَنَّ لنَّبِيَّ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ صَاحِبَكُمْ لَتُغَسْلُهُ الْمَلائِكَةُ يَعْني حَنْظَلَةَ فَسَأَلُوا أَهْلَهُ: مَا شَأْنُهُ ؟ فَسُئِلَتْ صَاحِبَتُهُ فَقَالَتْ : خَرَجَ وَهُوَ جُنُبْ حِينَ سَمِعَ الْهَائِعَةَ فَقَالَ رَسُول الله صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لِذَلِكَ غَسَّلَتْهُ الْمَلَائِكَةُ.

Muhammed b. İshak, el-Megazi’de Asım b. Ömer b. Katade’ye isnad ederek Mahmud b. Lebid’den şunu rivayet etmiştir: Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Şüphesiz arkadaşınızı melekler yıkadı.” Bununla Hz. Hanzala’yı kastediyordu. “Onun ev halkından bir sorun, durumu ne idi?” Gidilip Hanzele’nin eşinden soruldu. O şöyle dedi: “O savaşa çağrı sesini işitince cünüp bir halde çıktı.” Bunun üzerine Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “İşte bundan dolayı melekler onu yıkadı” buyurdu.

وَعَنْ أَبِي سَلَام عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّي اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: أَغَرْنَا عَلَى حَيٍّ مِنْ جُهَيْئَةَ فَطَلَبَ رَجُلٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ رجلاً مِنْهُمْ فَضَرَبَهُ
فأَعْطَاهُ وَأَصَابَ تَفْسَهُ فَقَالَ رَسُولُ الله صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَخوكم يَا مَعْشَرَ الْمُسْلِمِينَ فَاندَرَهُ النَّاسُ موحدوة قد ماتَ فَلَقَّهُ رَسُولُ اللهِ صَل الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِثِيَابِهِ وَدِمَالِهِ وَصَلي عَلَيْهِ وَدَفَتَهُ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَشَهِيدٌ

هُوَ قَالَ نعَمْ وَأَنَا لَهُ شَهِيدٌ.

Ebu Selam, Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabindan bir adamdan şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Cüheyne kabilelerinden birinin üzerine hücum ettik. İlk etapta müslümanlardan bir adam, onlardan bir adamı düelloya çağırdı ve çarpışırken o müslüman hata yaparak kendi silahıyla kendini öldürmüş oldu. Bunun üzerine RasulullahEfendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ey müslüman topluluğu, kardeşinize yetişiniz!” buyurdu. Koştular, ama ölmüş bir halde buldular. Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onu kendi elbisesine kanıyla birlikte sardı, namazını kılıp defnetti. Ashab-ı Kiram: ‘Ya Rasulallah! O şehid midir?” diye sordular. Efendimiz onlara: “Evet.” dedi ve ilave etti: “Ben de ondan yana şahidim.”

Hadis-i şerifle İlgili Mezheplerin İctihad Ve Yorumları

Hanefiler’e göre: Savaş ehlince, Islami devlete karşı başkaldırıp isyan edenlerle veya yol kesenlerle vuruşma esnasında öldürülen müslüman veya savaş alanında vücudunda yara izi olduğu halde ölü olarak bulunan müslüman, şehid kabul edilir.

Şehid olan müslüman kendi elbisesiyle kefenlenir, namazı kılınır ve yıkanmadan defnedilir. Üzerindeki elbisesinden kefen olmaya müsait olanlar bırakılır, şapka, ayakkabı, kemer, silah ve benzeri şeyler alındıktan sonra defin işi sağlanır.

Savaşta yaralanıp bir süre hayatta kalan, yiyen, içen ve akleden durumda olan kimse ölünce hem yıkanır, hem de kefenlenip namazı kılınarak öyle defnedilir.

Şafiiler’e göre: Kafirlerle savaşırken öldürülen kimse şehiddir. Bu durumda yıkanmaz ve üzerine namaz kılınmaz da öylece defnedilir. Savaş bittikten sonra aldığı yaradan dolayı ölen veya asi kuvvetler tarafından öldürülen kimse mezhebin en zahir görüşüne göre şehid sayılmaz, gayr-i zahir görüşe göre sayılır.

Cünüp olduğu halde şehit edilen kimse yıkanıp öylece defnedilir. Aynı zamanda şehit üzerindeki elbiseyle birlikte defnedilir. Elbisesi onun kefeni olur.

Hanbeliler’e göre: Savaş meydanında iken ölen, yani öldürülen kimse şehiddir; yıkanmaz ve namazı kılınmaz, o vaziyette defnedilir. İmam Ahmed’den gelen bir rivayete göre, şehidin namazını kalmak müstehabdır. Cünüp olarak şehit edilen kimse yıkanır.

Şehid olan kimsenin üzerindeki elbisesi kefen sayılır; ancak silah ve benzeri eşya üzerinden alındıktan sonra defnedilir. Savaş alanında düşmana silah kullanırken hata ile silahı kendisine dokunur da ölürse, yine şehit sayılır

Malikiler’e göre: Şehid, savaşçı kafirin öldürdüğü veya müslümanlarla kafirler arasında vuku’ bulunan savaşta öldürülen kimsedir. İster bu savaş küfür diyarında, ister İslam diyarında olsun fark etmez. Şehid yıkanmaz ve namazı kılınmaz.

Savaş esnasında henüz savaşa başlamadan gafil veya uyku halinde öldürülür veya bir müslüman onu kafir sanarak öldürür veya atların ayaklan altında çiğnenip ölür ve savaşta kendi kullandığı silah ve oku kendisine isabet edip ölürse, yine de şehid sayılır ve bu durumda yıkanmaz ve namazı kılınmaz.
Şehid, üzerinde taşıdı elbisesiyle gömülür. Yetmediği takdirde ilave yapılır. Ayakkabısı, şapkası veya külahı çıkarılmaz. Parmağındaki yüzük, belindeki kemer fazla kıymetli değilse onlar da alınmaz.”

Konuyla İlgili Diğer Hadis-i Şerifler Ve Tahliller

12 nolu Cabir hadisinde, iki kişinin bir elbise (kefen) içinde defnedildiğine delalet eden bir anlatım tarzı vardır. Bu, ya kefen olacak bir elbise ikiye bölünerek her birine ayn bir kefen sankdığıyla, ya da mecazi bir tabir olup iki kişinin bir kabre gömülmesiyle yorumlanabilir. Ancak Cabir’den yapılan bir diğer rivayette bu iki yorumu da reddeder anlamda bir cümle yer almaktadır. O da şöyledir: “O gün Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) babamla amcamı alaca renkli yünden mamul bir örtüyle kefenledi.”

Bunurla beraber o yün örtüyü ikiye bölüp öylece her biri için ayrı bir kefen oluşturulduğu manası da çıkarılabilir. Zira konumuzla ilgili hadiste Uhud savaşında şehit edilen iki adamı bir araya getirir ve sonra da “Bu ikisinden hangisi Kur’an’dan daha çok bilgi ve ezber almıştır” diye sorar. Onlardan birine işaret edilince, önce onu kabre indirirdi” buyuruluyor ki, bir araya getirilen iki kişinin ayrı kefenlendiği ve onlardan daha bilgili olanına definde öncelik tanındığı ortaya çıkıyor ve bu sebeple iki kişinin bir kefen içine sarıldığı görüşünün isabetli olmadığı anlaşılıyor.

Aynca Tirmizi’de iki ve üç kişinin aynı kabre gömüldüğü açıklanarak bu konudaki diğer rivayetlere de yer veriliyor. Nitekim Abdürrezzak’tan yapılan rivayette şöyle aeniliyor: “Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) iki ve üç adamı bir kabre gömmek suretiyle defnediyordu.” Aynı zamanda Ashab-ı Sünen’in tespit ettikleri bir rivayet de bunu kuvvetlendirmekte ve şüpheleri gidermektedir: “Rasulullah Efendimiz (salallahu aleyhi ve sellem), Ensara, iki ve üç adamı bir arada bir kabre defnetmelerini emretti.” Tirmizi bu rivayeti sahihlemiştir.

Bir erkekle bir kadının aynı kabre bir arada gömülmesine gelince:
Abdurrezzak’ın isnad-ı hasen ile Vasile b. Eska (radıyallahu anh)’dan yaptiği rivayete göre şöyle denilmiştir: “Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) erkekle kadını bir arada aynı kabirde defnetti. Ancak defin işinde önceliği erkeğe tanıdı, kadını onun arkasından defnetti.”

Burada kuvvetli ihtimalle, Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şehid edilen kadınla erkeği aynı kabre defnederken aralarına engel olarak toprak yerleştirdiği söylenebilir.
Yine ilgili hadisin açık anlatımından, Kur’an’da ve diğer faydalı ilimlerde daha bilgili olan kimseye definde öncelik tanımanın ve şehid edilen mümini yıkamadan defnetmenin sünnet olduğu anlaşılıyor. Ekserin görüşü de böyledir. Tabii müctehidlerden bir kısmına göre, yıkanır.

Bu konuda diğer rivayetler ise şöyledir: “Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’da öldürülen mü’minlerin namazını kılmadı ve onları yıkamadı.

“Bir adam, atılan okun göğsüne veya boğazına isabet etmesiyle ölüverdi. Olduğu gibi elbisesi ona kefen olarak sarıldı ki biz de orada Rasulullah

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber bulunuyorduk.”
“Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Uhud’da şehid edilen mü’minlerin üzerinde bulunan demir, deri ve benzeri eşyanın alınmasını ve kanlarıyla, elbiseleriyle birlikte defnedilmelerini emretti.”?

Ancak bu son rivayetin isnadında Ali b. Asım bulunuyor ki bu zat hakkanda çok şeyler söylenmiştir. Yakub b. Şeybe, onun diyanet, salah ve hayır ehlinden olduğunu ve takva konusunda çok titiz davrandığını ve böylece hata yapmayacağını belirtmiştir.

Ahmed b. Hanbel ondan hadis alıp rivayet etmiştir. Ama Yezid b. Harun, onun yalancı olduğunu; İbn Main ise, onun kayda değer bir muhaddis olmadığını söylemiştir.

13 nolu Muhammed b. İshak hadisi başkalan tarafından da rivayet edilmiştir. İbn Hibban kendi sahihinde tahric ederken, Hakim, Beyhaki ve Taberani kendi eserlerinde buna yer vermişlerdir. Ancak Hakim’in yaptığı rivayetin isnadında Mualla b. Abdirrahman el-Vasıtî bulunuyor ki, Darekutni onun zayıf ve yalancı olduğuna dikkat çekerken, Ebu Hatim onun metrükûl-hadis olduğunu söylemiştir. İbn Medeni ise, onun hadis uydurduğunu belirtmiş; Ibn Adiy ise, “Onun rivayetinde bir sakınca yoktur” diyerek ayn bir tespit ortaya koymuştur.

Taberani’nin isnadında ise, Ebu Şeybe el-Vasiti bulunuyor ki, Şevkani onun cidden zayıf olduğunu belirtmiştir.

Bu babda Taberaninin İbn Abbas (radıyallahu anh)’dan yaptığı rivayette ise şöyle buyurulmuştur: “Hamza b. Abdilmuttalib ile Hanzele b. Rahib cünüp bulundukları halde ölüm darbesi alıp vefat ettiler. Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onlar hakkında şöyle buyurdu: “Meleklerin onları yıkadığını gördüm.” Ancak bu hususun Hamza (radıyallahu anh) hakkında garip olduğu söylenebilir. Zira rivayeti kuvvetlendiren bir başka rivayet yoktur.

15 nolu Ebu Selam hadisi hakkında Ebu Davud susup bir şey dememiştir. Ancak isnadında Sellam b. Sellam bulunuyor ki bu zat meçhuldür.

Hadis, şehidin namazının kılınacağına delalet etmektedir. Ancak kılınmayacağıyla ilgili rivayetler bu hususta hem daha sahih, hem de ilim adamları arasında ağırlık kazanmıştır.

Hadis-i şeriften Çıkarılan Hükümler

1. Savaş alanında veya İslami devlete baş kaldıran veya yol kesen eşkıya tarafından öldürülen bir müslüman, şehit kabul edilir.

2-Şehidler, üzerlerindeki elbiseleri yettiği halde başka bir kefene gerek görülmeksizin o elbiseleriyle defnedilirler; yani üzerlerindeki elbiseleri onların kefeni olur.

3. Şehitler yıkanmayıp kanlarıyla birlikte defnedilirler.

4-Şehidlerin namazı, imam Ebu Hanife’ye göre kılınır. Diğer üç imama göre kılınmaz.

5-Şehidlerin üzerindeki elbise soyulmaz. Ancak silah, külah, ayakkabı, bel kemeri ve benzeri teçhizat alındıktan sonra defnedilir.

6-Cünüp olduğu halde şehid edilen kimse yıkanır.

7-Savaş alanında silahını düşmana karşı kullanırken hata ile silahı kendisine isabet edip ölürse, yine de şehit sayılır.

8-Savaşta düşman askeri sanılıp öldürülen müslüman da şehittir ve şehitlere has işleme tabidir.

9. Savaşta yaralandıktan sonra yemek yer, konuşur ve bir süre yaşadıktan sonra ölürse, artık şehit sayılmaz; yani yıkanır, kefenlenir, namazı kılınıp öylece defnedilir.

10-Savaşta öldürülen müslümanlar defnedilirken, Kur’an ilimlerinde daha çok tahsil yapıp bilgili olanlara ve Kur’an’ı daha iyi ezberleyip amel edenlere öncelik tanınır.
Savaşta şehit edilenlerden iki ve üç kişi bir kabre konulabilir.

BENZER KONULAR:

Cevapla