Vesvesenin ilacı nedir?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Vesvesenin ilaci nedir

VESVESENİN İLACI

Vesvese amansız hastalıklardandır. Bu hastalık kula isabet ederse kulun dinini, dünyasını ifsat eder. O şeytanın tuzaklarından olup kulu saptırma yöntemlerindendir. Bu sebeple Allah (azze ve celle) vesvesenin varlık gösterdiği anda sığınmayı ve onu defetmeyi bizlere emretmiştir. Aynı şekilde varlık göstermeden önce de sabah akşam ve uyku esnasın da ondan istiaze etmemiz menduptur. Zikretmiş olduğumuz gibi vesveseden sakınmak emredilmiş olduğu için risaleye bu konuyu eklemeyi uygun gördük. Konu bu başlıkta toplamış olduğum özetten ibarettir. Allah’tan sevip razı olacağı şekilde konuyu ele almayı bize kolaylaştırmasını diliyorum.

Azim olan Allah’tan yardım dileyerek diyorum ki: gelecek yöntemler itibari ile vesvesenin tedavisini özetlememiz mümkündür.

Birinci Yöntem: Allah’a Çokça Dua Etmek ve Ona İstiazede Bulunmak

Vesvesenin tedavisinde en faydalı vesile, Allah (azze ve celle)’ye samimi bir şekilde yönelmek, vesveseden ve tesirin den kurtulmak için dua ve yakin ile O’na boyun eğmektir. Ondan ve şerlerinden Allah’a istiazede bulunmaktır. Bunlar dan daha faydalı bir şey yoktur.

Her kim Allah (azze ve celle)’ye iltica edip sidk ve yakin ile O’na sığınırsa, Ona boyun eğerse, dua ile yalvarırsa ve Ona kalbi, lisanı ve azaları sıdk ile istiazede bulunursa, Allah onu korumasına alır ve vesveseden ve vesvesenin eserlerinden korur. Bu konuda Rahman ve Rahim olan Allah’ın kelamin dan pek çok delil bulunmaktadır.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Eğer şeytanın vesvesesi seni dürterse hemen Allah’a Sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. ”

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Kur’ân okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın!”

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir.”

Bu belanın tedavisi için yapılan Rabbani açıklamalardan sonra başka bir açıklama yapmaya gerek var mıdır? Bu rahmani tedaviden sonra başka bir tedavi var mıdır? Kardeşim! Sıdk ve yakin ile acele et! Azim, Kerim, Şafi olan Allah’ın kapısına git! Vesveseden ve onun eserlerinden koruması ve kurtarması için Ona dua ile yalvar! Ve de ki: Ey Rabbim! Bana zarar geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisin! Ey Rabbim! Şeytan bana azap ve dert ile dokundu.

Üçüncü Yöntem: Vesveseyi Sonlandırmak ve gevşek davranmamak İçin Mücahede Göstermek

Vesvese musibetine maruz kalmış kimsesin yapması gereken ikinci yöntem; sadık niyet ile nefsiyle mücahede etmeli, vesveseden kurtulmak için Allah’a tevekkül etmeli ve dinini ve dünyasını ifsat etmemesi için aklında, kalbinde yer edinmesine imkan vermemelidir.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edep sizliği (yüz kızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder. Eğer üs tünüzde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir. ”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyidavrananlarla beraberdir. ”
Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şeytan sizden birinize gelir ve şunu kim yarattı, şunu kim yarattı der. Ta ki senin Rabbini kim yarattı deyinceye kadar. Böyle bir şeyle karşılaştığı zaman Allah’a sığınsın ve sona erdirsin. ”

Ey Allah’ın kulu! Aklına ve kalbine yapılan her hücuma karşı sana düşen bu vesveselerle istiaze ile mücadele etmen ve rahat, gevşek davranmaksızın bütün yolları kapatmadır.

Üçüncü Yöntem: İman ve Takva İle Vesvesenin Defedilmesi

Şüphesiz mümin kul imanını, ilmini ve takvasını artırırsa insi ve cinnî şeytanları, din ve dünyasını ifsat edecek vesveseleri defetmeye Allah’ın izniyle güç yetirir.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerin de senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.”

“Kur’ân okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın! Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.”

İmam Müslim (rahimehullah)’ın sahihin de Ebu Hureyre(radiyallahuanhu)’dan rivayet etmiş olduğu bir hadiste AllahRasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlar birbirlerine soru sormaya devam edecekler. Hatta şöyle de söylenecek: Mahlûkatı Allah yarattı. Peki Allah’ı kim yarattı? İşte kim böyle bir şeyle karşılaşırsa: “Ben Allah’a iman ettim” desin. ”

Ebu Davud rivayetinde ise şöyle geçmektedir:

“İnsanlar birbirlerine soru sormaya devam edecekler. Hat ta şöyle de söylenecek: Mahlukatı Allah yarattı. Peki, Allah’ı kim yarattı? Size böyle bir söz söyledikleri zaman “Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğmamış ve doğurmamıştır. Onun bir dengi de yoktur.” deyiniz. Sonra bu kimse sol tarafına üç defa tükürsün. Devamında şeytandan Allah’a sığınsın.

İbnKayyim (rahimehullah) şöyle demektedir: Üç çeşit kalp vardır.

Birinci Kalp: İmandan ve hayrın her türlüsünden uzak olan kalp. Bu şeytanın kolayca vesvese verdiği kararmış kalptir. Çünkü şeytan orayı artık bir ev bir vatan edinmiştir. Dilediği gibi hüküm sürmekte ve oraya iyice yerleşmektedir.

İkinci Kalp: İmanın nuru ile nurlanmış ve onun kandilleri ile aydınlanmış olan kalptir. Ancak bununla beraber şehevi duygularının karanlığı ve hevanın sert fırtınaları etrafın da bulunmaya devam eder. Bundan dolayı şeytan bazen bu kalpte kabul edilmekte, bazen kovulmaktadır. Bazen şeytan bu kalpte hareket edebileceği alanlar bulabilmekte ve buralara bir takım arzu ve hırslar yerleştirebilmektedir. Bu kalple şeytan arasında dönüşümlü savaş mevcuttur, bazen kalp ba zen de şeytan galip gelmektedir. Bu tür kalplerin kazanma ve kaybetme zamanlarının çokluğu veya azlığı farklı farklı dır. Bunlardan bazıları vardır ki; düşmanı yendikleri vakitler daha fazla, diğer bazıları da vardır ki düşmana yenildikleri vakitler daha fazla ve daha başkaları da vardır ki düşmanı yendikleri ve yenildikleri vakitler aynıdır.

Üçüncü Kalp: Bu imanla dopdolu olan bir kalptir. Bu kalp iman nuru ile aydınlanmış, şehevi arzuların perdele ri aradan kalkmış ve bütün karanlıklar üzerinden çekilmiş tir. Bu kalpte bulunan iman nurunun bir ışığı bulunmaktadır ki, yaklaşan her türlü vesveseyi tutuşturup yakmaktadır. Bu kalp tıpkı yıldızlarla korunan gök gibidir. Şayet bir şeytan ona yaklaşacak olursa hemen yıldızlarla recmedilir ve yanar. Hiç şüphesiz ki göğün hürmeti ve saygınlığı müminin hürmet ve saygınlığından daha büyük değildir. Aynı şekilde Allah Teala mümin kulunu göğü koruduğundan daha mükemmel bir şekilde korur. Çünkü gök meleklerin ibadetgâhi, vahyin mekânı, taatlerin, nurların bulunduğu bir yerdir. Müminin kalbi ise tevhidin, muhabbetin, marifetin ve imanın karar kıldığı yerdir. Şüphesiz ki mu düşmanın tuzaklarından korun maya diğerinden daha layıktır. Hatta bu öyle bir şekilde korunmalıdır ki, düşman bundan gaflet anlarında ansızın çaldığı çok az bir şeyden başka hiçbir şey elde edememelidir.

Yine şöyle demektedir:

“Şayet kul tevhidi tecrit ederse kalbinde Allah (azze ve celle)’den başkasının korkusu kalmaz. Allah ile beraber kork muş olduğu düşmanı basit hale gelir. Böylece Allah (azze ve celle)’yi korkuda birlemiş olur ve Allah onu o düşmanına karşı güvencesine alır. Düşmanı hakkında ihtimamı, iştigali ve düşünceleri kalbinden çıkar gider. Bu nedenle Allah (azze ve celle)’yi muhabbet, haşyet, inâbe ve tevekkül olarak birlemiş olup başkasıyla değil Allah ile iştigal etmiş olur. Böylece düşmanı hakkında fikir yürütmeyi, ondan korkmayı ve onunla meşgul olmayı tevhidin eksikliği olarak görmeye başlar. Şayet tevhide soyutlanırsa kendisi için bunda bir meşguliyet olacak ve Allah onu koruyacak ve onu müdafaa edecektir. Şüphesiz Allah, gerçekten iman eden kimseleri müdafaa eder. Allah’ın müdafaası kişinin imanı ölçüsüncedir. Şayet imanı kâmilse Allah’ın müdafaası eksiksiz tam bir şekilde olur. Şayet imanı kâmil olmayıp yarımsa Allah’ın müdafaası da yarım olur. Kimin seyrekse Allah’ın da seyrek olur. Seleften bazıları şöyle demiştir: “Kim Allah’a tam bir şekilde yönelirse Allah da ona tam bir şekilde yönelir. Kim Allah’tan tam bir şekilde yüz çevirirse Allah da ondan tam bir şekilde yüz çevirir. Kim seyrek davranırsa Allah’ta ona karşı seyrek davranır.”

Tevhid Allah’ın en yüce sığınağıdır. Kim ona dahil olursa güvende olur. Seleften bazıları şöyle demiştir: “Kim Allah’tan korkarsa her şey ondan korkar. Kimde Allah’tan korkmazsa her şey onu korkutur. ”
kalbi ise tevhidin, muhabbetin, marifetin ve imanın karar kıldığı yerdir. Şüphesiz ki mu düşmanın tuzaklarından korun maya diğerinden daha layıktır. Hatta bu öyle bir şekilde korunmalıdır ki, düşman bundan gaflet anlarında ansızın çaldığı çok az bir şeyden başka hiçbir şey elde edememelidir.

Yine şöyle demektedir:

“Şayet kul tevhidi tecrit ederse kalbinde Allah (azze ve celle)’den başkasının korkusu kalmaz. Allah ile beraber kork muş olduğu düşmanı basit hale gelir. Böylece Allah (azze ve celle)’yi korkuda birlemiş olur ve Allah onu o düşmanına kar şı güvencesine alır. Düşmanı hakkında ihtimamı, iştigali ve düşünceleri kalbinden çıkar gider. Bu nedenle Allah (azze ve celle)’yi muhabbet, haşyet, inâbe ve tevekkül olarak birlemiş olup başkasıyla değil Allah ile iştigal etmiş olur. Böylece düşmanı hakkında fikir yürütmeyi, ondan korkmayı ve onun la meşgul olmayı tevhidin eksikliği olarak görmeye başlar. Şayet tevhide soyutlanırsa kendisi için bunda bir meşguliyet olacak ve Allah onu koruyacak ve onu müdafaa edecektir. Şüphesiz Allah, gerçekten iman eden kimseleri müdafaa eder. Allah’ın müdafaası kişinin imanı ölçüsüncedir. Şayet imanı kâmilse Allah’ın müdafaası eksiksiz tam bir şekilde olur. Şayet imanı kâmil olmayıp yarımsa Allah’ın müdafaası da yarım olur. Kimin seyrekse Allah’ın da seyrek olur. Seleften bazıları şöyle demiştir: “Kim Allah’a tam bir şekilde yönelirse Allah da ona tam bir şekilde yönelir. Kim Allah’tan tam bir şekilde yüz çevirirse Allah da ondan tam bir şekilde yüz çevirir. Kim seyrek davranırsa Allah’ta ona karşı seyrek davranır.”

Tevhid Allah’ın en yüce sığınağıdır. Kim ona dahil olursa güvende olur. Seleften bazıları şöyle demiştir: “Kim Allah’tan korkarsa her şey ondan korkar. Kimde Allah’tan korkmazsa her şey onu korkutur. ”

Dördüncü Yöntem: İlim Talebi İle Vesveseleri Defetmek

Bu belayı defedecek şeylerin en güçlüsü ilim ve marifet tir. Kul dininde ilmini ve basiretini artırdıkça ondan vesvese yolları yok olur gider.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. ”

Ebu Davut (rahimehullah) Cabir bin Abdullah (radiyallahuanhu)’dan şöyle rivayet etmiştir:

Bir sefere çıkmıştık, bizden bir adama taş değip başını yardı. Sonra bu zat ihtilam oldu. Arkadaşlarına: “Benim teyemmüm etmeme ruhsat buluyor musunuz?” diye sordu. Sen suyu kullanabilirsin, sana ruhsat görmüyoruz, dediler.

Adam yıkandı akabinde de öldü. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in huzuruna geldiğimizde bu hâdise haber verildi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün. Bilmediklerini sorsalardı ya! Cehaletin ilacı ancak sormaktır. Onun teyemmüm etmesi, yarasının üzerine bir bez bağlayıp sonra üzerine mesh etmesi ve vücudunun geri kalan kısmını da yıkaması ona yeterdi, diye buyurdu. ”

Şeytanın giriş şekillerini ve hilelerini bilmek, kulda vesveseye eşlik eden şüphe ve şekleri izale eder. Geçmiş ulemamız ve muasir ulemamız şeytanın kulu saptırma yollarını ve tuzaklarını anlatan kitaplar tasnif etmişlerdir. İbnKayyim, İbnKudame ve diğerleri (rahimehumullah) bunlardandır. Bu konu
hakkında geniş bilgi edinmek isteyenler bu âlimlerimizin söz lerine ve tasniflerine müracaat edebilirler. Vesveseyi defetmeye yardımcı olacak bazı ilmi meseleleri zikretmemiz gerekmektedir.

– Buhari ve Müslim de geçen bir hadiste sabit olduğu üze re müslüman kimse kalbinde sadır olan konuşmadığı ve yapmadığı hadise ve vesveselerden sorumlu değildir. Ebu Hu reyre (radiyallahuanhu) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Şüphesiz Allah bu ümmetin içinden geçirip konuşmadı ğı ve eyleme dökmediği şeyleri affetmiştir. ” – Fıkhi kaidelerden “Yakin, şek ile zail olmaz” kaidesi, bir şeyde yakine ulaşıldığında veya bir fiil işlendiğinde bu yakin ve fiilden sonra hangi şüphe arız olursa olsun umursa mamayı açıklamaktadır. Örnek olarak: abdest alıp evden ab destli bir şekilde çıktın. Sonra şeytan geldi ve sana abdestinin bozulduğunu veya abdestli olmadığının vesvesesini verdi. Bunu dikkate almamalısın. Çünkü yakin şek ile zail olmaz. Buhari ve Müslim de AbbadibnTemim’in amcasından sabit olan bir hadiste şöyle geçmektedir:

“Abdullah ibnZeyd (radiyallahuanhu) namazda iken kendisinde abdest bozulmasını hayal eden kimsenin halini Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e arz etmiş. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Bir ses veya bir koku duymadikça namazdan çıkmasın” buyurmuştur.”

– Her kim akide konularında vesveseye maruz kalırsa bilsin ki sahabenin büyükleri de bu şeye maruz kaldılar. Bunu Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e şikâyet ettiler ve
onlara Müslim’in Sahihinde geçen Ebu Hureyre rivayeti ile cevap verdi.

“Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabından bir grup ona gelerek; uloabushs

-Biz, herhangi birimizin söylemesini çok büyük bir suç saydığımız bazı düşünceleri içimizde buluyoruz diye durum larını arz ettiler.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Onu gerçekten buluyor musunuz?” dedi. -Evet, dediler. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“İşte bu imanın ta kendisidir.” dedi.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “imanın ta kendisidir” sözünden maksat yani onların vesveseyi kerih görmeleri ve defetmeleri imanın ta kendisidir.

Başka bir hadiste Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), onlara tedavi yolunu açıklamıştır.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Şeytan sizden birinize gelir ve şunu kim yarattı, şunu kim yarattı der. Ta ki senin Rabbini kim yarattı diyinceye kadar. Kişi buna ulaştı zaman Allah’a sığınsın ve sona erdirsin.” Başka bir rivayette ise “Allah’a iman ettim desin” diye geçmektedir.

Ebu Zümeyl’den demiştir ki: “Ben Hz. İbn Abbas’a: “Benim kalbimde hissettiğim bu duygu nedir? diye sordum.” Neymiş o! (Söyle de bilelim), dedi.

Ben de: Vallahi onu söylemem, dedim. Bunun üzerine bana: Şüphe ile ilgili bir şey mi? (Yoksa) dedi ve gülerek: «Bundan hiçbir kimse kurtulamamıştır, buyurdu. Nihayet aziz vecelîl olan Allah: «<Sana indirdiklerimizde şüphe ediyorsan, senden önce indirdiğimiz kitapları okuyanlara sor…” âyet-i kerimesini indirdi. Bunun üzerine (Hz. İbn Abbas) bana: Eğer içinde bir şüphe hissedecek olursan: “O hem ev veldir, hem âhirdir, hem zahirdir, hem bâtındır ve o her şeyi bilendir de.” buyurdu.

– Her kim namaz abdest konularında vesveseye maruz kalıyorsa namaz ve abdestin ahkamını öğrensin ve bilsin:

Eşyada asıl olan taharettir.

Kokusu, tadı ve rengi değişmediği müddetçe su temizdir. Necasetin az olanı affedilmiştir.

Necaset yok olduğu zaman hükmü de zail olur. Bütün azaları yıkamak ya bir kere ya iki kere veya üç keredir. Her kim bunu artırırsa kötü bir fiil işlemiş, haddi aşmış ve zulmetmiş olur.

Yakin, şüphe ile zail olmaz.

Niyetin mahalli kalptir.

Niyeti telaffuz etmek bidattir.

Şeytan yol bulamaya güç yettirdiği zaman kişinin nama zını ifsat etmek için çaba gösterir. Onunla mücadele eder ve onu men etmeye çalışır.

Osman bin Ebi’l As (radiyallahuanhu) dedi: Dedim ki; YâResûlallah! Şüphesiz şeytan benimle namazım ve kıraatim ara sına giriyor, bana vesvese veriyor. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu ve sellem) buyurdu. İşte o, Hinzep denilen şeytandır. Binâen aleyh onu hissettin mi, ondan Allâh’a sığın ve sol ta rafına üç sefer tükür. Osman bin Ebi’l as: ben bunu yaptım Allahu Teâla onu benden defetti, diyor.

Dördüncü Yöntem: Zikir ve Kur’ân Kıraatini Gözeterek Vesveseyi Defetmek

Bu risalenin ikinci bahsinde zikrin şeytana vevesve sesine karşı en güçlü sığınak olduğunu açıklamıştık. Orada geçenlere İbnKayyim (rahimehullah)’ın şu sözlerini ekliyoruz:

Kur’ân göğüste bulunanlara şifadır. Şeytanın vesvese den, şehvetten ve fasit isteklerden ilka etmiş olduğu şeyleri yok eder.

Beşinci Yöntem: Meşrû Rukye

Vesveseye maruz kalan kimsenin kendine genel meşrûrukyeyi ve dokunma rukyesini yapması gerekmektedir. Aşa ğıda zikredilen şeyleri ziyade etmelidir:

بسم الله الرحمن الرحيم

وإما ينزغنك من الشيطان نزغ فاستعذ بالله إنه سميع عليم (٢٠٠﴾ إن الذين اتقوا إذا مشهم طائف من الشيطان تذكروا فإذا هم مبصرون۲۰۱۵

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takvâya erenler var ya, on lara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. ”

الله الرحمن الرحيم بسم

لإيلاف قريش (1) إيلافهم رحلة الشتاء والصيف (۲) فليعبدوا رب لهذا البيت (3) الذي أطعمهم من جوع وأمنهم من خوف (4) Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Kur’ân okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın! Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur. Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır. ”
بسم الله الرحمن الرحيم

فإذا قرأت القران فاستعذ بالله من الشيطان الرجيم ﴿٩٨﴾ إنه ليس له سلطان على الذين أمنوا وعلى ربهم يتوكلون (99) إنما سلطانه

على الذين يتولونه والذين هم به مشركون (۱۰۰) Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edep sizliği (yüz kızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder. Eğer üs tünüzde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir. “201

بسم الله الرحمن الرحيم وقل رب أعوذ بك من همزات الشياطين ﴿٩٧﴾ وأعوذ بك رب أن

يحضرون۴۹۸۶

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığı nırım, Rabbim!”

بسم الله الرحمن الرحيم ويوم يعض الظالم على يديه يقول يا ليتني اتخذت مع الرسول سبيلاً ۲۷۵ يا ويلتى ليتني لم أتخذ فلانا خليلاً ﴿٢٨﴾ لقد أضلني . الذكر بعد إذ جاءني وكان الشيطان للإنسان خذولا (۲۹)
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke falancayı (bâtil yolcusunu) dost edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur’ân) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder. ”

بسم الله الرحمن الرحيم واذكر عبدنا ايوب إذ نادى ربة أني مسني الشيطان بنضب وعذاب (41 Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“(Resûlüm!) Kulumuz Eyüp’ü de an. O, Rabbine: Doğrusu

seytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.”

الله الرحمن الرحيم بسم وإما ينزغنك من الشيطان نزغ فاستعذ بالله إنه هو السميع العليم﴿٣٦﴾

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir. ”

الله الرحمن الرحيم

ومن يغش عن ذكر الرحمن نقيض له شيطاناً فهو له قرين ﴿٣٦﴾ وإنهم ليصدونهم عن السبيل ويحسبون انهم مهتدون (۳۷» حتى إذا جاءنا قال يا ليت بيني وبينك بعد المشرقين فبئس القرين (۳۸)
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Kim Rahmân’ı zikretmekten gafil olursa, yanın dan ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına: Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık ol saydı, ne kötü arkadaşmışsın! der. ”

م الله الرحمن الر

كمثل الشيطان إذ قال للإنسان اكفر فلما كفر قال إني بريء منك إني أخاف الله رب العالمين ﴿16﴾ فكان عاقبتهما أنهما في النار خالدين فيها وذلك جروا الظالمين (17)

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım, der. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır. ”

Günlük üfleme ve mesh etmeyle beraber Felak ve Nas süreleri okunmasına dikkat edilmelidir.

Altıncı Yöntem: Âlimlere ve Salih İlim Talebeleriyle beraber olmak

İlim ve salah ehli ile birlikte olmakta büyük hayırlar ve faydalar bulunmaktadır. Bu faydaların en önemlisi onlarla beraberlik kulu Allah’a yaklaştırır ve şeytandan, tuzaklarından uzaklaştırır.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla be raber olun. ”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“O gün, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler. ”

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Kişi dostunun dini üzeredir. Herkes kiminle dostluk kurduğuna baksın. ”

Yine şöyle buyurmaktadır:

“Müminden başkasıyla dostluk kurma! Yemeğini yalnız ca sakınanlar yesin!”

İmam ŞirbînîSiracu’l Münir adlı kitabında Lokman Hekim’in tavsiyelerinde şöyle zikretmektedir:

“Ey oğul! Sana düşen âlimlerin meclislerinde oturmak ve hikmet ehlinin kelamını dinlemektir. Şüphesiz Allah ölmüş kalbe hikmet nuru ile can verir. Tıpkı bol yağmurla ölü yeryüzüne hayat verdiği gibi.”

Yedinci Yöntem: Faydalı İlaçlar Yazması İçin Güvenilir Bir Doktora Müracaat Etmekte Herhangi Bir Sorun Yoktur

Güvenilir muttaki bir psikoloğa müracaat etmek bazı hal lerde vesvesenin tedavisine yardımcı olur. Özellikle zorlayıcı vesveseler olarak bilinen hallerde yardımcı olur. Onun için vesveseyi tetikleyen düşünce ve kuşku hiddetini hafifletici ilaçlar yazabilir.

Dr. Sami el-Uraydî

BENZER KONULAR:

Cevapla