Paylaş
Kadının Toplumdaki Yeri
Question
Kadının Toplumdaki Yeri
SORU: Kadına hürriyet hakkı verildi. Hanif dini olan İslâm’a göre kadına toplumda ne gibi haklar verilmiştir?
CEVAP: Muasır medeniyette kadın ifrat ve tefrit arasında zayi edilmektedir. Kimileri kadını tamamen hacz altına almışlardır; yüzünü açmasını sesini yükseltmesini ve evinden çıkmasını menederler. Çünkü onun herşeyi onlara göre avrettir. Onun gizlenmesi lazımdır. Bunlar örtünmede çok aşırı gidenlerdir. Bunların yanında bir de tefrit edenler vardır. Onlar da kadının kayıtsız ve şartsız, açılıp saçılarak dışarıya çıkmasını ve istediğini yapmasını uygun görenlerdir. Ben öyle inanıyorum ki bu ikisinin arasında bir vasat durum vardır ki, müslüman kadın ona muhtaçtır. Ki onunla onun şahsiyeti isbat edilsin, hakkını ve hürriyetini alsın, faziletini ve iffetini korusun, Allah’ın emrinden ve Rasû-lullah’ın sünnetinden çıkmasın. Bu durum ve vaziyette her şeyden önce kadının toplumda dişi olmaktan ziyade insan olduğunu kanıtlamakla mümkündür.
Diyorum ki, herşeyden önce kadın bir insandır. Dişi değildir. Çünkü görünen odur ki çağdaş, hür ve çözülmüş toplumlarda en çok onun dişiliğine itibar edilir. Onun şahsiyetinin diğer taraflarına bakılmaz. Bundandır ki kadın evinden çıkınca ve insanların arasına katılınca, çeşitli vesilelerle hep dişilik tarafı göze çarpar. Onun zinet ve elbisesi olsun, hareket ve yürümesi olsun hep onun dişiliği cephesini dışa aksettiriyor. Eğer medeni ve çağdaş toplumda kadının dişi değil de insan olduğunun farkına vanlsaydı, onun dişilik ancak tabii ve dini yerlerde zahir olsa idi o zaman toplumda ona, bir değer atfedilecekti. Toplumda çok az kadın erkekler gibi muhteremliği, insani, ilmi veya ahlâkî yönü kazanmışlardır.
İslâm, kadının dişilik problemini halletmek, erkeklerle alaka kurması ve hayatta aralarına katılması ve işe çıkması için, bu konuda bazı kurallar getirdi ki onunla kadın ve erkek öz kardeşler olarak birbirlerine yardımcı olsunlar. Biri diğeri uğruna zorluğa girmesin. Hayatlarını ortak olarak devam ettirsinler. O kurallar şunlardır:
Mü’min erkeklere söyle gözlerini haramdan sakındırsınlar. Bundan sonra ırzlarını korumalarını emrediyor:
Erkekler ırzlarını korusunlar bu onlar için daha iyidir.
Evlere izinsiz girilememesi, yabancı bir erkekle bir kadının kendi başlarına kalmamaları, -çünkü böyle bir ortamda onlar cinsi arzularına uyabilirler- emrediliyor. Fakihler buna seri halvet diyorlar. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
Bir erkek hiç bir zaman bir kadınla yalnız başına kalmasın.
Bir erkekle bir kadın yalnız kaldıkları zaman üçüncüleri şeytan olur.
Bundan başka kadın için fitne, şüphe ve mübtelalık olan yerde ona bir mahreminin refakat etme şartım da getirmiştir. İslâm’da doktorun kadının tüm bedenini açması ve onu yalnız olarak muayene etmesi, zaruret olmadan diğer organlarını açması helâl olmaz. Bu durumda dahi kadının yanında ya bir mahremi, ya da başka kadınlar olmalıdır.
Bundan başka da İslâm kadının zinet yerini teşhir etmesini yasaklamıştır. Çünkü toplum daima kadını, insan olmaktan ziyade dişi olarak görür. Kur’an istisna ettiği kişiler dışında kadının zinetini kimseye göstermemesini emrederek şöyle der:
Onlar zinetlerini ancak kocalarına ve babalarına… gösterebilirler. Bundan başka İslâm bazı kaideleri de koymuştur.
Bu asli kurallar şunlardır: Gözleri haramdan sakındırmak, ırzı korumak, zinet yerlerini göstermemek, yalnız başına kalmamak. İslâm, kadının baş örtüsünü örtmesini emrediyor:
Baş örtülerini göğüslerinin üstüne sarkıtsınlar. Ve yine cilbablarını giymelerini emrediyor:
Ey nebi hanımlarına, kızlarına ve inanan kadınlara söyle dış örtülerini üstlerine alsınlar. (Ahzab/59)
Özetle Kur’an, kadının saçlarını, kulaklarını, boynunu-boğazını, gerdanını ve bedeninin -el, yüz ve ayaklar hariç- tümünü örtmesini emrediyor. Zira bütün bu kısımlar, tahrik ve fitne sebebidir.
Fakihlerin çoğu kadının yüzünü ve ellerini açmasını caiz görmüşlerdir. Ayakların açılmasında ise ihtilaf vardır. Ve yine fakihler ihtiyaç hasıl olursa kadınların evlerinden dışarıya çıkabileceklerini belirtmişlerdir. Muhtaç olduğu işte fazilet ve iffetini bozmadığı sürece çalışabilir. İslâm’da kadın çalışmaz diye bir kural yoktur. İslâm kadını hacz altına almamıştır. Önceden de işaret ettiğimiz gibi yeter ki erkekle kadın arasında iyi alaka, iffet hakim olsun ve kadının fazileti çiğnenmesin.
Fakihler kitap ve sünnetten istifade ederek, kadınların mescidlere gidebileceklerini, cemaatle kılınan namazlara iştirak edebileceklerini, bayram namazlarına katılabileceklerini söylemişlerdir. Ve yine kendisini ilgilendiren konularda fikirlerini beyan etmesi İslâm’ın kendisine verdiği fikir hürriyetini göstermektedir. Mehir konusunda Hz. Ömer’le tartışan kadının hikayesi bunun en açık delilidir.
İslâm kadına ilim öğrenmeyi, kendi yaradılışına uygun şeyler öğrenmeyi mubah kılmıştır. Ancak mutlaka kadın medreselerine veya kız enstitülerine gitmesi lazımdır. Fakat bu söylediklerimiz kadının mutlak hür olduğunu göstermez. Kadın bir sanat öğrenirken iffetini yitirmeyecek. Biz İslâm adına kadın istediği gibi hareket etsin diyemeyiz. O korunmakla beraber iffet dairesinde ilim, sanat ve meslek öğrenmelidir.
Bir kısım çağdaş insanlar Seleme b. Kays’m olayını delil olarak öne sürüyorlar: Rivayete göre birgün Seleme Hz. Ömer’le yemek yerken, Hz. Ömer’in hanımı Ümmü Gülsüm’e “Sen neden bizimle yemi-yorsun” dedi. O da “Sen de beni Zübeyr ve falan falanın hanımlarını giydirdikleri gibi giydirseydin ben de çıkar erkeklerle karşılaşırdım” diye cevap verdi. Bu hikaye çağdaşlara bir delil olamaz. Çünkü o devrin insanları şüpheden uzak idiler. Onlar Hz. Muhammed’in medresesinde yetişmiştirler. Bu bayrak isimleri, sonradan gelen insanlarla kıyaslamak mümkün değildir.
Bunu teyit etmek için Zübeyr b. Avvam’ın karısı Atike binti Zeyd b. Amr b. Kays’ın hikayesini anmadan geçmeyeceğim. Bu kadın güzel bir kadındı. Zübeyr onu kıskanırdı. O ise namazını mescidde kılmak isterdi. Hz. Zübeyr kıskançlığından dolayı onu camide kılınan namazdan menetmek istedi. Karısı ona, “Sen beni nasıl menedebilirsin ki Peygamber “Allah’ın kadın kullarını, Allah’ın camilerinden alıkoymayın!” buyuruyor” dedi. Hz. Zübeyr mecbur kaldı ona izin ve eye, fakat günün birinde o camiye giderken Zübeyr gizlenip onun yolunu bekledi. O geçerken onun sırtına dokundu.
Kadın kendisine birinin dokunduğunu görünce tevbe etti. Allah’a sığındı ve inna lillah dedi. Sonra yan yoldan eve döndü. Zübeyr bir iki gün bekledi baktı ki hanımı camiye gitmiyor. Ona dedi ki “Önceden camiye gittiğin gibi şimdi niye gitmiyorsun Ey Atikc?” O da dedi ki: “İnsanlar bozuldular da ondan!” O kadın o zaman kadınlarla ilgili miyar ve kıstasları biliyordu. O toplumun kendi iffet ve kerametini koruduğu sürece dışarı çıkar feraizini ve şearini yapardı. Ama bugünkü toplumda ise, kadına bakış, kurdun kuzuya bakışı gibidir. Onun için kadının çok ihtiyatlı olması lazımdır. Şüphelerden sakınmak lazımdır. Yoksa Rasûlullah’ın buyurduğu gibi koruluğun etrafında dolaşan bir gün gelir ki, koruluğun içine girer.
Ben öyle inanıyorum ki, Peygamberimiz’in işaret buyurduğu asra girmiş bulunuyoruz. O şöyle buyuruyor:
Bir zaman gelecek onda giyinik çıplak kadınlar olacak, onlar erkeklere meyledecekler ve erkekleri kendilerine çekeceklerdir…
Biz kadınların haklarını ellerinden almak istemiyoruz. Bilakis bütün haklarını vermek istiyoruz. Onun şahsiyetini mükemmelleştirmek istiyoruz. O erkekle beraber dini ve ahlâkî bir seviyeye yükselsin. Onlardan her biri diğerine kardeş gibi baksın. RasûluUah öyle buyurmamıs mı?
Kadınlar erkeklerin öz kardeşleridirler.
Answer ( 1 )
Kadının toplumdaki yeri, tarihsel, kültürel, ekonomik ve politik faktörlere bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Ancak genel olarak, kadınlar tarih boyunca genellikle ikinci planda kalmış ve toplumsal roller daha sınırlı olmuştur. Günümüzde, kadınların toplumdaki yeri giderek daha güçlü hale gelmekte ve çeşitli alanlarda eşit haklar ve fırsatlar elde etme yönünde büyük ilerlemeler kaydedilmektedir.
Kadının toplumdaki yeri, şu ana başlıklar altında incelenebilir:
1. Eğitim
Kadınların eğitim hakkı, toplumsal eşitliğin sağlanmasında önemli bir faktördür. Geçmişte pek çok toplumda kız çocuklarının eğitimi ihmal edilmiştir, ancak günümüzde bu durum değişmeye başlamıştır. Kadınların eğitimde eşit fırsatlar elde etmesi, hem toplumsal hem de ekonomik kalkınmaya büyük katkılar sağlamaktadır.
2. Çalışma Hayatı
Kadınların çalışma hayatındaki yeri, birçok toplumda zaman içinde değişim göstermiştir. Kadınların iş gücüne katılımı, özellikle son yüzyılda artmış ve birçok sektörde aktif rol almışlardır. Kadınlar, işletmelerde, kamu sektöründe, akademide ve bilim dünyasında başarılar elde etmeye devam etmektedir. Bununla birlikte, kadınlar hala bazı sektörlerde daha düşük ücret almakta ve liderlik pozisyonlarında erkeklerle eşit fırsatlara sahip olamamaktadır.
3. Politika ve Liderlik
Kadınların siyasetteki temsili, dünyanın farklı yerlerinde giderek artmakta olup, birçok ülkede kadın liderler önemli rol oynamaktadır. Ancak kadınların siyasetteki temsil oranı hala erkeklerden düşüktür. Kadın hakları savunuculuğu ve kadınların liderlik pozisyonlarında daha fazla yer alması için çalışmalar devam etmektedir.
4. Aile ve Toplum
Kadınların ailedeki yeri de toplumsal cinsiyet rollerini belirleyen önemli bir faktördür. Geleneksel olarak, kadınlar evde bakım ve çocuk yetiştirme sorumluluklarını üstlenmiştir. Ancak modern toplumda, bu roller giderek daha eşitlenmekte ve erkeklerin de ev işlerinde ve çocuk bakımında daha fazla sorumluluk alması teşvik edilmektedir.
5. Kadın Hakları ve Eşitlik Mücadelesi
Kadınların toplumsal eşitlik ve haklar için verdiği mücadele tarih boyunca sürmüştür. Feminist hareket, kadınların oy hakkı, iş gücüne katılımı ve sosyal haklar gibi birçok konuda ilerlemeler sağlamıştır. Kadın hakları savunuculuğu, hâlâ dünya genelinde önemli bir konu olarak varlığını sürdürmektedir.
Kadınların toplumdaki yeri, hala çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Ancak kadınların güçlü bir şekilde toplumsal ve ekonomik hayatın her alanına katılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlandıkça daha da güçlenecektir.