Şafii mezhebine göre İhramın yasakları

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

İhramın Yasakları

Safii mezhebine gore Ihramin yasaklari

Hac veya umre ihramına giren kişinin işlemesi haram olan şeyler yedi kısım olup şunlardır:

1. Dikişli Elbise Giymek

ihrama girenler erkek ve kadın olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Erkeğin örtü sayılan herhangi bir örtü ile kafasının tümünü veya bir kısmını kapatması haramdır. Örtü dikişli olsun veya olmasın adet haline gelmiş olsun veya olmasın hükmü aynıdır. İhramlı erkeğin; sarık veya bir bez parçası veya ortası açık takke giymesi, kafasını sargı veya benzeri bir şeyle sarması caiz değildir. Hatta yara olmadan bir yara yeri veya misli kadar bir kısmını örtmesi haramdır. Fakat örtünme sayılmayan bir sargının zararı yoktur. Örneğin erkeğin kafasını sarığa veya yastığa dayaması, suya dalması veya hevdec ve benzeri bir şeyle gölgelenmesi gibi.
Hevdecin tavanı kafasına dokunsun veya dokunmasın bir zararı yoktur.
İhramlı kişi, elini kafasına koyar ve uzun süre bekletirse veya ağrı veyahut başka bir şey sebebiyle kafasını iple bağlarsa bir zararı olmaz. Şayet kafasına bir yük, bir sepet veya başka bir şey koyarsa en sahih görüşe göre haram değildir. Şayet kafasını kına, çamur veya merhem gibi ince bir şeyle örterse fidye vermesi gerekmez. Kafasına sürdüğü madde kalın olursa en sahih görüşe göre fidye vermesi vaciptir.
İhramlı kişi, kafası dışında yüzünü ve bedeninin diğer kısımlarını izar, rıda veya benzeri bir şeyle kapatırsa zararı yoktur. Ancak bedeni veya bir organı kapatacak şekilde bir elbise veya elle dokunmuş bir şeyi giyer ve bedeni ihata ederse, örttüğü şey dikişli olsun veya olmasın haramdır. Gömlek, şalvar, şort, cübbe, kaban ve mest gibi.
Şu elbiselerin hükmü de cübbenin hükmü gibidir: Keçeden dokunmuş elbise, çelik elbise, miğfer, çorap, birbirine yapıştırılmış elbise, bu elbise deriden olsun pamuk veya başka bir şeyden olsun, eller kabanın kollarından dışarıya çıksın veya çıkmasın hükmü aynıdır.
En sahih görüşe göre, ayakkabı ve benzerini giymek haramdır. Nalin ise bunun aksinedir. İhramlı kişi bunlardan birini giyer de çok veya az bir zaman geçerse fidye vermesi lazımdır. Ancak yukarıda belirtildiği şekilde bedeni ihata etmezse zararı yoktur. Dikişli gömleği veya cübbeyi omuza atmak, uyku halinde bunlarla örtünmek, şalvar veya dikişle yamamış izan bele sarmak caizdir. Kabanı, izan, ikiye-üçe katlanmış veya daha fazla katlanmış rıdayı omuza atmak caizdir.
Kılıç kuşanmak, bele kemer bağlamak, kuşak bağlamak, yüzük takmak, uzun kaban veya elbisenin bir ucunu omuza atmak caizdir. Fakat ayağa kalkarken giyilmiş olduğu sanılan elbise için fidye vermek lazımdır. Kalkarken veya otururken elbise ancak düzeltmekle duruyorsa, fidye vermek gerekmez.
izan bağlamak veya üzerine bir iple bağlamak veya uçkur gibi ona çit geçirmek, rıdanm her iki tarafını çatallı iğne ile izara tutturmak caizdir. Rıdayı bağlamak, ona dövme yapmak, iğne veya başka bir Şeyle birbirine geçirmek veya rıdanm bir ucunu diğer ucuna iple bağlamak caiz değildir.
Bil ki, avam tabakası olan haccı adayları buna önem vermezler. İmam Haremeyn’nin, “izar gibi rıdanm da bir ucunu diğer ucuna bağlamak caizdir.” demesi seni aldatmasın, bu reddedilmiş kaide dışı bir şeydir. İmam Şafii ve ashabının görüşlerine de aykırıdır. İmam Şafii, rıdayı bağlamanın haram olduğunu, ibni Ömer (Allah onlardan razı ölsün)’den rivayet etmiştir. Ihramlının ihramı ikiye bölünür de her bir parçasını bir bacağına sararsa, en sahih görüşe göre haram olup fidyeyi gerektirir.
İhram giyen kadının durumuna gelince; yüzünü örtmesinin hükmü, erkeğin kafasını örtmesinin hükmü gibidir. Yüzü dışında kafasını ve sair bedenini dikişli ve örtü sayılabilecek gömlek, şalvar ve mest gibi herhangi bir örtü ile ihramdan önce örtebildiği gibi ihramda iken de gömlek, şalvar, ve mest giyebilir ve alnın bir kısmını örtebilir. Çünkü kaşın tümünü almsız kapatmak mümkün değildir. Baş ise avret olup onu örtüp muhafaza etmek vaciptir. Çubuk gibi bir şeyle yüzünden uzak tutarak peçe takması caizdir. Peçeyi sıcak, soğuk, fitne veya benzeri bir ihtiyaç sebebiyle taksm bir ihtiyaç olmaksızın taksın caizdir. Ancak çubuk düşer ve isteği dışında peçe yüzüne gelir de derhal kaldınrsa fidye vermesi gerekmez. Bu fiili kasten yapar veya isteği dışında olur da uzun süre kaldırmazsa fidye vermesi lazımdır. Ersel kişi yalnız kafasını veya yüzünü Örterse fidye vermesi gerekmez. Her ikisini beraber örterse fidye vermesi gerekir.
İhramda olan erkeğin eldiven giymesi haramdır. En sahih görüşe göre, kadının da eldiven giymesi haramdır. Erkek veya kadın eldiven giyerse fidye vermesi gerekir.
Kadın eline kına yakar ve bir bez parçasıyla sararsa veya kına yakmadan elini sararsa sahih olan görüşe göre fidye vermesi gerekmez.
Yukarıda giyim ve örtünme ile ilgili belirttiklerim, bir mazeret olmadan işlenen haramlardır. İhramlmm dikişli elbise giymesi veya bedeninin tümünü onunla örtmesi haram ve günahtır. Bu haram işlerden birini işleyen kimsenin vereceği fidye hakkındaki açıklama Allah’ın izniyle kitabın sonunda gelecektir.
Mazeret sebebiyle olan giyim veya örtünmenin bir kaç şekli vardır:
1. Erkek, sıcak veya soğuk veya tedavi sebebiyle kafasını örter veya dikişli elbise giyerse veya kadın yüzüne örtme ihtiyacını duyarsa caiz olup fidye vermesi vaciptir.
2. Erkek rıda bulamaz da gömlek bulursa giymesi caiz değildir. Bilakis omzuna atar. Şayet izar bulamaz da şalvar bulursa giymesi caizdir. Onu yırtması halinde izar meydana gelmiş olsun veya olmasın hükmü aynı olup fidye vermesi gerekmez. Bir görüşe göre yırtıp izar yapması mümkün ise yırtması lazım olup şalvar halinde giymesi caiz değildir. Sahih görüşe göre, aralarında bir fark yoktur. Şalvar giydikten sonra izar bulursa şalvarı çıkarması vaciptir. Çıkarmaz da beklerse asi olur ve fidye vermesi vaciptir.
3. Nalin bulamayanın ayakkabı giymesi caizdir. isterse mestleri mafsal yumru kemiklerinin aşağısına kadar yırtar ve giyer. Bunun için fidye vermesi gerekmez. Şayet nalin bulamadığı için ayakkabı veya yırtığı mestleri giyer de sonra nalin bulursa onları çıkarması lazımdır. Çıkarmayı geciktirirse asi olur ve fidye vermesi lazımdır.
Izar ve nalinin olmaması demek; bulunmamaları veya sahibinin vermemesi, satış veya ücret karşılığı almaktan aciz kalması sebebiyle kişinin onları elde etmeye muktedir olmaması demektir. Kişinin bunları fahiş bir fiyatla veya veresiye yoluyla veya hibe yoluyla kabul etmesi lazım değildir. Ancak kendisine emanet verilirse kabul etmesi vaciptir.


2. Güzel Koku Sürünmek

ihrama giren kişinin; vücuduna, elbisesine veya yatağına güzel koku sürmesi haramdır. Güzel koku, her ne kadar başka bir maksat için olsa bile, güzel koku sayılan şeylerdir. Bunlar; misk, kafur, ut am­ber, sandel, zaferan, alaçehre, gül, yasemin, nilüfer, morötesi, nergiz, şebboy, reyhan, nesrin, mürzenguş, fars reyhanı ki bu bir nebattır ve bunlara benzeyen kokulu şeylerdir. Güzel koku kast edilmeyen şeyleri kullanmak haram değildir. Her ne kadar kokusu güzel olsa da hükmü böyledir. Ayva, elma, turunç ve narenci gibi kokusu güzel olan meyveler gibi. Keza tedavide kullanılan ilaçların hükmü de böyledir. Dar-sun, karanfil, sümbül ve tıpta kullanılan tohumu ko­kulu sair şeyler gibi. Keza pelin, keysum, gelincik çi­çeği ve kendiliğinden karada yetişen tıpta kullanılan güllerin hükmü böyledir Keza elma, armut ve bun­ların dışında kalanların çiçeklerinin hükmü de böyledir. Keza aspur ve kınayı kullanmak haram ol­mayıp bunlar için fidye vermek gerekmez.
Yağların hükmüne gelince; bunlar kokulu ve ko­kusuz olmak üzere iki kısımdır. Zeytin, susam, sıvı veya tereyağı gibi kokusu olmayan yağları ve menek­şeyi baş ve sakal dışında bedenin herhangi bir ta­rafına sürmek, haram değildir. Baş ve sakala yağ sürmek hakkındaki açıklama Allah’ın izniyle ileride gelecektir.
Kokulu gül veya menekşe yağını beden veya el­bisenin herhangi bir yerine sürmek haramdır. El-banü’l-Menşuş denilen koku ile karıştırılmış yağ ve koku ile karıştırılmamış yağ güzel koku sayılmamak­tadır. Kokulu sürme ve güzel kokulu damar ilacını kullanmak haramdır.
Tadında veya kokusunda güzel koku açıkça an­laşılan yemekleri yemek haramdır. Güzel koku ye­mek içerisinde yok olup kaybolursa bunda bir beis yoktur. Eğer kokusu ve tadı kalmaz da rengi kalırsa, en sahih görüşe göre onu yemek haram olmaz. Güzel koku, zamanın geçmesiyle veya tozlanmakla veya başka bir şekilde hafiflenir veya tozlanır da kendisi­ne su isabet ettiğinde kokusu giderse kullanılması haramdır. Sadece rengi kalırsa en sahih görüşe göre kullanılması haram olmaz.
Güzel koku, gül suyu gibi az sıvı bir maddeyle karıştırılır da kaybolup giderse, en sahih görüşe göre onu kullanmak haram olmaz. Tadı veya kokusu kalırsa kullanmak haramdır. En sahih görüşe göre, sadece rengi kalırsa kullanmak haram olmaz.
Bil ki, güzel kokuyu kullanmanın haram olması, esansın normal örfe göre, ihramlmm bedenine veya elbisesine yapışıp kalmasına göredir. Mesela, ihramh kimse dövülmüş galiye veya biraz misk sürünse, fıdye vermesi lazımdır. İster yiyerek veya ihtikan veya koklamak suretiyle, isterse esans bedenin dışına ve­ya iç kısmına yapışmış olsun hükmü aynıdır.
İhramlı kimse, misk, kafur veya amberi izarmın bir köşesine bağlarsa fidye vermesi lazımdır. Ama ud ağacını izarına bağlarsa, fidye vermesi gerekmez. Çünkü bu koku sürünmek anlamına gelmez.
İhramîı kimsenin, attarın dükkanına veya bu-hurlanmış bir yere veya buhurlandığı halde Kabe’de veya sahipleri tarafından buhurlanmış bir evde otur­ması haram değildir. Bu sebeple koku, gözünün dışında bir tarafına yapışırsa bu haram sayılmaz ve fidye vermesi gerekmez. Ayrıca koklamak maksadı olmadan kokulu yere girmesi mekruh değildir. Ama kokuyu kast ederek girerse, en sahih görüşe göre mekruhtur. Bir görüşe göre mekruh değildir.
İhramlı kişi, buhurdanlığa eğilir, bedeni veya el­bisesi ud ağacı ile buhurlanırsa, asi olur ve fidye ver­mesi lazımdır. Yanındaki güzel kokuyu yelpaze eder­se, mekruh olup haram değildir. Çünkü bu koku sürünmek anlamına gelmez. Ancak güzel kokuya do­kunur da kokudan bir şey gözüne yapışmaz da koku kendisine geçerse, en sahih görüşe göre fidye verme­si gerekmez. Bir görüşe göre ise, bu haram olup fid­ye vermesi vaciptir.
İhramlı kişi, gülü koklarsa koku sürünmüş de­mektir. Gül suyunu koklarsa koku sürünmüş sayıl­maz. Çünkü kokuyu kullanmak, ihramlmın bedeni­ne veya elbisesine dokunmasıyla meydana gelir. Şa­yet misk taşır veya miskten başka bir kokuyu bir tor­bada veya kapalı bir bez içerisinde veya kapalı bir şi­şede taşırsa veya gülü bir zarfta taşırsa günaha girjniş olmaz ve fidye vermesi gerekmez. Her ne kadar kokusunu duysa da hükmü böyledir.
İhramlı kişi, ucu yırtık olmayan misk torbasını taşırsa en sahih görüşe göre, fidye vermesi gerek­mez. Torbanın bir ucu yırtık ise fidye vermesi gere­kir. Şayet koku sürünmüş mindere veya yere oturur veya onların üzerine uyur da koku bedenine veya üı erindeki ihramına sirayet ederse günahkar olur ve fidye vermesi gerekir. Eğer kokulu elbiseyi gölgelik yapar veya altına oturur veya altında uyursa fidye vermesi gerekmez. Ancak elbise ince ise belirtilen şe­killerde ondan faydalanmak mekruhtur. İhramlı olan ayakkabısıyla güzel kokuya basar da ayağına yapışırsa fidye vermesi lazımdır.
İhramlı olan kimsenin güzel koku sürünmesi haram olup kullanmak kastı ile sürünmesi fidyeyi gerektirir. Unutarak ihramına sürer veya onu kul­lanmanın haram veya mekruh olduğunu bilmezse, günahkar olmaz ve fidye vermesi gerekmez. Haram olduğunu bilir de kullanmasının haram olduğunu bilmezse günahkar olmaz ve en sahih görüşe göre fidye vermesi gerekmez. Şayet kuru olduğunu ondan bir şeyin yapışmayacağını zannederek kokuya doku­nur da yaş olduğu anlaşılırsa, fidyenin vacip olması hakkında imamın farklı iki görüşü vardır. İmamın ashabından her iki görüşü de tercih edenler olmuş­tur. En zahir görüşe göre fidye vermek vacip değildir. Koku bedenine veya elbisesine yapışırsa haram oldu­ğu iktiza eden veçhe göre günahkar olur, fidye ver­mesi gerekir ve acele üzere onu izale etmesi vaciptir. Acele etmeyip izale etmeyi geciktirirse, geciktirme­den dolayı günahkar olur. Ancak bununla fidye tekerrür etmiş olmaz. Şayet koku bedenine yapışırsa haram olmadığını kabul eden veçhe göre, fidye ver­mesi gerekmez. Eğer unutarak veya bilmeyerek veya baskı altında kullanırsa veya rüzgar vasıtasıyla be­denine yapışırsa, acele üzere onu izale etmelidir. İmkanı olduğu halde geciktirirse günahkar olur ve fidye vermesi gerekir. Koku kuru ise silkelemekle, yaş ise yıkamak suretiyle veya kokuyu kesen şeyle izale eder. Başkasına giderirse daha evladır. Bizzat kendisi izale ederse zararı olmaz. Eli kesik olur veya sakat olup kokuyu izale etmeye muktedir değilse günahkar olmaz ve fidye vermesi gerekmez. Bunun hükmü, baskı altında koku süren kişinin hükmü gi­bi olup mazur sayılır.


3. Saç Veya Sakalı Yağlamak

Kokulu veya kokusuz olsun herhangi bir yağla mesela; zeytin, ceviz veya badem yağı gibi bir yağla saç veya sakalı yağlamak haramdır.
Kel olan başına bu yağlardan sürer ve bu sebeple kafasında saç çıkmazsa bunda bir beis yoktur. Keza sakalı çıkmamış kişinin çenesine yağ sürmesinde bir beis yoktur. Saçını tıraş etmiş olan kimse kafasına yağ sürerse, en sahih görüşe göre günahkar olur ve fidye vermesi gerekir. Baş ve sakal dışında bedenin herhan­gi bir tarafına bu yağlardan sürmek caizdir. Şayet ih-ramlmm kafası yaralı olup bu yağlardan yaranın iç kısmına sürerse, fidye vermesi gerekmez.

4. Tıraş Olmak Veya Tırnakları Kesmek

İhramlı kişinin saçını halk, taksir, koparmak, yakmak suretiyle veya başka bir şekilde izale etmesi haramdır. Koparılan saç, ister baştaki saç olsun, is­ter koltuk, kasık, sakal veya bedenin herhangi bir kılı olsun hükmü aynıdır. Hatta bedenin herhangi bir yerindeki bir kılı izale etmesi haramdır.
Tırnakları kesmenin hükmü ise, saçı kesmenin hükmü gibidir. Tırnağı kesmek, kırmak veya bir par­çasını koparmak haramdır. İhramlı olan kimse bun­lardan birini işlerse günahkar olur ve fidye vermesi gerekir.
Taramakla kopması halinde, ihramlmm saçını taraması haram, saç kopmazsa taraması haram ol­maz. Fakat mekruhtur. Şayet saçını tararda saçı ko­pacak olursa fidye vermesi lazımdır. Eğer saçı düşer de taramak sebebiyle mi yoksa kendiliğinden mi düştüğünü zannederse en sahih görüşe göre fidye vermesi gerekmez.
İhramlı kişi, kafa derisini veya elini keser veya parmağının bir kısmını keser ve bu parçaların üze­rinde kıl veya tırnak kalırsa fidye vermesi gerekmez. Çünkü kıl ve tırnağın kesilmesi kastedilmektedir.
ihramlı kimsenin ihramda olmayanı tıraş etme­si caiz değildir. İhramda olmayanın ihramlıyı tıraş etmesi ise haramdır. İhramda olmayan veya ihramlı olan kimse bir başka ihramlıyı tıraş ederse günahkar olur. İhramlı kişi kendisini tıraş edene izin verirse kendisinin fidye vermesi lazımdır. İhramlmm uyku­da olması veya zorlama sonucu veya baygın olması veya susması gibi izni olmadan tıraş edilirse, tıraş edenin fidye vermesi lazımdır. Bir görüşe göre ise tıraş olunanın (ihramlmm) fidye vermesi lazımdır.
ihramlıyı tıraş eden kişi fidye vermelidir. Fidye vermemesi halinde en sahih görüşe göre ihramlı ta­lepte bulunur. Şayet tıraş olunan tıraş edenin izni ile onun yerine fidye verirse caizdir. Ama izni olmadan fidye verirse en sahih görüşe göre caiz değildir.
ihramda olmayan kimse, uykuda olan ihramhyı tıraş etmesi için bir başkasına emir verir o da ih­ramhyı tıraş eder ve durumdan haberdar değilse, emri verenin fidye vermesi lazımdır. Durumdan ha­berdar ise en sahih görüşe göre kendisinin fidye ver­mesi lazımdır.
Saçı tıraş etmek ve tırnağı kesmek ile ilgili zik­rettiklerimiz, özrü olmayan kimse hakkındadır. Özrü olan kimse bunları işlerse günaha girmiş ol­maz. Fidye vermeye gelince bunun birkaç şekli vardır:
Suç işleyen ihramlı, bilerek veya bilmeyerek iş­lemiş olsun en sahih görüşe göre, fidye vermesi lazımdır. Zira bunları telef etmenin tazminatı özür ile sakıt olmaz. Malı telef etmek gibi.
İhramhnın kafasında fazlasıyla bit olur veya ya­ra çıkar da duyduğu acıyı gidermek için saçını tıraş etmeye ihtiyaç duyarsa veya saçının çok olması ile havanın sıcaklığı sebebi ile fazla acı duyarsa, saçını tıraş eder ve fidye verir.
İhramhnın gözünde bir veya birkaç kıl çıkarsa ve bununla acı duyarsa onları çıkarır ve fidye ver­mez. Keza kaşları veya başındaki saçlar uzar da gözünü kapatırsa, gözü kapatan kılları keser ve fid­ye vermez. Keza tırnağının bir kısmı kırılır ve bu­nunla eziyet duyarsa kırılanı keser. Ama sağlam olan kısımdan kesemez.

5. Nikah Kıymak

İhramlı kimsenin nikah kıyması veya evlenmesi haramdır. İhramlı velinin veya ihramlı kocanın veya kadının yapacağı her türlü nikah akdi batıldır. İhramlı kocanın karısına dönmesi en sahih görüşe göre caiz olup ancak mekruhtur. İhramlı kişinin ih­ramda olmayanların nikah akdine şahitlik etmesi en cahih görüşe göre caizdir. İhramda olan kadına ev­lenme teklifi yapmak mekruh olup haram değildir.

6. Cinsel İlişki Ve Öncüleri

İhramhnın vaginada veya herhangi bir hay­vanın duburunda cima yapması haramdır. Vagina haricinde şehvetle oynaşmak da haramdır. Örneğin, ihramlı kişinin eşinin baldırıyla oynaşması, onu öpmesi veya ona şehvetle dokunması gibi. Şehvetsiz dokunmak ve öpmek haram değildir. Cinsel ilişkinin bu şekilde haram olması her iki tahallül devresine kadar devam eder. Keza cinsel ilişki olmaksızın oy­naşmanın da haramlılığı en sahih görüşe göre, her iki tahallüle kadar devam eder. Bir görüşe göre ise, birinci tahallül devresine kadar devam eder. Vagina dışında cinsel oynaşmanın haram olduğunu söyleme­miz halinde, bilerek kasten cinsel oynaşmada bulu­nan kimsenin fidye vermesi lazımdır. Fakat nüsuku bozulmuş ohnaz. Şayet unutarak mübaşerette bulu­nursa, menisi akmış olsun veya olmasın bir şey ver­mesi gerekmez. Bunda ihtilaf yoktur.
Mastürbasyon ise fidye vermeyi gerektirir, ihramlı kişi, bir kadına birkaç kere bakar da müba­şeret ve mastürbasyon olmaksızın menisi akarsa; bi­ze, İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’e (Allah onlardan razı olsun) göre fidye vermesi gerekmez. İmam Ahmed bin Hanbel’e göre bir bedene vermesi vacip­tir. Bir rivayete göre ise bir koyun vermesi gerekir.
Kadının ön veya duburunda veya erkeğin veya hayvanın duburunda birinci tahallül devresinden önce cinsel ilişkide bulunmak hacı bozar. Bu Arafat vakfesinden önce veya sonra olsun hükmü aynıdır. Her iki tahallül devresi arasında olursa hac bozul­muş olmaz.
Umre yapan kimse, henüz umreyi bitirmeden cinsel ilişkide bulunursa umre fesada uğrar.
Hac veya umresi fesada uğrayan kimsenin nüsu-ka devam etmesi ve sonradan kaza etmesi vaciptir. Ayrıca bir bedene vermesi lazım gelir. Bedene bula­mayan bir sığır keser.
Bedene ile ilgili açıklama kitabın sonunda Al­lah’ın izniyle “Vacip Olan Kanlar” bölümünde gele­cektir.
Haram oluğunu bilerek kasten cima eden kim­senin acele üzere hacı kaza etmesi vaciptir. Şayet unutarak veya haram olduğunu bilmeyerek cinsel ilişkide bulunan kişinin ve baskı ile kendisiyle temas edilen kişinin en sahih görüşe göre fidye vermesi ge­rekmez.


7. Avlanmak

İhramlı kişinin ehli olmayan karada yaşayan herhangi bir hayvanı veya aslında vahşi olup eti ye­nen veya aslında eti yenen hayvanı telef etmesi ha­ramdır. Telef ettiği hayvan evcil olsun olmasın veya sahibi olsun olmasın aynı olup telef etmesi halinde ceza vermesi lazım gelir. Telef ettiği hayvanın sahibi olursa, Allah, hakkına tealluk eden cezayı ve sahibi­ne kıymetini vermesi lazımdır. Evcil olan hayvan vahşileşirse onu telef etmek aslına itibar ederek ha­ram değildir.
Eti yenen hayvan ile başka hayvandan doğan ve­ya ehli ve başka hayvandan doğan hayvanı telef et­mek haram olup ihtiyaten ceza vermek vaciptir. Ge­yik ve koyundan doğan hayvan gibi.
Çekirgeyi öldürmek haramdır. Balığı öldürmek ve deniz avını avlamak haram değildir. Deniz hay­vanı ancak denizde yaşayabilen hayvandır. Ama hem denizde hem de karada yaşayabilen hayvanı avlamak haramdır. Suya batıp çıkan deniz kuşlarını öldürmek de haramdır. Eti yenmeyen hayvanları, eti yenen ve eti yenmeyen hayvandan doğan hayvanı öldürmek haram değildir.
Eti yenen hayvanın yumurtasını veya sütünü telef etmek haranı olup kıymetleri tazmin edilir. Bo­zulmuş yumurtayı telef edenin bir şey vermesi ge­rekmez. Ancak deve kuşu yumurtasını telef eden de­ğerini tazmin eder. Çünkü onun kabuğundan istifa­de edilir.
İhramlı kişi, kuluçkaya oturmuş kuşu uçurtur yumurtaları bozulursa, yumurtaların kıymetini öde­mesi lazımdır. Şayet içinde civciv olan yumurtayı kırar da civciv uçar kurtulursa zamin olmaz. Civciv ölürse benzerini, benzeri yoksa kıymetini tazmin eder.
ihramlı kişinin av hayvanını itlaf etmesi haram olduğu gibi bir cüzünü itlaf etmesi, avlaması ve onu istila etmesi de haramdır. En sahih görüşe göre satış, hibe, vasiyet veya benzeri şekilde mülkiyetine geçi­remez. Şayet satış yolu ile mülkiyetine geçirirse zim­metine geçirmiş olur. Elinde telef olursa, Allah’ın hakkına tealluk eden kısmı için ceza vermesi ve sa­hibine değerini vermesi lazımdır. Şayet sahibi rıza­sıyla iade ederse kıymeti düşer, ceza ise düşmez. An­cak hayvanı serbest bırakmakla ceza düşer. Şayet hi­be veya vasiyet yoluyla kabzederse bunun hükmü, satış yoluyla elde edilen malın hükmü gibidir. Ancak elinde zayi olursa en sahih görüşe göre insanlara kıymetini tazmin etmez. Zira sahih akit ile tazmin edilmeyen fasit akitle de tazmin edilmez. İcare akdi gibi.
Bir kimse bir hayvanı avlar sonra ihrama girer­se en sahih görüşe göre, hayvan üzerindeki mülkiyet hakkı zail olur ve hayvanı serbest bırakması lazımdır, ihramdan önce bırakması vacip değildir. Bunda ihtilaf yoktur.
Ihramlı kimsenin hayvana işaret etmesi, si­lahını iare vermesi, bağırması veya benzeri bir şekil­de avı öldürmeye yardımcı olması haramdır.
Ihramlı kişi, bir avı uçurur da sıkışır ve bu se­beple helake giderse veya yırtıcı bir hayvan onu ya­kalar veya bir dağa, ağaca veya benzeri bir şeye çar­par da ölürse tazmin etmesi lazımdır. Uçurmayı kas­tetmiş olsun veya olmasın hükmü aynıdır. Kuş adeti­ne göre yuvasına dönünceye kadar uçurtanm uhde­sinde olur. Döndükten sonra helak olursa zamin ol­maz. Şayet uçurttuğu anda semavi bir afetle helak olursa en sahih görüşe zamin olmaz.
Unutan ve durumdan haberdar olmayan kimse­ye cezanın vacip olmasının hükmü, kasten suç işleyen kimsenin hükmü gibidir. Ancak kasten suç işle­yenin aksine kendileri günaha girmiş olmaz.
Ihramlı kimseye hil veya harem bölgesinde bir hayvan hücum eder de kendini korumak için hay­vanı öldürürse zamin olmaz.
Bir kimse avlanmış hayvana biner ve hayvan ih-ramlı birisine hücum eder de ancak onu öldürmekle ondan kurtulması mümkün olur ve öldürürse en sa­hih görüşe göre, ceza vermesi vaciptir. Zira eza görmesi hayvandan dolayı değildir.
Ihramlı kişi bilerek veya bilmeyerek çekirgeye basar da telef ederse zamin olur. Bilmeyerek basan değil, bilerek basan kişi günahkar olur. Şayet çekir­geler yolu kapatır ve onlara basmamak mümkün de­ğilse, onlara basarak gider ve zamin olmaz.
Ihramlı kişi çok acıkır da av hayvanını kesmek mecburiyetinde kalırsa, onu kesip yemesi caiz olup ceza vermesi gerekir. Zira zarar görmeden kendi fay­dası için hayvanı telef etmiştir.
Ihramlı olan, av hayvanını yırtıcı bir hayvanın veya kedi ve benzerinin ağzından kurtarır veya onu tedavi etmek için alır ve yanında bulundurur da ku­sur göstermeksizin elinde telef olursa en sahih görüşe göre zamin olmaz.
Ihramlımn av hayvanım vedia veya iare yoluyla alması haramdır. Şayet buna muhalefet ederek vedia veya iare yoluyla alırsa ceza ve sahibine kıymet ver­mekle zamin olur. Şayet sahibine iade ederse kıyme­ti sakıt olur. Fakat sahibi hayvanı serbest bırak­madıkça ceza zimmeti düşmüş olmaz.
Ihramlı kişi, bir hayvana biner de hayvan tekmesi ile avı telef eder veya onu dişler veya yola bev-leder de av hayvanı ona takılır kayar ve helak olursa binici zamin olur. Şayet hayvan kaçıp gider ve avı te­lef ederse, sahibinin bir şey vermesi gerekmez.
Ihramlmm kestiği avı veya başkasının onun izni ile veya izni olmadan ona avladığı avı yemesi veya yardımcı olduğu avı veya sebep olduğu avı yemesi haram olup ondan yerse asi olur. Fakat yediği için ce­za vermesi gerekmez.
İhramlı olmayan kişi avlanır da bunu ihramlı için yapmaz ve ihramlı buna sebep olmazsa, ih-ramiının bu avdan yemesi caiz olup ceza vermesi ge­rekmez.
Ihramlmm kestiği av en sahih görüşe göre ölü hükmünde olur ve herkese haramdır. İhramdan çıksa bile kendisi için helal olmaz.
Bir nebze olsun zikrettiğim bu şeyler her hacı adayının bilmesi gereken şeylerdir. Ihramlmm av­lanması, haremin avı, ağaçları ve bitkileri; ceza ve fidye ile ilgili geniş açıklama Allah’ın izni ile kitabın sonunda gelecektir

İhramla İlgili Bazı Meseleler

İhramlı için haram olan bu yedi husus ve ilgili diğer şeylerin tümünde kadının hükmü, erkeğin hükmü gibidir. Ancak kadının dikişli elbise giymesi ve başını örtmesinin caiz olması ve yüzünü örtmesi­nin haram olması bundan istisna edilmiştir.
İhramlının bu haramlardan sakınması vaciptir. Ancak işaret ettiğimiz mazeretlere binaen bu ha­ramları işlemek caizdir. Cahil olan insanların bir kısmı çoğu kere bu haramları işler ve: “Ben fidye ve­ririm.” diyerek fidye vermekle işlediği isyankarlığın vebalinden kurtulacağını zanneder. Bu apaçık bir hata ve kötü bir cehalettir. Kişinin haramı işlemesi haramdır. Haramı işleyen günahkar olur ve fidye vermesi vaciptir. Fidye, haram olan fiili mubah kıl­maz. Böyle yapan kişinin cehaleti, “Ben içki içer ve zina yaparım, bana verilecek ceza beni temizler.” di­yen kimsenin cehaleti gibidir. Haram olduğuna hüküm verilen şeyi işleyen kimsenin haccı, makbul hac olmaktan çıkar.
İhramlının bu yedi çeşit haramdan başka şeyle­ri işlemesi haram değildir. Ihramlmm saçından bir şey koparmamak şartıyla kafasını sedir, hatmi ve bunlardan başka kiri temizleyen bir şeyle yıkaması haram değildir. Lakin evla olan bunu yapmamasıdır. Zira bu zevk ve refahın bir benzeridir. Çünkü hacının üstü-başı tozlu ve saçı karışıktır.
İmam Şafii (r.a.) derki: Başını sedir veya hatmi ile yıkayan kimsenin fidye vermesi hoşuma gider. Ancak bu durumda fidye vermek vacip değildir.
Yine İmam Şafii (r.a.) derki, cenabet sebebi ile başını yıkayan parmak uçları ile yıkaması ve saç­larını parmak uçları ile yavaşça karıştırması ve suyu kılların dibine ulaştırması hoşuma gider. Fakat tırnakları ile saçını kaşımamalıdır.
İhramlının işlemesi caiz olan diğer bir husus da şudur: İhramlının hamam veya başka yerde yıkan­ması caiz olup mekruh değildir. Bir görüşe göre ise hamamda yıkanmak mekruh değildir. İhramlının ko­ku sayılmayan sürmeyi sürmesi caiz değildir. Tutya değil sürmenin esmüd denilen cinsini kullanması mekruhtur. Ancak ihtiyaçtan dolayı kullanırsa mek­ruh olmaz. Kılları koparmamak şartı ile kan aldır­mak ve kupa yaptırmakta bir beis yoktur. Yine kılları koparmamak şartı ile saçı tırnakla kaşımak caizdir. Fakat bunu yapmamak müstehaptır. Şayet kişi başının veya sakalını kaşır da bu sebeple bir veya birkaç kıl düşerse fidye vermesi lazımdır. Bir kıl düşer de bunun kendiliğinden mi yoksa kaşıma sebe­bi ile mi düştüğünden şüphe ederse en sahih görüşe göre fidye vermez. İhramlı kimse vücudundaki ve el­bisesindeki bitleri atabilir ve bunu yapması mekruh değildir. Onları öldürebilir ve bir şey vermesi gerek­mez. Doğrusu ihramh olmayanın onları öldürmesi müstehap olduğu gibi, ihramlmm da onları öldürme­si müstehaptır.
İhramlmm saçındaki ve sakalındaki bitleri ayıklaması mekruhtur. Şayet bunu yaparken bir pire düşer ve onu öldürürse bir lokma ile de olsa tasad-dukta bulunmalıdır. İmamın bu konuda görüşü vardır. Arkadaşlarımızdan bir cemaat bu sadakayı vermenin müstehap olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bunda baştaki acıyı izale etmek vardır.
İhramh kimse, günaha sebep olmayan şiirleri inşa edebilir. İhramh erkek ve kadının aynaya bak­ması mekruh değildir. Bir görüşe göre ise mekruhtur.
İhramın yasaklarını işlemesi ile ihramlmm hac veya umresi bozulmaz. Ancak bu yasaklardan sadece cinsel ilişki hac ve umreyi bozar. Hac veya umreyi cinsel ilişki ile bozmada erkek ve kadının hükmü aynıdır. Hatta bir kadın uykuda olanın penisini vagi-nasma geçirirse hac veya umresi bozulur. Allah daha iyi bilir.

Benzeri konular:


Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Şafiî mezhebine göre, ihram durumundayken bazı yasaklar vardır. İhramın yasakları, hac veya umre ibadetini yerine getiren kişilerin dikkate alması gereken kurallardır. İşte Şafiî mezhebine göre ihramın yasaklarından bazıları:

    1. Avlanmak: İhramlı iken avlanmak, av hayvanlarını öldürmek veya avlanma amaçlı silah taşımak yasaktır. Her türlü avlanma faaliyeti, ihram süresince kesinlikle yapılmamalıdır.
    2. Cinsel ilişkide bulunmak: İhram durumundayken cinsel ilişkide bulunmak, cinsel temas veya cinsel tatmin amaçlı herhangi bir eylemde bulunmak kesinlikle yasaktır.
    3. Kavga etmek: İhramlıyken kavga etmek, tartışmak veya şiddet içeren herhangi bir davranışta bulunmak da yasaktır. Barış ve huzurun korunması önemlidir.
    4. Kötü söz söylemek: İhram durumundayken kötü veya küfürlü sözler söylemek, hakaret etmek veya başkalarını incitecek konuşmalara girişmek yasaktır. İhramlı kişi, güzel ve edepli bir dil kullanmalıdır.
    5. Parfüm veya güzel kokular kullanmak: İhramlı iken parfüm, koku veya herhangi bir güzel kokulu madde kullanmak yasaktır. İhramlılar, vücutlarına veya elbiselerine herhangi bir şekilde koku sürmemelidir.
    6. Saç ve tırnak kesimi: İhramlı iken saç veya tırnak kesmek yasaktır. İhram süresince saç ve tırnakların uzamasına izin verilmelidir. Ancak, hac veya umre ibadeti tamamlandıktan sonra saç ve tırnak kesilebilir.

    Bu yasaklar, ihram durumunda hac veya umre ibadetini yerine getiren kişilerin dikkate alması gereken önemli kurallardır. İlgili mezhep alimlerinden veya yerel bir İslam otoritesinden daha detaylı bilgi almak ve danışmanlık almak da önemlidir.

    En iyi cevap

Cevapla