Şafi mezhebine göre ikrah, zorlama

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Safi mezhebine gore ikrah zorlama

S. 1. Sözlükte ve istilahta ikrah nedir?

C. 1. İkrah, sözlükte, bir başkasını istemediği bir şeye zorlamaktır. Yani zorlanan kişide, sevgi ve rızaya karşıt olan zorlamayı oluşturmaktır dolayı sıyla zorlama (ikrah) bunlara zıttır. Aynı zamanda kitleme, kapatma olarak da adlandırılır. Sanki zorlanan kişiye -zorlandığı kapı dışında – tüm kapılar kapatılmış, kitlenmiş ve çıkışı men edilmiştir.
Istılahta: Bir şeyi yapmaya mecbur bırakmaktır. Bu da vurma, hapset me veya malını itlaf etme gibi bir mahzurla tehdit etmekle olur. İkrah insanların durumuna göre değişir: toplum içerisinde ileri gelen birisiyle alay etmek veya kısa süreli hapisle tehdit etmek onun hakkında ikrah sayılır ancak bir başkası için bu ikrah değildir. Konum sahibi birisini az bir dayakla tehdit etmek onun hakkında ikrahtır. Ancak bu, bazıları için tehdit sayılmayabilir. Mal ile tehditte itibare alınan, kişiyi kendi malından engelleme ve dara sürüklemedir. Dolayısıyla – miktar olarak – fakir için tehdit sayılan, zengin için tehdit olmayabilir. Ayrıca kişinin kedisine tehdit sayılan şey, onu ilgilendiren, sorumlu olduğu ve eziyet görmeleri halinde üzüleceği kişilere yapılması da tehdittir. Örneğin anne, baba, evlat, kardeş, kız kardeş v.b mesela bunlara yönelik yapılan öldürme tehdidi, kişinin ken disine yapılmış gibidir.

S. 2. İKRâhin gerçekleşmesi için şartları nelerdir?

C. 2. İkrahın gerçekleşmesi ve şer’i olarak hükümlerin terettüp etmek için bazı şartların oluşması gerekir ve bunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Zorlayan, tehdit ettiği şeyi yapabilme gücüne sahip olmalıdır. aksi durumda hezeyan olur. Çünkü zorla yaptırılmak istenen eyleme iten zaruret, ancak zorlayan kişinin yaptığı tehdidi yap maya kadir olduğu durumda gerçekleşir.
2. Zorlanan kişinin, kendisinden istenilen şeyi yapmaması halin de tehdit edeninin söylediğini yapacağına yönelik galip zanni olmalıdır.
3. Zorlanan kişi tehdit edildiği şeyden – kaçma, karşı koyma, yar dım isteme gibi – kurtulma alternatifi olmamalıdır.
4. Zorlanan kişinin yapması istenen eylemin, herhangi bir hak tan dolayı ikrahtan önce de kendisine yasak olmalıdır. Örneğin kendi malını itlaf etmesi gibi kendi hakkı veya başkasının malini telef etmesi gibi başkasının hakkı ya da içki içmesi ve zina işlemesi gibi şer’i bir hak olmalıdır.
5.Tehdit edilen şey zorlanan kişi hakkında istenen şeyden daha ağır olmalıdır. Örneğin malını telef etmemesi halinde tokat atmakla tehdit eder ve onun hakkında bu, malını telef etmekten daha hafifse, ikrah sayılmaz. Ancak elini kesmemesi halinde ölümle tehdit etmesi ikrahtır. Çünkü tehdit edildiği şey (ölüm) istenen şeyden (elini kesmesi) daha ağırdır dolayısıyla daha hafifini seçmelidir.
6.İstenen şeyi yapmak tehdit edilen şeyden kurtulmayı sağlama lıdır. Örneğin bir kişi diğerine, kendini öldür yoksa ben seni öldüreceğim tehdidi ikrah sayılmaz. Çünkü kendini öldürmek le tehdit edildiği şeyden kurtulamaz. Aynı şekilde elini kendi kesmemesi durumunda kesilmekle tehdit edilmesi de böyledir. Bu durumda zorlanan kişi zorlanılan şeyi yapması doğru değil dir çünkü gerçekte bu ikrah değildir. Gerçek mükreh (zorlanan) kendisinden istenilen şeyi yapması halinde tehditten kurtulan dir. Kendini öldürmesi veya elini kesmesi zararı kesinleştirir, ancak kendi yapmazsa bu kesin olmayacaktır. Çünkü tehdit eden, zorlananı yapmayacağı bir şeyler sadece korkutuyor ola bilir.
7.Tehdit edilen şeyin hemen olması gerekir, eğer süreli olursa tehdit olmaz. Çünkü süre kurtulmaya bir kapıdır, örneğin yar dım isteme veya gücü yeten birine sığınma gibi yollarlar tehdit edildiği şeyden kurtulabilir.
8.Zorlanan, zorlayanın istemediği bir şey yapmak veya daha fazlasını ya da eksiğini yapmakla ona muhalefet etmemelidir.
Çünkü bu üç durumda istenilen şeyi yapmakta itaat etmiş olur ve zorlanmış sayılmaz. Örneğin bir kişi diğer birini, eşini boşa maya zorlar ve o da evini satarsa veya tek rici talakla boşamaya ikrah eder o da üç talakla boşarsa ya da üç talakla boşamasını ister o da tek talakla boşarsa, bu üç şekilde hakkında uygulanır. Yani hükümleri mükellefe terettüp eder, kendi isteğiyle yaptığı gibi, çünkü bunların ikrahla ilgisi yoktur.
9.Zorlanılan şey belli olmalıdır, mesela tek şey olmalıdır. Örnek ğin iki eşinden birisini boşamaya veya Zeyd ile Amr’den biri sini öldürmeye zorlanırsa, bu ikrah sayılmaz.
10. Zorlanılan veya tehdit edilen şey, üzerinde bulunan bir hak olmamalıdır. Örneğin hacizli müflisi, malını satmakla veya eşinden ila yapanı eşiyle ilişki yaşamamaya yemin eden) bo şamakla ya da katili kısasla tehdit etmek gibi, bunlar ikrah de ğildir. Çünkü tehdit konusu olan bu durumlar, zorlanan kişinin üzerinde birer haktır.
11.Tehdit konusu olan şey, zorlanan kişi üzerinde bir hak olup onunla hak olmayan bir şeye ulaşılmaya çalışılmamalıdır. Bor cundan ibra etmesi için eşini boşamakla tehdit etmek gibi, böy le bir şey ikrah sayılmaz. Eğer borcundan ibra ederse, borçlu nun zimmetinden borç düşer ve ondan sonra talep etme hakkı olmaz. Bazılarına göre ikrahtır, çünkü kişi eşi üzerinde güç sa hibidir ve bununla ikrah gerçekleşir. Buna göre eğer kadın eşini borcundan ibra ederse bu tehditten kurtulur ancak borç zimme tinden düşmez ve ondan sonra tekrar talep etme hakkı vardır.

S. 3. Hangi tasarruflarda ikrah oluşur ve bunlarda etkisi nedir?

C. 3. Yapılması veya terk edilmesi halinde ikâhin oluştuğu tasarruflar iki kısımdır:
Hissi tasarruflar: Yani duyularla bilinen şeyler, bunlar da sözel olabile ceği gibi eylemsel de olabilir, yemek içmek, öldürmek telef etmek, sövmek ve küfür gibi durumlar buna örnektir Şer’i tasarruflar: Yani Şeriatla bilinen şeyler; Şeriatın özel bir isim verip belli hükümlere tabi tuttuğu işler, satış, evlenme, boşanma, akit ve akitleri
feshetme gibi.
Hissi tasarruflar ve bunlarda ikRâhin etkisi: Hissi tasarruflar iki tür hüküm taalluk eder: Bir kısmın karşılığı ahirete kalır, diğer kısım ise, taz min etme ve bu bağlamdaki akitler açısıyla hükümleri dünyada görūlür. Bu tasarruflar üzerindeki ikRâhin etkisi, zorla yaptırılan tasarrufun tūrüne göre değişir:
1. Tasarrufu haram ve yasak olmasına karşın helal olur.
2. Aslı haram kalmasına rağmen izin verilir.
3. Aslı haram olup izin verilmez ve mubah olmaz.
Bu üç türün açıklaması ve hükümleri:
Birinci tür: İkrahla helal olan hissi tasarruflar Leş, domuz eti, kan, içki gibi haramlar bu türdendir. Bir Müslüman
bunları yemeye zorlanırsa onun için helal olur. Çünkü Allah zorlukta bunla n helal kılmıştır. Eğer zarar görene kadar yiyip içmezse günahkar olur, çün kü kendisini tehlikeye atar. Bu ise ahirette hükmüdür. Dünyevi hükümler açısıysa fıkıh alimleri, ikrahla içki içmenin hükmünü araştırıp şu soruların cevaplarına ulaşmaya çalışmışlar: zorla içirilene ceza uygulanır mı uygu lanmaz mı ve bu durumda yaptığı tasarruflarının hükmü nedir? Ulaştıkları netice: zorla içki içirilene had uygulanmaz, çünkü had cezası bu cinayeti işleyen için konulmuştur, kendisine zorla içirilenin eylemi cinayet değildir. Çünkü bu durumda onun için helaldir, hatta diretip tehdit edildiği şeye ma ruz kalırsa günahkar olur. Bununla birlikte zorla içirilen içkinin etkisiyle sarhoş olur ve bu durumda tasarruflarda bulunursa, tasarrufları geçersizdir. Çünkü sarhoşun tasarrufları ancak sarhoşluğuyla günahkar olduğu takdirde – kendi isteğiyle içerse – kendisine ceza mahiyetinde içki içme eylemini ağırlaştırma olarak yerine getirilir. İkrah halindeki eylemi ağırlaştırmanın anlamı olmaz, çünkü zorlanan kendi isteğiyle yapmadığı için maksat häsıl olmaz ve günahkar da değildir.
İkinci tür: İkrahla yapılışına izin verilen hissi tasarruflar
1. Zahiri itibariyle küfür olan söz veya eylem:
Örneğin ağızdan küfür (dinden çıkma) sözlerinin çıkması veya Pey gamber (sas)’e sövme ya da puta secde etme yahut kâfirlerin ibadet ve tak dis amaçlı tazim ettiklerini yüceltme gibi. Bu tür söz ve eylemlere ikrahtan dolayı – kalbi imanla dolu olması şartıyla – izin verilir. Bu tür eylemler – birinci tür gibi – mubah olmazlar ancak izin ve ruhsat verilir çünkü küfür hiçbir durumda mubah olmaz. Bunlar ikrah durumunda da haramlar ancak günahı düşer. Ruhsat, fiilin hükmünü (fiile terettüp eden ceza) değiştirir fiilin sıfatı olan haramlığı değiştirmez. Bu eylemlerde haramlık hala devam ettiği ve buradaki tasarrufa sadece ruhsat verilip mubah olmadığı için eyle mi yapmamak (azimeti kullanmak) daha iyidir. Eğer yapmayıp öldürülürse Allah yolunda şehit olma sevabını alır. Çünkü bu duruşuyla Allah’ın kelami m yüceltmiş ve diniyle gurur duymuş olur. Dünyevi açısıyla ikRâhin küfre terettüp eden etkisiyse, zorla küfür söz veya eyleminde bulunanın küfrüne hükmedilmez ve mürtet muamelesi yapılmaz. Şafii (ra) “İnandıktan sonra Allah’a nankörlük eden, – kalbi imanla yatışmış olduğu halde (inkâra) zor lanan hariç – küfre göğüs açan, (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah’tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.”! Ayetini açıklarken diyor ki küfre terettüp eden bazı hükümler vardır: eşinin boşanması, kâfir olanın öldürülmesi ve malının ganimet edilmesi gibi. Allah düşürdüğünde işleme ye zorlandığı küfür söz ve eylemine terettüp eden hükümler düşer. Çünkü insanlardan büyük bir sorumluluk kaldırıldığı zaman ondan küçük olan herşey ve bu bağlamda sabit olan hükümler de düşer.
Müslüman olmaya zorlamak: Bir insan Müslüman olmaya zorlanır o da Müslüman olursa İslam’ı sahih olur ve Müslüman muamelesi görür. Çünkü bu hak için yapılmış bir zorlamadır – özellikle mürtet ve savaşçı kâfir hakkında -kalbinde küfür ihtimali olsa dâhi, İslami açının tercihi için yine İslam’ına hükmedilir. Çünkü burada hak dinin yüceltilmesi var ve hak dinin yüceltilmesi ise vaciptir.
1. Müslüman’ın malını telef etme veya irzına dokunma: Eğer Müslüman’ın malını telef etmeye zorlanırsa buna ruhsat verilir ve yapmakla da günahkâr olmaz. Çünkü çok acıkma gibi zor durumlarda başkasının malını itlaf etmeye ruhsat vardır. Aynı şekilde ikrah durumunda da ruhsat verilir çünkü bu da bir tür zorluktur. Aynı hüküm, Müslüman’a sövme veya irzına söz söylemeye (iftira atma) zorlanma için de geçerlidir. Eğer zorlanan kişi Müslüman’ın malını telef etmekten veya irzına laf söy lemekten men olursa daha iyidir. Bu durumda bir zarar görürse sevabını alır. Hiçbir şekilde ona herhangi bir hüküm uygulanmaz, ancak bu ruhsat ikrah nedeniyledir – daha önce de geçtiği gibi – cezayı kaldırır eylemin haramlığını kaldırmaz. Eğer zorlandığı şeyi yapmazsa, Müslüman kardeşinin hakkını kendi hakkından üstün tutmuş olur, dolayısıyla günahkâr olmaz aksine sevap alır. Bu demek oluyor ki bir malı telef etmeye zorlanır ve yap mazsa daha iyidir, eğer kendi malı hakkında durum buysa başkasının malını telef etmemesi elbette çok daha iyidir. Dünyevi hūküm açısından ise fikih âlimleri diyorlar ki: Eğer bir insan başkasının malını telef etmeye zorlanır ve ederse, mal sahibi dilerse zorlayana veya zorlanana tazmin ettirebilir. Yani kimden isterse malını ondan alır, çünkü zorlayan telefe sebep olmuş, zorlanan da yapmış, fiile sebebiyet vermekle yapmak eşittir. Ancak nihaye tinde tazminat zorlayanın üstüne kalır, yani en sahih görüşe göre, zorlanan ödese de, ödediğini zorlayandan alma hakkına sahiptir.
Üçüncü tür: İkrahla mubah olmayan ve ruhsat verilmeyen hissi tasarruflar
Bazı tasarruflar vardır ki haramlığı Şeriatla sabit olduğu gibi akılla da sabittir, dolayısıyla hiçbir durumda bunlar ne mubah olurlar ne de ruhsat verilir. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Haksız yere bir Müslüman’ı öldürmek:
Çünkü öldürme salt haramdır, zaruret için ne mubah olur ne de ruhsat verilir. Buna göre tüm âlimlerin ittifakıyla kim bir Müslüman’ı öldürmeye zorlanır ve öldürürse Allah katında günahkar olur. İkRâhin tam veya na kist olması fark etmez. Dünyevi hüküm olarak da, alimlerin geneline göre hem zorlanana hem de zorlayana kısas uygulanır. Çünkü zorlanan yapmış, gerçekte ondan kaynaklanmıştır, zorlayan da sebep olmuş vuku bulmansa neden olmuştur. Sebep olan da yapan gibidir ve cana kastı ağırlaştırmak ve buna yönelik saldırılan engellemek amacıyla ikisine de kısas cezası verilir.
2. Zina:
Zina da hiçbir durumda mubah olmayan ve ruhsat verilmeyen haram lardandır. Çünkü tüm şeriatlar ve akıl haram, fahiş ve çirkinliğine ittifak etmiştir. Eğer bir kişi – kadın veya erkek – zina yapmaya zorlanırsa ona yapma ruhsatı verilmez, eğer yaparsa günahkar olup Allah katinda cezaya maruz kalır. Zinaya zorlanan kişiye had uygulama konusuna genlince fikıh âlimleri, zorlanana – kadın veya erkek – had cezası uygulanmayacağını be lirtirler. Çünkü durum şüphelidir ve hadler şüpheyle def edilir. Yani şüphe varsa had cezası düşer, burada ikrah sebebiyle şüphe mevcuttur.
Şer’i tasarruflarda ikRâhin etkisi: Şer’i tasarruflar ya inşaidir (ilk kez yapma, yeni oluşturma) veya ikraridır. Inşaî tasarruflar iki türdür: Bir kısmı ret ve feshetmeyi kabul etmez; nikah, talak, emzirme, re’ca (boşanmış ka dini geri nikäha alma), yemin, nezir, zihar (eşini mahremine benzetip ilişki yaşamamaya yemin etme), ile (belli bir süre eşine yaklaşmamaya yemin etme), ilâdan dönme ve kısastan affetme gibi. Bu tasarruflar akitle sabitle şirler, ne feshedilmeyi ne de reddedilmeyi kabul eder. Diğer bir kısım ise hem ret hem de feshedilebilir; alışveriş, kiralama, hibe etme gibi. Bunlar akitle sabitleşmezler ve feshedilmeye veya reddedilmeye açıklar. Feshedilmeyen inşaî tasarruflarda ikRâhin etkisi: Fikih âlimleri der ki, bu tasarruflardan herhangi birisinde ikrah oluşursa onu fesheder ve itibarsız bırakır, hiçbir şer’i hüküm buna terettüp etmez. Ikrah bu tasarrufları – zorlanan yapsa dāhi – yok hükmüne getirir. Buna delil olarak şunu gösterirler;
Şeriat ikrah durumunda küfür sözünü itibarsız bırakıp hiçbir hüküm yükle mez, oysa Şeriatta küfür her şeyden daha çirkindir. Şiddetlinin hükmü dü şerse hafifin hükmü hayli düşer, dolayısıyla ikrahla meydana gelmiş sözlü bir tasarrufa hiçbir hüküm terettüp etmez. Örneğin evlenmeye zorlanırsa akit sahih olmaz ve akde mehir, ilişki gibi hükümler terettüp etmez. Bu du rumdan kadın çocuğu emzirmesi ve nikâhtan sonra erkeğin ilişkiye zorlan ması müstesnadır, burada ikRâhin etkisi olmaz. Bunlara tüm şer’i hükümler terettüp eder. Şartları oluştuğu takdirde emzirmeyle mahremiyet olur, aynı şekilde akitten sonraki ilişkiye de mihrin hepsi ve diğer şer’i hükümler te terettüp eder.
Feshedilmeye kabil inşaî tasarruflarda ikRâhin etkisi: Fikih âlimleri der ki, bu tasarruflardan birisine alışveriş, hibe, havale, kira gibi) ikrah karışır- sa iptal eder. Muteber hiçbir şer’i etki terettüp etmez. Çünkü bu tasarrufların şartı rızadır o da ikrah halinde yoktur, dolayısıyla şartlar oluşmadığı için bunlar da Şeriatta itibara alınmazlar.

S. 4. Muhayyer tasarruflarda ikRâhin etkisi nedir?

C. 4. İkRâhin etkisi ancak zorlanılan şey belli bir durum olursa olur. Eğer belli olmayan bir şeye zorlanırsa, örneğin ya içki içme veya mali telef etmeye yâda eşini boşamaya yahut ilâ etmeye veyahut malını satmaya veya kiralamaya zorlarsa ve zorlanan da iki şeyden birini yerine getirirse yapi tasarruf sahih olur. Çünkü daha önce gördüğümüz gibi ikRâhin ger- çekleşmesi için belli bir şey olma şartı var. Eğer muhayyer bırakılırsa ikrah gerçekleşmez ve muhayyer bırakılan – yani belli edilmeden iki şey arasında
serbest bırakılma – tasarrufta bir etkisi olmaz. Zorlanan bu durumda iki sinden birisini yaparsa tasarrufu sahih olur, isteyerek yaptığı gibi muteber tüm şer’i hükümler terettüp eder. Çünkü iki şey arasında serbest bırakılarak yapması, isteyerek yaptığını gösterir zorla değil. Bu durumda iki şeyin de hissi veya şer’i ya da değişik olması fark etmez.

Kolay Şafi fıkhı
itisam yayınları

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

  1. komutan
    0
    2023-07-06T19:48:53+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Şafi mezhebine göre “ikrah” veya “zorlama”, bir kişinin iradesine karşı yapılan zorlama veya baskıdır. İslam’da genel olarak, dini inanç ve uygulamaların özgür iradeyle kabul edilmesi ve zorlanmaması esastır. İkrah veya zorlama, İslam’ın temel prensipleriyle uyumlu değildir.

    Şafi mezhebi, kişinin dini inançlarını özgürce seçmesi ve yaşaması gerektiğine inanır. Bireyin dini inançlarını zorla değiştirmek veya baskı altında tutmak dinin ruhuna aykırıdır. İslam’da, imanın samimi ve gönüllü olması önemlidir.

    Şafi mezhebine göre, ikrah durumunda bir kişi zorlandığı veya baskı altında olduğu için dinî uygulamalarını veya inançlarını terk etmek veya değiştirmek durumunda kalabilir. Bu durumda, Şafi mezhebine göre, kişi zorlanarak yaptığı eylemlerden dolayı sorumlu tutulmaz. İkrah altında yapılan eylemler, gerçek bir inanç veya niyet olmaksızın gerçekleştirilen eylemler olarak kabul edilir.

    Ancak, ikrah durumuyla ilgili detaylı hükümler ve uygulamalar için Şafi mezhebi alimlerinin eserlerine ve fetvalarına başvurmanız daha doğru olacaktır. İkrah durumuyla karşılaşan bir kişi, bir İslam alimi veya danışmanına başvurarak durumu detaylı bir şekilde değerlendirebilir ve uygun dinî yol haritasını belirleyebilir.

    En iyi cevap

Cevapla