Orucun fazileti ve meşru kılınmasının hikmeti nedir?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Orucun faziletleri ve meşru kılınmasının hikmeti

Öncelikle şu noktayı ifade etmek gerekir: Oruç Müslümanlığın asli rükünlerinden biridir. Mazareti, bir özrü olmayan her müminin, bu farzı hiçbir fayda ve menfaat gözetmeksizin, sırf Allah’ın emri olduğu için yerine getirmesi gerekir. Oruç gibi dinî farzlarda fert ve cemiyet için bir takım fayda ve menfaat aramak ve dini, herhangi bir felsefi veya içtimaî doktrin gibi, fayda fikri ile izaha kalkışmak, onu gayesinden saptırmaktır. Din ne bir faydacılık felsefesi ne de bir menfaat doktrinidir. Din, ferdin Halik’ına, kendi nefsine ve diğer insanlara karşı vazifelerini bildiren ilahî bir kanundur. İman eden kimse, bu kanunun emir ve nehiylerini hiç münakaşa etmeden, şek ve şüpheye düşmeden, fayda ve menfaat hatta mükafat beklemeden ifa ile mükellef olduğunu bilir. Aksi halde din ile faydacılık felsefesi birbirine karıştırılmış, daha doğrusu din bu felsefeye irca edilmiş olur.
Meselenin aslı budur. Fakat buna rağmen Allah Teâlâ insanlara, manasız, faydasız ve hikmetsiz hiçbir şey emretmez. Buna göre oruç ibadetinin de pek çok derin hikmetleri ve hedefleri vardır.

Orucun meşru kılınmasının sebeb-i hikmeti, takvadır. Takva, şirkten ve nifaktan, riya ve gösterişten sakınmaktır. Takva, Allah’ın emirlerini tutmak, yasaklarından sakınmaktır. Takva, dürüst, ihlas ve samimiyetle ibadet etmektir. Takva, her an Allah’ın murakabesi altında olduğunu bilmektir. Takva, mayınlı tarlada, dikenli arazide ve çamurlu yolda yürürken gösterilen hassasiyettir. Takva, Allah’ın gösterdiği istikamete yürümektir. Takva, Allah’ın korumasına girerek imanlı ve ahlaklı bir hayat sürmektir. Takva, bedenin yönetimini kalbe vermektir. Kalp, takvanın merkezidir, niyetlerin neşet ettiği kaynaktır. Niyet ise, ibadetin ruhudur. Oruç da bu niyet ile Allah rızası için tutulur. Oruç, her şeyden önce Allah’a itaat ve ibadettir. Oruç, imada sadakatın, kullukta samimiyetin ifadesidir. Herhangi bir fayda beklemeksizin yalnız Allah rızasını kazanmak için tutulur.

Oruç, ibadetler içerisinden, kulun kendisiyle Rabbine yaklaştığı en makbul ve sevabı en çok olan bir ibadettir. Kul, sadece Allah rızası için oruç tutarak Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanır.

Oruç, ilahi bir medresedir. Bu medresenin ahirette de reyyan denilen özel bir kapısı vardır. Mü’min dünyada bu medresede, güzel ahlak ve hayatında ihtiyaç duyduğu pek çok güzel vasıflar kazanır. Kötü huyları bırakır, iyi huylar kazanır, erdem ve fazilet sahibi olur. Zira bu aya sabır ayı denilmiştir. Sabırlı olanlara ise mükafatlarının hesapsız verileceğini kitabımız haber vermiştir. Açlık ve susuzluğun verdiği zorluğa dayanmak, sabır sınırlarını kuvvetlendirir, genişletir. Oruç, nefse karşı bir muhasebe, nefsanî istek ve arzulara, şeytanî telkin ve vesveselere karşı bir mukavemettir.

Oruç, emanete sahip çıkmayı öğretir. Gizlide ve açıkta Allah’ın murakabesi altında olma bilincini canlı tutar. Zira oruç tutan kişiyi, helal ve temiz nimetlerden alıkoyan güç, Allah’tan başkası değildir. Oruç sayesinde mü’min fert, her türlü kötü ve çirkin davranışlardan uzak durma iradesi kazanır. Elindeki nimetlerin kıymetini anlar.

Oruç, kullukta ihlas ve samimiyeti pekiştirir. Zira oruç gösteriş için tutulmaz. Kişinin oruçlu olduğunu ispat etme imkânı yoktur. Açıkta oruçlu
olduğu anlaşılsa dahi kişi yalnız kaldığında orucunu bozma imkânına sahiptir. İşte gizlide de orucunu Allah için tutan mü’min fert bu ibadeti samimi olduğu için tutmaktadır.

Oruç, nefsi terbiye eder, temizler, bilinci kuvvetlendirir, azimeti güçlü kılar, kalbe rahmet ve rikkat verir, kullar arasında dayanışma ve yardımlaşma, sevgi ve saygı ruhunu güçlendirir. İnsana zayıf ve aciz oluşunu hatırlatır, açlık ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretir. Açlık nedir bilmeyenin gönül damarları tıkanık, vicdanı hissiz olur. Oruç nimetleri israf etmeme ve cimrilik yapmama bilinci kazandırır. Kötülüklere, günahlara ve şehvete karşı kalkan olur. Zihnin, sağlıklı düşüncenin ve isabetli karar vermenin yolunu açar.

Oruç, Müslümanlar arasında birlik, merhamet, ruhî ve kardeşlik bağını kuvvetlendirir, yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirir, dostluk ve dirliğe güç verir, başkalarının dertleriyle dertlenmeyi temin eder, toplum huzuruna ve mutluluğuna katkı sağlar. Orucun bir aç kalma eğitimi değil, açları doyurma, yoksullara sahip çıkma ibadeti olduğu bilincini kuvvetlendirir.

Oruç, cehennem ateşine karşı bir kalkandır, kötü arzulara karşı korunaktır, gıybet gibi günahlara karşı bir sığınaktır; oruç şeytanı kızdırır ve bozguna uğratır. Nefsin bayağı isteklerini ve duygularını kırar, kalbi ve azaları günah, hata ve haramlardan korur, iradeyi ölçüyü aşan değersiz ve süfli isteklerinin peşine gitmekten engeller. Hayatı düzene koyar, disiplinli yaşamaya alıştırır, iman iddiasını ve ahde sadakati ispatlar. İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak tutanların geçmiş günahlarının bağışlanmasına vesile olur.

Oruç tutma neticesinde bedenî, sıhhî ve ruhî birtakım faydalar hâsıl olur. Sağlığı düzenler, bedene sıhhat ve deva olur. Vücuttaki fazlalıkları ve zehirleri atar, sindirim sistemini ve mideyi rahatlatır, vücudu onarır. Bağışıklık sistemini geliştirir, birçok hastalıktan korunma sağlar. Oruç, karaciğer ve böbreklerdeki zararlı maddeleri temizlediği gibi cildi de arındırır. Bu nedenle doktorlar orucu, en önemli tedavi yöntemlerinden saymışlardır. Oruç, beyinde yeni kök hücrelerin oluşmasını sağlarken, parkinson ve alzheimer gibi zihinsel hastalıklara karşı da koruyucu olur.

Oruç mü’minlere, Kur’an ayı olan ramazan’ı ibadetle geçirerek Allah’a şükretme ve salih amellerde bulunma imkânı sağlar. Kısacası oruç
bir ibadettir ve hiçbir ibadet, hikmetsiz, gayesiz, hedefsiz, amaçsız değildir. Allah maksatsız iş yapmaktan münezzehtir. Allah Rasûlu (s.a.s.) şöyle buyurdu:

كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ يُضَاعَفُ الْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمَانَهُ ضِعْفٍ إِلَى مَا شَاءَ اللهُ، يَقُولُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ: إِلَّا لا ا الصَّوْمَ، فَإِنَّهُ لي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ، يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَأَكْلَهُ وَشُرْبَهُ مِنْ أَجْلِي ، وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ ، لِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ: فَرْحَةٌ عِنْدَ فِطْرِهِ، وَفَرْحَةٌ عِنْدَ لِقَاءِ رَبِّهِ، وَلَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ

“Ademoğlunun işlediği her hasene (hayır ve ibadet mükâfat yönünden) on mislinden yedi yüz misline, Allah’ın dilediği sayıya kadar arttırılır. Allah Teâlâ buyuruyor ki: Fakat oruç böyle değildir. Çünkü oruç benim içindir. Ve onun mükafatını ben veririm. Oruçlu kişi şehvetini, yemesini ve içmesini benim için terk eder. Oruç bir kalkandır. Oruçlu için iki sevinç vardır. Birinci sevinç iftar vaktindeki sevincidir. Diğer sevinci de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. (And olsun ki) Oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. ”

BENZER KONULAR:

Cevapla