Ömer bin Abdülaziz’in hayatı, yönetim anlayışı ve sözleri

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Ömer bin abdülaziz kimdir, Ömer bin abdülaziz hakkında geniş bilgi

Omer bin Abdulazizin hayati yonetim anlayisi ve sozleri

Zahid Halife Ömer bin Abdülaziz 

Takdim

“Mine’l-A’lâmü’s-Selef” adlı eğitici biyografi serisinin bu bölümüne, zâhid ve âbid halife Ömer b. Abdülaziz’in hayatı ile devam edeceğiz. Şayet biz; onu fazileti, şerefi ve diğer birçok değeri bakımından hakkını verecek bir şekilde değerlendirsey dik şüphesiz ki o, bu değerli seride diğer selef alimlerinin bir adım önünde olurdu. Ömer b. Abdülaziz, birinci yüzyılın ilk başarında İslam gençliğine yeni bir ruh ka zandırmıştır. Bu nedenle onu bu asrın müceddidi olarak nitelendirmişlerdir. Ömer b. Abdülaziz, tertemiz bir hayata ve bir o kadar da güzel bir kalbe sahiptir. Dünya bizzat kendi ayakları ile ona doğru gelmesine rağmen o, dünyaya sırtını dönmüştür. Alemlerin Rabbine yakın olan bu büyük halife, zülüm ve adaletsizlikle dolup taşan yeryüzünü adaletle doldurmuştur. İki yıl beş ay gibi kısa bir zaman zarfı içerisinde yeryüzünün çehresini değiştirmiş ve vefat etmiştir.

Ebû Nuaym onun hayatı ile ilgili şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz, fazilet bakı mından değerlendirildiğinde ümmetin içinde onun bir eşi benzeri daha yoktur. Ada let konusunda o, kavminin en üstünüydü. Zühd, iffet ve takva gibi birçok kıymetli vasıflara sahipti. Ömer b. Abdülaziz, ahireti dünyaya tercih etmiş ve adaleti tesis etmek için elinden geleni yapmıştır. O, kendisine muhalefet edenlere bile adalet. çerçevesinde teamülde bulunma büyüklüğünde bulunmuştur. Ayrıca hikmet ve fasîh lisan sahibi bir alimdi,”

Biz, Ömer b. Abdülaziz’in faziletlerini ve müslüman alemine yapmış olduğu hizmetleri gün yüzüne çıkarmaktan şeref ve mutluluk duymaktayız ve Allah’tan hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.

Ahmed b. Hanbel şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz’i çok seven bir adam gördüm, onun iyiliklerini zikrediyor ve bunu herkese anlatarak daha geniş kitlelere ulaştırmaya çalışıyordu. Her kimin arkasından yaptığı güzel şeyler zikredilirse, inşallah o kimse Allah nezdinde hayırlıdır. Kim halife Ömer b. Abdülaziz’in hayatıni okur da kalbi ona muhabbet duymaz! Bütün değerleri aynı anda şahsiyetinde bir araya getiren halife, saraydaki lüks ve şatafat dolu hayatı elinin tersi ile bir kenara itmiş ve saray hayatının ihtişamından uzak durmuştur. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiştir. Küçüklüğünden beri üzerinde asaletin izlerini taşımaktadır. Ömer b. Abdülaziz, dönemine kadar Abdülazîz b. Mervân’ın neslinden olmayan hiçbir kimse hilafet makamına gelemiyordu. Ancak kader, onu halifelik makamına getirdi. Yaşına ve hilafetinin kısa olmasına rağmen onun halifeliği Hz. Ebû Bekir’in halifeliğine benzemektedir. Ömer b. Abdülaziz, mazlumların haklarını vermiş, ümmetinin içindeki ehli hayır kimseleri değerlendirmiş ve zülüm ehlinin yolsuzluklarının önüne geçmiştir. Ömer b. Abdülaziz’in elinde yetişen ilim ehli kimseler, cerh ve tadil imamlarının nezdinde musahhih kabul edilecek dereceye gelmişlerdir. Allah Ömer b. Abdülaziz’i milletinin nezdinde aziz kılmıştır. O, Peygamberimizin sünnetinin sancağını yükseltmiş ve bidat ateşini söndürmüştür. Ömer b. Abdüla ziz, hadislerin yazılmasını emretmiş ve hadisleri cemetmiştir. Böylece iyilikler ve güzellikler artmış ve salih ameller olabildiğince yayılmıştır. Aynı şekilde Ömer b. Abdülaziz, ümmetin bütün işlerini belirli bir sisteme sokmuştur.

Avâne b. Hakem şöyle dedi: “Bir grup şair, Ömer b. Abdülaziz’in yanına geldi ancak halifenin yanına girmelerine izin verilmediği için günlerce kapıda beklediler. Şairler bir gün geri dönmeye karar verdikleri esnada Şam ehlinin hatiplerinden Recâ b. Hayve’yi Ömer b. Abdülaziz’in yanına girerken gördüler. Recâ b. Hayve’nin halifenin yanına gittiğini gören şair Cerîr, ona şöyle hitap etti:

“Ey Kavuğu rahat olan adam! Bugün senin günün, bize Ömer’den [yanına girmek için] izin al.”

Recâ b. Hayve, Ömer b. Abdülaziz’in yanına girdi ancak şairlerle ilgili halifeye hiçbir şey bahsetmedi. Daha sonra Adî b. Artât şairlerin yanından geçtiği esnada şair Cerîr, ona şöyle dedi:

“Ey atıyla ahenkle gelen adam, benim zamanım geçti gün senin günün.

Şayet görürsen, halifeye benim kapıda iki deveye bağlanmış gibi beklediğimi söyle Allah ne muradın varsa versin, çok zaman oldu ve ben memleketimden ve ailemden uzakta beklemekteyim.”

Avâne b. Hakem şöyle dedi: Adî b. Artât halife Ömer b. Abdülaziz’in huzura geldiğinde ona dedi ki: Ey, Emîrü’l-Mü’minîn! Şairler kapınızda bekliyorlar ve onların dilleri zehirli bir ok gibi ve çok tesirli dediğinde, Ömer b. Abdülaziz’in ona şöyle dedi: Senin vay haline! Ey Adi! Şairler ile benim ne işim olur? Adî b. Artât şöyle cevap verdi: Allah, müminlerin emirini aziz kılsın, şüphesiz ki, Resûlullah, kendisine medihte bulunan kimselere bağışta bulunurdu ve Resûlullah, senin için güzel bir örnektir. Ömer b. Abdülaziz: “Nasıl?” diye sordu. Adî b. Artât dedi ki: Abbâs b. Mir das es-Sülemi, Resûlullah’ı methettiğinde, onu susturmak için kendisine bir hırka verdi. Ömer b. Abdülaziz, Adî b. Artât’tan bunu duyduğunda Cerîr’in huzuruna girmesine izin verdi. Şair Cerîr, halifenin huzuruna girdiğinde, şu beyitleri irat etti:

“Muhammed’i nebi olarak gönderen, adil bir yönetim için seni halife eyledi Adaletiyle ve ihtişamıyla hilafeti genişledi taki bütün yanlışlar ve eğrilikler düzelinceye kadar Ben senden çok acil bir şekilde hayır istiyorum ki nefis acele olana meftundur.”

Ömer b. Abdülaziz, Cerîr’e şöyle dedi: Senin burada herhangi bir hakkın ol duğunu düşünmüyorum dediğinde Cerîr: “Evet, ya Emîrü’l-Mü’minîn benim burada bir hakkım var çünkü ben bir yolcuyum ve yolda kaldım. Ömer b. Abdülaziz, Cerîr’e kendi parasından yüz dirhem verdi ve Cerîr halifenin huzurundan ayrılarak, dışarı çıktı. Dışarı çıktığında diğer şairler ona şöyle sordular: “Arkanda nasıl bir intiba bıraktın? Cerîr: Sizleri kötü şeyler bekliyor. Müminlerin Emirinin yanından geliyorum ve o sadece fakirlere ihsanda ikramda bulunuyor ve şairleri geri çeviriyor. Cerir, ancak ben ondan memnunum dedi ve ardından:

“Hiçbir faydası olmayan şeytan rukyesi gördüm ki benim rukye şeytanım cinlerdendi. ”

İslam ümmetinin eski ihtişamlı izzetli günlerine tekrar geri dönmesi için, Allah’tan İslam ümmetine Ömer b. Abdülaziz gibi liderler vermesini temenni ediyoruz. Allah, ibadet ve taatleri kabul eden ve en yüksek mertebelere ulaştırandır.

1- İsmi, Doğumu ve Vasıfları

İsmi:

Ömer b. Abdülaziz b. Mervân b. Hakem Ebî el-‘Âs b. Ümeyye b. ‘Abdüşşems b. Menâf b. Kusay b. Kilâb, İmâm, Hâfız, Allame, Müctehid, Âbid, Zâhid, Seyyid, Emirü’l-Mü’minîn, Ebû Hafs, el-Kureşî, el-Emevî, el-Medenî, el-Misrî, Zâhid Ha life, Râşid Halife, Eşaccu Benî Ümeyye,

Doğumu:

Ömer b. Abdülaziz, Mısır’ın bir köyü olan Hilvan’da doğdu. Doğum tarihinin H. 63 yılı olduğu rivayet edilmektedir. Annesi; Ümmü ‘Âsım bt. ‘Âsım b. Ömer b. El-Hattab’dir. 234 Fellâs, Hureybî’nin şöyle dediğini duydum dedi: el-‘A’meş, Hişâm b. ‘Urve, Ömer b. Abdülaziz ve Talhâ b. Yahyâ Hz. Hüseyin’in öldürüldüğü sene yani H. 61 yılında doğdular.

Vasıfları/Özellikleri:

Saîd b. Kesir b. ‘Ufeyr şöyle dedi: Esmer, ince ve güzel yüzlü, nahif bedenli, sakalları çok hoş, gözleri derin ve anlında bir yarık izi vardı.

Hamza b. Saîd şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, gençken ahıra babasının yanına gitti. Ahıra girdiğinde ona at tepti ve yaraladı. Babası bir yandan oğlunun kanını silerken diğer taraftan ona şöyle diyordu: “Benî Ümeyye’nin en yaralısı olduğunda işte o vakit mutlu olursun.

Yahyâ b. Fülân şöyle dedi: Muhammed b. Ka’b el-Kurazî, Ömer b. Abdülaziz’in yanına geldi. Ömer b. Abdülaziz’in vücudu önceden çok iyi ve sağlamdı. Girer girmez kafasını hiçbir yere çevirmeden bakışlarını direk Ömer b. Abdülaziz’e odaklandırdı. Ömer b. Abdülaziz, bunu fark ettiğinde ona şöyle dedi: “Neyim var da bana daha önce hiç bakmadığın gibi bakıyorsun?” Dedi ki: “Ey Emiru’l-Mü’minin! Ben senin güzel görünmene alışkınım. Gördüm ki, rengin sapsarı olmuş, vücudun iyice zayıflamış ve saçların dökülmüş.” Ömer b. Abdülaziz, dedi ki: “Ey İbn Ka’b! Sen ya beni kabrimde; gözlerimin yanaklarıma doğru aktığını, burnumun çürüdüğünü ve ağzımın kurtlarla dolu olduğunu görseydin nasıl olacaktın. Ki ben o zaman daha da iğrenç olacaktım.”

Es-Se’alebî şöyle dedi: Ömer b. el-Hattâb, Hz. Osmân, Hz. Ali, Mervân b. Hakem ve Ömer b. Abdülaziz’in saçları dökülmüştü/keldi ancak daha sonra bu durum onlardan sonraki halifelerde görülmedi.

2- İlmi Hayatı ve Halifeliği

Zübeyr b. Bekkâr b. el-‘Atebî şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz ile ilgili beyan edilmesi gereken şey, henüz gençliğinin baharında iken babasının Mısır valisi olduğu hususudur. Ömer b. Abdülaziz, Mısır’dan gitmek istedi ve babasına şöyle dedi: “Babacığım, beni Medine’ye gönder belki bu hem benim için hem senin için daha faydalı olur. Orada Medine ehlinin fakihlerinden dersler alayım, onların edebi ile edeplenip ahlakları ile ahlaklanayım.” Sonra, Ömer b. Abdülaziz, Medine’ye gitti ve orada genç yaşına rağmen ilmi ve üstün zekâsı ile meşhur oldu. Babası vefat ettiğinde Abdülmelik b. Mervân onu yanına getirtti, onu evlatlarının arasına kattı. Onu evlatlarının çoğundan üstün tuttu ve “Halife kızı, halife torunu, halifelerin kardeşi ve halife eşi” denilen kızı Fâtimâ ile evlendirmiştir.

Ebû Müshir şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, el-Velid’in halifeliği döneminde H. 86 yılından H. 93 yılına kadar Medine valiliği yaptı.

Es-Suyûtî şöyle dedi: Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi ve babası onu. Medine’ye gönderdi ve orada eğitim aldı. Ömer b. Abdülaziz, ‘Ubeydullah b. ‘Abdullah ile sık sık bir araya geliyor ve Ubeydullah b. Abdullah onun ilminden istifade ediyordu. Ömer b. Abdülaziz’in babası vefat ettiğinde ‘Abdülmelik onu Dimaşk’a çağırdı ve onu kızı Fâtima ile evlendirdi. O, halifelik vazifesi kendisine tevdi edilmeden önce de salih bir kimseydi. Ancak, o, refah içinde yaşadığı için bir kısım kimseler tarafından eleştiriliyordu. Onların bu tutumu, aslında Ömer b. Abdülaziz’in aşırı refah içerisinde yaşamasına veya kibirlenmesine yönelik bir eleştiriden ziyade, ona olan kıskançlıklarının dışa yansımasıydı. Halife Velîd, Ömer b. Abdülaziz’i Medine’ye emir tayin etti ve H. 84 yılından H. 93 yılına kadar Medine’ye valilik yaptı. sonra onu görevden aldı ve Şâm’a çağırdı. Daha sonra, el-Velîd, kardeşi Süleyman’ı veliahtliktan azledip oğlunu veliaht tayin etme girişiminde bulundu. Halkın ileri gelenleri kerhen ve baskıyla ona itaat ettiler ancak Ömer b. Abdülaziz, bunu red detti ve şöyle dedi: “Süleyman’a tabi olmak boynumuzun borcudur.” O, bu konuda kararlıydı. Sonra el-Velid, onu çamur dolu bir mahzende hapsetti ve üç gün sonra affetti. Fakat Ömer b. Abdülaziz’e tam ölmek üzere iken yetiştiler. Süleyman onun bu yaptıklarını öğrendi ve onu hilafete veliaht olarak tayin etti.

Recâ b. Hayve, şöyle dedi: Bir cuma günü Süleyman b. Abdülmelik, yemyeşil ipek bir elbise giydi ve aynaya bakarak şöyle dedi: Vallahi ben genç bir melikim. Sonra insanlarla birlikte Cuma namazını kılmaya çıktı ve namazdan döner dönmez rahatsızlandı. Durumu ağırlaşınca oğullarından [Eyyûb, henüz baliğ olmamış] birini yazdığı mektupta veliaht tayin etti. (Recâ b. Hayve) Ona: “Ey Müminlerin Emiri! Ne yapıyorsun? Halifeyi kabirde koruyacak şeylerden biri de insanlara salih bir adamı halife tayin etmesidir.” dedim. Süleyman: “Ben istihare yapıyor (Allah ‘tan hayırlısını temenni ediyorum) ve düşünüyorum, henüz karar veremedim.”

Recâ b. Hayvê: “Süleyman, bir iki gün bekledikten sonra yazdığı o mektubu yırttı ve beni çağırttı ve bana: “Oğlum Davut b. Süleyman, hakkındaki görüşün ne? diye sordu. “O Konstantiniyye’de, yani senden uzakta. O’nun sağ mı, ölü mü olduğunu bile bilmiyorsun.” dedim. Sonra bana Süleyman: “Acaba sence kim uygun?” diye sordu. Ben, siz bilirsiniz ya Emîrü’l-Mü’minîn dedim ve tam hatırlayacak mı diye beklerken bana: “Peki, Ömer b. Abdülaziz, ile ilgili ne düşünüyorsun? diye sordu. “Vallahi, O’nun hayırlı, faziletli ve uygun olduğunu biliyorum.” dedim. Süleyman: “Vallahi o dediğin gibidir. O’nun dışında çocuklarımdan birini tayin etmeyip sadece onu halife tayin etsem fitne çıkar ve ondan sonra oğullarımdan birini veliaht yapmazsam onun halife olmasına izin vermezler.” dedi. Sonra Süleyman, Yezîd b. Abdülmelik’i Ömer b. Abdülaziz’den sonra veliaht tayin etti. Ancak Yezid b. Abdülmelik’in o gün nerede oldu belli değildi. Ve ben ona: “Siz bilirsiniz.” dedim ve kendi elleriyle şu halifelik tayin mektubunu yazdı:

Halife Süleyman’ın Ömer b. Abdülaziz’i Halife Tayin Etmesi:

بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmânirrahîm

“Emîrü’l-Mü’minîn ve Allah’ın kulu Süleymân’dan, Ömer Bin Abdülaziz’e: “Ben kendimden sonra Ömer’i, ondan sonra ise Yezid b. Abdülmelik’i halife tayin ettim. Onu dinleyiniz ve ona itaat ediniz. Allah’tan korkunuz, aranızda ayrılıklara düşmeyiniz yoksa düşmana karşı zayıf düşersiniz.”

Sehl b. Yahyâ b. Muhammed el-Mervazî, babam bana Abdülaziz b. Ömer b. Ab dülaziz ile ilgili rivayet etti ve dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, Süleyman’ın cenaze defin işlerini tamamlayıp kabrinin yanından çıkar çıkmaz, bir gürültü bir kargaşa sesi duydu ve “Bu ne? diye sordu. Ona, hilafet makamına ait atların, arabaların ve görevlilerin olduğunu söylediler. Ömer b Abdülaziz, “Bunlardan bana ne, bana kendi bineğimi getirin.” dedi. Ona kendi bineği getirildi ve ona bindi. Elinde süngüsü olan bir polis ona eşlik etmeye başladı ve ona: “Benden uzak durun, ben sadece sıradan bir Müslümanım.” dedi. Ömer b Abdülaziz, mescide girinceye kadar insanlarla birlikte yürüdü. Mescide girdi ve insanlar toplandığında minbere çıktı ve “Ey insanlar! Bu karar bana ve siz Müslümanların görüşüne başvurulmadan alınmış bir karardır ve ben bu hükmü üzerinizden kaldırıyor ve hilafete kimin geçeceği konusundaki kararı sizlere bırakıyorum.” dedi. Insanlar hep bir ağızdan: “Seni seçtik ya Emirü’l-Mü’minîn, bizler daha iyi bir şekilde yönetilmek için senden razı olduk.” diye bağırdılar. Ömer b. Abdülaziz, herkesin sustuğunu ve herkesin ona rıza gösterdiğini görünce; Allah’a hamd ve Peygamber e’e sena ettikten sonra insanlara şöyle hitap etti:

“Allah’a karşı takvalı olmanızı tavsiye ediyorum. Bu dünyadaki her şey fani sadece Allah’a karşı takvanız baki. Ahiretiniz için çalışınız, zira Allah (c.c), ahireti için çalışanın dünyasına kefil olur. İçinizi düzeltin ki Allâhü Teâlâ da dışınızı islah etsin. Her zaman ölümü hatırlayınız ve ölüm size gelmeden önce kendinizi düzeltiniz. Âdem (a)’dan size kadarki bütün atalarınız nasıl öldü ise sizler de öleceksiniz. Muhakkak ki bu ümmet, Rabbi’nde, Peygamber’inde ve Kitabı’nda ihtilâfa düşmez. Lâkin onları ayrılığa düşüren ancak birkaç dirhem ve birkaç dinardır. Vallahi ben kimseye hakkı olmayanı vermeyeceğim ve kimseyi hakkından da mahrum etmeyeceğim.” Sonra insanların daha iyi duyması için sesini yükselterek şöyle dedi: “Ey İnsanlar! Allah’a itaat edene itaat etmek vaciptir ancak Allah’a isyan edene itaat edilmez. Ben, Allah’a itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz. Allah’a isyan ettiğimde de bana itaat etmeyiniz.”

3- Alimlerin Ömer b. Abdülaziz’e Övgüleri ve Muhabbeti

Süfyân es-Sevrî şöyle dedi: Halifeler beştir: “Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Ömer b. Abdülaziz.

Zeyd b. Eslem, Enes’dan rivayetle şöyle dedi: Medine emiri olan Ömer b. Abdülaziz’i kastederek şöyle dedi: Ben “Rasûlüllah’den sonra, namaz kıldırması ona bu kadar benzeyen bu genç gibi başka hiçbir imamın arkasında namaz kılmadim.” Zeyd b. Eslem: O, rükûları ve secdeleri tam anlamı ile yerine getiriyor, kıyam ve kaideyi kısa tutuyordu. Bu hadisin Enes’ten rivayet edilen farklı tarikleri vardır ve bunlar Beyhâki’nin “Sünen” adlı eserinde senetleri ile birlikte zikredilmiştir.

Muhammed b. el-Hüseyin’e Ömer b. Abdülaziz ile ilgili görüşü sorulduğunda şöyle dedi: “Ümeyyeoğullarının en soylusu, en asil olanıdır ve o, kıyamet günü tek bir ümmet olarak diriltilecektir.”

Süfyân şöyle dedi: “Bütün alimler, Ömer b. Abdülaziz’in öğrencileriydi.”
El-Hasen, Ömer b. Abdülaziz’in vefat haberini duyunca: “İnsanların en hayırlısı vefat etti.” dedi.

Ebû Saîd el-Feryâbî, Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediğini söyledi: “Allah, her yüz yılın başında insanlara sünneti öğretmesi için birini gönderiyor ve Resûlullah hakkında çıkan yalanları yani Gayr-ı İslami söylemleri ortadan kaldırıyor. Bu bağlamda, birinci yüzyılın başına baktığımızda Ömer b. Abdülaziz’i, ikinci yüzyılın başına baktığımızda İmâm Şâfiî’yi görmekteyiz.”

Süheyl b. Ebû Salih, şöyle dedi: Bir arife günü sabahında babamla birlikteydik ve Ömer b. Abdülaziz’i bekliyorduk. O zaman Ömer b. Abdülaziz, Hac emiriydi. Babama dedim ki: Bence Allah, Ömer’i seviyor. Bana “Niçin? diye sorduğunda ona şöyle dedim: “Ömer b. Abdülaziz’i insanlar çok seviyor, o insanların kalplerine girdi.” dedim ve ona sen Ebû Hureyre’den Resûlullah’in: “Allah bir kulu sevdiğinde, Cebrail’e ben filan şahsı seviyorum ve o halde sizde onu seviniz diye buyurur ve onu severler.” dediğini duydun mu? diye sordum.

ez-Zehebî şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz; güzel ahlaklı, güzel görünüşlü, akl-ı kâmil, güzel huylu, siyaseti iyi, mümkün olduğunca adalete riayet etmeye çalışan, geniş ilim sahibi, fakîh, üst düzey anlama kabiliyetine sahip ve parlak zekâlıydı. Allah’a çok içten yalvarır ve her zaman Allah’a teveccüh ederdi. Halife olmasına rağmen o zâhid bir kuldu. İtibar edenlerin az olmasına rağmen her zaman hakkı dile getirirdi. Emirlerinin birçoğu onların adaletsizliklerine göz yummadığı için onu sevmezler hatta ondan nefret ederlerdi. Çünkü Ömer b. Abdülaziz, onların gelirlerini kısıtladı ve haksız bir şekilde elde ettikleri mallarının çoğunu geri aldı. Emirleri yemeğine zehir koyarak onu öldürmeye kastettiler. O, şehitlik mertebesine ulaştı. Ayrıca Ömer b. Abdülaziz, ilim erbabının nezdinde raşit halifelerden biri ola rak kabul edilmektedir.

İbn Avn şöyle dedi: “İbn Sîrîn’e boya yapma ile ilgili fetva sorulduğunda: “Hi dayet sahibi imam yani Ömer b. Abdülaziz, onu nehyetti.” dedi.

Cüveyre b. Esmâ şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz halife olduğunda, Bilâl b. Ebû Bürde onun yanına geldi, halifeliğini kutladı ve şöyle dedi: “Her kim halifeliği şereflendirirse halifelikte onu şereflendirir ve her kim halifeliği güzelleştirirse hilafette onu güzelleştirir. Ve sen varya tıpkı Mâlik b. Esmâ’nın dediği gibisin:

“Ey güzeller güzeli, sen ki bir itira dokunsan güzelliğini artırırsın senin gibisi ah nerede nerede.

İnci bir yüze belki güzellik katar ama senin yüzünde ancak inci değer kazanır.”

4- Allah Korkusu ve Ağlaması

Mugire b. Hakîm, Fâtima bt. Abdülmelik’in kendisine şöyle dediğini söyledi: “Ya Mugîre, insanların içerisinde Ömer’den daha fazla oruç tutan, namaz kılan biri si olabilir ama ben Allah, korkusundan bu kadar şiddetli ağlayan Ömer’den başka kimseyi görmedim. Ömer, eve girer girmez kendisini mescidine atar ve uyuyuncaya kadar Allah’a yakarır ve ağlardı. Sonra uykusundan uyanır ve aynı şeyi bütün gece yapmaya devam ederdi.”

Abdülaziz b. Velîd b. Ebî es-Sâib, babamın: “Yüzünde Allah korkusu (veya huşu dedi) olduğu anlaşılan Ömer b. Abdülaziz’den başka birini asla görmedim.” dediğini işittim dedi.

Mezîd b. Havşeb şöyle dedi: “Ben hayatımda el-Hasen ve Ömer b. Abdülaziz’den başka bu kadar Allah’tan korkan başka kimseleri görmedim. Sanki cehennem sadece o ikisi için yaratılmıştı.”

Hişâm b. el-Ğâz şöyle dedi: Dâbık’tan dönerken bir yerde konakladık. Mekhûl bizi geçti ve bize nereye gittiğini söylemedi. Sonra onu görünceye kadar bir haylı yürüdük ve onu gördüğümüzde ona: “Nereye gittin.” diye sorduğumuzda bize: “Ömer b. Abdülaziz’in kabrini ziyarete geldim ve ona dua ettim.” dedi ve sonra konuşmasına şöyle devam etti: “Yemin olsun ki, Ömer b. Abdülaziz’in döneminde ondan daha çok Allah korkusu olan hiç kimse yoktu ve yine onun zamanında dünyada ondan daha fazla zühd hayatı yaşayan kimse de yoktu.”

Katâde şöyle dedi: İbnu’l-Ehtem olduğu rivayet edilen bir adam, Ömer b. Ab dülaziz’in yanına geldi. Adam ona vaaz ederken Ömer b. Abdülaziz ağlıyordu sonra bayılıp yere düştü.

Mesleme b. Abdülmelik’in kölesi Abdüsselam şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz ağladıkça Fâtimâ da ağlıyordu, bütün ev halkı her biri bir yerde ağlıyordu ve kimse niçin ağladığını bilmiyordu. Üzerlerinden kasvet havası biraz dağıldığında Fâtimâ ona: Ya Emirü’l-Mü’minin! Niçin ağladın? diye sorduğunda Ömer b. Abdülaziz: “Ya Fâtimâ! Ümmetin Allah katında cennetlik ve cehennemlik olarak gruplara ayrılacağını hatırladım.” dedi ve sonra bağırdı ve ardından bayıldı.
Atâ b. Rebâh, Ömer b. Abdülaziz’in hanımının ona şöyle dediğini rivayet etti: “Bir gün Omer’in yanına girdim. Seccadesinde oturmuş, gözlerinden yaşlar yanaklanna dökülüyordu. “Bir şey mi oldu?” dedim. Dedi ki: “Ümmet-i Muhammed’in işlerini üzerime aldım. Yeryüzünün dört bir yanındaki açları, hastaları, yoksulları, gazileri, mazlumları, esirleri, garibanları, yaşlıları ve çocukları parası pulu az olanları düşündüm. Ve biliyorum ki, Allah, kıyamet gününde beni bunlardan hesaba çekecek ve bunlar için Resûlullah, bana hasım olacak. İşte bu husumet anında benim diyecek bir şeyim olmamasından korktum, bu nedenle kendime acıdım ve işte bunun için ağlıyorum.”

Abdullah b. Şevzeb şöyle dedi: Süleyman, Ömer b. Abdülaziz ile hac yaptı ve Tâif’e gittiklerinde aşırı gök gürültüsü ve şimşeğe yakalandılar. Süleyman çok korktu ve Ömer’e: Ya Ebû Hafs şuna bak bunu görüyor musun? diye sorduğunda Ömer b. Abdülaziz şöyle cevap verdi: “Bu, O’nun rahmetinin inişi ya bir de azabı inseydi nasıl olurdu?

el-Hasen b. Umeyr şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, yabancı bir cariye satın aldı. -Ömer b. Abdülaziz’in halife olduğunu bilmeyen- Cariye yanındaki birine şöyle dedi: İnsanları mutlu görüyorum ama onun hiç mutlu olduğunu görmedim. Ömer b. Abdülaziz: “Bu cariye ne diyor.” diye sorduğunda ona: “Cariye, şöyle şöyle dedi.” dediler. Ömer b. Abdülaziz: Vay onun haline, ona söyleyin mutluluk onun önünde.” dedi.

Meymûn b. Mihrân şöyle dedi: Ömer b. Abdulaziz, “S” (Mal mülk çokluğuyla öğünmek sizleri oyaladı.) ayetini okudu ve ağladı. Sonra, ” ” (Kabirlere girinceye kadar.) ayetini okudu ve şöyle dedi: “İçine girilme yecek bir mezar bilmiyorum öyle ki bu mezarlara girecek olanlar ya cennete gidecekler ya da cehenneme.”

5- Zühd Hayatı

Mesleme b. Abdülmelik, şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’i hastalandığında ziyaret etmiştim ve o zaman üzerinde kirli bir gömlek vardı. Fâtima bt. Abdülmelik’e; “Emir ül-Mü’minînin elbisesini yıkayınız.” dedim. Fâtima: “İnşallah yıkayacağız” dedi. Onu tekrar ziyarete geldiğimde gömleğin yıkanmamış olduğunu gördüm ve Fâtima’ya; “Ben size insanlar onu ziyaret ediyor, gömleğini yıkayınız, diye emretmedim mi?” dedim. Fâtima: “Vallahi onun üzerindekinden başka gömleği yok.” dedi.
Saîd b. Süveyd şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz insanlara namaz kıldırdıktan sonra onlarla birlikte oturdu. O esnada Ömer b. Abdülaziz’in üzerinde arkasından ve önünden yamalı bir gömlek vardı. İçlerinden bir adam ona; “Ya Emirü’l-Mü’minîn, Allah sana verdi, niçin giymiyorsun? diye sorduğunda, Ömer b. Abdülaziz, biraz sessizce bekledikten sonra kafasını kaldırdı ve şöyle dedi: “En güzel şey, zenginlik içindeyken mutedil olmak ve güçlüyken affedebilmektir.” Mâlik b. Dînâr şöyle dedi: “İnsanlar, -Ömer b. Abdülaziz ile ilgili- malik iken zahid idi dediler. Çünkü dünya Ömer b. Abdülaziz’in ayağına gelmişti ama o dünyayı elinin tersiyle etti.”

Ebû Ümeyye el-Hussiyyu şöyle dedi: Bir gün efendimin huzura girdim ve bana öğle yemeğinde çorba yedirdi ve ona: “Her gün çorba mı? diye sorduğumda bana şöyle dedi: “Ey oğlum! Bu senin efendin Emîrü’l-Mü’minînin yemeği.” dedi.

Ahmed b. Ebî el-Havârî babası el-Havârî’den rivayetle şöyle dedi: Süleyman ed-Dârânî ve Ebû Safvân’ın Ömer b. Abdülaziz ve Üveys Karni”yi karşılaştırdıklarını duydum: Süleyman, Ebû Safvân’a şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz, Üveys el-Karni” den zahitlik açısından daha ileriydi. “Niçin” dedi ve şöyle dedi: “Çünkü Ömer b. Abdülaziz dünyanın meliki iken ondan elini eteğini çekip zühd bir hayat yaşadı. Ebû Safvân ona şöyle dedi: “Şayet Üveys el-Karnî’de onun gibi dünyanın bütün imkanlarına sahip olsaydı Ömer b. Abdülaziz’in yaptığını yapardı.” Ebû Süleyman dedi ki: “Tecrübe etmeyeni tecrübe edenle bir görme. Dünya ellerinin arasından akıp giden bir kimsenin dünyaya tamah etmemesi, kalbinde bir beklenti olmasa bile dünya imkanlarına sahip olmayan bir kimseden daha efdaldir.”

6- Takvası

Ebû Osmân es-Sekâfî şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz’in katırıyla çalışan bir kölesi vardı, kölesi her gün katırla çalışır ve ona bir dirhem getirirdi. Ancak o, bir gün Ömer b. Abdülaziz’e bir buçuk dirhem getirdi. Ömer b. Abdülaziz: “Bu para fazla.” dedi. Kölesi: “Pazarda işler iyi gitti.” diye cevap verince Ömer b. Abdülaziz, ona şöyle dedi: “Hayır, sen katırı fazla yordun bırak onu üç gün dinlensin.”

Ca’vene şöyle dedi: Abdülmelik b. Ömer b. Abdülaziz vefat ettiğinde Ömer, onun (oğlu) hakkında güzel şeyler zikretmeye başladı. Dedim “Ey! Müminlerin Emiri! Şayet yaşasaydı onu hilafet için veliaht tayin eder miydin? Ömer: “Hayır.” dedi. O zaman niçin onu bu kadar çok övüyorsun? dediğimde bana dedi ki: “Bir evlat, babasının gözünde değerli olduğu için onun kusurlarının gözüme güzel gö rünmesinden korkarım.”

Vüheyb b. el-Verd dedi ki: “Mervân Oğulları, Ömer b. Abdülaziz’in kapısının önünde toplandılar. O esnada babasının yanına girmek için Abdülmelik b. Ömer geldi ve kapıdakiler ona şöyle dedi: “Ya babanın yanına girmek için bize izin al ya da babana bizim mesajımızı ulaştırırsın.” Abdülmelik b. Ömer: “Ne iletmemi istiyorsanız söyleyiniz” dediğinde kapıdakiler şöyle dedi: “Babandan önceki halifeler bizlere ikramda bulunuyor, bizlerin konumunu biliyordu. Ancak senin baban elindeki her şeyden bizleri mahrum bıraktı. Abdülmelik b. Ömer, babasının huzuruna girdi ve onların söylediklerini babasına iletti. Halife, oğlu Abdülmelik b. Ömer’e onlara şöyle de dedi: “Babam size şöyle diyor: “Şüphesiz ki ben Rabbime karşı asi davrandığımda kıyamet gününden korkuyorum.”

Amr b. Muhâcir şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz’in kendine has bir mumu var dı, Müslümanların işlerinde kamu malı olan mumları kullanır sonra kendi işlerinde onu söndürür ve kendi mumunu yakardı.”

Bir adam, Fâtimâ bt. Abdülmelik’ten Cerîr b. Hâzım ise bu adamdan rivayetle şöyle dedi: “Bir gün Ömer b. Abdülaziz’in canı bal çekti. O zaman bizde bal yoktu. Bir posta arabasıyla birini Ba’lebek (Baalbek)’e bal almaya gönderdik ve oradan bal getirdi. Ben (Fâtima), Ömer b. Abdülaziz’in bal istediğini ve bizde bal olduğunu söyledim ve ona: “İster misin? diye sordum. “Evet.” diye cevap verdi. Balı ona getirdiğimizde bala yaklaştı ve sonra Ömer: “Bu bal size nereden geldi? diye sordu. Ben (Fâtimâ), şöyle cevap verdim: “Bir adama iki dinar verdik ve onu posta araba sıyla Baʼlebek gönderdik. O, iki dinarla bize bal satın aldı. Ömer b. Abdülaziz: “O adamı bana gönderin.” dedi ve adam yanına geldiğinde ona şöyle dedi: “Bu balı al ve hemen git çarşıda satıp parasını bize geri getir ve şayet baldan kâr olursa posta için kullanılan hayvanlara yem alınmak üzere Beytü’l-Mâl’a bırak. ”

Amr b. Muhâcir şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’in canı elma çekti ve dedi ki: “Keşke bizde biraz elma olsaydı çünkü elmanın tadı ve kokusu çok güzel. Bunun üzerine akrabalarından birisi Ömer b. Abdülaziz’e hediye olarak elma gönderdi. Elmayı aldı ve kokladıktan sonra ne kadar güzel kokuyor (kölesine) bunu geri gönder ve filancaya selam söyle ve ona de ki: “Hediyeniz yerini bulmuştur.” Ömer b. Abdülaziz’e şöyle dedim: “Ey Müminlerin Emiri! Bu elmayı gönderen senin amcanın oğlu, senin ehl-i beytinden birisi ve sende biliyorsun ki Resûlullah hediye bir şeyi yer, sadaka olan bir şeyi yemezdi. Ömer b. Abdülaziz şöyle cevap verdi: “Vay senin haline! Allah Resûlü’ne hediye edilen şey o gün hediyeydi, bugün hediye edilen şey ise, rüşvetten başka bir şey değil.”

Rebî b. Atâ şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’e Yemen’den amber/misk getirildiğinde o hemen eliyle elbisesinin bir kenarını tutarak burnunu kapattı. O zaman Mezâhim ona dedi ki: “Ya Emîrü’l-Mü’minîn! Bu sadece onun kokusu.” Ömer b. Abdülaziz ona şöyle karşılık verdi: “Ya Mezâhim! Vay senin haline! Kokusu da olsa iyi bir şeyden faydalanılır mı? Mezâhim: “Koku kayboluncaya kadar eliyle burnunu tuttu.” dedi.

Yahyâ b. Saîd şöyle dedi: Abdülhamid b. ‘Abdurrahman, bir adam, Ömer b. Abdülaziz’e onun hakkında kötü söz (Hammâd: Adamın küfrettiği şeklinde rivayet etti.) söyleyen bir adama dava açtığını bildiren bir mektup yazdı. Ve mektupta dedi ki: “Onun boynunu vurmaya azmettim ve onu zindana attım ancak bu konuda senin görüşünü almak için sana mektup yazdım.” Ömer b. Abdülaziz, ona mektupta şöyle cevap verdi: “Şayet onu öldürseydin sana kısas uygulardım. Çünkü bir kimse Peygamber’e sövmediği sürece küfre düştüğü için öldürülemez. Ya sen de ona söv, ya da adamı bırak yoluna gitsin.”

7- Tevazusu

Recâ b. Hayve şöyle dedi: “Bir gece Ömer b. Abdülaziz ile sohbet ediyorduk, o esnada kandil söndü ve kandili tekrar yakmak için kalktığımda bana oturmamı emretti. Sonra kendisi kalktı ve kandili ayarladıktan sonra oturdu ve şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz olarak kalktım ve Ömer b. Abdülaziz olarak oturdum ve misafirine iş yaptıran adama yazıklar olsun.”

Eyyûb şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’e birisi şöyle dedi: “Ya Emîrü’l-Mü’minin! Sen Medine’ye gelseydin ve burada vefat etseydin Resûlullah, Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer’in yanındaki dördüncü bir kabre defnedilirdin. Ömer b. Abdülaziz şöyle dedi: “Vallahi! Allah bana bütün şiddeti ile azap etsin ki O, benim kalbimdekileri biliyor, ben kendimi onların yanına layık görmüyorum.”
Beşîr b. el-Hâris şöyle dedi: “Adamın biri Ömer b. Abdülaziz’i yüzüne karşı övüyordu. Ömer b. Abdülaziz adama dedi ki: “Şayet sen benim içimdekileri bilseydin dönüp yüzüme bile bakmazdın.
Ebû Saîd el-Müeddeb, Abdülkerim’den rivayetle şöyle dedi: “Ömer’e şöyle dendi: İslam’a karşı çok hizmet ettiniz, Allah, sizden razı olsun. Ömer dedi ki; “Hayır, bilakis İslam bana çok hizmet etti, Allah, ondan razı olsun.”

Ömer b. Hafs şöyle dedi: Şeyhin biri bize dedi ki: “Ömer b. Abdülaziz, Dâbık’a vali olduğunda, bir gece benim korumalarım ile birlikte dışarı çıktı ve mescide gitti. Karanlıkta uyuyan bir adama ayağı takıldı ve nerdeyse düşüyordu. Adam kafasını kaldırdı ve Ömer b. Abdülaziz’e sen deli misin diye sordu. Ömer b. Abdülaziz: “Hayır.” dedi. O esnada korumalarım adamın üzerine yürüdüler. Ömer b. Abdülaziz onlara şöyle dedi: “Bırakın onu, bana sadece sen deli misin? diye sordu ben de: “Hayır.” dedim.

8- Peygamber’in Sünnetine Bağlılığı

Ziyâd b. Mihrâk dedi ki: Ömer b. Abdülaziz’i insanlara hutbede şöyle derken duydum: “Sünnetin ihya edilmesi ve bidatin ortadan kaldırılması gibi bir gayem olmasaydı, bir an bile yaşamak umrumda olmazdı.”

ez-Zehebî şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’in hilafeti döneminde, Gaylân el-Kader meydana çıktığında halife onu tövbe etmeye davet etti. Gaylân el-Kader, Ömer b. Abdülaziz’e şöyle dedi: “Şüphesiz ki ben dalaletteydim ve sen beni hidayete erdirdin.” Ömer b. Abdülaziz ona şöyle dedi: “Allah’ım şayet söylediğinde samimi değilse, ipe çekilsin/çarmıha gerilsin, elleri ve ayakları kesilsin. Halifenin bu duası gerçekleşti ve Hişâm b. Abdülmelik’in döneminde Gaylân el-Kader’in Şam’da elleri ve ayakları kesildi ve ipe çekildi.”

Birisi şöyle rivayet etti: Ümeyyeoğulları, hutbelerde Ali b. Ebû Talib’e küfrediyorlardı. Ömer b. Abdülaziz hilafete geldiğinde bunu kaldırdı ve bütün yardımcılarına bunun her yerde kaldırılması için mektup yazdı. Emeviler’in bu uygulamalarını kaldırınca onun yerine, o günden günümüze kadar devam eden şu ayeti koydu: “(Şüphesiz Allah, adaleti ve iyilik yapmayı emreder…)

Hazm b. Ebû Hazm şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, bir konuşmasında şöyle dedi: “Allah benim elimle yeryüzündeki her bir bidati ortadan kaldırıp ve yine benim elimle her bir sünneti ihya ettiğinde, benim bedenimden hiçbir şey kalmayınca ya kadar bir parça koparsalar, bu, Allah uğrunda benim için çok kolaydır.
Ahmed b. Hanbel şöyle rivayet etti: “Allah her yüzyılın başında insanlara sünneti öğretmesi için birini gönderiyor ve Resûlullah hakkında çıkan yalanları ortadan kaldırtıyor. Birinci yüzyılın başına baktığımızda Ömer Bin Abdülaziz’i, ikinci yüzyılın başına baktığımızda Imâm Şâfiî’yi görmekteyiz.”

9. Hocaları ve Öğrencileri

Hocaları:

el-Mizzi şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz; Enes b. Mâlik (Enes b. Mâlik, Ömer b. Abdülaziz’in arkasında namaz kıldı ve bu gencin dışında namazı Allah Resûlü’nün namazına benzeyen başka bir imam görmedim.”dedi.), er-Rebî’ b. Sebre b. Ma’bed el-Cüheni, es-Sâib b. Yezid, Said b. el-Müseyyeb, Sehl b. Sa’d, ‘Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkâs, Abdullah b. İbrâhîm b. Kâriz, İbrâhîm b. Abdullah b. Káriz, Abdullah b. Ca’fer b. Ebû Tâlib, ‘Urve b. Ez-Zübeyr, ‘Ukbe b. ‘Amîr el-Cühenî, Muhammed b. Müslim b. Şihab ez-Zührî, Muhammed b. ‘Abdullah b. el-Hâris b. Nevfel, Nevfel b. Musähik el-‘Amirî, Yahyâ b. Kasım b. Abdullah b. ‘Amr b. el-‘As, Yusüf b. ‘Abdullah b. Selâm, Ebû Bekr b. ‘Abdullah b. el-Hârîs b. Hişâm, Ebû Selmâ b. ‘Abdurrahman b. ‘Avf ve Havle bt. Hakîm gibi birçok kişiden hadis öğrenmiş ve rivayette bulunmuştur.

Öğrencileri:

ez-Zehebî şöyle dedi: Hocalarından biri olan Ebû Selmâ, Ebû Bekr b. Hazm, Recâ b. Hayve, İbn Münkedir, ez-Zührî, ‘Anbese b. Said, Eyyûb es-Sahtiyânî, Ibrahim b. ‘Able, Tevbe el-‘Anbarî, Hamîd et-Tavil, Maslah b. Muhammed b. Zâide el-Leysi, oğlu Abdülazîz b. Ömer, kardeşi Zebân, Sahr b. Abdullah b. Hermele, oğlu Abdullah b. Ömer, Dâvud b. el-Havlânî, kardeşi Süleyman b. Dâvud, Ömer b. Abdülmelik, Ömer b. ‘Âmir el-Beceli, ‘Amr b. Muhâcir, ‘Umeyr b. Hânî el-‘An basi, ‘İså b. Ebî ‘Atâ el-Kâtib, Gaylân b. Enes, katibi Leys b. Ebî Rakki, Ebû Hâşim b. Málik b. Ziyâd, Muhammed b. Süveyd es-Sekafî, Muhamamed b. Kays el-Kâs, Mervân b. Cenâh, Mesleme b. Abdülmelik el-Emîr, en-Nadr b. ‘Arabî, katibi Nu aym b. ‘Abdullah el-Keynî, kölesi Hilâl b. Ebû Sa’me, el-Velid b. Hişam b. el-Mu til, Yahya b. Saîd el-Ensârî, Ya’kûb b. ‘Utbe b. el-Mugire ve bir çok kişi Ömer b. Abdülaziz’den hadis rivayetinde bulunmuştur.

10- Ömer b. Abdülaziz’in Güzel Sözleri

Ebu’l-Hasen el-Medäinî: Ömer b. Abdülaziz, Ömer b. ‘Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’ye oğlu için bir taziye mektubu yazdı ve mektupta şöyle dedi: “Şüphesiz ki bizler, bu dünyada ikamet ettirilen ahiret ehli bir kavimdeniz ve ölülerin oğlu ölüleriz. Asıl garip olan da şudur ki; bir ölü başka bir ölüye nasıl oluyor da mektup yazıyor ve bir ölüye taziye gönderiyor. Vesselam…”
Hamza el-Cezerî şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, adamın birine mektup yazdı ve mektupta şöyle dedi: “Takva ehlinden başka kimseyi kabul etmeyen, takva ehlinden başkasına merhamet etmeyen ve takva ehlinden başkasına sevap vermeyen Allah’tan korkmanı ve O’na karşı takvalı olmanı tavsiye ediyorum. Allah’a karşı takvalı olmayı öğütleyen ne çok kimse varken Allah’a karşı takvalı yaşayan ne kadar da az kimse vardır.”

Ömer b. Muhammed el-Mekkî şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz, hutbede şunları söyledi: “Şüphesiz ki dünya sizin sürekli yaşayacağınız bir yer değildir. Allah, dünyanın yok olmasını ve dünya ehlinin bir gün oradan göçüp gitmesini farz kıldı. Niceleri güvenilir ve yapıcı kimselerken dünyayı tahrip etmeye başladı ve niceleri yaşarken kimileri de göçüp gitti bu dünyadan. Bu yolculukta elinize güzel şeyler almak için salih ameller işleyiniz. Ahirete olan yolculuğunuz için kendinize bir azık hazırlayınız ve en iyi azık takva dolu bir azıktır. Takva tıpkı bir gölgenin çekilmesi veya büzülmesi gibidir. İnsanoğlu dünyada hırs içinde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşa yıp giderken ölüm bir anda gelir ve kapısını çalar. Sonra insanoğlu, başka bir insanın bu dünyadaki sahip olduklarını ve arkasında bıraktıklarını alır ve onları kendisi del başka bir nesle devreder. Dünya insanoğluna zarar verdiği kadar onu mutlu etmez. Dünya ademoğluna belki biraz mutluluk verir ancak ona uzun süre çile çektirir. ”

Ebû İmrân, Ömer b. Abdülaziz’in şöyle dediğini rivayet etti: “Her kim ölümü kendine yakın hissederse ona elindeki her şey fazlaymış gibi görünür.”

Muhammed b. İsâ b. Abdülaziz şöyle rivayette bulundu: Ömer b. Abdülaziz’in bazı görevlileri (valileri), bir durum arz etmek için ona şöyle bir mektup yazdılar: “Şüphesiz ki bizim şehrimiz tahrip oldu. Şayet, Emîrü’l-Mü’minîn uygun görürse şehrimizi islah etmemiz için bize (Beytü’l-Mâl’dan) para ayırmasını talep ediyoruz.” Ömer b. Abdülaziz, bu mektuba şöyle bir mektupla karşılık verdi: “Mektubunuzda şehriniz ile ilgili zikrettikleriniz anlaşıldı. Bu mektubumu okuduktan sonra artık şehrinizi adalet ile muhafaza ediniz ve şehrinizin bütün yollarından zulmü söküp atınız ki şehrinizin imarının yolu ancak budur. Vesselam…”

Bir adam, Osman b. Affân’ın oğlundan rivayetle şöyle dedi: “Ömer b. Ab dülaziz, bir hutbesinde şunları söyledi: “Her yolculuğun mutlaka bir azığı vardır ve dünyadan ahirete yolculuğunuz için de bir azık hazırlayınız. Allah’u-Teâlâ’nın sevaplarınızı ve günahlarınızı hazırladığını görüyormuş gibi yaşayınız. Hayra yönlendiriniz ve kötülüklerden sakınınız. Fazla hayallere dalmayınız ki kalpleriniz katılaşmasın, sonra düşmanlarına karşı boyun eğersiniz. Emellerini çok geniş tutan kim seler, vallahi akşamının sabaha çıkacağını veya sabah olduktan sonra akşam vaktine ulaşacaklarını bile bilemezler. Belki de ölüm bu iki vakit arasında kapıyı çalabilir. Bu dünyadan nice kibirli ve gururlu kimselerin gelip geçtiğini hep birlikte gördük. Ancak Allah’ın azabından kurtulanlar, kurtuluşa erecekler ve kıyamet günü korktuklarından emin olanlar felaha erecekler. Nefsime yasakladığım şeyleri sizlere emretmekten Allah’a sığınırım, ki şayet böyle yaparsam terazilerin kurulduğu ve kimin zengin kimin fakir olduğunun ayırt edildiği gün ticaretinde kaybedenlerden olurum ve bütün zavallılığım ortaya çıkar. Sizler öyle bir şeyle mükellef kılındınız ki şayet bu yükü yıldızlar üzerine alsa, dağılır gider, dağlar alsa eriyip yok olur ve yeryüzü paramparça olurdu. Ve sizler Cennet ve Cehennem arasında başka bir yer olmadığını da biliyorsunuz ve hepiniz ya Cennete ya da Cehenneme gireceksiniz.”

Abdurrahman b. Meysere el-Hadramî, Ömer b. Abdülaziz’in şöyle dediğini rivayet etti: “Allah’a karşı takva; gündüzleri oruç tutmakla, geceleri namaz kılmakla veya geceyi namaz kılarak geçirmekle ve gündüzleri oruç tutmakla olmaz. Bilakis Allah’a karşı takva; O’nun farz kıldıklarını yerine getirmek ve haram kıldıklarından uzak durmaktır ve her kim bununla birlikte ibadetlerini de yerine getirirse o kimse katbekat hayır içerisindedir.”

Meymûn b. Mihrân şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz bana şöyle nasihatte bulundu:

“Ya Meymûn, şayet Kur’ân bile okutsan bir kadınla birlikte yalnız kalma, sen emr-i bi’l

ma’ruf nehy-i ani’l-münker yaptığını bilsen bile bir yöneticiye tabi olma ve heva sahibi insanlarla dost olma ki o, nefsine Allah’ın razı olmayacağı bir şey düşürmesin.”

Abdullah b. Muhammed b. Sa’d el-Ensârî şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz, insanlar toplanınca minbere çıktı ve Allah’a hamd edip Peygamber’e, salavat getirdikten sonra onlara şöyle hitap etti: “Ey İnsanlar! Sizleri buraya başınıza yeni bir iş açmak için toplamadım. Ancak sizlerin içinde bulunduğunuz durum/istikamet ile ilgili düşündüm. Her kim içinde bulunduğu bu durumu kabul ederse, o ahmaktır ve her kim kabul etmez yalanlarsa helak olmuştur.” dedi ve sonra minberden indi.

Muhammed b. Muhâcir şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz’in yanında Resûlullah ‘in yatağı, asası, bardağı ve tabağı vardı. Kureyş’ten bir adam Ömer b. Abdüla ziz’in huzuruna girdiğinde ona şöyle dedi: “Bunlar, Allah’ın sizi şereflendirdiği, size ikramda bulunduğu ve sizi onurlandırdığı bir mirastır.”
Abdullah b. el-Fadl Et-Temîmî şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz son hutbesinde minbere çıktı ve Allah’a hamd edip Peygamber’e, salavat getirdikten sonra şöyle dedi: “Sizin ellerinizde bulunan malları atalarınız sizlere bırakıp gitti ve aynı şekilde geride kalanlar yani sizler atalarınızın bıraktığı gibi onları arkanızdakilere bırakacaksınız. Ve sizler her gün birini ebediyete uğurladığınızı görmüyor musu nuz? Toprağı kazıyorsunuz ve ebediyete intikal eden birini kazdığınız yere gelişi güzel bir şekilde koyuyorsunuz. İşte o günden sonra onun için her şey bitti, bütün bağlar koptu ve bütün dostluklar sona erdi. Onun için hesap günü geldiğinde bura dan elinde götürdükleri ile ya yüzü ak çıkacak ya da kara çıkacak. Vallahi ben bütün bunları, her bir insanı bizzat kendi nefsim gibi bildiğim için söylüyorum. Sonra elbisesinin bir tarafını gözüne koydu ardından ağlamaya başladı.

⇓⇓⇓

Ömer bin Abdülaziz’in hayatı, yönetim anlayışı ve sözleri

11- Şiirlerinden Kesitler

Muhammed b. Kesîr şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz bir gün nefsini ve ayıplarını kınarken şöyle diyordu:

“Uyuyor musun, yoksa uyanık mısın? Kendini kaybetmiş biri nasıl olur da uyumak ister?

Ki fecr vakti uyanık olsaydın, gözyaşlarından göz çukurların yanardı.

Ey mağrur! Gündüzleri gaflette, boş işlerde, geceleri ise ancak uykudasın, artık sen ölümü hak ettin.

Sen akıbetinden korktuğun şeylerle meşgulsün, ki bu şekilde dünyada ancak dört ayaklılar yaşar. ”

Ukayl b. Murre şöyle dedi: Haremî b. Heysem bana Ömer b. Abdülaziz’in şu beyitlerini irat etti:

“Bir kişinin daru’l-bekâda, Allah ile birlikte olmak gibi bir gayesi yoksa, onun dünyada yaşamasının hiçbir hayrı yoktur.

Dünya insanları cezbetmeye başladıysa, bilin ki dünyanın hiçbir kıymeti kalmamış ve yok olması an meselesidir.”

Yûnus şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz bir grup kimse ile yürüyordu birden ortalığı toz kapladı ve gözleri dışında başını iyice sardı sonra Abdulâla el-Kureşî’nin şu beyitlerini zikretti:

“Başına güneş geldiğinde ya da toz değdiğinde üzerinin, başının ve yüzünün kirlenmesinden korkarak bir sığınacak yer arayan bir kimse,
Bir gün mecburen karanlık, ıssız ve tozlu toprağın altında kalacak ve uzun bir zaman toprağın altında yatacak.”

Mes’ud b. Bişr şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, halife olduğunda bir adam geldi ve ona: “Boş vaktini biraz da bize ayır.” dediğinde Ömer b. Abdülaziz ona şöyle cevap verdi:

“Artık işimiz başımızdan artmış ve rahatı, huzuru bir kenara bıraktık.

Boş zaman diye bir şey yok kıyamete kadar çalışacağız.”

12- Vefatı

Ömer b. Abdülaziz, Humus yakınlarındaki Deyr es-Sim’an’da, rivayete göre, H. 101 senesinde Recep ayının yirmisinde veya yirmi beşinde vefat etti. Vefat ettiğinde 39 yaşındaydı. Ömer b. Abdülaziz, zehirlenme nedeniyle vefat etmiştir. Ümeyyeoğulları, kendilerine taviz vermeme inden, ellerindeki gasp yoluyla elde ettikleri malları geri almasından ve onlara karşı diğer halifelerden daha farklı bir tutum sergilemesinden dolayı Ömer b. Abdülaziz’den memnun değillerdi.

Mücâhid şöyle dedi: Ömer b. Abdülaziz, bana şöyle dedi: “İnsanlar benimle ilgili ne konuşuyor?” Şöyle cevap verdim: “İnsanlar senin büyülendiğini söylüyorlar.” Ömer b. Abdülaziz: “Hayır ben büyülenmedim, çünkü ben zehirlendiğim saati bile biliyorum.” Sonra kölesini çağırdı ve ona şöyle dedi: “Yazıklar olsun sana, seni beni zehirlemeye sevk eden şey neydi? Kölesi şöyle cevap verdi: “Seni zehirlemem için aldığım bin Dinar ve bana vaat edilen hür bir yaşam. Ömer b. Abdülaziz, kölesine: “O dinarları bana getir.” dedi. Kölesi aldığı dinarları getirdi. ve Ömer b. Abdülaziz onları Beytü’l-Mâl’a koydu. Sonra kölesine: “Seni hiç kim senin bulamayacağı bir yere git.” dedi.

El-Mugîre b. Hakîm, Fâtima bt. Abdülmelik’in kendisine şöyle söylediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz’i vefat etmeden önce, hastalığı esnasında şöyle derken duyuyordum: “Allah’ım gündüz saatlerinde bile olsa benim ölümümü kimseye gösterme, kimsenin olmadığı yerde benim canımı al.” O, ruhunu teslim ettiği gün ben odasından çıktım ve diğer odaya oturdum, onunla aramızda sadece bir kapı vardı. O esnada onun  ayeti okuduğunu duyuyordum:

تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ عُلُواًّ فِي الْاَرْضِ وَلَا فَسَاداًۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ

” (İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.) Sonra ses kesildi artık hiçbir şey duyamıyordum. Ona hizmet eden hizmetçiye Emirü’l-Mü’minîn’e bakmasını söyledim. Hizmetçi yanına girer girmez çığlık attı. Ömer b. Abdülaziz o zaman vefat etmişti, kıbleye doğru dönüktü ve bir elini gözlerinin üzerine diğer elini ise ağzının üzerine koymuştu.

Ubeyd b. Hassân şöyle rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, ölüm döşeğinde iken şöyle dedi: Yanımdan çıkınız. Ve yanında hiç kimse kalmadı. Onun yanında Mesleme b. Abdülmelik vardı ve o herkesin çıktığını söyledi. Mesleme b. Abdülmelik, Fâtima ile birlikte kapının önüne oturdu ve onlar Ömer b. Abdülaziz’in “İnsan ve cin yüzü olmayan yüzler, hoş geldiniz.” dediğini işittiler, ardından Ömer b. Abdulaziz’in şu ayeti okuduğunu duyduklarını söylediler:

تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ عُلُواًّ فِي الْاَرْضِ وَلَا فَسَاداًۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ

“işte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız.”

Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.) Sonra Ömer b. Abdülaziz’in sesi kesildi. Mesleme b. Abdülmelik, Fâtima’ya eşinin ruhunu teslim ettiğini söyledi. Ömer b. Abdülaziz’in yanına girdiler ve onun vefat ettiğini gördüler.

Mesleme b. Abdülmelik, Ömer b. Abdülaziz’e üstü örtülüyken baktı ve ona şöyle dedi: “Allah sana rahmet eylesin; bizim katı kalplerimizi yumuşattın ve bizlere geride zikredeceğimiz salih bir adam bıraktın.”

Kesir b. Abdurrahman el-Hazzâî şu beyitleri dile getirdi:

“Halife oldun, mücrimlerin geleneğine uymadın, Ali’ye küfretmedin ve ma sumlara kucak açtın,

Özün sözün birdi, ne dediysen yaptın ve bütün Müslümanların gönlünü fethettin. ”

İbn Cerîr şöyle dedi:

“Ölüm tellalı, bize Müminlerin Emirinin ölüm haberini verdi, Ey Kâbe’de hac ve umre yapanların en hayırlısı!”

Sen omuzlarına çok büyük bir yük aldın ve onu hakkıyla taşıdın, Yâ Ömer! Sen Allah’ın hükmüyle yürüdün.

Bugün küsufta değil güneş, pas parlak doğdu ve ağlattı yıldızları için.

Ömer b. Sâlih ez-Zührî, es-Sikâ’nın kendisine şöyle dediğini rivayet etti: Muhâ rib b. Desâr, Ömer b. Abdülaziz’in vefat haberini aldığında katibini çağırdı ve ona yaz dedi: Kâtip, “Bismillahirrahmânirrahîm” yazdığında Muhârib b. Desâr ona bunu silmesini söyledikten sonra şöyle dedi: Şiire başlarken, “Bismillahirrahmânirrahîm” yazılmaz dedi sonra şu beyitleri okudu:

“Şayet ölüm, birinin adaletinden korksaydı, senin kapını çalamazdı Ey Ömer!

Sen neredeyse unutulmak üzere olan şeriattan ne kadar hak olan şeyleri dirilttin ki (yok olmak üzere olan) diğer şeyler de seni bekliyor.Bir çukurun tuzağına düşürdüğü adil insana benimle üzülenlere ve nefsime ahlar olsun!

Kabirlerinin azameti mescidi dolduran üç kişiye benzeyen hiç kimseyi görmedi gözlerim. Sen onların izinden gittin ve takip ettiğin sünnetleriyle onların kabirlerine su döktün.

Şayet kader benim elimde olsa ve her şeyi değiştirme imkânım olsaydı, Bütün iyilikler senin olur, ölüm uğramazdı Ömer’in kapısına, ancak kader galip geldi.”

Ömer b. Abdülaziz ile ilgili sözlerimizi, İbnu’l-Cevzî’nin “Siret” adlı eserinin son kısmında zikrettikleriyle sonlandırıyoruz. İbnu’l-Cevzî şöyle dedi: “Ben el Mansur’un Abdurrahman b. el-Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekr’e “bana vaaz et” dediğini ve onun el-Mansûr’a şöyle dediğini duydum: “Sana duyduklarımla mı vaaz edeyim yoksa gördüklerimle mi? el-Mansûr: “Gördüklerinle” dedi. Sonra Abdur rahman b. el-Kâsım b. Muhammed b. Ebû Bekr şöyle dedi: “Ömer b. Abdülaziz vefat etti ve arkasında on bir evlat bıraktı ve onun geride bıraktığı miras, on yedi di nardı. Bu paranın beş dinarı ile kefen, iki dinarı ile de mezar için yer alındı. Mirastan geriye kalan miktar on iki evlat arasında paylaştırıldı ve her bir evlat bu mirastan on dokuz dirhem aldı. Aynı şekilde Hişâm b. Abdülmelik vefat etti ve arkasında on bir evlat bıraktı. Onun bıraktığı miras, evlatları arasında paylaştırıldı ve her bir evladına bu mirastan bir milyon (dinar veya dirhem?) düştü. Bir gün Ömer b. Abdülaziz’in evlatlarından birini gördüm, o bir günde Allah yolunda yüz at harcadı ve aynı şekilde bir gün Hişâm b. ‘Abdülmelik’in oğullarından birini insanlar ona sadaka verirken gördüm.”

BENZER KONULAR:

Cevapla