Paylaş
Müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksa Davası
Question
Müslümanlar Ve Kudüs
SORU: Londra’da yayınlanan bir dergide, müslümanların Kudüs’e ve Mescid-i Aksâ’ya, ancak Filistin’de Arablarla Yahudiler arasında bir yarış başladıktan sonra, son günlerde önem vermeye başladıklarını okudum. Bu doğru mudur?
CEVAP: Bu iddia Yahudilerin tarihe karşı bir düzmecesi, parlayan bir güneşi pis bir el ile örtmek için utanmazlık örneği bir Siyonist girişimidir.
Çünkü müslümanlar İslâm güneşinin doğmasından, Allah’ın peygamberi Muhammed’e miraç mucizesini ikram ettiği günden beri Filistin ve Kudüs’e itina göstermektedirler. Bu gerçek müslümanların eskimez ve unutulmaz ilâhi kitaplarında yer almıştır. Cenab-ı Hak buyurur ki:
Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmım gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir. (İsra/1)
Böylece Mescid-i Aksa Kur’an’da adı geçen iki mescidden birisi olmuştur. Bunlardan biri, içinde Kâbe-i Muazzama’nın bulunduğu Mescid-i Haram, diğeri Mescid-i Aksâ’dır.
Hz. Peygamber’in “(Namaz ve ibadet için) hiç bir mescide (camiye) yolculuğa çıkılması doğru değildir. (Daha fazla sevap umarak) ancak (şu) üç mescide yolculuğa çıkılır: Mescid-i Haram (Kâbe-i Muazzama), Medine’deki peygamber mescidi ve Mescid-i Aksa” buyurduğundan beri Mescid~i Aksâ’ya ve Kudüs’e müslümanlar önem vermektedirler.
İslâmiyet Mescid-i Aksa üzerine âdeta bir kutsallık, heybet ve keramet örtüsü örtmüştür. Orada kılman namaz Mescid-i Haram ve Medine’deki Peygamber mescidi dışındaki mescidlerde kılman 500 namaza denktir.
Ayrıca Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
Her kim Kudüs’te vefat ederse sanki gökyüzünde vefat etmiş gibidir.
Tabidir ki hadiste bildirilen sonuç, müslüman olup Allah’a itaat edenler ve peygambere uyanlar için söz konusudur.
İslâm fıkhında ifade olunduğu üzere hac veya umre için Kudüs’te ihrama girmek müstehabtır. Çünkü bir hadiste şöyle buyurulmuştur:
Her kim hac veya umre için Mescıd-i Aksâ’da ihrama girerse geçmiş günahları bağışlanır.
Enes b. Mâlik’ten rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Cennet Mescid-i Aksâ’ya şevk içerisinde arzu duymaktadır.
Müslümanların Filistin’e ve Mescid-i Aksâ’ya eskiden beri önem verdiklerinin bir göstergesi de onların tarihte yüzyıllar boyunca buralarla ilgili küçük büyük her şeyden söz etmiş olmaları, buralar hakkında detaylı analizler yapıp bu kutsal yerleri ebedileştirireesine büyük çapta kitaplar yazmış olmalarıdır.
Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili İslâm âlimleri tarafından yazılan kitapların bazılar bir liste halinde şöyledir:
1. Fedail’ul Kudüs, İbn’ul Cevzi (vefatı 1200 m. 597 h.) Bu eser 760 yıldan fazla bir zamandan beri mevcuttur.
2. El-Üns Fî Fedâil’il Kudüs, İbn Hibetulîah eş-Şâfii. Bu eserin yazarı 7.ci hicri asır âlimlerindendir. Şu anda 14. hicri yüzyılın sonlarında bulunmaktayız.
3. Müsir’ul Garâm Bi-Fedâl’il Kudüs Ve’s-Şâm, İbn Surur Makdi-si (vefatı 765 h. 1363 m.)
4. Üns’ül CelilBi Tarih’il Kudüs Ve’l-Halil, Mucir’ud-Din Hanbe-lî (vefatı 927 h. 1520 m.)
5. Câmi’ul Muştaksâ Fî Fezâil’il Mescid’il Aksa, İbn Asâkir (vefatı 948 h. 1541 m.)
6. Fedail’ul Kudüs, Şerif İzz’ud-Din Hamza (vefatı 874 h. 1469 m.)
7. Bâis’un Nüfus ila Ziyareî’il Kudüs’ü Mahrûs, İbn Kadi Salt (vefatı 729 h. 1328 m.)
8. Fedail’ul Kudüs, Ebûl Me’âli el-Mûşrif b. Murci.
Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın faziletine dair, Filistin’in müslüman-lar katındaki değeri hakkında günümüze kadar kitap yazılmaya devam etmiştir.
Son zamanlarda bu konuda yazılan kitaplar arasında Tarih’ul-Ha-rem’il-Kudsi ve El-Mufassal isimli kitapları görmekteyiz. Bu iki kitabın yazarı Arif el-Ârif olup Filistinlidir. İsrail’in Filistin’i işgalinden önce Kudüs valisi idi.
Müslümanlar yüzyıllar boyunca ibadet maksadı ile, İslâmî bir görevi ve Hz. Peygamber’in tavsiyesini yerine getirmek amacı ile hazırlık görüp yola düşmüşler ve Mescid-i Aksâ’yı ziyaret etmişlerdir.
Eğer müslümanlarm bu kutsal yere fazlaca önem vermesi Kudüs ve Filistin problemleri sebebiyle 20. yüzyılda ortaya çıktı deniyorsa bu sözün gerçek ve doğru biçimde yorumlanması gerekir.
Yirminci yüzyılda Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya müslümanlarca fazla ilgi gösterilmesinin sebebi şudur: Filistin’i Yahudileştirmek üzere İngiltere’nin Siyonizm ile anlaşarak Filistin’i zorla zaptetmesi ile -ki bunların arkasında Amerika yer almaktadır- Arabların ve müslümanla-rın gönüllerindeki Filistin sevgisi ve hırsı patlamıştır. Onların böyle davranması sömürgeci Siyonistlerin elinde Filistin’in elem verici sonundan korkmalarıdır.
Burada şunu hatırlayalım ki Yahudiler çeşitli yollarla 1901 yılında Sultan II. Abd’ul-Hamid’in Yahudi yerleşimcilerin (Filistin’e göçmek üzere) önlerine bir kapı açması için girişimlerde bulundular. Bu maksatla sultana milyonlar sunup, ihtiyaç duyduğu hizmetleri yapacaklarını bildirdiler. Fakat II. Abd’ul-Hamid bu teklifleri reddederek: “Ben Filistin topraklarından bir karış yer verilmesine göz yumamam. Filistin benim kişisel mülküm değildir. Filistin, bu topraklar uğrunda mücadele edip bu toprakları kanı ile sulayan halkımındır. Yahudiler milyonlarını ellerinde tutsunlar. Bir gün imparatorluğum parçalanırsa, onlar bir bedel ödemeden Filistin’i alabilirler. Bana gelince; benim bedenimin parça parça koparılması, Filistin’i imparatorluğumdan koparılmış olarak görmekten daha hafiftir. Böyle bir şey ebediyyen olmayacaktır. Yaşadığım sürece bedenimizin (topraklarımızın) parçalanmasına muvafakat etmeye kudretim yetmez.”
Bunlardan Filistin’in Arab ve müslüman olduğu ortaya çıkmaktadır. Filistin’deki Siyonistler oraya zorbalıkla sonradan girmişlerdir.
Müslümanların Filistin’e önem vermeleri İslâm şafağının atması zamanından, yani eskiden beri var olan bir husustur. Arablarla birlikte müslümanlarm görevi, canlarını ve en değerli varlıklarını feda ederek, aziz vatanımızdan zorbalıkla alınan yerleri geri almaktır
Answers ( 2 )
Bütün dinlerde Kudüs ve Mescid-i Aksa ayrı bir yere sahiptir. Ama Müslüman için apayrı bir yerdedir Mescid-i Aksa. Çünkü Müslümanlar’ın ilk kıblesidir. Ve Medine’ye hicrete kadar Müslümanlar Mescid-i Aksa’ya doğru namazlarını kılmaktadırlar. Kudüs ve Mescid-i Aksa şu anda Yahudiler tarafından adeta işgal edilse de Müslüman için ayrı bir yere ve öneme sahiptir.
Müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksa Davası
Kudüs, üç semavi din (İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik) için kutsal bir şehir olup, Müslümanlar açısından çok özel bir yere sahiptir. Bu kutsiyetin merkezinde ise Mescid-i Aksa yer alır.
1. Tarihî ve Dini Önemi
Mescid-i Aksa’nın Yeri ve Önemi
Mescid-i Aksa, İslam inancına göre ilk kıbledir. Müslümanlar namaza ilk olarak bu yöne dönerek başlamış, daha sonra kıble Kâbe’ye çevrilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de İsra Suresi’nin 1. ayetinde, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) İsra ve Miraç mucizesi kapsamında Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürüldüğü bildirilmektedir.
Mescid-i Aksa, yeryüzünde yapılan ikinci mescittir ve üç kutsal mescitten (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa) biridir.
Kudüs’ün İslam Tarihindeki Yeri
Hz. Ömer döneminde 637 yılında fethedilmiş ve Müslüman idaresine geçmiştir.
Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Memlükler ve Osmanlılar döneminde İslam kültürünün önemli merkezlerinden biri olmuştur.
Osmanlılar, 400 yıldan fazla süre Kudüs’ü idare etmiş ve kutsiyetine saygı göstererek tüm dinlere adaletli davranmıştır.
2. Günümüzde Kudüs ve Mescid-i Aksa Davası
İsrail’in Politikaları
1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından İsrail, Doğu Kudüs’ü işgal etti ve Mescid-i Aksa’yı da fiilen kontrolü altına aldı.
O tarihten bu yana, Yahudi yerleşim politikaları, baskılar, ibadet kısıtlamaları ve Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlaller, Müslüman dünyasında büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
Müslümanların Tepkisi ve Duruşu
Kudüs ve Mescid-i Aksa davası, sadece Filistinli Müslümanların değil, tüm İslam ümmetinin ortak meselesidir.
İslam dünyası zaman zaman bu konuda ortak tepki göstermiş, uluslararası platformlarda da dile getirmiştir. Ancak birlikli ve kalıcı çözümler üretmekte zorluk yaşanmaktadır.
3. Kudüs Davasında Müslümanların Sorumluluğu
Manevî Sorumluluk
Mescid-i Aksa, İslam’ın en kutsal değerlerinden biridir. Onun korunması ve özgürce ibadet edilebilir hâle getirilmesi, her Müslümanın inançsal sorumluluğudur.
Sosyal ve Siyasi Sorumluluk
Kudüs davasına duyarlılığı artırmak, bu konuda bilinçli kamuoyu oluşturmak, siyasi baskılarla Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlalleri engellemek önemlidir.
Yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve medya aracılığıyla bu konuya destek vermek mümkündür.
Sonuç
Kudüs ve Mescid-i Aksa, sadece bir toprak meselesi değil, aynı zamanda inanç, kimlik ve özgürlük meselesidir. Müslümanların bu davaya sahip çıkması, kendi değerlerine sahip çıkması anlamına gelir. Tarih boyunca Kudüs’ü koruyan Müslümanlar, bugün de birlik, bilinç ve barışçıl mücadele ile bu kutsal davayı sürdürebilirler.
İstersen bu metni daha kısa hâle getirebilir veya bir konuşma/kompozisyon formatına dönüştürebilirim.