Kur’an-ı Kerim’in evrensel olması ne demektir

Question

Kuran i Kerimin evrensel olmasi ne demektir

Kur’an’daki Kurallar ve Evrensellik Çelişkisi

SORU:

Kur’anda erkeklerin kadınların sahipleri oldukları ve onları aldatırlarsa vesaire onları dövebilecekleri yazıyor. İyi hoş, bu tarz kurallar zamanının Arap topluluklarında geçerli ve yönlendirici ve hatta düzen sağlayan yasalar olabilirler. Ama Kur’an’a evrensel diyor isek bu tarz kuralların bizim için değeri veya alakası nedir ki? Ben ne yapacağım bu bilgileri? Sonuçta günümüzde hiçbirimizin kadınların sahipleri olduğumuzu iddia etmiyor veya onları döverek cezalandırmıyoruz.

CEVAP-1:

Kadın Haddini Aşıp Baş Kaldırırsa

O kadınlar ki, baş kaldırıp itaatsizlik­lerinden endişe duyarsanız……»

Kur’ân’da kadının ev hanımı olarak hak ve vecibeleri belirlendikten sonra, her şeye rağmen aile disiplinini bozup söz dinlemez, yola gelmez bir tavır takınırsa, ne yapmak gerekir? hususu açıklanıyor. Öyle ki, Kur’ân bu meselede ilâhî metodu yine pedagojik bir yöntemle açıklamaktadır:

1. Kadının psikolojik, dindarlık, sosyal ve kültürel durumu dikkate alınarak öğüt vermek; bencilliğin ve o sebeple gereksiz tartışmanın hiç kimseye yarar sağlamadığını bazı örnekler vererek anlatmaya çalışmak,

2. Sonuç alınamadığı takdirde yatak odasını veya yatakları ayırmak, cinsel ilişkileri kesmek,

Bu daha çok kadının kıskançlık ruhunu kamçılar. Erkeğin de takın­dığı sert bir tavır varsa, onu yumuşatır.

3. Bununla da yola gelmediği ve serkeşliği inatla devam ettiği tak­dirde, yara-bere yapmayacak, iz bırakmıyacak, fazla acıtmıyacak ölçüde dövmek.

Bu takdirde kadın aile disiplinine döner, ev hanımı olma vakarını korur, hak ve vecibelerini yerine getirmeye başlarsa, artık mesele çözülmüş sayılır ve aleyhinde bir yol aranmaz.

Bu üçüncü yol da netice vermezse, bu kez son çare olarak iki tara­fın aileleri karı-koca arasını bulmak için birer hakem gönderirler. Ailele­rinden hakem göndermek mümkün olmadığı takdirde, komşulardan ada­letle isim yapmış iki adam görevlendirilir. Tabii karı-koca anlaşmak ister­lerse, hakemler de ağırlıklarını arayı düzeltme yönünde kullanırlarsa, Al­lah herhalde onları başarılı kılar.

Boşanma ise, en son çaredir. Mecbur kalınmadıkça bu yola girilmemelidir. Çünkü helâlin Allah katında en çok sevilmeyeni, karı boşamaktır.

Kadına dayak atılır mı? diye itirazlarda bulunanlar ve bunu ilkel bir yöntem sayanlar eksik değildir. Böyle bir itiraza cevap vermeden önce şu soruyu sormak lâzımdır: Peki kadın her türlü saygı sınırını aşar, evde devamlı huzursuzluk çıkarır, kocasını dinlemez, keyfine göre yaşamak is­terse, ne yapmak gerekir? Öğüt hiç tesir etmiyor, büsbütün tepkiyle kar­şılanıyor, oinsel ilişkinin kesilmesi bilâkis onu memnun ediyorsa, onu ken­di haline terketmek mi daha iyi olur? Yoksa başka bir çareye baş vur­madan onu hemen boşamak mı daha yararlıdır?

Kur’ân, sergilediği üç yöntemle sonuca varmamızı öğütlüyor. Bazı kadınlar sözden, nasihattan, yıkılan aile yuvalarını örnek vermekten an­lar. Bazı kadınlar cinsel ilişkiyi kesmekten hiç hoşlanmaz, kıskançlık ru­hu harekete geçer ve daha fazla dayanamıyarak yola girme ihtiyacını du­yar. Bazı kadınlar bunların hiçbirinden anlamaz, biraz kaba ruhlu, inatçı­dırlar, dayaktan korkar, ya da hiç hoşlanmazlar. Böyle bir şeyin olmasını arzu etmezler. Kocası bu yola başvurunca, kadınlık vekannın zedelen­mesine daha fazla imkân vermeden kendini düzeltir, hak ve vecibelerini yerine getirmeye başlar.

Kur’ân bu yolda ısrar edilmesini önermiyor, bir çare olarak gösteri­yor, sonuç alınmadığı takdirde hakemlere baş vurulmasını emrediyor. Çün­kü Allah yarattığı kullarının psikolojik yapılarını, tutum ve davranışlarını en iyi bilendir. İlâhî hükümlerini bu hikmet ve bilgisine göre koymuştur.

Kadına karşı kaba kuvveti harekete geçirmenin fazla bir yararı yok­tur. İnoitmiyeçek, yarabere yapmıyacak kadar dövmek bir yol ve metotdur. Hattâ bu metoda başvurulurken için için şöyle düşünmek veya de­mek gerekir: Beni kadından daha güçlü kılan Allah bir gün beni de ben­den güçlülerin eline teslim edebilir. Çünkü ceza amelin cinsindendir.

BENZER KONULAR:

Answers ( 3 )

    1
    2021-09-27T19:16:00+03:00

    Bahsetmiş olduğunuz ayetler Kur’an-ı Kerim’de bulunan Nisa Suresi 34-35. ayetlerdir. Erkeklerin kadınları koruma olayına değinecek olursak; kadınlar duygusal ve erkeklere göre zayıf yaratılmışlardır. Erkeklerde ise; akıl ve mantık daha ağır basmaktadır. Bu yüzden erkekler kadınlara göre daha güçlüdür. Kadınlar ise daha zayıftırlar ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Sorunun ikinci kısmı ise; kadınları dövme (!) olayıdır. Bu ayeti kerimeden şunu anlamayız bizler ve bu şekilde anlıyor isek art niyetimiz var demektir; erkek, kadını yani eşini sürekli döven veya ona karşı asla merhameti olmayan birisi olarak düşünüyor ve bunu böyle anlıyor isek art niyetliyiz demektir. Kur’an-ı Kerim’deki dövün ayetini şu şekilde anlamalıyız. Eğer kadın asi ise, hukuka baş kaldırıyor ise ve asla söz dinlemiyor ise ilk önce yapılacak iş; kadına öğüt vermek olmalıdır. Hala anlamıyor ise yatakta yalnız bırakmak gelir ikinci sırada. Ve bundan da anlamıyor ise dövünüz ibaresi vardır. Bu dövmenin ölçüsünü de âlimler belirlemiştir. Öldüresiye veya sakat bırakırcasına değil sadece sembolik ve asla kadına zarar vermemesi, iz bırakılmayacak şekilde olması ve asla yüze vurulmaması gerektiğini bildirmişlerdir.

    En iyi cevap
    1
    2021-09-27T19:45:42+03:00

    Kadına yönelik şiddet söylemini benimsemiş hiçbir düşüncenin, kendisine Kur’an ve Sünnet’ten dayanak bulabilmesi imkansızdır. Zira özü ve maksadı itibariyle, toplumun çekirdeği sayılan aile müessesesinin korunmasını hedef alan söz konusu nassları yani ayet ve hadisleri kadına yönelik şiddet içeren söylemlermiş gibi değerlendirmek haksız ve yanlış bir algılamadır.

    Hz.Peygamber’in yaşadığı dönemde, kadınlara yönelik yaklaşımında, kesinlikle şiddet ve baskı içeren ne bir söylem vardır, ne de buna işaret anlamı taşıyacak bir uygulama mevcuttur. Aksine Peygamber’in (a.s.) kadınla alakalı bütün söz ve uygulamalarında tam bir nezaket, hoşgörü ve kadirşinaslık tavrı hakimdir.

    Peygamber (a.s.), kendisini ziyarete gelen kadınlara iltifat eder, onlarla yakından ilgilenir, hal ve hatırlarını sorar, onlara karşı asla ilgisiz kalmazdı. Hastalandıklarında ziyaret eder, geçmiş olsun dileklerini bizzat iletirdi. Kendisini yemeğe davet eden kadınların davet ikramlarını geri çevirmez, icabet eder ve ikramlarını kabul ederdi. Hatta Peygamber (a.s.), mescidin bir kapısını onlara tahsis eder, Cuma ve bayram namazlarına iştirak eden kadınlara özel bir konuşma yapar  ve ayrıca haftanın belli günlerinde onların sorularına cevaplar vererek onlar için hususî bir günü vaaz ve nasihate ayırırdı. Bütün bunlar Allah Resulü’nün katında, kadına yönelik Peygamber (a.s.) tavrının ne büyük bir ali cenaplık içerdiğini gösteren ve günümüz insanının da çok önemli dersler çıkarabileceği ibretlik olaylardır.

    Hz.Peygamber’in kadınlara yönelik şiddet eylemlerini asla tasvip etmediği ve bu yöndeki tavırlara da açıkça karşı çıktığına işaret eden sözler ve uyarıların varlığı da dikkat çekicidir. Nitekim Müslümanlar için güzel bir örnek olan Peygamber’in (a.s.), hayatı boyunca hiçbir kadına veya bir köleye asla vurmadığı ve kadınlarını dövenleri de sert bir şekilde uyardığı bilinmektedir. Dahası Hz. Peygamber’in, karısını döven hiçbir erkeği haklı gördüğüne ilişkin kaynaklarda herhangi bir bilgi kaydedilmemektedir. Aksine O, eşlerini dövenlerin, hayırlı kimselerden sayılamayacağını ifade etmektedir. Nitekim kocasından dayak yiyen Ümmü Cemil adındaki bir kadın sahabi, durumu Peygamber’e (a.s.) bildirdiğinde, O, kadının kocasını karşısına alarak: “eşinden ayrılmak ister misin?” diye sormuş ve neticede onu karısından ayırmıştır.

    Kısaca “İslam dininin temel kaynaklarında kadına şiddeti tasvip eden, onaylayan ve hatta teşvik ettiği iddia edilen herhangi bir delil (ayet, hadis) yoktur. Ancak, bu kaynakları kendi zamanının bireysel ve sosyal algıları çerçevesinde yorumlayan ve değerlendiren bazı ilim ve fikir adamlarının söylemlerinde kadına şiddeti normal gören bir takım ifadelere rastlanabilir. Takdir edersiniz ki bu tamamen o kişinin şahsî görüşüdür, İslam’ın değil. Mevlana’nın bir sözü vardır, der ki: “Ortada bir yanlış varsa o Müslümanın yanlışıdır; yoksa İslam’ın değil”

    1
    2023-12-28T07:28:19+03:00

    Kur’an-ı Kerim’in evrenselliği, onun bütün insanlara ve cinlere hitap eden, zaman ve mekândan bağımsız, her zaman ve her yerde geçerli olan mesajlar içermesidir. Kur’an, herhangi bir coğrafya, zaman ve ırk endişesi taşımaksızın, bütün beşeriyeti, karanlıktan çıkarıp aydınlığa ulaştırmak için indirilmiştir.

    Kur’an’ın evrenselliğini sağlayan başlıca unsurlar şunlardır:

    İçerik: Kur’an, insanlığın ortak sorunlarına çözümler sunan, evrensel ahlaki ve etik değerler içeren mesajlar içermektedir. Bu mesajlar, zaman ve mekândan bağımsız olarak her zaman ve her yerde geçerlidir.
    Dil: Kur’an, Arapça olarak indirilmiş olsa da, onun mesajları, her dilde anlaşılabilecek ve yorumlanabilecek şekilde açık ve anlaşılır bir dil ile ifade edilmiştir.
    Gaye: Kur’an, bütün insanları doğru yola iletme ve onları mutlu kılmayı amaçlamaktadır. Bu amaç, bütün insanlar için geçerlidir.
    Kur’an’ın evrenselliği, onun insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Kur’an, günümüzde de bütün dünyada yaşayan insanlar tarafından okunmakta, anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmaktadır.

    Kur’an’ın evrenselliğinin bazı örnekleri şunlardır:

    İman: Kur’an, bütün insanların Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve ahirete iman etmesini emretmektedir. Bu emir, bütün insanlar için geçerlidir.
    Adalet: Kur’an, bütün insanlara adaletli davranılmasını emretmektedir. Bu emir, bütün toplumlar için geçerlidir.
    Merhamet: Kur’an, bütün insanlara merhamet edilmesini emretmektedir. Bu emir, bütün insanlar için geçerlidir.
    Kur’an’ın evrenselliği, onun insanlığa önemli bir mesajı olduğunu göstermektedir. Bu mesaj, bütün insanların huzur ve mutluluğa kavuşması için gerekli olan temel ilkeleri içermektedir.

Cevapla