Kitaplara iman ne demektir

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

KİTAPLARA İMAN

kitaplara iman

İslâm inancının temel esaslarından biri de Allah’ın gönderdiği mukaddes kitaplara yürekten inanmaktır. Zaten dinlerin en ana kaynağını ilâhî kitaplar mey dana getirir. Tamamen Allah’ın yüce buyruklarından oluşan ilâhî kitapları bir kenara çekersek, ortada din di ye bir şey kalmaz.

İşte Allah’ın emirlerini ve yasaklarını bize bildiren mukaddes kitaplar hep vahiy yoluyla gönderilmiştir.

Vahiy Nedir?

Vahiy, sözlükte fısıldamak, gizli konuşmak, işaret etmek ve bildirmek gibi anlamlara gelir. Yani, bir şeyi hber vermek demektir.

Dini manası ise; Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine bildirmesidir.

Allah’ın vahyini peygamberlerine bildirmesi değişik yollarla olmuştur. Rabbimiz, emir ve yasaklarını peygamberlerine vahiyle bildirmiştir. Böylece dinler, vahiy yoluyla sağlam temeller üzerine kurulmuşlardır.

Bir dinin hak din olabilmesi için Allah tarafından va hiyle gönderilmiş olması da şarttır. Çünkü vahiy Allah’a dayanır. Allah’ın yüce ilmidir ve mak ihtimali asla yoktur.

Allah, ezeli ve ebedi bir ilim sahibidir. İnsanlar ise, her zaman yanılabilirler. Hayatın güçlükleri karşısın da nasıl davranacaklarını şaşırabilirler.

İşte vahiy, insanlara en doğru yolu öğretmek için, Allah’ın yüce ilminin peygamberlerine bildirilmesi dir. Peygamberler de Allah’ın vahyini insanlara ulas. tırırlar. Ve her iki dünya mutluluğunu Allah’ın ilmi olan vahiy ile sağlamaya çalışırlar. Bütün insanları Allah’ın yoluna çağırırlar.

Vahiy Hangi Yollarla Gelir?

Hak Teala peygamberlerine vahiyle hitap etmiştir. Fakat vahyin geliş şekli her zaman aynı olmamıştır. Değişik yollarla gelen vahiyleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Gerçek Rüya

Peygamberlere uykuda iken verilen bilgidir. Onla rin gördüğü rüyalar sonradan mutlaka olmuştur. Peygamberlerin rüyada gördükleri katiyyen yalan olamaz. Çünkü şeytan onlara yaklaşamaz.

2. Melek Vasıtasıyla

Allah’ın emirlerini melek bizzat öğretir. Bunun iki çeşit olduğunu Cebrail konusunda öğrenmiştik.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Hira mağarasında vahyi bu şekilde almıştır. Hz. Peygamber Ceb rail’i olduğu gibi görmüştür.

3. Kalbe Doğma (İlham)

Dini bir hakikat peygamberlerin kalbine bildirilir. Peygamberlerin kalbine üflenen hakikatler de ilâhîdir ve kendilerine Allah’dan gelir.

4. Allah’ın Bizzat Vahyetmesi:

Allah Teala’nın Peygambere bizzat bildirmesidir. Vahyin en yüksek şekli de budur. Miraç gecesinde Allah Hz. Muhammed’e böyle vahyetmiştir. Burada Peygamber tamamen uyanıktır.

Bunlardan başka yollarla da vahiy gelmiştir.

Vahiy, kainatın sahibi olan Allah’ın sevdiği ve seç tiği peygamberlerine kendi yüksek bilgilerini sunmasıdır. Vahiy, Allah ile peygamber arasında geçen bir olaydır. Bu yüzden de vahiy geldiği anlarda peygamberimizde bazı değişiklikler olurdu. Bazan bütün vücudunu bir heybet kaplardı. Vahiy geldiğinde Efendi miz bir sarsıntı geçirirlerdi. Bir deve üzerinde iseler, de ve mübarek vücutlarını taşıyamaz olurdu. Vücutları öylesine ağırlaşırdı ve deveden inerlerdi.

Bunlar, ilâhî vahyin ne kadar azametli ve ne kadar heybetli olduğunu gösterir.

Öyle ya, her şeyin ilminden insanları haberdar ediyordu. Vahyin bildirilişinde bile Allah’ın kudreti ve azameti Hz. Peygamberi kaplıyordu.

Biz insanlar, vahyin hakikatı hakkında az şey biliyoruz. Çünkü vahyin iç yüzü Allah ile peygamber arasında bir sırdır. Ve biz insanlar vahyin incelikleri ni hakkıyla anlayamıyoruz.

Bildiğimiz ve inandığımız, vahyin geliş yolları, O’na olan ihtiyacımız ve ilahi vahyin asla yanılmaz olduğudur. Kur’an baştan başa Allah’ın vahyidir. Ve en vahiy de yüce Kur’an’dır.

Vahiy Kimlere Gelir?

Vahyin ilâhi bir bilgi olduğunu, Allah’dan geldiği ni öğrenmiş bulunuyoruz. Allah’dan gelen bu bilginin her insana verilemeyeceği açıktır. Çünkü insanlar ek siktirler. Normal bir insanda unutkanlık, karıştırma ve yanlış anlama gibi çeşitli zayıf noktalar vardır.

Bu sebeple en büyük bilgi olan ilâhi vahyin sıradan bir insana verilmesi, büyük tehlikelere yol açabilirdi. Bu, aynı zamanda yaratıcının muradına da aykırı düşer.

Çünkü Allah, kendi buyruklarının insanlar tara fından bilinmesini, hayatın bu buyruklara göre dü zenlenmesini istemiştir. Şayet vahiy, her hangi bir kimseye gönderilseydi Allah’ın bu yüksek gayesi yerine gelmezdi. İnsanlar vahyi anlayamazlardı. Üstelik in sanların çoğu yalan söyler. İlâhi vahiy böyle yalancı bir insanın ağzından açıklansaydı, hepimiz şüpheyle karşılardık, haklı olarak inanmazdık.

Güzel Türkçemizde “Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış” diye bir söz de vardır.

Üstelik ilâhi vahiy bir yalancının ağzına asla ya kışmazdı. İşte bu nedenlerle Rabbimiz, vahyini en seç kin insanlara bildirmiştir. Hayatları boyunca yalan söylememiş, doğruluktan ayrılmamış olan bu seçkin insanlara Peygamber diyoruz.

Peygamberler bütün ömürleri boyunca örnek bir hayat yaşamışlardır. Allah sevdiği, seçtiği ve beğendi ği insanları peygamber olarak göndermiştir. Peygam berler, akıl ve zeka gibi yeteneklerde de üstündürler. Bu yüzden de ilâli vahyi anlamışlar ve insanlara bildirmiş lerdir. Vahyi insanlardan saklamamışlar, Allah’dan na sıl almışlarsa, öylece öğretmişlerdir. Allah’ın bildir diklerinde en küçük bir değişiklik yapmamışlardır.

Zaten Allah Teala, peygamberleri insanlara örnek olsunlar, kendi vahyini öğretsinler diye göndermiştir ve onları bu yüce gayeye göre yetiştirip terbiye etmiştir.

Bu saydığımız sebeblerden ötürü, Allah’ın vahyi sadece peygamberlere gelmiştir. Peygamberlerin dışın da hiç kimseye vahiy bildirilmemiştir.

Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’den son ra hiç bir insana vahiy gelmemiştir, bundan sonra da gelmeyecektir.

Peygamberimizden sonra kendisine vahiy geldiği ni söyleyen insanlar yalancıdırlar. Allah, dinin tamam landığını açıkça bildirmiştir. Bundan sonra kendileri ne peygamberlik verildiğini yayan insanların adi ve ya lanci kişiler oldukları gün gibi meydandadır.

Allah’ın eşsiz ilminden fışkıran vahyin, biz insan lara verilen büyük bir armağan olduğunu da unut mamalıyız. Çünkü vahiy Allah’ın kelâmıdır ve biz, onu anlamakla, onu dinlemekle, ona uymakla şerefimizi artırıyoruz.

Sahifelerin Gönderildiği Peygamberler

Allah, peygamberlerin bazılarına büyük kitaplar, ba zılarına da sahifeler göndermiştir. Peygamberlerin bir kısmına ise hiç kitap göndermemiş, onlara diğer peygamberlere bildirilenlere uymalarını emretmiştir. Gön. derilen sahifeler, ufak çapta birer kitap sayılabilirler.

Sahifelerin gönderildiği peygamberler şunlardır:

1. Hz. Adem’e, 10 sahife,

2. Hz. Şit’e, 50 sahife,

3. Hz. İdris’e, 30 sahife, 4. Hz. İbrahim’e, 10 sahife

Demek oluyor ki toplam olarak dört peygambere 100 sahife gönderilmiş.

Büyük Kitaplar

Allah Teala sahifelerden başka dört de büyük kitap göndermiştir.

1. Hz. Musa’ya Tevrat,

2. Hz. Davud’a Zebur,

3. Hz. İsa’ya, İncil,

4. Hz. Muhammed’e Kur’an gönderilmiştir.

Biz Müslümanlar Allah’ın gönderdiği bu dört kitaba da inanırız. Ancak bugün Kur’an’ın dışındaki üç ki tap, Allah’ın gönderdiği kitaplar değillerdir, asıllarını kaybetmişlerdir.

Bu yüzden inandığımız kitaplar, Allah’ın gönderdiği yüce kitaplardır. Bugün Tevrat ve İncil diye adlandırılan kitaplar ise, içine insanlar tarafından başka şeyler karıştırılmış ve aslı bozulmuş kitaplardır. Bunlara inanmaya mecbur değiliz.

Tevrat

Allah’ın Hz. Musa’ya gönderdiği ilâhi kitap idi. O zaman bu kitabın hükümlerine uyulurdu. İsrailoğulları zamanla üstünlüklerini kaybetmiş, bu yüzden de Tevrat’ı muhafaza edememişlerdir.

Yahudi hükümdarlarının çoğu Hz. Musa’nın dinini terk etmişti ve Tevrat ortalıktan kaybolmuştu. Nihayet aradan birkaç asır geçmiş, Azra adında biri, Tevrat’ı bulduğunu iddia etmiştir. Bu kitabı Azra’nın yazdığı da söylenmektedir.

Aradan asırlar geçtikten sonra, bir insanın sözüyle kabul edilen ve çoğaltılan bu kitap, Tevrat’ın aslı değildir. Bugün adına Tevrat denilen ve:

1. İbranice yazılmış olan,

2. Yunanca yazılmış olan,

3. Samiri dili ile yazılmış olan,

birbirinden farklı kitaplar vardır. Bunların hiçbiri si de Tevrat’ın aslı değildir. Çünkü içindeki konular bir birini tutmamaktadır. İlâhi bir kitapta ise bu türlü ayrılıklar olmaz!

Bu sebeblerle bu kitapların hiç birini Allah’ın Hz. Musa’ya gönderdiği ilahi kitap olarak kabul edemeyiz.

Zebur

Allah Teala’nın gönderdiği büyük kitaplardan biri de Zebur idi. Zebur, Davud Peygamber’e (as) indiril mişti.

Zebur, diğer üç ilahi kitaptan farklı olarak, dini ka. nun ve prensipleri içine almıyordu. Daha ziyade dini öğütler ve nasihatlar kitabıydı. İçinde insana yüce duygular aşılayan bölümler vardı. Allah korkusuna ve Allah sevgisine çağıran, böylece Allah’a yaklaştıran te sirli ve veciz ifadelerle inmiştir.

Zebur, şer’i bir hüküm ve kanun kitabı olmadığı için, Hz. Davud ve ona inananlar, Hz. Musa’ya indiri len Tevrat’a göre amel ediyorlardı. Hayatlarını Tev rat’ın kurallarına göre düzenliyorlardı.

Zebur un dini öğütler ve vaazlar kitabı oluşu, onun eksikliğini göstermez. Allah bu büyük kitabını o çağın ihtiyacına göre indirmiştir.

Bugün yeryüzünde Zebur’un bir nüshası yoktur. Elde böyle bir kitap olmadığı için, ona uyan bir toplu luk da kalmamıştır.

İncil

İncil, Cenab-ı Hakkın Hz. İsa’ya gönderdiği mu kaddes kitabın adıdır.

Ancak bugün hristiyanların elinde bulunan kitapların hiç biri hakiki incil değildir. Çünkü ilk zamanlar da ortalıkta yüzlerce incil dolaşıyordu. Her grubun ayrı bir İncil’i vardı. Ve ona göre hareket ediyorlardı.

Hristiyanlar büyük ayrılıklara düşmüşlerdi. Ortada bir kargaşalıktır sürüp gidiyordu. Sonra Konstantin’in emri ile, milattan üç asır sonra, Hristiyan liderleri bir araya geldiler. Bu toplantıda binden fazla üye vardı.

İçlerinden Hz. İsa’nın ilâh olduğuna inanan 318 kişinin kararıyla dört İncil kabul edildi. Bu 318 Hristiyan, Hz. İsa’ya ilâh demekle, en büyük iftirayı kendi dinle rine yapmışlardır. Çünkü Hz. İsa hiçbir zaman böyle bir şey söylememiştir. Kendi havarilerine her zaman Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmıştır.

Zaten zorla kabul ettirilen bu dört kitap da birbiri ne uymamaktadır. Birinde olan bir konu bir diğerinde yoktur. Bu kitapların hiç biri İncil olamaz. Çünkü hem Hz. İsa’dan çok sonra yazılmışlardır, hem de zorla ka bul ettirilmişlerdir. Halbuki ilâhi bir kitap insanlara zorla kabul ettirilemez. Bizim inandığımız İncil, tari he karışmıştır.

Zaten Allah’ın son ve mükemmel kitabı Kur an, di- ğer kitapları yürürlükten kaldırmıştır.

İlâhi Kitaplar Hakkında

Bütün kâinatı düzenli bir saray gibi yaratan ve bü tün varlıkları hareket ettiren Allah, insanlığa doğru yo lu göstermek için, kendi katından ilâhi kitaplar gönder miştir.

Tevrat, Zebur ve İncil, asılları yönünden Allah’ın gönderdiği ilâhi kitaplardır. Bütün mü’minler, bu ilâ hi kitapların asıllarına inanmak, onlara saygı duymak zorundadır.

Ancak aradan geçen yüzyıllar sonunda bu ilahi kl. tapların asılları kaybolmuş, ortaya insanların uydur. dukları ve ekledikleri Inciller ve Tevratlar çıkmıştır. Bu birbirini tutmayan ve içinde peygamberlere iftiralar bu lunan kitaplar, Allah’ın gönderdiği gerçek ilâhi kitaplar değillerdir. Zebur ise, kısa zamanda tarihe karışmış ve ortalardan kaybolmuştur.

Bir harfi bile değişmeden ve bozulmadan bize kadar ulaşan biricik kitap ise, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir.

Tevrat ve İncil, tahrifata uğramış olmakla birlikte, içlerinde orijinal vahiy cümleleri bulunabilir. Bu yüz den ehl-i kitabın iddiaları karşısında tarafsız kalmak en ihtiyatlı yoldur. Biz Tevrat ve İncil ehlinin sözlerini duyduğumuz zaman susarız, ne tasdik ederiz, ne red.

Ancak tevhid ve vahdaniyyet konusundaki sapık görüşleri hemen reddederiz. Bu konuda tereddüde düşmeyiz. Çünkü vahdaniyet konusundaki sapık an layışlar, orijinal vahiyden olamazlar.

BENZER KONULAR:

Answers ( 3 )

    0
    2020-12-17T00:26:00+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal
    This answer was edited.

    İman esaslarını kalb ile tasdik, dil ile ikrar edip imanın zevkiyle İslam’ı yaşayan kişiye mümin denilmektedir. Bundan dolayıdır ki mümin iman esaslarını bilmek zorundadır. İşte kitaplara inanmakta en temel imani prensiplerdendir. Kitaplara iman, Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine ve bu kitapların gönderildikleri anda içeriğinin tümüyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir. Rabbimiz (cc) müminlere hitaben “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur” (Nisa Suresi/136) buyurarak kitaplara iman etmenin iman esaslarından biri olduğunu belirtmiştir.

    En iyi cevap
  1. Muhammed Emin Eşen avatarı
    0
    2021-01-25T15:42:44+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Allah c.c  peygamberlere cebrail aracılığıyla vahi gönderir. hz ebubekir  halifeliği sırasında kuranı mushaf haline getirmiştir hz ömer zamanındada çoğaltılmıştır. allah teala dört büyük kitap göndermiştir bunlar:

    TEVRAT= HZ MUSA

    ZEBUR = HZ DAVUD

    İNCİL = HZ İSA

    KURANI KERİM = HZ MUHAMMED (S.A.V)

    bu kutsal kitapları zamanla allaha inanmayanlar tarafından bozulmuştur sadece kuranı kerim bozulmamıştır . allahu teala şöyle buyurmuştur. biz kuranı kerimi kıyamete kadar koruyacağız. buyurmuştur.

  2. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Kitaplara iman, İslam inancının temel bir parçasıdır ve Allah’ın insanlığa rehberlik etmek amacıyla gönderdiği kutsal metinlere olan kesin inancı ifade eder. İslam’a göre, Allah, peygamberlerine çeşitli zamanlarda kitaplar indirmiştir ve bu kitaplar, insanlara doğru yolu göstermek, doğru ve yanlışı ayırt etmek, ahlaki değerleri öğretmek ve insanları iyi ve doğru yaşamaya teşvik etmek için kullanılmıştır.

    Kitaplara iman, bu ilahi kitapların Allah’ın kelamı olduğuna, içerdikleri mesajların doğru ve gerçek olduğuna, Allah’ın insanlara gönderdiği rehberlik ve yol gösterici olduğuna tam bir inançla bağlı olmayı ifade eder. Bu inanç, Müslümanlar için önemli bir değerdir ve Allah’ın gönderdiği her kitabı saygı ve itaatle kabul etmeyi gerektirir.

    Kitaplara iman, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an gibi Allah tarafından gönderilen kutsal metinlere olan inancı içerir. Bu kitaplara inanmak, Müslümanlar için doğruya ulaşmanın, Allah’a itaat etmenin ve ahiret hayatında kurtuluşa erişmenin yolu olarak kabul edilir. Bu nedenle, Müslümanlar için kitaplara iman, yaşamlarını Allah’ın iradesine ve yol göstericiliğine uygun şekilde yönlendiren önemli bir inanç ilkesidir.

Cevapla