Paylaş
Günahsız insan var mıdır?
Question
Günah işlemeyen insan var mıdır?
İnsanı en güzel biçim ve özelliklerde yaratan Yüce Allah, ona doğru yolu gösterecek resûller göndermiş ve kitaplar indirmiştir.
Yaratırken kendisine hem takva/iyilik hem de fücur/kötülük yollarını seçebilme kabiliyeti vermiştir. Esasen dünyadaki imtihanın gereği de budur.
Ehl-i Sünnet inancına göre peygamberler dışında “ma‘sum” yani günah işlemekten korunmuş kimse yoktur. Bu sebeple her hangi bir kimsenin günahsız olduğunu kabul etmek onu peygamber konumuna yükseltmek anlamına gelir. Bu da İslâm inancına aykırı bir durumdur. Zira günahtan korunmuşluk (ismet sıfatı) sadece peygamberlere aittir.69 Hz. Peygamber’in (s.a.s.), “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” şeklindeki beyanı, insanların günah işleme ve hata yapma özelliğine sahip olduğu gerçeğinin açık bir ifadesidir. Kul için kendini günahtan korumak ise üstünlük sebebidir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadis-i şeriflerinde bu hususa şöyle işaret etmiştir: “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah günah işleyen ve günahlarından tövbe ve istiğfar eden bir topluluk yaratır da onları bağışlardı.”
Bu hadisin bağlamı her ne kadar tövbe etmenin önemi ve gerekliliği hakkında olsa da zımnen insanın melek olmadığını; mutlak olarak hatasız, kusursuz ve günahsız bir şekilde yaşamanın bir insan için mümkün olamayacağını vurgulamaktadır. Ayrıca bu yaklaşım günah işlemeye bir teşvik olmayıp aksine insanın yapısını açıklamaya ve kendisini tanımasını sağlamaya yönelik bir hatırlatma ve uyarıdır.
Hata ve kusurdan korunmuş olmak, insan için ne kadar mümkün değilse günahkâr olarak dünyaya gelmek de aynı şekilde imkânsızdır. İslâm inancına göre, Hristiyan teolojisinde olduğu gibi aslî günah72 anlayışı söz konusu değildir. Zira İslâm’da, herkes kendi günahından sorumludur. “Hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmez.”73 âyet-i kerimesi bu hususa işaret etmekte ve işlenen günahtan ancak onu işleyenin sorumlu tutulacağını belirtmektedir.
Günah işleyebilecek özellikte yaratılan insanlar içerisinde günahtan berî (uzak) olan ve kendilerine “ismet” sıfatı verilmiş istisna kimseler vardır. Onlar da insanlığa vahyi ulaştıran ve Allah’ın seçkin kulları olan peygamberlerdir. İsmet; vahyi sağlam ve sağlıklı aktarması ve ilahi görevi eksiksiz yerine getirmesi için peygamberlerin günahtan ve hatadan korunmuş olmaları demektir.
Bununla beraber insan olmaları hasebiyle dünyevî imtihanın ve sorumluluğun dışında olmadıkları için vahyin güvenilirliğini zedelemeyecek “zelle” denilen birtakım ufak hataların onlardan sadır olması mümkündür. Ancak onların bu hataları da Yüce Allah’ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilmiştir.
İslâm inancında, diğer bazı dinlerde olduğu gibi “günahtan korunmuşlar sınıfı” yoktur. Dinî konularda topluma rehberlik
eden âlimler vardır. Âlimler ise insan olmaları hasebiyle günahtan korunmuş değildirler. Onların görevi İslâm’ın inanç, ibâdet ve ahlak esaslarını insanlara hatırlatmak ve gerektiğinde içtihat ederek Müslümanların ameli hayatını düzenlemelerine katkı sağlamaktır. Bu bağlamdaki içtihatları isabetli olabileceği gibi hataya da açıktır.
Bazı dinî oluşumlar peygamberlere özgü olan “ismet/ma‘sûmiyet” sıfatı yerine onu çağrıştıran ve bir kelime oyunuyla
“sıyanet” kökünden gelen “masûniyet” kelimesini, kendi liderlerine atfetmektedirler. Bu kelimeyle liderlerinin de tıpkı peygamberler gibi korunmuş olduğunu iddia etmektedirler. Oysa “korunmuşluk” anlamına gelen “masûniyet” de peygamberler dışında hiç kimse için söz konusu değildir. Söz konusu gruplarca “ma‘sûmiyet” ya da “masûniyet” söyleminin benimsenmesi, aslında seçkincilik anlayışının bir sonucudur. Zira seçilmiş olan doğal olarak korunacaktır. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de “seçilmiş” olma iddiasının temelde Ehl-i Kitab tarafından dile getirildiği belirtilmekte ve onların bu tutumu şu âyet-i kerimelerde eleştirilmektedir:
“De ki: Ey Yahudiler! Başka insanlar değil de yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız ve şayet sözünüze sadıksanız haydi ölümü temenni edin!”75, “Yahudilerve Hıristiyanlar, ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız’ dediler. De ki: ‘Öyleyse Allah günahlarınızdan dolayı sizi niçin cezalandırıyor? Doğrusu siz de O’nun yarattığı sıradan insanlarsınız.O, dilediğini bağışlar, dilediğini de cezalandırır.’”
Sonuç olarak; hata, kusur ve günaha meyilli olmak peygamberler dışındaki herkes için mümkündür. Ma‘sûmiyet sadece peygamberlere özel bir “korunma”yı ifade etmektedir. Herhangi bir dinî grubun liderinin ya da yapının bizzat kendisinin sadece peygamberlere özel olan ‘günahtan korunmuşluk’ vasfını haiz olmaları mümkün değildir. Bunun “ma‘sûmiyet” değil de “masûniyet” gibi ya da daha farklı kavram ve söylemlerle ifade edilmesi bu hakikati değiştirmeyecektir.
Kaynak: Gündemdeki sorular Diyanet
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Mü’mine düşen görev yaptığı hatalardan, günahlardan ders çıkarıp tevbe etmektir. Rabbimiz (cc)’un razı olduğu kullardan olmak için çabalamamız gerekmektedir. Emrettiklerini uygulamak ve yasakladıklarından da uzak durmamız gerekmektedir. Ve günaha götüren yollardan kendimizi korumakdır. İnsanız ve insan olduğumuz için de günah işleriz. Ama Rabbimiz (cc)’a tevbe ederiz. Mü’mine yakışan durum da budur.
İslamda insanlar doğası gereği günah işleyebilirler. İslam’a göre, Hz. Muhammed (sav) ve diğer Peygamberler dışında her insan günah işleyebilir. Kuran’da belirtildiği gibi, “Bütün insanlar günah işlerler.” (Casiye Suresi, 45:15) Bu ayet, insanın doğasında günah işleme eğilimi olduğunu ifade etmektedir.
Peygamberler dışında hiçbir insanın masum veya günahsız olmadığı inancı İslam’ın temel prensiplerindendir. İslam’a göre, insanlar günah işleyebilirler, ancak günahlarına tövbe edip Allah’tan af dileme şansları vardır.
İnsanlar, bilerek veya bilmeyerek, iradeleri doğrultusunda hatalı davranışlarda bulunabilirler ve günahlar işleyebilirler. Ancak, İslam’da önemli olan nokta, bir kişinin günah işlemesi değil, işlenen günahların farkına varıp pişmanlık duyması, hatasını anlaması ve Allah’tan af dilemesidir. İslam, tövbe eden ve samimi bir şekilde pişmanlık duyan kişilerin Allah’ın affına erişebileceğini vurgular.
Dolayısıyla, İslam inancına göre günahsız veya masum bir insan, peygamberler dışında olmaz. İnsanlar günah işleyebilir ancak tövbe ve samimi pişmanlıkla Allah’tan af dileyerek hatasını telafi etme imkanına sahiptirler.