Paylaş
Abdest Hakkında Geniş Bilgi
Question
Abdest İle ilgili Tüm Bilgiler
A- Abdestin Tanımı Ve Mahiyeti
B- Abdestin Önemi Ve Yararları
C- Abdest Çeşitleri Ve Abdestsiz Yapılması Caiz Olmayan İşler
D- Abdest İle İlgili Temel Terimler
E- Abdestin Farzları
F- Abdestin Sıhhat (Geçerlilik) Şartları
G- Abdestin Sünnetleri Ve Âdabı
H- Abdestin Mekruhları
I- Abdesti Bozan Ve Bozmayan Durumlar
J- Abdest Almanın Şekli
İslamda Abdest
A. Abdestin Tanımı Ve Mahiyeti
Türkçede bir tür dini temizliği ya da ibadet temizliğini anlatmak için kullanılan “abdest“, farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan “el suyu” anlamına gelen birleşik bir sözcüktür. Arapça karşılığı, temizlik, parlaklık ve güzellik anlamına gelen “vudû”‘dur. Abdest alınan suya “vadû”‘, abdest alan kişiye “mütevaddi”‘ denir. Fıkıh terimi olarak ise abdest, belirli uzuvları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını İse eldeki su ıslaklığı ile meshetmekten ibaret bir ibadet temizliği demektir. Fıkıhta abdeste tahâret-i suğrâ (küçük temizlik), gusüle de tahâret-i kübrâ (büyük temizlik) denir. Abdest almayı gerektiren hallere hades-i asğar (küçük kirlilik), gusulü gerektiren hallere de hades-i ekber (büyük kirlilik) adı verilir. Abdeste elverişli suyun bulunmaması halinde veya böyle suyu kullanma imkânı olmayan durumlarda teyemmüm edilir.
Hıristiyanlık, Yahudilik ve diğer bir kısım dinlerde de abdest benzeri bazı temizlik ‘Şİemlerine rastlanır. Genellikle âyine bağlı olan bu temizlik çeşitlerinde sembolik yön a9’r basar. Hz. Peygamberin bir defasında
su isteyerek abdest uzuvlarını üçer defa yıkadıktan sona, “İşte bu, benim ve benden Önceki peygamberlerin abdestidir” buyurmuş olması (İbn Mâce, Taharet, 47), İslâm bilginlerine göre abdestin sırf İslâmiyete özgü hükümlerden olmayıp geçmiş semavi dinlerde de mevcut olduğunun bir delilidir. Ancak, bu hükmün yalnız peygamberler hakkında geçerli olduğu yahut onların ümmetlerini de kapsadığı hususu tartışmalıdır.
Abdestin ne zaman ve nerede farz kılındığı hususunda ilk bakışta çatışan iki delil vardır. Şöyle ki: Kur’ân-ı Kerîm’de abdestle İlgili hükmü açıklayan, “Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı mesnedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın… Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin…” (ei-Mâide 5/6) mealindeki âyetin Medine döneminde nazil olduğu bilinmektedir. Öte yandan, namazın Mekke döneminde miraç gecesi farz kılındığı, Cebrail’in Hz. Peygamber’e namaz ve abdesti öğreterek birlikte abdest alıp namaz kıldıkları ve söz konusu ayetin nüzulünden önce asla abdestsiz namaz kılınmadığı hususunda siyer bilginleri ittifak etmişlerdir. Bu iki durumu uzlaştırmak üzere, abdestin ilgili âyetle farz kılındığı, daha önceleri ise namaz için abdest almanın mendup olduğu yolunda münferit görüşler ileri sürülmüşse de İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğu abdestin önce Mekke döneminde (miraç gecesi) namazla birlikte farz kılındığını, zikredilen âyetin ise mevcut bir hükmün önemine binaen teyit ve takriri sadedinde ve bunun yanısıra su bulunmadığı takdirde toprakla teyemmüm edilmesi hükmünü bildirmek için indiğini kabul ederler. Böylece abdest, üzerinde ihtilaf söz konusu olmayacak kesin ve müstakil bir nassa dayandırılmış olup, namaza bağlı tali bir hükümmüş gibi düşünülerek zamanla önemsenmez hale gelmesi ve ihmal edilmesi ihtimali ortadan kaldırılmıştır. Bu görüşü desteklemek üzere, anılan âyet nazil oluncaya kadar Rasulullah’ın abdest almadan hiç bir iş yapmadığı ve hatta konuşmadığı yönündeki bir rivayet de delil olarak zikredilir.
Abdestin meşruiyeti (dini bir hüküm oluşu) Kur’ân-ı Kerim’in yanısıra sünnet ve icma-i ümmet ile de sabittir. Nitekim Hz. Peygamber “Allah, hiçbirinizin abdestsiz iken abdest almadan kılacağı namazı kabul etmez” mealindeki (Buhârî, Vudû’, 2) hadisinde ve benzen hadislerde bu husus vurgulanmış; İslâm ümmeti de abdestin Rasulullah zamanından beri dinin temel hükümlerinden olduğunu kabul edegelmiştir.
B. Abdestin Önemi Ve Yararları
Abdest başlı başına bir maddî temizlik özelliği taşımakla ve sağlık açısından faydalar içermekle beraber, herşeyden önce bir manevî temizlik işlemi ve manevî arınma yoludur. Abdestin, fıkıh terminolojisinde, maddî kirlilikten temizlenmeyi belirten
“necasetten tahâref’in değil, manevî kirliliği İfade eden “hadesten tahâref’in bir türü sayılması da onun bu özelliğini gösterir. Peygamberimizin, “Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları af olunur” (Buhârî, Vudû’, 28), “Bir kimse abdest alıp, yüzünü yıkayınca, yüzündeki azalarının İşlediği bütün günahları su damlalarıyla birlikte akıp gider ve kendisi de tertemiz olur” {Müslim, Taharet, 11) ve benzeri hadisleri bunun delilidir,
Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde temizlik ve arınmanın Önemi üzerinde ısrarla durulmuştur. Bunun yanısıra, abdest İslâmiyet’te en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde edâ edilen namazın ön şartı olarak farz kılınmasıyla müslümanların her zaman ve düzenli biçimde maddî ve manevî temizlik İçinde bulunmaları hedeflenmiştir. Vücudun dış etkilere daha açık ve dolayısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının genel temizlik ve sağlık açısından temin edeceği yararlar açıklamaya lüzum göstermeyecek kadar çoktur. Bunların yanında abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddî faydaların bazılarına şöyle değinilebilir:
1- Ağız, vücutta mikropların en kolay ürediği yerdir. O halde Rasûl-i Ekrem’in abdest alırken ağız ve diş temizliğine (“sivâk”) özen gösterilmesi yönündeki tavsiyesine uyan bir müslüman için abdestin vücutta mikropların üremesini önleme açısından ne kadar önemli olduğu ortadadır.
2- Vücut doku ve hücrelerinin iyi beslenebilmesi İçin kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korunmasında ve damar sertlikleri ile tıkanmalarının önlenmesinde abdest çok olumlu bir rol oynar. Ağız, burun ve diğer yakın bölgelerin su ile teması da özellikle beyinde kan dolaşımının güçlenmesi açısından çok yararlıdır. İnsan vücudunda bütün hücrelerin çevresinde belli bir oranda bulunan ve vücut bütününde normal durumlarda hissedilmeyecek derecede denge arz eden statik bir elektrik vardır. Havada oluşan elektriklenme, Özellikle zamanımızda yaygın olarak kullanılan plastikten yapılmış giyim eşyaları, taşıt araçları vb. şeyler vücudun dış yüzünde aşırı elektron artışına sebep olur. Bu durum, sinir sistemi üzerinde ciddi rahatsızlıklar doğuracağı gibi, deri altındaki minik kasların yorulması ve esnekliklerini kaybetmesi sebebiyle yüzde ve diğer yerlerde kırışıklık ve sarkmalara da yol açar. Vücuttaki statik elektriğin fazlasını atmanın yollarından biri de su ile yıkanmak veya toprağa temas etmektir. Bu İse abdest İle teyemmümün vücudun elektrostatik dengesini korumadaki rol ve önemini açıkça göstermektedir.
Bütün bu maddî yararların üstünde olmak üzere, abdestin, kendine özgü kuralları içinde namaz ibadetini ifa için Yüce Allah’ın huzurunda bulunacak olan müminin gönü! ve ruh temizliğine hazırlık yapmasını sağlayıcı, maddi temizlik ile manevi temizliği bütünleştirici bir anlam taşıdığına dikkat etmek gerekir.
Benzer Konular:
Answers ( 12 )
C. Abdest Çeşitleri Ve Abdestsiz Yapılması Caiz Olmayan İşler
a) Abdest Çeşitleri:
Abdest şer’i nitelikleri (dinî değerlendirme) açısından farz, vacip ve mendup olmak üzere üç çeşittir. Namaz kılmak, tilavet
secdesi yapmak, Kur’ân-ı Kerîm’i tutmak veya ona el sürmek için abdest almak farzdır. Kabe’yi tavaf etmek için abdest almak da fakihlerin çoğunluğuna göre farz olmakla beraber, Hanefîler’e göre vaciptir; bu mezhepte, abdestsiz yapılan tavaf tahrimen mekruh olmakla birlikte geçerli sayılmıştır. Bazı durumlarda abdest almak mendup ve müstehaptır. Meselâ, yatmadan önce abdest almak, vakit namazları için ayrı ayrı abdest almak, ezan okumak, ezberden Kur’ân okumak, dinî ve ilmî kitapları okumak ve okutmak için abdest almak böyledir. Peygamberimizin abdestsiz hiç bir iş yapmadığı göz önünde bulundurulursa bir müslümanın işlerine abdestli olarak başlaması ve olabildiğince abdestli bulunmaya çalışması dine uygun olumlu bir davranış teşkil eder. Tabiatıyla böyle bir davranış müslümana manevî bir destek ve başarı azmi sağlar.
Esasen abdest, dinen yapılması İstenen bir davranış olduğu için, şer’i nitelikleri açısından öncelikle yukarıda belirtildiği şekilde farz, vacip ve mendup nevilerine ayırılmışttr (farz ve vacip ayırımı Hanefî mezhebinde söz konusudur). Bununla birlikte, bazı durumlarda abdest dinin gereklerine uygun olmaması sebebiyle mekruh ve haram olarak da nitelendirilmiştir, Meselâ, alınan abdest ile (namaz kılma ve tilavet secdesi yapma gibi) abdestsiz yapılması caiz olmayan bir amel işlemeden yeni abdest almak mekruh, başkasının suyunu zorla ele geçirerek (gasbederek) abdest almak haram sayılmıştır. Bazı Mâli-kîfıkıh eserlerinde abdestin nevileri arasında mubah abdest de sayılmış, sırf temizlenme ve serinleme maksadıyla alman abdest bu neviye Örnek gösterilmiştir. Yine bu eserlerde sünnet ve müstehap abdest iki tür olarak anılmıştır.
b) Abdestsiz Yapılması Caiz Olmayan İşler:
Abdestsiz yapılması caiz olmayan işler üç başlık altında toplanabilir:
1- Namaz ve namaz hükmüne tabi fiiller:
Abdestsiz kimse farz veya nafile namaz kılamaz. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Sizden hiçbirinizin abdestsiz iken abdest almadan kılacağı namazı Allah kabul etmez” (Buhârî, Vudû’, 2). Cenaze namazı kılmak, şükür secdesi yahut tilâvet secdesi yapmak ve cuma hutbesi okumak aynı kapsamda olup, bu işlerin de abdestsiz yapılması caiz değildir.
2- Kabe’yi tavaf:
İster farz ister nafile tavaf türünden olsun, Kabe’yi abdestsiz tavaf etmek caiz değildir. Hadis-i şeriflerde Kabe’yi tavafın namaz hükmünde olduğu belirtilmiştir (Müsned, III, 414; IV, 614; et-Tirmizî, Hac, 112). Şu var ki, Kabe’yi tavaf için abdest almanın hükmü, çoğunluğa göre farz, Hanefîler’e göre vaciptir. Hanefî mezhebine göre abdestsiz yapılan tavaf tahrimen mekruh olmakla birlikte geçerlidir.
3- Mushafa veya Kur’ân-ı Kerîm âyetine dokunmak:
Kur’ân-ı Kerîm’den söz eden bir âyet-i kerîmede “Ona ancak temizlenenler dokunabilir” (el-Vâkı’a 56/79) buyurulmuş olup burada “dokunularnayacak olan”dan ve ‘temizlenenlerden maksadın ne olduğu hususunda farklı yorumlar yapılmıştır. Birçok araştırmacı tarafından kuvvetli bulunan bir görüşe göre, burada maksat “levh-i mahfuz”daki Kur’ân’dır ve “temizlenenler” kelimesi ile “melekler” kasdedilmiştir. Buna karşılık fakihlerin çoğunluğu bu âyete dayanarak maddî âlemdeki (kağıt vb. malzemeler üzerine yazılı) mushaflara ve Kur’ân âyetlerine abdestsiz dokunulmayacağına hükmetmişlerdir. Sahabeden İbn Abbas’a ve Zeydiye mezhebine göre abdestsiz mushafa dokunulabilir. Diğer taraftan Zahirî mezhebi dışındaki bilginler boy ab-desti alması gereken kişinin mushafa dokunmasının caiz olmadığı hususunda fikirbirliği etmişlerdir.
Bütün İslâm bilginlerine göre, abdestsiz kişinin Kur’ân’a dokunmadan ona bakması ve onu okuması caizdir. Yine Kur’ân öğrenen buluğ çağına erişmemiş küçüğün abdestsiz mushafa dokunması caizdir; ancak Hanbelîler’e göre velisinin çocuğuna bu yönde müsaade vermesi caiz değildir.
Abdestsiz kişinin, mushafa bez vb. temiz bir engel ile tutması Hanefîler’e ve Hanbelîler’e göre caizdir; Şâfiîler’e ve Mâlikîler’e göre caiz değildir. Kutu vb. ambalaj içindeki mushafı taşımak için de Şâfiîler’e ve Mâlikîler’e göre abdest almak gerekir; fakat bir yerden başka yere taşınan diğer eşyaların arasında bulunuyorsa o takdirde abdestsiz taşımakta sakınca yoktur.
Para, kumaş vb. eşyalar üzerine süsleme vb. maksatlarla yazılmış olan Kur’ân âyetini abdestsiz ellemek caizdir.
D. Abdest İle İlgili Temel Terimler
(Abdestin vücub sebebi, rükünleri ve şartları):
Abdestin vücub sebebi:
Vücub sebebi, vaciplik hükmünün varlığına temel teşkil eden durum demektir.
Çoğunluğa göre vacip terimi Hanefîler’deki farz ve vacibi kapsayacak tarzda kullanıldığından, incelenen olaya göre “vücub sebebi”, “farz oluş sebebi” anlamını da taşır.
Abdestin farz veya vacip oluş sebebi, abdestsiz yapılması helâl olmayan veya tahrimen mekruh olan bir fiile teşebbüstür. Meselâ, ister farz ister nafile türünden olsun namaz kılmaya davranmak abdest almanın farz oluş sebebi, Kabe’yi tavaf etmeye yönelmek Hanefîler’e göre abdest almanın vacip oluş sebebidir. Bu fiiller, yukarıda “Abdest Çeşitleri ve Abdestsiz Yapılması Caiz Olmayan İşler” başlığında açıklanmıştır.
Abdestin rükünleri:
Rükün, kendisine fıkhî sonuç bağlanan bir olayın meydana gelmiş sayılabilmesi için bulanması zorunlu olan ana unsur demektir. İbadetin geçerliliği için rüknün bulunması da kaçınılmaz bir şart olmakla beraber, rükün, (tek İse) amelin mahiyetini oluşturduğu yahut (birden fazla ise) amelin mahiyetinden bir parça olduğu için sıhhat şartlarından ayrı olarak incelenmiştir.
Abdestin rükünleri “E-Abdestin Farzları” başlığı altında incelenecektir.
Abdestin şartları:
Abdestin vacip olmasının şarttan (vücub şartları):
Vücub şartı, bir hükümle yükümlü sayılmak için aranan şartlan ifade eder.
Abdestin vücub şartları, dinen yükümlü olan kimsenin abdest alma imkânına sahip bulunması şeklinde özetlenebilir. Buradaki “dinen yükümlü olan” ifadesi de:
1- Müslüman olma
2- Mümeyyiz (âkil) olma
3- Ergenlik (buluğ) çağına ulaşmış olma
4- Namaz vaktinin girmiş (daralmış) olması
5- Abdestsiz olma
6- Abdestle bağdaşmayan hayız veya nifas halinde bulunmama şeklinde detaylandırılabilir.
Bunlardan âkil olma ve hayız yahut nifas halinde bulunmama aynı zamanda abdestin sıhhat (geçerlilik) şartlarındandır. Müslüman olma şartı ise (Hanefi’ler dışındaki) çoğunluğa göre vücub değil sıhhat şartıdır.
İşaret etmek gerekir ki, abdest âyetinin zahirî yorumundan ve Hz. Peygamber ile yakın arkadaşlarının çoğu kez yaptıkları uygulamalardan yola çıkılarak bazı mezheplerde (Zahİrî’ye ve Şîa) her namaz için ayrı abdest alınması gerektiğine hükme-dilmişse de, dört mezhepte Rasûlultah’ın bu husustaki açıklamalarına, onun ve arkadaşlarının bazı uygulamalarına ve daha başka’delillere dayanılarak her namaz için ayrı abdest almak farz değil sünnet olarak kabul edilmiş, bu sebeple “abdestsiz olmak” vücub şartları arasında yeralmıştır.
Abdestin geçerli olmasının şartları (sıhhat şartları):
Sıhhat şartı, bir ibadetin veya hukukî işlemin geçerli olarak yerine getirilmiş sayılması için gerekli şartlan ifade eder.
Abdestin geçerliliği için aranan şartlar “F- Abdestin Sıhhat (Geçerlilik) Şartlan” başlığı altında açıklanacaktır.
E. Abdestin Farzları
Abdest hükmünü açıklayan âyette (el-Mâide 5/6)
a) Yüzün yıkanması
b) Kolların dirseklerle birlikte yıkanması
c) Başın mes hedilmesi
d) Ayakların topuklarla birlikte yıkanması istenmiştir. Hanefîler’e göre abdesti meydana getiren unsurlar (rükünler), daha yaygın ifadesiyle abdestin farzları sadece bunlardır. Diğer üç mezhebe göre bunların yanısıra abdestin başka farzları vardır. Önce ittifak edilen bu dört farz açıklanacak, sonra Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre farz olan hususlara değinilecektir.
1-Yüzü yıkamak. Yüzün sınırı şöyle belirlenmiştir: Enine iki kulak yumuşağı arasında kalan kısım ve boyuna saç bitimi yeri ile çenenin sona erdiği yer arasında kalan kısım. Bununla birlikte mezhepler arasında bazı ayrıntılarda bazı kısımların yüz veya baş kapsamından sayılmasıyla ilgili ihtilâflar da vardır.
Yüz yıkanırken, sakal sık ise üstünü yıkamak yeterlidir, seyrek ise altındaki deriye de suyun ulaştırılması gerekir.
Sakalın yüzün dışına taşan kısmını yıkamak, Hanbelîler ve Şâfiîler’de esas alınan görüşe göre gereklidir; Hanefîler ve Mâlikî-ler’e göre gerekli değildir. Saçın yüzün üstüne sarkan kısımlarını (kâkül) ise yıkamak gerekmez.
Dudakların ve burnun dış kısımları yüze dâhil olduğundan, buraların yıkanması gerekir; iç kısımlarının yıkanması Hanbelîler dışındaki üç mezhebe göre gerekmez Hanbelî mezhebindeki meşhur görüşe göre ağıza ve buruna su vermek de (mazmaza ve istinşak da) farzdır.
Gözlerin içini yıkamak gerekmez, yüz yıkanırken gözleri açma veya kapatma için özel bir harekete gerek yoktur, tabii halde tutulmalıdır.
2- Kolları dirseklerle birlikte yıkamak.Mâİde 5/6 âyetindeki “ellerin yıkanması” hükmü dört mezhepçe Arap dili özellikleri dikkate alınarak ve Hz. Peygamber’in uygulamaları ışığında “dirseklerle beraber” şeklinde yorumlanmıştır. Bu itibarla dirseklerin yıkanması da abdestin farzları kapsamındadır. Elinde fazla parmak olan kimsenin bunu da yıkaması, parmaklan veya eli kesik olan kimsenin kalan kısmı yıkaması gerekir.
Parmak uçlarını örten uzun tırnakların altlarını da yıkamak gerekir; hatta Hanefî-ier dışındaki üç mezhebe göre tırnakların altında kalan ve suyun ulaşmasına engel olan kirlerini gidermek de icap eder. Bazı Hanefî bilginler de bu görüşte olmakla beraber, Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüşe göre bunlar abdeste zarar vermez. “F- Abdestin Sıhhat (Geçerlilik) Şartlan” başlığında görüleceği üzere suyun tırnaklara ulaşmasını engelleyen şeylerin giderilmesi dört mezhebe göre de gereklidir.
Mâlikîler’e göre el parmakları arasını hi-lâllemek (diğer elin parmakları ile aralayıp yıkamak) de farzdır.
Mâlikîler dışındaki üç mezhebe göre, dar olan yüzüğün oynatılması gerekir; Mâlikîler’e göre takılması caiz olan yüzük suyun alta geçmesine engel olacak derecede dar bile olsa oynatılması gerekmez,
3- Başı meshetmek. Hanefîler’e göre meshedilmesi farz olan miktar başın dörtte biridir. Yanlara (zülüf) değil kulakların üstüne gelen kısma meshedilmelidir. Farzın yerine gelmesi meshetme şekline bağlı değildir: Yıkama suretiyle meydana gelen yaşlık, hatta yağmur suyundan ıslanma ile de fariza yerine gelmiş olur.
Şâfiîler’e göre başın çok az bir kısmının hatta (başın sınırı dışına taşmayan) bir kaç saç telinin meshedilmesi ile farz yerine gelmiş olur. Şâfiîler’de sahih sayılan görüşe göre farzın yerine gelmesi meshetme şekline bağlı değildir; yıkama veya ıslak elin (hareket ettirmeksizin) başın üstüne konması ile de farz ifa edilmiş olur.
Mâlikî mezhebinde başın tamamını (veya tamamına yakın kısmını) ve Hanbelî mezhebinde tercih edilen görüşe göre başın tamamını mesh etmek farzdır, ancak örgü yapılmışsa çözülmesi gerekmez.
Ancak Hanbeiî mezhebinde erkek ve ka-d|n bakımından bir ayırım da söz konusudur; buna göre erkeğin kaplama
mesh yapması (başının tamamını meshetmesi) gerekir, kadının sadece başının ön kısmını meshetmesi yeterlidir. Han-belîler’de sahih kabul edilen görüşe göre, farzın yerine gelmesi için meshetmek veya hiç değilse eli hareket ettirerek yıkamak gerekir, eli hareket ettirmeksizin başın yıkanması yeterli olmaz; eli hareket ettirerek yıkamak mekruh olmakla birlikte yeterlidir.
Yine, Hanbelî mezhebine göre kulaklar baş kapsamında sayıldığı için kulakların iç ve dışlarını meshetmek de farzdır.
4- Ayakları topuklarla birlikte yıkamak. Mâide 5/6 âyetindeki “ayakların yıkanması” hükmü, dört mezhepçe Arap dili özellikleri dikkate alınarak ve Hz. Peygamber’in uygulamaları ışığında ‘topuklarla birlikte” şeklinde yorumlanmıştır.
Aynı âyetteki ifadeyi farklı bir kıraate dayanarak “başınızı ve ayaklarınızı meshedin” şeklinde manalandıran ve bazı rivayetlerle bu yorumu destekleyen Şiî mezheplerden imamiye’ye göre ayakların meshedilmesi farzdır. Fakat sünnî mezhepler ile Hâriciler ve Şiî mezheplerden Zeydiye Hz. Peygamber’in uygulamalarıyla çatıştığı için bu yorumu kabul etmemişlerdir. Buna göre ayakların meshedilmesi ile abdestin farzları yerine gelmez. Şu var ki sünnî mezheplere göre, şartlarına uyularak mestler üzerine mesh verilebilir.
Dört mezhebin ittifak ettiği farzlardan yüzü yıkama, kolları yıkama ve başı meshetme hükümlerinin kapsamı ile ilgili olarak yukarıda işaret edilen görüş ayrılıklarının yanısıra, bazı mezheplerde şunlar da abdestin farzları arasında sayılmıştır:
Niyet: Şâfiîler’e, Mâlikîler’e ve Hanbelîier’e göre farzdır (Hanbelîler niyeti abdestin sıhhat şartı saymışlardır). Niyette esas olan kalp olup, dil ile söylenmesi şart değildir. Buna göre meselâ yüzmek için veya boğulmak üzere olan birini kurtarma maksadıyla suya dalan bir kimse Hanefîler’e göre sünnetleri eksik olmakla beraber abdestli sayılır, diğer üç mezhebe göre abdestli sayılmaz.
Besmele: Hanbelîier’e göre abdeste başlarken besmele çekmek farzdır; ancak bilmeyerek veya unutarak çekilmezse abdest geçerli olur.
Tertip: Yukarıda belirtilen dört farzın âyette sayıldığı sıraya göre yerine getirilmesi Şâfiiler’e ve Hanbelîier’e göre farzdır; sırası değiştirilirse abdest geçerli olmaz. Kol ve ayakların yıkanmasında sağ ve sol arasındaki sıraya uymak ise farz değildir.
Muvâlât: Abdest alırken uzuvların yıkanması veya meshedilmesi işlemlerinin abdeste ara verildiği izlenimini uyandıracak ölçüde ara verilmeden peşpeşe yapılması Mâlikîler’e ve Hanbelîier’e göre farzdır.
Delk:Mâlikîler’e göre abdest azalarını yıkarken, bunları avuç içi ile ovmak (avuç içini yıkanan uzvun üstünden geçirmek) farzdır. Buna göre bir kimse meselâ musluğun altına kolunu tuttuğunda yıkanması gerekli bütün kısımlara su ulaşmış olsa bile diğer elinin avuç içini kolunun üstünden geçirmemişse abdesti geçerli olmaz; diğer üç mezhebe göre geçerli olur.
Hanefîler’e göre yukarıda sayılan hususlar (niyet, tertip, muvâlât ve delk) sünnettir; yerine getirilmezse abdest geçerli olur.
Bununla birlikte, bilginler diğer mezheplerin dayandıkları delilleri ve özellikle Hz. Peygamber’in uygulamalarını dikkate alarak bu hususlara da (bilhassa niyet ve tertibe) uyulmasına özen gösterilmesini tavsiye etmişlerdir.
F. Abdestin Sıhhat (Geçerlilik) Şartları
Abdestin rükünlerini oluşturan farzların yerine getirilmiş olması kuşkusuz aynı zamanda abdestin geçerliliği İçin gerekli şartlardır. Bu rükünlerin yerine gelmiş sayılması için aranan şartlar “Abdestin Farzları” başlığı altında açıklanmıştı. (Meselâ; “başı meshetme” diye ifade edilen farzın (rüknün) yerine gelmiş sayılması için Hanbelîier’e göre kulakların içi ve dışlarını da meshetmek gerekmekteydi). Burada ise abdestin tamamına şamil olan genel nitelikli sıhhat şartları görülecektir.(Bazı Hanefî yazarlar bunların bir kısmını “rükünlerin şartlan” başlığı altında da ele almışlardır.)
Abdestin geçerli olması için:
1- Temiz ve temizleyici (“tâhir ve mutahhir”) özelliğe sahip su kullanılması gerekir. Suyun bulunmaması halinde veya kullanma imkânı bulunmayan durumlarda teyemmüm edilir.
2-Yıkanması gerekli abdest uzuvlarında hiç kuru yer kalmaması, deri ve tırnaklar üzerinde suyun temasını engelleyecek (tabaka oluşturan) oje, boya, mum, donuk yağ, gibi bir maddenin bulunmaması gerekir.
Suyun deriye temasını engellemeyen ve bir tabaka teşkil etmeyen yağsız kirler, pire, sinek pislikleri abdestin sıhhatine engel olmaz. Aynı şekilde boyacı, marangoz, fırıncı gibi bazı meslek ve san’at sahiplerinin tırnaklarında kalan boya ve benzeri maddeler, zarurete binaen abdestlerine zarar vermez. Yine de bunların, abdestten önce imkân dahilinde temizlenmesine özen gösterilmelidir.
Abdest uzuvlarından biri veya bir kaçının bir zarurete binaen yıkanmaması veya meshedilmemesi, abdestin sıhhatine engel değildir. Meselâ, bir uzvu yıkamak sağlık açısından zararlı ise, meshedilir, mesih de zararlı ise terkedilir. Aynı şekilde yarık veya yaraların etrafındaki bantlar sökülür ve ilaçlar temizlenir. Böylece yara olmayan kısımların yıkanması sağlanır. Ancak çevreleri temizlenip yıkanması yarık veya yaraya zarar verecekse mesih İle yetinilir.
Abdest uzuvlarından biri veya bir kaçı bulunmayan kişi abdest organlarının mevcut kısmını yıkamakla yetinir.
“Yıkama” şartı, suyun damlayacak şekilde abdest uzvu üzerinden akıtılması ile gerçekleşmiş olur. Yıkamanın, abdest alanın fiili ile olması gerekmez, önemli olan yıkanmış olmasıdır. (Başın meshedilmesinde Hanbelî mezhebince, ve uzuvların yıkanmasında Mâlikî mezhebince aranan ovma (delk) şartı “Abdestin farzları” başlığında açıklanmıştır.)
3- Abdest alırken abdesti bozan bir durumun bulunmaması gerekir. Bu konuda özür sahipleri istisna teşkil ederler. Bu şartlara göre, abdestten kısa bir süre önce küçük su döken erkeklerin idrar yolunda kalabilecek idrar damlalarının kesildiğinden emin olmaları önem taşır.
Vücub şartları sayılırken belirtildiği üzere
a- Âkil olma
b- Hayız veya nifas halinde bulunmama aynı zamanda abdestin sıhhat
şartlarındandır. Müslüman olma da (Hanefîler’in dışındaki) çoğunluğa göre abdestin sıhhat şartıdır. “Abdestin Farzları” başlığında geçtiği üzere, Hanbelîier’e göre niyet de sıhhat şartıdır. Bunlardan başka, Şafiî ve Hanbelî mezhebinde abdestle ilgili bazı hususlar detaylandırılarak sıhhat şartları arasında anılmıştır.
G. Abdestin Sünnetleri Ve Âdabı
Hz. Peygamber’in farz ve vacip kapsamında olmaksızın sürekli veya zaman zaman işlediği fiiller fıkıh usulündeki “hüküm” taksimi içinde “mendup” olarak nitelenir. Hanefîfakihler bu guruba giren fiilleri
a- Sünnet-i müekkede (Rasûlullah’ın bir özre binaen olmaksızın arada bir terkedip de çoğu zaman devam ettikleri)
b- Sünnet-i gayrı müekkede (Rasûlullah’ın bazan işleyip bazan terk ettikleri) şeklinde iki derecede incelemişler, bunlardan ikincileri mendup, müstehap, âdâb, fazilet gibi isimlerle de anmışlardır. Aşağıda Hanefîler’deki bu ayırıma göre birinci gurup fiiller
“a- Abdestin sünnetleri” ikinci gurup fiiller
“b- Abdestin âdabı” başlıkları altında sayılacak, bunlardan diğer mezheplerde farz sayılanlara işaret edilecektir.
a) Abdestin sünnetleri:
Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
1- Niyet etmek. Abdest, namaz kılmak, hadesi gidermek veya Allah’ın emrini yerine getirmek amacıyla alınmalıdır. Niyette asıl olan kalpten geçirmektir; dil ile: “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” denilmesi ise rnüstehaptır. Niyetin vakti, el veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır. Daha önce geçtiği üzere, diğer üç mezhebe göre abdestin başlangıcında abdest almaya niyet etmek farzdır.
2- Başlarken besmele çekmek.
“Eûzubillâhimineşşeytânirracînn Bismillâhirrahmânirrahîm. Bİsmillâhi’l-aliyyi’l-azîm. Elhamdülillâhi alâ dini’l-İslâm” denmesi sünnete daha uygun bulunmuştur. Daha Önce geçtiği üzere Han-belîler’egöre besmele çekmek farzdır.
3-Abdeste başlarken elleri üç defa bileklere kadar yıkamak. Esasen ellerin kollarla birlikte yıkanması farz olmakla beraber, önceden ellerin yıkanması sünnettir. Bu, ellerin temiz olması halindeki hükümdür; şayet ellerde pislik varsa, diğer uzuvlara da bulaştıracağı için Önce bu pisliği gidermek farzdır.
4- Mazmaza ve istinşak. Ağıza su alınıp çıkarılmasına mazmaza, burna su çekilip çıkarılmasına da istinşak denir. Mazmaza ve istinşakın üçer kere yapılması sünnettir ve alınan su her defasında yenilenmelidir. Eller yıkandıktan sonra önce mazmaza, sonra istinşak yapılır.
Mazmaza ve İstinşakta mübalağa etmek ise sünnettir. Bu, suyun mazmazada boğaza kadar inmesini, istinşakta burnun katı yerine kadarvarmasını sağlamak demektir. Fakat oruçlu kimseler mübalağa yapmazlar. Daha önce geçtiği üzere Hanbelî-ler’deki meşhur görüşe göre mazmaza ve istinşak farzdır.
5- Misvak kullanmak. Abdest alırken dişler misvak İle, misvak bulunmaz veya kullanılması diş etleri için zararlı ise, diş fırçası ile temizlenir. Diş fırçası da bulunmaz ise, parmaklar ile dişler ovulur. Dişler misvakla abdeste başlamadan önce temizlenebileceği gibi, ağıza su alırken de temizlenebilir.
6- Sakalı hilâllemek. Sakalı sık olan kimse, parmaklarıyla sakallarını aşağıdan yukarıya doğru aralar ve suyun sakalın altına geçmesi İçin çaba sarfeder. Kısa ve seyrek sakatın altına su kolay gireceği için yıkama yeterli olur.
7- Parmakları hilâllemek (aralamak). Abdestte parmak aralarında kuru bir yer kalmaması için el parmaklan birbirine sokulur ve ovuşturulur, ayak parmakları ise el parmaklarından birisi (tercihen sol elin serçe parmağı) ile aralanır. Parmakları akar suya sokmak da hilâllemek yerine geçer.
8- Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna “kaplama mesih” denir. Kaplama mesih değişik şekillerde yapılabilir. Kolay olanı şöyledir: Her iki el tamamen ıslatılır, sonra iki elin baş parmakla şehadet parmakları dışındaki üç parmağın uçları birbirine değdirilip parmakların ve avuçların içleri ile başın ön tarafından (enseye) kadar meshedilir; aynı hareket geriye doğru tekrar edilip mesih işlemi başlandığı yerde bitirilir.
Şâfiîler’e göre meshi üç defa tekrar etmek sünnettir.
9- Kulakları meshetmek. Kulaklar yeni bir su ile meshedilebileceği gibi, yukarıda sözü edilen kaplama mesihten sonra elleri yeniden yıkamadan da meshedilebilir. Başa kaplama mesih verilmesi sünneti yerine getirmek için olduğundan, su müsta’mel (kullanılmış) hükmüne girmez. Serçe parmaklar İle kulakların İçleri, baş parmaklar ile de kulakların dışları meshedilir. Daha önce belirtildiği üzere Hanbelîler, kulakları baştan bir parça kabul ettiklerinden onlara göre baş ile birlikte kulakların da meshedilmesi farzdır. Şâfiî-ler’e göre ise kulakların yeni bir su ile meshedilmesi gerekir.
10- Boynu meshetmek. Başı veya kulakları meshettikten sonra iki elin arkaları ile üçer parmakla yeni bir su almaya gerek olmaksızın boyun meshedilir. Ancak Hane-fîler’de tercih edilen görüşe göre boyna meshetmek müstehap veya menduptur. Fakihlerin çoğunluğuna göre boynu meshetmek sünnet veya müstehap değildir. Hatta bu hususta Hz. Peygamberin uygulaması bulunduğuna dair hadisi sahih kabul etmediklerinden, çoğu fakihe göre boyunu meshetmek bid’attir, mekruhtur.
11-Tertibe riâyet etmek. Abdest uzuvları âyetteki sıraya göre ard arda, yani önce yüz, sonra kollar yıkanır, sonra başa meshedilir, sonra da ayaklar yıkanır. Ayaklar mestli ise meshedilir. Bu sıraya riâyet edilmemesi halinde abdest sahih olmakla birlikte, sünnete uygun olmaz. Daha önce geçtiği üzere Şafiî ve Hanbelîler’e göre tertip farzdır.
12- Abdeste sağ uzuvlardan başlamak. Buna göre sağ kol sol koldan, sağ ayak da sol ayaktan önce yıkanır.
13-Yıkanması gereken abdest uzuvlarını üçer defa yıkamak. Abdest uzuvlarının birer defa yıkanması farz, üçer defa yıkanması ise sünnettir. Üçten fazla veya eksik yıkamak ise sünnete aykırıdır. Ancak şüpheden kurtulmak için üçten fazla yıkamak veya suyun azlığı sebebiyle bir defa ile yetinmek sünnete aykırı değildir.
14- Elleri ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak.
15- Abdest uzuvlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak. Daha Önce belirtildiği üzere, Mâlikîler’de ovmak (delk) farzdır.
16- Abdest uzuvlarını ara vermeden yıkamak. Yani henüz biri kurumadan diğerini yıkamaya başlamak. Buna muvâlât veya vilâ denir. Aşırı sıcak yüzünden, yıkanan uzvun hemen kuruması muvâlâtı etkilemez. Bazı fıkıh bilginlerine göre muvâlâttan maksat, abdest sırasında başka işle uğraşmamaktır. Daha önce geçtiği üzere, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre abdest uzuvlarının ard arda yıkanması farzdır.
b) Abdestin âdabı:
Abdestin birçok âdabı vardır. Başlıcaları şunlardır:
1- Abdest alırken kıbleye yönelmek.
2- Abdest alırken yüksekçe bir yerde bulunmak. Böylece abdest sularının elbiseye sıçraması önlenmiş olur.
3- Bir özür bulunmadıkça abdest alırken başkasından yardım istememek, kimseye su döktürmemek. Özür sahipleri bundan müstesnadır.
4- Bir zaruret bulunmadıkça dünya işlerine İlişkin hususlarda konuşmamak.
5- Abdestin başlangıcından sonuna kadar abdest aldığını hatırda tutmak ve ab-
dest dualarını okumak (“Abdest Duaları” başlığı altında bu konuda bilgi verilecektir).
6- Sıkı olmayan yüzükleri oynatmak. Dar olan yüzükleri oynatmak ise daha önce geçtiği üzere farzın ifası kapsamındadır.
7- Ağza ve buruna sağ el ile su vermek, sol el ile burnu temizlemek.
8-Yüzü yıkarken yüz kenarlarını ve göz pınarlarını yoklamak; kolları ve ayakları yıkarken suyu dirseklerin ve topukların yukarılarına kadar ulaştırmak.
9- Suyu ne az, ne de çok kullanmak. Abdest alan kimse, suyu mesheder gibi çok az kullanmamalı, nehir veya deniz kenarında olsa bile su israfından da kaçınmalıdır.
10- Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamak. Bundan maksat, bir kap içerisinde doğrudan güneş ışınlarıyla ısıtılmış olan ve sağlık açısından zararlı olabilecek sudur. Güneş enerjisi ile ısıtılmış su ile, sağlık açısından bir zararı olmadığı için abdest alınabilir. Aynı şekilde güneş ışınlarıyla ısınmış akar sular ile abdest almakta bir sakınca yoktur.
11- Abdest bitince kelime-i şehâdet okumak.
12- Abdestten artan sudan kıbleye karşı ayakta bir miktar içmek ve bu sırada:
“Allahümme’c’alnî min’ettevvâbîne
ve’c’alnî mine’l-mutatahhirîne’.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Beni (işlediği günahlardan ötürü pişmanlık duyup) tevbe eden ve (maddî manevî her türlü kirlerden temizlenen kullarından kıl” diye dua etmek. Şöyle de dua edilebilir:
“Allâhüme’şfinî bişifâike ve dâvinî bidevâike ve a’sımnî mine’l vehli ve’l emrazı ve’l evcâ’.” Türkçe anlamı: “Ya Rabbi! Beni senin şifân ile şifâlandır, senin devan ile devâlandır (tedavi et) ve beni korkudan, hastalıklardan, ağrılardan koru.”
13- Abdestin sonunda bir, iki veya üç defa Kadir sûresini okumak.
14- Sağlık vb. açılardan sakıncalı değilse, abdest azalarını havlu gibi bir şeyle kurulamayıp, kendiliğinden kurumaya terketmek.
15- Abdestten sonra kerahat vakti değilse İki rekât nafile namaz kılmak.
c- Abdest duaları:
Abdest alırken her aza ile ilgili olarak Hz. Peygamber’in dua okuduğu rivayet olunmamıştır. Bir hadislerinde Rasûl-i Ekrem abdest alıp da şunu söyleyen kişiye cennet kapılarının açılacağını müjdelemiştir.
“Eşhedü en lâilâhe illa’llahu vahdehû lâ şerîke lehû ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühû.”
Türkçe anlamı: “Ortağı olmayan tek Allah’tan başka tanrı bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve rasûlü olduğuna tanıklık ederim” Ebû Musa’l-Eş’arî tarafından rivayet edilen bir hadise göre, Hz. Peygamber abdest aldıktan sonra şöyle dua etmiştir:
“Allâhümma’ğfirlî zenbî ve vessi’ lî fî dârî ve bârik lî fî rızkî.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Günahımı bağışla, evimde genişlik ver, rızkımı kutlu eyle.”
Bununla birlikte selef-i sâlihînden nakledilegelen bazı abdest duaları vardır. Bunların çoğu âyet ve hadislerdeki dualara ait unsurlar içermektedir. O yüzden abdest esnasında bunların okunması özellikle Hanefî’ler ve Mâlikîlerce güzel görülmüş, abdestin âdabından sayılmıştır.
ABDEST ALINIRKEN OKUNABİLECEK DUALAR
1- Abdeste başlarken Euzü ve Besmele’den sonra:
“Elhamdülillâhi’llezİ ceale’l mâe tahûran ve ceale’l islâme nûran.” Türkçe anlam: “Suyu temiz ve temizleyici ve İslâm’ı insanlar için nur kılan Allah’a hamd olsun.”
2- Ağıza su alırken:
“Allâhümme eınnîalâ tilâveti’l Kur’ânİ ve ala zikrike ve şükrike ve hüsnî ‘ıbâdetike.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Kur’ân okumak, seni anmak, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet edebilmek hususunda bana yardım eyle.” veya:
“Allâhümme eskınî min havzt nebiyyike ke’sen lâ azmee ba’dehû ebeden.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Bana peygamberinin Kevser havzundan bir daha sonsuza kadar susamayacağım bir kase su ihsan buyur.”
3- Buruna su alırken:
“Allâhümme erihnî râihate’l cenneti ve lâ türihnî râihate’n nari.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Bana cennetinin kokusunu koklat, cehennemin kokusunu koklatma.” veya;
“Allâhümme lâ tahrimnî râihate naîmike ve cinânike.” Türkçe anlamı: ” Allah’ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum bırakma.”
4- Yüzü yıkarken:
“Allâhümme beyyız vechî yevme tebyazzu vücûhun ve tesveddü vücûhun.” Türkçe anlamı: “Allah’ım Bazı yüzlerin beyazlanacağı, bazı yüzlerin de kararacağı günde, benim yüzümü ak kıl.”
5- Sağ kolunu yıkarken
“Allâhümme a’tınî kitabî bi yemînî ve hâsibnî hısâben yesiran.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Bana amel defterimi sağ yanımdan ver ve benim hesabımı kolay kıl.”
6- Sol kolunu yıkarken
“Allâhümme lâ tu’tınî kitabî bi şimalî ve lâ min verâi zahrî ve lâ tuhâsibnî hısâben şedîden.” Türkçe anlamı: ” Allah’ım! Bana kitabımı sol yanımdan ve arka yönden verme ve şiddetli bir hesap ile sorguya çekme.”
7- Başını meshederken
“Allâhümme ezıllenî tahte zilli arşike yevme lâ zille illâ zıllü arşike.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Senin arşının gölgesinden
başka gölgenin bulunmadığı o günde beni Arşının gölgesinde gölgelendir” veya;
“Allâhümme gaşşinî bi rahmetike ve enzil aleyye min berakâtike.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Beni rahmetinle kuşat, benim üzerime bereketinden indir.”
8- Kulaklarını meshederken:
“Allâhümme’c alnî mine’llezîne yestemiûne’l kavle feyettebiûne ahsenehû.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Beni hak sözü dinleyip de en güzeline uyan kimselerden kıl.”
9- Boynunu meshederken
“Allâhümme a’tık rakabetî min’en nari.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Benim vücudumu cehennem ateşinden azad et.”
10- Sağ ayağını yıkarken
“Allâhümme sebbit kademeyye alassırâtı yevme tezitlü fîhi’l akdâmü.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Bazı ayakların kayacağı günde benim ayaklarımı sırat köprüsü üzerinde sabit kıl.”
11- Sol ayağını yıkarken:
“Allâhümme’c al sa’yî meşkûran ve zenbî mağfûran ve amelî makbûlen mebrûren ve ticâretî len tebûre.” Türkçe anlamı: “Allah’ım! Çabamı takdire lâyık, günahımı bağışlanmış, amelimi makbul ve samimi, ticaretimi kârlı eyle.”
H. Abdestin Mekruhları
“Abdestin mekruhları” denilince, kısaca abdestin sünnetlerini ve âdabını terketme tarzındaki fiiller kasdedilir. Fıkıh eserlerinde bu tür davranışlar arasında özellikle şunlara dikkat çekilmiştir:
1- Abdest alırken suyu gereğinden fazla veya az kullanmak.
2- Suyu abdest uzuvlarına hızlı çarpmak.
3- Lüzumsuz yere konuşmak.
4- İhtiyacı yokken başkasından yardım ve su dökmesini istemek.
5- Temiz olmayan yerde abdest almak.
I. Abdesti Bozan Ve Bozmayan Durumlar
a- Abdesti bozan durumlar:
Aşağıdaki durumlardan biri ile abdest bozulur:
1- İdrar veya dışkı yollarından idrar, dışkı, meni, mezi, vedi, kan, kurtçuk, solucan, taş gibi ister mutad isterse mutad olmayan sıvı veya katı bir madde yahut arkadan yel çıkması. Mâlikîler sağlıklı durumda iken çıkan mutad dışı maddelerden ötürü abdestin bozulmayacağına hükmetmişlerdir.
Erkek veya kadının ön veya arkasına fitil, pamuk, parmak, tıbbi cihaz gibi bir maddenin katılıp çıkarılması İle de, bir şey bulaşmamış bile olsa Hanbelîler’e göre abdest bozulur. Hanefi mezhebinde bu gibi durumlarda ihtiyaten abdestin tazelenmesi tavsiye edilmiştir. Erkek veya kadının cinsel organlarına iyice katılmış pamuk veya bezin dış kısmına idrar ıslaklığı ulaşırsa abdest bozulur, ulaşmamışsa iç kısımdaki kalan yaşlık abdeste zarar vermez.
Ön veya arkadan ilaç vb. bir madde zerkedildiğinde, dışarıya bir şey çıkmadıkça abdest bozulmaz,
2- İdrar veya dışkı yollarının dışındaki bir yerden kan, irin ve benzeri necis bir maddenin çıkması. Ağızdan çıkan akıcı haldeki kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise abdesti bozar, aksi halde bozmaz. Diğer uzuvlardan çıkan kan, çıktığı yerin çevresine dağıtmadığı müddetçe abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarısu da böyledir; yaranın çevresine yayılmadığı takdirde abdesti bozmaz. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden yayılmayan sıvının silinmesi halinde abdest bozulmaz. Vücuttaki kabarcıklardan çıkan safi su hakkında iki görüş vardır. Sahih görülen görüşe göre bu, kan hükmündedir, abdesti bozar. Diğer görüşe göre ise bu, abdesti bozmaz; bazı hastalıklara yakalananlar için kolaylık bulunduğundan bir kısım fıkıh bilginleri, zaruret halinde, bu son görüşle amel edilmesinde sakınca olmadığını belirtmişlerdir.
Şâfiîler’e ve Mâlikîler’e göre, idrar ve dışkı yollarının dışındaki bir yerden kan, İrin ve benzen şeylerin çıkmasından Ötürü abdest bozulmaz.
Hanbelîler’e göre vücuttan çıkan bu maddelerin çok olması halinde abdest bozulur, az olması halinde bozulmaz. Azlık ve çokluğun ölçüsü kişinin yapısına ve olayın özelliğine göre değişir.
3- Ağız dolusu kusmak. Ağız dolusu kusulan şey, İster yemek ister safra, ister kan olsun, bunlar abdesti bozar. Balgam ise, tükürük hükmünde olup abdesti bozmaz. Ağız dolusu sayılmasının ölçüsü, zorlamadan ağızı kapatamayacak durumda olmaktır. Bİr yerde azar azar gelip toplamı ağız dolusu olunca İmâm Ebû Yusuf’a göre, farklı yerlerde bile olsa, miktarı ağız dolusu ve sebepleri aynı olunca İmâm Muham-med’e göre abdest bozulur. Hanbelî mezhebinde de çok miktarda kusmakla abdest bozulur; bir önceki maddede olduğu gibi Hanbelîler “çok” olmaya göre hüküm vermişler, ağız dolusu şeklinde bir ölçü koymamışlardır. Mâlikî ve Şâfiîler’e göre kusmak ile abdest bozulmaz.
4- Kan akmaksızın doğum yapmak. Esasen doğum yapan kadından kan gelmemesi nadir bir durumdur; Hanefîler’den Ebû Yusuf ve Muhammed’e ve diğer bazı fakih-lere göre bu durumdaki kadın lohusa hükmünde sayılmadığı dolayısıyla kendisine gusül gerekmediği için, abdesti bozan durumlar arasında ayrıca anılmıştır.
5- Namazda yakınındakilerin duyabileceği Ölçüde sesli olarak gülmek. Hanefîler’e göre rükûlu ve secdeli bir namazda sesli olarak gülmek abdesti bozar. Cenaze namazında, şükür veya tilavet secdesi yaparken sesli gülmek ile ise abdest bozulmaz. Henüz buluğ çağına ulaşmamış çocuğun rükûlu ve secdeli namazda sesli gülmesi ile de abdest bozulmaz. Hanefîler’in dışındaki mezheplerce namazda gülmekle abdestin bozulması hükmü benimsenmemiştir.
6- Bayılma, delirme, sarhoş olma ve uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar. Uyku dışındaki şuur kaybına yol açıcı durumların süresi ve o esnada kişinin konumu ne olursa olsun, abdest bozulur. Uyku halinde ise temel ölçü, kişinin farkında olmadan abdestinin bozulmasına (yel çıkmasına) elverişli bir konumda bulunup bulunmayışıdır. Dört mezhebe göre, yatarak derin uykuya dalan kişinin abdesti bozulur. “Uyuma” olarak nitelenemeyecek olan uyku İle uyanıklık arasındaki hal abdesti bozmaz.
Hanefîler’e göre, yan yatarak, bağdaş kurarak, dizlerini dikerek, ayaklarını yana yatırıp (kadınların namazdaki oturuşu gibi) oturarak uyumak abdesti bozar. Makadı yerleştirerek uyuma halinde abdest bozulmaz; bu şekilde uyuyan kişi, düşme eğilimi belirdiğinde makadı yerden kalkmadan uyanmışsa abdesti bozulmaz, aksi halde düşmemiş, bile olsa bozulur. Yine bir şeye dayanarak uyuyan kişinin dayandığı şey çekiliverse düşecek durumda ise (iyice yerleşmemişse) abdesti bozulur. Secde ve rükû gibi namaz duruşlarından birinde uyuma halinde abdest bozulmaz. Şafiî mezhebi de bu konuda makadın iyice yerleşmiş olup olmayışını esas almıştır ve bu itibarla Hanefî mezhebine yakındır. Ancak oturuş şekilleri ile İlgili olarak iki mezhepte farklı görüşler vardır, meselâ bağdaş kurarak oturup uyuma halinde ŞâfİÎ mezhebine göre abdest bozulmaz.
Mâlikî mezhebine göre, uzun süreli de olsa hafif uyku ile abdest bozulmaz, kısa süreli olsa da ağır uyku İle abdest bozulur. Hanbelî mezhebi bu konuda Mâlikî mezhebine yakındır: Kural olarak uyku abdesti bozar; ancak ayakta yahut oturarak uyuyan kişinin uykusu âdeten çok az sayılacak ölçüde ise abdesti bozulmaz. Her halükârda uykusunun abdestini etkileyip etkilemediği hususunda tereddüde düşen kişinin abdestini yinelemesi tavsiye edilmiştir.
7- Fahiş mübaşeret. Hanefîler’e göre kadına sırf dokunmakla abdesül bozulmaz; ancak mezi gelmese bile fahiş mübaşeret ile abdest bozulur. Fahiş mübaşeret, erkeğin intişar halindeki cinsel organı ile kadının cinsel organının çtplak olarak veya aralarında sıcaklığın hissedilmesini engelleyecek giysi vb. bulunmaksızın birbirine değmesi demektir. İntişar halinde iken çıplak olarak kucaklaşma da fahiş mübaşeret kapsamında sayılmıştır. İmâm Mu-hammed’e göre mezi gelmediği takdirde fahiş mübaşeret ile abdest bozulmaz. Şâfiîler’e göre, erkeğin, nesep, süt ve sihri hısımlık yoluyla mahremi olanlar dışında kalan bir kadının tenine şehvet duyma sözkonusu olmasa bile çıplak olarak dokunması ile her İkisinin de abdesti bozulur. Mâlikîler ile Hanbelîler, kadının tenine dokunmakla abdestin bozulması hükmünü cinsel haz duyma durumu, ile sınırlandırmışlardır. Dolayısıyla diğer ayrıntılar bir yana bu iki mezhep normal durumlarda erkeğin kadına dokunmasıyla abdestin bozulmayacağı noktasında Hanefî mezhebi ile birleşmektedir.
Bu sayılan durumların dışında:
* Hanefîler’in dışındaki üç mezhepte cinsel organı ellemekle abdest bozulur. Bu hüküm Mâlikîler’de erkeğin kendi cinsel organını ellemesi durumu ile sınırlandırılmış, Şâfiîler’de ve Hanbelîler’de makada da şami! kılınmıştır; başka ayrıntılar da sözkonusudur.
* Hanbelî mezhebine göre deve eti yemekle abdest bozulur.
* Hanbelîler’in çoğunluğuna göre (kısmen veya tamamen) cenaze yıkamakla abdest bozulur.
* Mâlikî mezhebinde yaygın görüşe göre, abdest aldığını kesin olarak bilmekle beraber daha sonra abdestinin bozulup bozulmadığı konusunda tereddüde düşen kimsenin abdesti bozulmuş sayılır. Diğer üç mezhebe göre bu durumda abdest bozulmaz. (Abdestinin bozulduğunu kesin olarak bilmekle beraber daha sonra abdest alıp almadığı hususunda tereddüde düşen kişi ise dört mezhepe göre abdestsiz sayılır.
b- Abdesti bozmayan durumlar:
“Abdesti bozan durumlar” başlığı altında açıklanan sebeplerden biri bulunmayınca abdest bozulmaz. Bununla birlikte, bu konuda tereddüde yol açabilecek olan ve dört mezhebe göre abdesti bozmayan bellibaşlı durumlara aşağıda işaret edilecektir:
1- Ağlamak, gözden yaş gelmek.
2- Çıktıkları yerin çevresine dağıtmadıkları sürece vücudun bir yerinden kan, İrin ve sarısu çıkması.
3- Kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi ve yaradan deri parçasının kopması.
4- Mayasıl rutubeti ve parmak pişikleri.
5- Tükrük ve sümüğe çok az miktarda kan karışması.
6- Ağız dolusu olmaksızın kusmak (Hanbelîler’de bu “çok sayılmayacak kadar kusmak” şeklinde ifade edilmiştir).
7- Ağız dolusu balgam kusmak. Bu İmâm Ebû Hanîfe’ye ve İmâm Muhammed’e göredir; İmâm Ebû Yusufa göre içerden (cevf) gelen ağız dolusu balgam abdesti bozar.
8- Vücudun bir yerindeki yaradan kurt düşmesi.
9- Işınlan elma veya ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak üzerindeki akıcılığı olmayan kan.
10- Sivrisinek ve pire gibi haşarattan birinin doluncaya kadar emdiği kan. Sülüğün doluncaya kadar emip de düştüğü zaman kendisinden akacak kadar olan kan abdesti bozar.
11- Namaz kılarken ayakta, rükûda, secdede veya diz üstü oturur vaziyette uyumak.
12- Namaz dışında veya cenaze namazında veyahut tilavet secdesi yaparken sesli olarak gülmek.
13- Namaz kılarken sessiz olarak gülmek.
14- Tırnak kesme, bıyık kırpma, saç tıraşı olma.
Abdestin bozulup bozulmamasıyla ilgili görüş ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak daha uygundur. Meselâ, Hanefî mezhebine mensup bir kişi, kendi mezhebine göre abdesti bozmayıp başka mezheplere göre abdesti bozan bir halde bulunuyorsa, ihtilâftan kurtulmak için abdestini yenilemelidir. Özellikle imam olanların bu hususlara daha çok özen göstermeleri gerekir.
J. Abdest Almanın Şekli
Usul ve âdabına uygun ve dört mezhepçe farz sayılan hususları içeren bir abdest şu şekilde alınır: Abdestin, kirli suların elbiseye sıçramayacağı temiz bir yerde alınmasına özel dikkat gösterilir. Mümkünse Kıb-le’ye yönelinir. Önce abdest azalarında suyun temasını engelleyecek hamur, sakız, boya gibi maddeler temizlendikten sonra, abdeste eûzu ve besmele ile başlanır. “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” diye niyet edilerek eller bileklere kadar üç defa yıkanır. İki elin parmak aralarının iyice yıkanmasına dikkat edilir, yüzük varsa ileri geri oynatılır. Misvak veya fırça İle, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlendikten sonra, ağız sağ avuca alınan su ile üç defa çalkalanır. Üç defa da yine sağ elle buruna su çekilir ve sol elle burun temizlenir. Bu işlemler sırasında oruçlu olmayan kimse avucu-na bol su alarak suyun ağız ve burunun her yerine ulaşmasını sağlar; oruçlu olanın ise daha tedbirli davranarak suyun boğaza kaçmamasına dikkat etmesi gerekir. Sonra yüz üç kere yıkanır. Sakalı olan kimse parmaklarını alttan yukarı sakalın arasına geçirerek kıl diplerine suyun ulaşmasını sağlar. Bundan sonra önce sağ kol, sonra da sol kol dirsekler dâhil olmak üzere üçer defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak başın üstü meshedilir. Başın dörtte birini meshetmek Hanefî ve Şafiî mezhebine göre yeterli ise de, bu mezheplerde iki elle tamamının meshedilmesi sünnettir. Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde başın tamamını meshetmek farzdır. Eller yine ıslatılarak baş parmaklarla kulakların dış kısımları şahadet parmakları veya serçe parmaklar ile iç kısımları meshedildikten sonra her iki elin arkası ile boyun meshedilir (Hanefîler dışındaki mezheplerde boyun meshedilmez). Önce sağ, sonra sol ayak topuklarla birlikte üçer defa yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına dikkat edilir. Kur’ân-ı Kerîm’de anılan dört farzın buradaki sıraya göre (yüzün yıkanması, kolların yıkanması, başın meshedilmesi, ayakların yıkanması) yerine getirilmesine, bu işlemler arasına başka işle meşgul olarak ara verilmemesine, yıkanacak uzuvlara su dökmekle yetinmeyip avuç içini bunların üstünden geçirmeye özen gösterilir. Abdestten sonra kelime-i şehâdeti söylemek, oruçlu olmayan kişi için kıbleye yönelerek abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadir sûresini okumak abdestin âdâbındandır.
Kur’ân-ı Kerîm’de abdestle ilgili hükmü açıklayan, “Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın” (el-Mâide 5/6) meâlindeki âyet, Medine döneminde nâzil olmuştur.
Abdesti şöyle düşünebiliriz: Namaz kıldığımız zaman Rabbimizin huzurunda olmuş oluruz. O sırada adeta şöyle demiş oluruz Rabbimize; Rabbim senin huzuruna geldim. Temiz olanları seversin, ben de senin huzuruna tertemiz olarak geldim.
Arapça’da abdest olarak bilinen abdest, Müslümanlar tarafından namaz (salah) veya Kuran’ın okunması gibi belirli ibadetlerle uğraşmadan önce yapılan bir ritüel arınma uygulamasıdır. Abdest, beden ve ruh temizliğini sembolize ettiği ve kişiyi Allah ile olan bağına hazırladığı için İslam’da büyük önem taşımaktadır. İşte abdest hakkında geniş bilgi:
Abdestin belirli ayrıntılarının ve uygulamalarının İslam’daki farklı düşünce okulları (mezhepler) arasında biraz farklılık gösterebileceğini not etmek önemlidir. Abdestin özel gereklilikleri ve uygulamaları hakkında daha ayrıntılı rehberlik için bilgili bir alime danışmanız veya kendi mezhebinizin öğretilerine başvurmanız tavsiye edilir.
5- Tükrük ve sümüğe çok az miktarda kan karışması. burdaki kan elimize değerse necis midir pıhtı halinde olan burundan gelen kan necaset bulaştırır mı değdiği yere
Elbette! İşte abdest hakkında detaylı ve kapsamlı bir bilgi:
🌿 Abdest Nedir?
Abdest, İslam dininde belirli ibadetleri yerine getirebilmek için yapılan temizlik ve arınma eylemidir. Abdest, hem maddi hem de manevi bir temizlik anlamı taşır ve özellikle namaz, Kur’an-ı Kerim’e dokunma gibi ibadetler için gereklidir.
📖 Abdestin Dayanağı (Kur’an ve Sünnet)
Kur’an-ı Kerim’de Abdest:
Maide Suresi, 6. Ayet:
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın…”
Bu ayet, abdestin farzlarını açıkça belirtir.
Sünnette Abdest:
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in uygulamaları (hadisler) ile abdestin nasıl alındığı detaylı biçimde öğretilmiştir. Hadislerde abdestin önemi ve faziletleri vurgulanır.
✅ Abdestin Farzları (Hanefî Mezhebine Göre)
Yüzü yıkamak (alın ile çene arası ve iki kulak arası dahil)
Kolları dirseklerle birlikte yıkamak
Başın dörtte birini mesh etmek
Ayakları topuklarla birlikte yıkamak
🌿 Abdestin Sünnetleri
Abdestten önce “Eûzü besmele” çekmek
Misvak kullanmak
Üçer defa yıkamak
Azaları sırayla ve ara vermeden yıkamak
Parmak aralarını hilallemek
Sağdan başlamak
Abdest duaları okumak
❌ Abdest Bozan Haller
Tuvalet ihtiyacını gidermek (idrar, dışkı, yel vb.)
Kan, irin veya sarı su akması
Ağız dolusu kusmak
Uyumak (oturarak uyunmadıysa)
Bayılmak veya aklı yitirmek
Kadın-erkek cinsel ilişkisi
🌟 Abdestin Faziletleri
Günahların dökülmesine vesiledir.
Hadis: “Bir kimse abdest aldığında, suyla beraber günahları da akar gider.” (Müslim)
Nurdan izler taşır:
“Kıyamet günü ümmetimin abdest azaları nur gibi parlayacak.” (Buhari, Müslim)
Abdestli gezmek sünnettir, sürekli abdestli bulunmak kalbi huzurlu tutar.
💧 Abdestin Alınışı (Sıralı Anlatım)
Niyet edilir: “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya.”
Eûzü besmele okunur.
Eller bileklere kadar üç kez yıkanır.
Ağız ve burun üçer kez temizlenir.
Yüz üç defa yıkanır.
Kollar dirseklerle birlikte üç defa yıkanır.
Baş mesh edilir.
Kulaklar mesh edilir.
Ayaklar topuklarla birlikte üç defa yıkanır.
🧼 Abdestte Dikkat Edilmesi Gerekenler
Abdest organlarında kuru yer kalmamalı
Tırnakların altı, yüzük altları iyice yıkanmalı
İbadet niyetiyle alınmalı
📚 Mezheplere Göre Farklılıklar
Şafiî mezhebinde niyet ve tertip (sıra) farzdır.
Malikî mezhebinde abdestte sürekli niyet ve mualat (ard arda yapmak) farzdır.
Hanbelî mezhebinde de benzer farklılıklar bulunur.
Dilersen bu bilgileri PDF veya el broşürü formatında da sana sunabilirim.
Bir de: Günlük yaşamda sıkça karşılaşılan “abdest bozar mı?” tarzı soruları da istersen detaylı açıklayabilirim. İlgini çeker mi?