Sahur ne demektir?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Sahur ne demek? Arapça türkçe hadisler

Oruç tutacak olanın sahur vaktinde yani gecenin sonunda fecirden önce seher vaktinde yediği yemeğe ve içtiği içeceğe sahur denir. Sahur yemeği yemenin sünnet/müstehap olduğu hususunda fakihler arasında ittifak vardır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashabı vaktinde sahur yapmışlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin ” demek suretiyle imsak vaktinden önce sahur yapmayı teşvik etmişler, kendi sahur sofrasına davet ettiği sahabesine “bereketli yemeğe gel! “9” diyerek hem sahur yemeğinin hem de yapılan işin hayırlı ve bereketli olduğunu ifade etmiş, sahur yemeğini mübarek gıda olarak niteleyerek şöyle buyurmuştur:

تَسَخَّرُوا فَإِنَّ فِي السَّحُورِ بَرَكَةً»

“Sahura kalkın, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır. ”

Sahur berekettir. Zira sahur, açlık süresini aşağıya çeker, sağlığı korur ve enerji sağlayarak oruca dayanma gücü verir. Yine sahur ile sünnete uyma ecri ve sevabı elde edilir; ehl-i kitaba muhalefet edilmiş olur; oruç ibadetine uyanık halde başlamayı temin eder; zamanında niyet yapılmış olur; anı dua, tesbih ve istiğfar ile geçirerek vaktin feyiz ve ihsanından yararlanma imkân tanır; açlığın vereceği vesveseden eminlik sağlar; maddî ve manevi bolluklara vesile olur. Allah sahur yapanları af ve merhamet eder, melekler de onlara dua ederler.

السَّحُورُ أَكْلُهُ بَرَكَةٌ، فَلَا تَدَعُوهُ، وَلَوْ أَنْ يَجْرَعَ أَحَدُكُمْ جُرْعَةً مِنْ مَاءٍ، فَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ

وَجَلَّ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى الْمُتَسَحْرِينَ

“Sahur yemeği tümüyle berekettir, sakın onu terkeymeyin, velev ki biriniz onu bir yudum suyla yapsın. Çünkü Allah azze ve celle ile melekleri sahur yiyenlere dua ederler.”

Oruç tutacak olan her Müslüman bereket kaynağı olan bu feyizli vakitte uykusundan kalkmalı ve bir yudum su ile de olsa sahur yapmayı ihmal etmemelidir. Ümmet-i Muhammed’in ayırt edici vasıflarından birisi olan sahur, ramazan gecelerinin süruru, şevki, manevî lezzeti, bereketi, verimi ve hoş neşesidir.

فَضْلُ مَا بَيْنَ صِيَامِنَا وَصِيَامِ أَهْلِ الْكِتَابِ، أَكْلَةُ السَّحَرِ»

“Bizimle ehl-i kitabın orucu arasındaki en bariz fark sahur yemeğidir. ”

İslam’ın başında, ehli kitabın yaptığı gibi, Müslümanlardan birisi geceleyin uyuduktan sonra imsaktan önce de uyansa, gelecek iftar vaktine kadar artık yemek yiyemez, su içemezdi. Fakat Allah İslam ümmetine sahuru meşru kıldı ve insanlar uyuyup geceleyin kalktıklarında yeme içmelerini meşru kıldı.

Gönül ehli için sahurun yapıldığı seher vakitleri, saadetlerinin sermayesidir. “Ariflerin çarşısı seher vakitlerinde açılır” diye hikmetli güzel bir söz vardır. Saliha kadınlardan biri de eşini seher vaktinde şöyle uyandırırmış: “Ey adam kalk! Gece geçip gidiyor, gündüz ise geliyor. Önümüzde uzunca bir yol var, azığımız ise çok az! Hak dostu arif insanların kafilesi gelip bizi geçti, biz geride kaldık!”

Şeyh Sadi Şirazî sabah namazına aile efradını kaldırırken bebeğini de kaldırırmış! Eşi: “Ne istiyorsun o daha küçük bir bebek, niçin kaldırıyorsun?” deyince Şeyh Sadi “O da seherde ağlamaya alışsın” dermiş…
Sahurun hem vaktinde, hem duasında, hem yemeğinde hem de ibadetinde nice bereketler ve tecelliler vardır. Her ne kadar Allah Rasulü (s.a.s.)’den sahur için yaptığı dualarla ilgili sahih bir bilgi yoksa da, vakit olarak duaların kabul edildiği bereketli bir an olduğu için her tür dua için değerlendirilmesi gereken özel bir vakittir. Sahur ile ilgili olmamakla birlikte, gecenin o anı ile ilgili olarak Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır:

يَنْزِلُ اللهُ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا كُلَّ لَيْلَةٍ حِينَ يَمْضِي ثُلُثُ اللَّيْلِ الْأَوَّلُ، فَيَقُولُ: أَنَا الْمَلِكُ، أَنَا الْمَلِكُ، مَنْ ذَا الَّذِي يَدْعُونِي فَأَسْتَجِيبَ لَهُ، مَنْ ذَا الَّذِي يَسْأَلُنِي فَأُعْطِيَهُ، مَنْ ذَا الَّذِي يَسْتَغْفِرُنِي فَأَغْفِرَ لَهُ ، فَلَا يَزَالُ كَذَلِكَ حَتَّى يُضِيءَ الْفَجْرُ»

“Allah her gece, gecenin ilk üçte biri geçtiğinde dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve “Melik benim! Melik benim! Var mı bana dua eden, onun duasını kabul eyleyeyim? Var mı benden isteyen, istediğini vereyim? Var mı benden mağfiret dileyen, onu affedeyim?” buyurur. Ve bu hâl tanyeri ağarıncaya kadar böylece devam eder.”

BENZER KONULAR:

Cevapla