Dua, müminin silahıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir

Question

Dua muminin silahidir. Kazayi sadece dua geri cevirir

Dua’nın Kaza’yı Geri Çevirmesiyle Alakalı Nefis Bir Tahkik

Sonuç olarak şunu söyleye biliriz: Dua; Allah’ın kaderindendir. Allah (azze ve celle) kuluna, O’na dua etmemesiyle mukayyet kaza takdir eder.
Şayet kul dua ederse, bu mukayyet kaza def olur. Bu meselenin tahkiki önceki hadisin şerhindeki bilgilere döner. Ve bahsettiğimiz risalemiz, bu meseleyle alakalı şüpheleri, ortadan kaldırır.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’a duadan daha kıymetli bir şey yoktur.”

Hadiste geçen “Allah (azze ve celle)’ye dua’dan daha kıymetli bir şey yoktur” sözünden maksat hakkında şöyle denilmiştir: Dua’dan daha kıymetli bir şey yoktur çünkü dua, dua edenin acziyetini ve Allah (azze ve celle)’nin kudretini gösterir.

Bu konuda şöyle söylenilmesi daha evladır: Dua ibadet olunca, hatta geçtiği üzere ibadetin özü olunca ve ibadette, Allah (azze ve celle)’nin kulları kendisi için yarattığı şey olduğunu şu sözleriyle:

“Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat,51/56) bize bildirince: İşte bu sebep le ibadetlerin de özü olan dua, Allah (azze ve celle) katında en kıymetli şey olmuş olur.
İmam Tibi şöyle demiştir: Bu hadis ile Allah (azze ve celle)’nin şu sözü:

“Allah katında en kıymetli olanınız Ona karşı en takvalı olanınızdır.” (Hucurat,49/13) arasında bir çelişki yoktur. Çünkü her bir şeyin kendi alanında bir kıymeti vardır ve kendi alanı içinde kıymet ile vasıflana bilir. Allah (azze ve celle) şöyle buyurmuştur: S l, 2) “Orada (veryüzünde) her türden kıymetli bitkiler yetiştirdik.” (Kaf,50/7)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim Allah’tan istemezse Allah ona kızar. ” “Kim Allah’a dua etmezse Allah ona kızar. “

Bu hadiste kulun rabbine dua etmesinin en önemli vaciplerinden bir vacip ve en büyük farzlardan bir farz olduğuna dair delil vardır. Çünkü Allah’ın kızdığı şeylerden [ona dua etmeyi terk etmek] kaçınmanın vacip olduğu hususunda ihtilaf yoktur. Bir de bunun vacip olduğuna Kuranda yer alan dua etmenin emredildiği şu ayetlerde eklenmiştir:

وقال ربكم ادعونی استجب لكم إن الذين يستكبرون عن عبادتي سيدخلون جهنم داخرين

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti (duayı) bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mümin,40/60)

ولوا الله من فضلة

“Allah’ın lütfünden isteyin.” (Nisa,4/32)

إن الذين يستكبرون عن عبادتي سيدخلون جهنم داخرين

“Çünkü bana ibadeti [duayı] bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mümin,40/60)

Kuranda yer alan bu ayetlerde eklenince dua etmenin vacip olduğu ve ayette de buyrulduğu üzere kulun, Rabbine dua etmeyi terk etmesinin ki birden olduğuna bir işarettir. Bu kibirden de sakınmak gerektiğinden şüphe yoktur. Çünkü ayetin son kısmında kibirden dolayı dua etmekten kaçınan kimsenin aşağılanmış olarak cehenneme gireceği bildiriliyor)

Ve yine böyle bir kibirden sakınılması gerektiği şu ayeti kerimede ifade edilir: “Yoksa kendisine dua ettiği zaman, sıkıntı içinde kalana icabet eden ve kötülüğü açıp gideren…” (Neml 27/62) Ayetteki soru inkârı bir sorudur. Bu soru üslubu Rabbine dua etmeyi terk eden kişiyi azarlama için gelmiştir.

Ve yine dua etmenin vacip olduğunu ve dua eden kişiye Allah (azze ve celle)’nin yakın olduğu, duasına icabet edeceğini vaat etmesi ve yine duayi terk etme hususunda kişinin her hangi bir mazeretinin olamayacağını şu وإذا سألك عبادي عني فإني قريب أجيب دعوة الداع إذا دعان ayeti kerime ifade :eder “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde duacının dileğine karşılık veririm.” (Bakara,2/186)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dua etme hususunda aciz olmayın [gevşek davranmayın]. Dua ettiği halde hiçbir kul helak olmayacak tır. “

Hadiste geçen “Dua etmede aciz olmayın” sözünde ise, Rabbine dua etme hususunda aciz olmasından nehiy vardır. Çünkü dua etmekte aciz olmanın zarar kulu takip edecek ve bu zarar ona dönecektir.

Nebi (s.a.v) bu nehyettiği şeyin sebebini ne kadarda güzel açıklamıştur:”Dua ettiği halde hiç bir kul helak olmayacaktır. “İşte bu müjde bütün hayır taliplerini titretir. Özellikle de önceki hadiste geçen Nebi (s.a.v)’in şu sözünde geçen “Dua kazayı geri çevirir ve kaderi def eder“. Bu müjdelerden dolayı ne demek istendiğini anlayan zeki kişi” dua etme hususunda canla başla çalışır.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her kimi, Sıkıntılı ve ıstıraplı anlarda duasının Allah tarafından kabul edilmesi sevindirirse bolluk ve rahat zamanlarında duâsını çoğaltsın.”

Musannifin’de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Hureyre (r.an hu) dan Tirmizi rivayet etmiştir. Tirmizi hadisi rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: Garip hadistir.

Hadiste geçen “Sıkıntı” sözünden kasıt; Nefse keder veren her şeydir.

Hadiste geçen “Bolluk ve rahatlık zamanından duayı çoğaltsın” sözün den kasıt; başına gelebilecek tehlikelerden ve büyük musibetlerden, sela mette, emniyette ve sağlıklı olduğun halde Allah’a olan dualarını çoğalt manasındadır.

Halebi ise şöyle demiştir: Bolluk ve rahatlık zamanında dua etsinden kasıt; Allahtan şifa istemek ve verilen nimetleri itiraf etmek bu nimetle re şükretmek ve Allah (azze ve celle)’den başarıya ulaştırmasını, yardım etmesini, desteklemesini, işlenilen kusurlara karşı istiğfar etmek üzerine yapılan duadır. Muhakak ki kul, ne kadar çok çalışsa ve çabalasa da Allah (azz ve celle)’nin kendisi üzerinde olan haklarını tam manasıyla bilemez. Kim bundan gafil kalırsa, o kişinin nasibi [hayırdan) yoktur.Ve böyle bir kişi Allah (azze ve celle)’nin şu sözünde ifade ettiği kişidir:

فإذا ركبوا في الفلك دعوا الله مخلصين له الدين قلما تجيهم إلى البر إذا هم يشركون

“Onlar bir gemiye bindikleri zaman (fırtına korkusuyla), kendisine içten bir inanç ve bağlılıkla Allah’a yakarırlar; fakat onları sağ salim karaya çıkardığında bakarsın ki yine Allah’a ortak koşuyorlar.” (Ankebut, 29/65)

Hayırdan nasibi olmayan bu gibi kişi hakkında söylenilmesi daha evla olan Allah (azze ve celle)’nin şu sözlerinde, bildirdiği kişilerden olduğudur:

واذا م الإنسان دعا ربه منيب إليه ثم إذا خوله نعمة منه تسی

ما كان يدعوا إليه من قبل

“İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi rabbine yönelip O’na yalvarır; sonra rabbi ona katından bir nimet verince, daha önce yalvardığını unuttu… “5 (Zümer,39/8)

وا أنعمنا على الإنسان آغرض ونا بجانبه وإذا مسه الفذو دعاء عريض

“Ne zaman insanoğluna bir lutufta bulunsak arkasını dönüp uzak laşır; başına bir kötülük geldiğinde de uzun uzadıya yalvarıp yakarır.” (Fussilet ,41/51)

وإذا مس الإنسان ال دعانا لجنبة أو قاعدا أو قائما قلما كشفنا عنه ه م كان

لم يذنا إلى رمة

“İnsanın başına zararlı bir şey geldiğinde yan üstü yatarken veya otururken ya da ayakta iken hemen bize dua etmeye koyulur; onu zararlı durumundan kurtardığımızda ise sanki başına gelen zararı gidermeye bizi çağırıp yalvarmamış gibi inkârcılığa dönüp yoluna devam eder.” (Yunus ,10/12)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Dua; müminin silahı, dinin dire ği, göklerin ve yerin nurudur.

Rasulullah (s.a.v) şöye buyurdu: “Sizleri düşmanlarınızdan kurtarak ve rızıkları bol bol akıtacak şeyi size belirteyim mi? Dedi. Ve şöyle buyurdu: “Geceniz ve gündüzünüzde, Allah’a dua edersiniz. Çünkü dua müminin silahıdır.”

Hadiste geçen “Dua müminin silahıdır” sözünde ise, sahibinin düşman la savaştığı silaha benzetme vardır. Muhakkak ki dua eden kişi, sanki ettiği dua ile başına gelen musibetlerlle ve kendisini korkutan kötü akibet ile savaşıyor gibidir.

Dua’nin dinin direği ve göklerin ve yerin nuru olması dua için ne ka darda kıymetini artıran bir hükümdür. Çünkü dua kıymetinin ölçülemiye ceği kadar, Rab (Subhanehu ve Teâla)’ya tazimi barındırır.

Asil aciz olan kişi; bu dua silahını giymekte aciz olan ve dinin direği olan bu direğe yaslanmayı terk eden, gökleri ve yerlerin aydınlatan bu nur dan faydalanmayan kişidir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir isteği hususunda Allah’a yönelmiş hiçbir Müslüman kul olmasın ki Allah (azze ve celle) muhakkak ona isteğini vermiştir. Bu isteğini ya hemen vermiştir veya o isteğini o kul için [ahirete] saklamıştır.

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Hureyre (r.an hu)’dan Hâkim ‘Müstedrekinde ve Ahmed rivayet etmiştir. Münziri, “Terğib ve Terhib’ adlı kitabında şöyle dedi: “Bu hadisi, Buhari ‘Edebul Müfred’ adlı eserinde ve Ahmed, senedinde problem olmaksızın rivayet etmiştir.”

Ve yine bu hadisle aynı manada, Ebu Said el Hudri (r.anhu)’dan Ah med, Bezzar, Ebu Ya’la ve Hâkim şu hadisi rivayet etmiştir: “Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu:”Hiçbir müslüman olmasın ki, Allah’a içinde günah veya akrabalık bağını kesmenin olmadığı bir dua etmesin ki muhakkak ki Allah o duasına şu üç şekilden birisiyle karşılık verir [icabet eder]: Ya kulun et tiği duayı acil bir şekilde kabul eder veya duasını o kişi için ahiret gününe saklar veya o dua sebebiyle duanın misli bir kötülüğü o kişiden uzaklaştırir.
Hâkim, bu hadisin isnadı sahihtir demiş, Münziride bu hadis ceyyid isnatlarla rivayet edilmiştir dedi.

Ebu Davud, Tirmizi hasen olduğunu söyleyerek, İbn Mace, İbn Hib ban’da ‘Sahih’inde ve Hâkim; Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söyleyerek Selman (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: Rasu lullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah çok hayâ sahibi ve ikram edicidir. Kişi O’na ellerini kaldırıp duâ ettiği zaman onları boş çevirmekten hayâ eder.”

Hâkim, sahih isnad olduğunu söyleyerek Enes (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: “Allah çok hayâ sahibi ve kerimdir. Kul kendisine, kaldırip dua ettiği zaman onun ellerine hayır koymaksızın indirmesinden hayâ eder.”

Bu hadiste, Müslümanın yaptığı duanın ihmal edilmeyeceği muhaka kak ki duasına hemen veya ertelenmiş bir şekilde Allah (azze ve celle)’den bir ikram olarak icabet edileceği ve istediği şeyin kendisine verileceğine dair delil vardır.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2025-02-12T21:32:55+03:00

    Evet, dua müminin silahı olarak kabul edilir ve İslam inancına göre dua, bir kişinin kaderini değiştirebilecek, Allah’ın izniyle olayları tersine çevirebilecek güçlü bir araçtır. Ancak, dua yalnızca Allah’ın iradesi ve takdiriyle etkili olur. Kaza ve kader, Allah’ın belirlediği bir düzendir; ancak dua, kişinin kadere karşı bir savunma olabilir ve bazen kazayı erteleyebilir veya hafifletebilir. Bir hadis-i şerifte, “Dua, kaza ile karşılaşınca, onu geri çeker.” (Tirmizi) bu anlamı destekler. Yine de, her dua mutlaka hemen kabul edilmez veya her durumda kazayı değiştirip değiştiremeyeceği, Allah’ın hikmeti ve planı doğrultusunda olur.

    Bu, dua etmenin bir teminatı olmadığı anlamına gelmez; ancak dua eden bir kişi, kalbiyle samimi bir şekilde Allah’tan yardım dilerse, onun duası bir değişim aracı olabilir.

Cevapla