Allah’ın isimlerinden ez Zahir ne demek

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

ZÂHİR

ez zahir esmaul husna

Ez Zahir esma-ül Hüsna arapça yazulışı:الظاهر

 

Zahir, Allah’ın isimlerinden (esmá-yi hüsna) biri.

“Zahir”, “varlığını ve birliğini ortaya koyan birçok delilin bulunması açısından apaçık olan” anlamına gelir. Bu isim Kur’an-ı Kerim’de bir âyette Allah’ın “başlangıcı olmayan, yaratılmayan” anlamındaki “evvel”, “sonu olmayan, asla yok olmayacak olan” anlamındaki “ahir” ve “duyularla idrak edilemeyen, gözlerden gizli olan, mahiyeti bilinemeyen” anlamındaki “bâtın” isimleriyle birlikte zikredilir: “Evvel de O’dur, âhir de. Zahir de O’dur, bâtın da. O her şeyi hakkıyla bilendir” (el-Hadid 57/3). “Zahir” isminin “bâtın” ismiyle birlikte kullanılması, bu iki ismin anlam bakımından birbirini açıkladığı, tamamladığı ve dengelediğini gösterir. Nitekim Hz. Peygamber de dualarında bu isimleri birlikte zikrederek niyaz etmiştir:

“Allahım! Ey göklerin ve yerin rabbi, bizim ve her şeyin rabbi, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı indiren! Her kötünün şerrinden sana sığınırım ki her şeyin idaresi senin elindedir. Evvel sensin, senden önce hiçbir varlık yoktur. Ahir olan sensin, senden sonra hiçbir varlık yoktur. Zahir olan sensin, senin üzerinde hiçbir varlık yoktur. Bâtın olan sensin, senin ötende hiçbir şey yoktur. Benim borçlarımı ödememi sağla ve beni fakirlikten kurtar” (Müslim, “Zikir”, 61; Tirmizi, “Daavât”, 19). “Zahir” ve “bâtın” isimleri Hz. Peygamber tarafından da Allah’ın isimleri (esmâ-yi hüsnâ) arasında sayılmıştır (bk. Tirmizî, “Daavât”, 82; İbn Mâce, “Dua”, 10).

Allah Teâlâ’nın varlığı, en açık gerçektir. İçinde yaşadığı kainata bakan ve aklını kullanan insanoğlu bunu kolayca farkedebilir. Hiçbir şey kendi kendine olamayacağına göre mükemmel bir düzen içinde yaratılan bu evrenin de bir yapıcısı olmalıdır. İnsanoğlu önce kendisi, sonra da etrafını kuşatan eşsiz varlıklar üzerinde düşünerek O’nun varlığına ulaşacaktır: “Yakında onlara hem dış dünyada hem de kendi içlerinde ayetlerimizi göstereceğiz; tâ ki Kur’an’ın tartışılmaz bir gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet 41/53). Birçok âyette çeşitli sorularla insana aklını kullanmayı öğütleyen Cenâb-ı Hak, bunun sonucunda Allah fikrine ulaşmanın zorunlu olduğunu bildirir: “Onlara şunu sor: ‘Size gökten ve yerden rızık veren kim? Kulakların ve gözlerin sahibi kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? Kâinatın bütün işlerini yöneten kim?”Allah’ diye cevap verecekler. O zaman şöyle de: ‘Peki, o halde O’na karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?” (Yunus 10/31). Allah bu gerçeğin inançsızlar tarafından bile inkár edilemeyecek kadar açık olduğunu da vurgular (el-Ankebût 29/61). Bu yönüyle Allah apaçık (zâhir) olandır.

Allah bir taraftan kainatta kendi varlığını gösteren birçok delilin bulunması hasebiyle apaçık olsa da, diğer taraftan, “Gözler O’nu göremez; ama O gözleri görür” (el-En’âm 6/103) âyetinde de buyurulduğu üzere bu dünyada duyu organlarıyla algılanamayan ve idraki mümkün olmayan bir varlıktır. Nitekim Hz. Musa O’nu görmek istemiş, ancak Allah bunun mümkün olamayacağını belirtmiştir (el-A’râf 7/143). Zira zaman ve mekânla kuşatılamayan, yaratılmışların özelliklerinden mutlak uzak olan Allah’ın, sınırlı duyulara ve idrak gücüne sahip insanoğlu tarafından algılanması mümkün değildir. Zaten imanın duyu organları ve tecrübeyle idrak edilemeyen (gayp) bir varlığa sarsılmaz biçimde bağlanmayı ifade etmesi de bunu gerektirir. Bu yönüyle “zâhir” ismi akıl yürüterek Allah’a ulaşılabileceğini gösterirken, “bâtın” ismi de O’nun kendine özgü mahiyeti sebebiyle tam olarak kavranmaktan uzak olduğunu ifade eder.

İslam âlimleri “zâhir” ve “bâtın” isimlerinin bu temel anlamlarının yanında; “zâhir” isminin “her şeyden üstün ve yüce olan” anlamına geldiğini, buna mukabil “bátin” isminin, Allah’ın her şeyin üzerinde olmakla birlikte, “Biz insana şah damarından daha yalanız” (Kaf 50/16) âyetinde de buyurulduğu üzere, “her şeye her şeyden daha yakın” anlamına geldiğini de söylemişlerdir. Ayrıca İslam âlimleri Allah’ın kullarına bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen yollardan nimetler ihsan ettiğini bildiren, “Görmediniz mi: Göklerde ne var yerde ne varsa Allah onları sizin hizmetinize verdi, açık (zâhir) ve gizli (bâtın) nimetlerini üzerinize yağdırdı”

(Lokmân 31/20) âyetinden hareketle “zâhir” ve “bâtın” isimlerinin “açık ve gizli bütün nimetleri veren” anlamına da geldiklerini belirtmişlerdir.

“Zahir” ve “bâtın” isimleri taşıdıkları anlamlar itibariyle Allah’ın diğer isimleriyle anlam yakınlığı içerisindedirler. “Zâhir” ismi esmâ-yi hüsnâdan “varlığı ve ilahlığı kesin olan, mutlaka kabul edilmesi gereken” anlamındaki “Hak”, “her şeyi aydınlatan” anlamındaki “nûr”; “varlıkların en üst mertebesinde olan” anlamındaki “ali”, “tam olarak idrak edilemeyecek derecede yüce olan” anlamındaki “azîm”; “dengi ve benzeri olmayan, güçlü ve daima galip olan” anlamındaki “aziz”; “izzet, şeref ve hükümranlık bakımında en yüce” anlamındaki “müteâli” isimleriyle anlam yakınlığı taşır. “Bâtın” ismi ise, taşıdığı diğer anlamlar yanında “zatı duyularla algılanamayan, görülemeyen” anlamını da ifade eden “latif” ismiyle yakın ilişki içerisindedir (bk. ALÎ; AZÎM; AZÎZ; HAK; LATIF; MÜTEÂLÎ; NÛR).

“Zâhir” ve “bâtın” isimleri müminin imanını canlı tutan ve koruyan isimlerdir. “Zâhir” ismi mümine kâinattaki her şeyin Allah’ın varlığının bir delili olduğunu, gördüğü her şeyi Allah’ın varlığının bir işareti olarak okuması gerektiğini hatırlatarak müminin imanını canlı tutmasını ve böylelikle inkâra sapmasını engeller. Diğer taraftan “bâtın” ismini hakkıyla kavrayan mümin, Allah’ın zatının duyularla idrak edilemeyecek ve gözle görülemeyecek derecede yüce olduğunu bilerek Allah Teâlâ’yı yaratılmış varlıklara benzetmekten sakınır. Keza Allah’ın apaçık bir gerçek olduğunu ve kendisine her şeyden yakın olduğunu anlayan bir mümin sadece O’na yönelir, ibadetlerini sevgi ve samimiyetle yalnız O’na yapar. Böylelikle Allah’ın kendisinden istediği kulluk seviyesine yükselir. Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet

Zahir- Batın Ne Demek? Kısaca

Cevapla