Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Kahhar ne demek
Question
KAHHÂR
القهار
Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsnâ) biri.
“Kahhâr”; “yenilmeyen, yegâne güç sahibi” anlamına gelir. “Kahhâr” ismi, Allah’ın bütün varlıklardan üstün olup onları hâkimiyeti altına
aldığını ve hiçbir şeyin O’nun iradesinden bağımsız gerçekleşemeyeceğini ifade eder. Kur’ân-ı Kerim’de altı ayette geçen “kahhâr” ismi, Hz. Peygamber tarafından da Allah’ın isimleri arasında sayılmıştır (Tirmizi, “Daavât”, 82).
“Kahhar” ismi Kur’an-ı Kerim’de daima Allah’ın bir ve tek olduğunu ifade eden “vahid” ismiyle birlikte zikredilmektedir. Bu durum, iki isim arasında kuvvetli bir bağ olduğunu, “kahhâr” isminin hakiki tevhit anlayışının ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir. Zira bir ve tek olan Allah’ın aynı zamanda yaratılmışların hepsini kuşatan, onları hâkimiyeti altına alan bir kudrete sahip olması gerekir. Bu sebeple insanlara, bütün varlıkları hâkimiyeti altına alıp onları kontrol eden ve asla yenilmeyen bir güce sahip tek varlığın sadece Allah olduğu hatırlatılır. Hz. Yusuf un ağzından zikredilen, “Ey zindan arkadaşlarım! Çeşit çeşit ilahlara inanmak mı daha iyi, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan (kahhar) tek bir (vähid) Allah’a inanmak mı?” (Yusuf 12/39) âyeti de bu gerçeğe işaret etmektedir: Bütün varlıklara hakim olan tek ve eşsiz kudret, sadece tek olan, eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a ait bir özelliktir. Böylelikle boyun eğilmeye ve kulluğa en layık varlığın Allah olduğu, O’nun dışında tapınılan varlıkların ise hiçbir fayda sağlamayacağı vurgulanmaktadır. Nitekim “kahhår” ve “vahid” isimleri daha ziyade Allah’tan başka ilahların kabul edilmesi demek olan şirk anlayışının eleştirildiği âyetlerde zikredilmektedir. Örnek olarak Râd sûresinde “(Resulüm!) ‘Göklerin ve yerin rabbi kimdir?’ diye sor ve onlar cevap vermezlerse sen ‘Allah’ diye cevap ver. Ve onlara, ‘Allah’ı bir yana bırakıp da kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecek olanları mı dost edindiniz?’ diye sor. Onlara, ‘Hiç görmeyenle gören bir olur mu? Veya karanlıklarla aydınlık hiç eşit olur mu?’ diye de sor. Yoksa onlar Allah’ın yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu iki yaratma arasındaki benzerlik kafalarını mi karıştırdı? Sen şöyle de: ‘Allah her şeyi yaratandır. O tektir, her şeyi kudretine boyun eğdirendir” (er-Ra’d 13/16) buyurularak, Allah’ın dışında tapınılan varlıkların hiçbir gücü olmadığı, buna mukabil Allah’ın mutlak güç ve hâkimiyet sahibi (kahhar) olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla gerçek ilah bir ve tek olduğu gibi, her şeyi kuşatan bir güce sahip de olmalıdır. İşte “kahhâr” ve “vâhid” isimlerinin birlikte zikredildiği bu ve diğer âyetler (İbrâhim 14/48, Sâd 38/65; ez-Zümer 39/4; el-Mü’min 40/16) insanlara üzerlerinde hâkim olan gerçek gücün sadece tek ve bir olan Allah olduğunu hatırlatmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Allah hakkında kullanılan ve O’nun kullan üzerinde yegâne güç ve otorite sahibi olduğunu ifade eden “kâhir” ismi de (el-En’âm 6/18, 61), “kahhar” ismiyle aynı anlama gelir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de geçen ve “kendisini hiçbir şey aciz bırakmayan, istediğini istediği şekilde yapan” anlamındaki “galib” isminin de, “kahhår” ile anlam yakınlığı bulunmaktadır (Yûsuf 12/21; el-Mücâdile 58/21). Nitekim Hz. Aişe Resûl-i Ekrem’in gece kalktığında “kahhar” ismini de zikrederek “لا إله إلا الله الواحد القهار رب السموات والأرض وما بينهما ja ja Çok bağışlayan, hükmünde galip olan, yerin, göklerin ve ikisi arasında bulunanların rabbi olan, yenilmeyen ve daima galip olan bir tek Allah’tan başka ilah yoktur” şeklinde dua ettiğini söylemiştir (Nesai, es-Sünenü’l-kübra, IV, 400; VI, 216). Ayrıca Hz. Peygamber, müslümanlara zor günler yaşatan Hendek Gazvesi’nin zaferle sona ermesi sebebiyle “لا إله إلا ال له وحده أع جنده وضر عبده وغلب الأخزاب وخده bet / Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir. Ordusunu onurlandırdı, kuluna zafer verdi, birleşik kuvvetlere kendi kudretiyle galip geldi. Ondan sonra hiçbir şey yoktur” diyerek “gålib” ismine işaret eden cümlelerle şükür duası yapmıştır (Buhâri, “Megazi”, 29; Müslim, “Zikir”, 77).
Allah’ın sonsuz bir güce sahip olduğunu ortaya koyan kudret sıfatına işaret eden “kahhâr” ismi, ayrıca esmä-yi hüsnadan olan “yenilmeyen, yegâne galip” anlamına gelen “aziz”; “her şeye gücü yeten, kudretli” anlamındaki “kādir”, “kadir”, “metin”, “muktedir” ve “kavi”; “iradesini her durumda yürüten” anlamındaki “cebbâr” ve “hükümranlığın sahibi ve varlıklar üzerinde otorite sahibi” anlamındaki “målikü’l-mülk” isimleriyle de anlam yakınlığı içindedir (bk. AZIZ; CEBBÂR; KÄDİR; KAVÎ; KUDRET; MELİK; METİN).
“Kahhar” ismi ile aynı kökten gelen “kahretme” kelimesi günlük hayatta “cezalandırma, azap etme” şeklinde olumsuz bir anlam icerse de bu isim Allah hakkında kullanıldığında bu mânaya gelmez. Kahhar olan Allah kullarını bir şeylere zorlamak ve bunun
sonucunda onları cezalandırmak yerine, varlıkları yoktan yaratmakta, gece-gündüz, sıcaklık-soğukluk gibi zıt şeyleri bir düzen içerisinde var etmekte, kâinata şaşmaz bir düzen koyup varlıkların bu düzene uymasını sağlamaktadır. Bu bakımdan “yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince noktasına kadar bilip karşılayan” anlamına gelen “latîf” ismi, “kahhâr” ismini dengeleyen bir özelliğe sahiptir (bk. LATİF).
Allah’ın “kahhâr” ismi mümine kendi gücünün sınırlı olduğunu, her şeye hâkim olan, her şeyi emri altına alan tek varlığın Allah olduğunu ve O’nun güç ve iradesine karşı gelinemeyeceğini hatırlatır. Bunun bilincine varan mümin bütün işlerinde Allah’tan yardım ister. Ayrıca Allah’ın “kahhâr” isminin anlamını kavrayan bir mümin, kötü duygu ve düşüncelerine boyun eğdirmesi gerektiğini bilir. Allah’ın bütün mahlûkata boyun eğdirip, onları hâkimiyeti altına alması gibi, o da şehvetine, öfkesine vs. boyun eğdirerek onları kontrol altına alır ve böylelikle “kahhâr” isminin anlamını kendisinde yansıtır.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Answer ( 1 )
Allah’ın isimlerinden “El-Kahhar” (الْقَهَّارُ) Arapça kökenli bir isim olup, “Her şeye galip gelen, her şeyi zorla yenip kahreden” anlamına gelir. Bu isim, Allah’ın kudretinin ve üstünlüğünün sonsuzluğunu vurgular. O, tüm varlıkları kontrol eden ve her şey üzerinde mutlak egemenlik sahibi olan yüce varlıktır.
Kahhar” ismi Kur’an-ı Kerim’de daima Allah’ın bir ve tek olduğunu ifade eden “vahid” ismiyle birlikte zikredilmektedir. Bu durum, iki isim arasında kuvvetli bir bağ olduğunu, “kahhâr” isminin hakiki tevhit anlayışının ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir. Zira bir ve tek olan Allah’ın aynı zamanda yaratılmışların hepsini kuşatan, onları hâkimiyeti altına alan bir kudrete sahip olması gerekir. Bu sebeple insanlara, bütün varlıkları hâkimiyeti altına alıp onları kontrol eden ve asla yenilmeyen bir güce sahip tek varlığın sadece Allah olduğu hatırlatılır. Hz. Yusuf un ağzından zikredilen, “Ey zindan arkadaşlarım! Çeşit çeşit ilahlara inanmak mı daha iyi, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan (kahhar) tek bir (vähid) Allah’a inanmak mı?” (Yusuf 12/39) âyeti de bu gerçeğe işaret etmektedir: Bütün varlıklara hakim olan tek ve eşsiz kudret, sadece tek olan, eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a ait bir özelliktir. Böylelikle boyun eğilmeye ve kulluğa en layık varlığın Allah olduğu, O’nun dışında tapınılan varlıkların ise hiçbir fayda sağlamayacağı vurgulanmaktadır. Nitekim “kahhår” ve “vahid” isimleri daha ziyade Allah’tan başka ilahların kabul edilmesi demek olan şirk anlayışının eleştirildiği âyetlerde zikredilmektedir. Örnek olarak Râd sûresinde “(Resulüm!) ‘Göklerin ve yerin rabbi kimdir?’ diye sor ve onlar cevap vermezlerse sen ‘Allah’ diye cevap ver. Ve onlara, ‘Allah’ı bir yana bırakıp da kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecek olanları mı dost edindiniz?’ diye sor. Onlara, ‘Hiç görmeyenle gören bir olur mu? Veya karanlıklarla aydınlık hiç eşit olur mu?’ diye de sor. Yoksa onlar Allah’ın yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu iki yaratma arasındaki benzerlik kafalarını mi karıştırdı? Sen şöyle de: ‘Allah her şeyi yaratandır. O tektir, her şeyi kudretine boyun eğdirendir” (er-Ra’d 13/16) buyurularak, Allah’ın dışında tapınılan varlıkların hiçbir gücü olmadığı, buna mukabil Allah’ın mutlak güç ve hâkimiyet sahibi (kahhar) olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla gerçek ilah bir ve tek olduğu gibi, her şeyi kuşatan bir güce sahip de olmalıdır. İşte “kahhâr” ve “vâhid” isimlerinin birlikte zikredildiği bu ve diğer âyetler (İbrâhim 14/48, Sâd 38/65; ez-Zümer 39/4; el-Mü’min 40/16) insanlara üzerlerinde hâkim olan gerçek gücün sadece tek ve bir olan Allah olduğunu hatırlatmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Allah hakkında kullanılan ve O’nun kullan üzerinde yegâne güç ve otorite sahibi olduğunu ifade eden “kâhir” ismi de (el-En’âm 6/18, 61), “kahhar” ismiyle aynı anlama gelir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de geçen ve “kendisini hiçbir şey aciz bırakmayan, istediğini istediği şekilde yapan” anlamındaki “galib” isminin de, “kahhår” ile anlam yakınlığı bulunmaktadır (Yûsuf 12/21; el-Mücâdile 58/21). Nitekim Hz. Aişe Resûl-i Ekrem’in gece kalktığında “kahhar” ismini de zikrederek “لا إله إلا الله الواحد القهار رب السموات والأرض وما بينهما ja ja Çok bağışlayan, hükmünde galip olan, yerin, göklerin ve ikisi arasında bulunanların rabbi olan, yenilmeyen ve daima galip olan bir tek Allah’tan başka ilah yoktur” şeklinde dua ettiğini söylemiştir (Nesai, es-Sünenü’l-kübra, IV, 400; VI, 216). Ayrıca Hz. Peygamber, müslümanlara zor günler yaşatan Hendek Gazvesi’nin zaferle sona ermesi sebebiyle “لا إله إلا ال له وحده أع جنده وضر عبده وغلب الأخزاب وخده bet / Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir. Ordusunu onurlandırdı, kuluna zafer verdi, birleşik kuvvetlere kendi kudretiyle galip geldi. Ondan sonra hiçbir şey yoktur” diyerek “gålib” ismine işaret eden cümlelerle şükür duası yapmıştır (Buhâri, “Megazi”, 29; Müslim, “Zikir”, 77).