Paylaş
Yemin ne demek? İslamda Yemin Hakkında Bilgi
Question
Yemin nedir? Dinimizde yemin kavramı
A- Yemin Kavramı Nedir Anlamı:
Yemin, sözlükte, kuvvet, sağ taraf, sağ el, ant, ahd, kasem ve benzeri anlamlara gelir. Çoğulu eyman’dır. Dini terim olarak ise, yemin, bir kimsenin, bir işi yapıp yapmaması veya bir olayın doğru olup olması konusundaki söylediği sözünü Allah’ın adını veya sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesidir. Mesela, “Vallahi şu işi yaparım” veya “Vallahi şu işi yapmam“, “Vallahi borcumu ödedim“, “Vallahi borcunu ödemedin” gibi. Bu şekilde yapılan yemine kasem adı verilir.
Fıkıh kitaplarında yemin, bu dinî anlamının yanısıra, yargılama hukukundaki isbat vasıtalarından biri olarak da ele alınmıştır. Yeminin bu anlamdaki hükümlerine aşağıda “İsbat Vasıtaları Olarak Yemin” başlığı altında yerverilecektir.
Fıkıh bilginlerinin çoğunluğu, bir kimsenin bir işi yapıp yapmama konusundaki kararlılığını talak’a veya i’tak {köle azadı)’a bağlamak (ta’lik) suretiyle kuvvetlendirmesini de yemin olarak nitelendirirler. Mesela, “Senin evine girersem, köiem azad olsun” veya “Borcumu ödemezsem, kölem azad olsun” gibi. Burada kişi, eve girmeme veya borcu ödeme konusundaki kararlılığını kölenin azad edilmesine bağlayarak te’yit etmiştir. Buna göre, eve girilirse veya.borç Ödenmezse yani bu şart yerine getirilmezse, köle azad edilme işi (ceza) da kendiliğinden gerçekleşir. Bu tür yeminler, özellikle talak (boşama) ve i’tak (köle azadı) konularında söz konusudur.
Kasem suretiyle yapılan yemin, Allah’ın adlarına veya sıfatlarından birine ant içmekle yapılır. “Vallahi”, “Billahi”, “Tallahi”,
“Rahim olanın hakkı için”, “Kudret-i ilâhiye için” gibi. “Kasem ederim”, “yemin ederim”, “şehadet ederim”, “Allah ile ahdolsun”, “Allah ile m isa kim olsun”, “üzerime yemin olsun”, “üzerime andolsun”, “şu yemeği yemek bana haram olsun” gibi sözler birer yemin sayılır. “Şöyle yaparsam kâfir, yahudi, hıristiyan olayım” veya “Şöyle yaparsam Allah’ın kulu, peygamberin ümmeti olmayayım” gibi sözlerin birer yemin sayılabilmesi, bunların iyi niyetle söylenmiş olmasına bağlıdır. Bu sözleri yemin niyetiyle söyleyen kişinin, yeminine uymaması halinde, üzerine keffâret gerekir. Bu sözleri iyi niyetle söylemeyen kişinin ise, işlediği günah sebebiyle tevbe ve İstiğfarda bulunması gerekir.
Hiç şüphesiz, Allah adı veya sıfatı zikredilmeden söylenen bir sözün yemin sayılıp sayılmamasında örfün de Önemli bir yeri vardır. “Kur’ân çarpsın“, “Ekmek çarpsın”, “Kabe hakkı için” gibi sözler örfümüzde yemin olarak telakki edilmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de ay, güneş, yıldız, gece, gündüz ve benzeri isimler zikredilerek yemin yapıldığı görülmektedir. Kişi, bu isimlerle yemin ederken bunların Rabbini kasdederek yemin etmiş olduğu kabul edilir. Yine yemin konusunun kapsamını belirlemede örf önemli bir faktör olarak kabul edilmektedir. Mesela, “baş yemiyeceğim”, “bu ağaçtan yemiyeceğim”, “evine ayağımı basmam”, “et yemiyeceğim” sözlerine örfte belirli bir anlam yüklenmektedir. Örfe göre, baş denince sığır veya koyun başı, ağaç denince onun meyvesi, et denince sığır ve koyun eti, ayak basmam denince eve girmem manası anlaşılıyorsa, yeminin kapsamı da bunlarla sınırlı kabul edilir.
Aslında yemin etmek mubah olmakla birlikte, gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek pek tavsiye edilmeyen davranıştır. Zira, sıkça yemin eden kişi, sözüne Allah’ı şahit tutarak Yaradanına karşı saygısızlıkta bulunmuş ve toplumda itibarı zedelenmiş olabilir. Ayrıca yalan yere yemin büyük günahlardan sayılır.
Meşru bir konuda, sözü kuvvetlendirmek, muhataba kanaat vermek, onu ikna etmek amacıyla yapılan yeminlere uymak gerekir. Çünkü Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur: “Yeminlerinizi koruyunuz” (el-Mâide 5/89)/ “Allah’ın adına yaptığınız ahitlerinizi yerine getirin. Allah’ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir” (en-Nahl 16/91).
Ancak bazan yemine uyulması fert ve toplum maslahatına aykırı olup, yemin sahibini birtakım haramlara düşürecek niteliklerde olabilir. Bu takdirde yemini bozup keffâret vermek gerekli olur. Mesela, bir kimse borcunu ödememeye veya anne-babası ile konuşmamaya yemin etse, bu yemine uyamaz. Borcunu öder, anne-babasıyla konuşur, sonra keffâreti yerine getirir. Çünkü, Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan daha hayırlısını görürse, yeminini bozsun ve keffâret versin” {Müslim, Eyman, 15,16).
B-Yemin Çeşitleri ve Hükümleri:
Kasem suretiyle olan yeminler; yemin-i lağıv, yemin-i ğamûs ve yemin-i mün’akıde olmak üzere üç kısma ayrılır:
1- Lağıv Yemini:
Bu, yanlışlıkla veya doğru olduğu sanılarak yapılan yemindir. Mesela, borcunu ödemediği halde, ödediğini sanarak “Vallahi borcumu ödedim” diye yemin edilmesi gibi. Dil alışkanlığı olarak konuşma sırasında, sözünü kuvvetlendirmek için “Vallahi, billahi” denilmesi de lağıv yemini olarak nitelendirilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden (lağıv yemininden) dolayı sizi sorumlu tutmaz” (el-Mâide 5/89) âyetiyle lağıv yemininden dolayı keffâret gerekmeyeceği belirtilmektedir. Bu tür yeminleri yapanların bağışlanacağı ümit edilir.
2- Ğamûs Yemini:
Bu, bir kimsenin, geçmiş zamanda yapılmamış veya yapılmış bir iş hakkında bile bile kasden yalan yere yaptığı yemindir. Buna yemin-i fâcire (yalan yemin) de denir. Mesela, borcunu ödemediğini bilen bir kimsenin “Vallahi borcumu ödedim” demesi gibi. Böyle bir yemin büyük bir günahtır ve sahibine çok ağır bir vebal yükler. Bunun bağışlanması için keffâret yeterli olmaz. Bundan dolayı tevbe ve İstiğfar edilmesi ve bu yüzden bir kimsenin hakkı zayi olmuş ise onun da yerine getirilip helallik alınması gerekir.
İmâm Şafii’ye göre ğamûs yemininden dolayı da keffâret gerekir.
3- Mün’akıde Yemini:
Bu, mümkün olan ve geleceğe ait bir şey hakkında yapılan yemindir. Mesela, “Vallahi ben üç gün içinde borcumu vereceğim”, “Vallahi onunla konuşmayacağım” denilmesi gibi. Borç üç gün içinde ödenmezse veya onunla konuşulursa yemin bozulmuş olur.
Mün’akıde yemini üç kısma ayrılır:
a- Yemin-i Mürsel veya Mutlak: Bu, bir vakitle kayıtlı olmayan yemindir. Mesela, bir kimsenin bir şahsa hitaben “Vallahi seni ziyaret edeceğim” demesi gibi.
b- Yemin-i Muvakkat: Bu, bir vakitle kayıtlı olan yemindir. Bir şahsın “Vallahi bugün yemek yemeyeceğim” demesi gibi.
c- Yemin-i Fevr: Bir kelama cevap olmak gibi bir sebebe binaen yapılan yemindir. Mesela bir kimse, belirli bir yemeği yemeğe davet edildiğinde, “Vallahi ben yemek yemem” diye yemin ettiğinde, bu yemin bu belirli yemeğe münhasır olur ve başka yemek yemekle yeminini bozmuş sayılmaz.
Fert ve toplum menfaatine aykırı olmadıkça mün’akide yeminine riâyet edilmesi gerekir. Bu türyemini bozan kişiye keffaret gerekir. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden (lağıv yeminden) dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffaret i, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riâyet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz” (el-Mâide 5/89),
İSLAMDA YEMİN HAKKINDA GENİŞ BİLGİLER
C- İsbat Vasıtası Olarak Yemin:
İslâm muhakeme (yargılama) hukuku terimi olarak yemin, davacı veya davalının bir vakıanın doğru olup olmaması hakkında, Allah Teâlâ’nın mübarek adını anarak beyanda bulunmasını ifade eder. Hak Teâlâ’nın mukaddes ismine yapılan yemine kasem de denir. Davacı ile davalıdan birine yemin verdirmeye tahlîf, ant içme ve yemin etmeye half veya halif, yemin edene hâlif, yemin edilen şeye mahlûfun aleyh, yemin ettirmeye ve yemin İstemeye istihlâf, yemin teklif eden hâkime müstahif, taraflardan her birinin yemin etmesine de tahâlüf denilir. Bazı davalardan dolayı beyyine ikame eden davacıya hakkın ortaya çıkmasını sağlamak için tevcih edilen yemine yemin-i istizhâr veya yemin-i istibrâ, davalının kendisine tevcih edilen yeminden kaçınması üzerine davacıya tevcih edilen yemine ise yemin-i merdûde adı verilir. Bir davacı veya davalının kendisine tevcih ve teklif edilen yemini yapmaktan yüz çevirip kaçınmasına nükûl ani’l-yemin, böyle bir yemini yapmaktan kaçınan kimseye de nâkil denir.
Fıkıh bilginleri, yemini isbat vasıtalardan (esbab-ı hüküm) biri olarak kabul ederken, bu konuda bazı âyetler ile bazı hadisleri ve özellikle “Davasını beyyine ile isbat etmek davacıya, yemin ise davalıya düşer” (et-Tirmizî, Ahkâm, ıa), “Hz. Peygamber (s.a.) bir şahid ve davacının yemini ile hükmetti” (et-Tirmizî, Ahkâm, 13), “Hz. Peygamber (s.a.) hak talep edene (davacıya) yemini reddetti” (Dârekutnî, sünen, 4/213) mealindeki hadisleri ve ayrıca Sahabe uygulamalarını delil olarak ileri sürerler.
Fıkıh mezhepleri, bu deliller muvacehesinde, yeminin özellikle malî haklarla ilgili davalarda davalı konumunda olan tarafın hücceti olduğunda görüşbirliği içinde olmakla birlikte, malî olmayan haklarla (meselâ, kısas, nikah gibi) ilgili davalarda yemin teklif edilip edilemeyeceği, teklif edilecekse hangilerinde teklif edileceği, davalının yemin etmekten kaçınması halinde davacıya yeminin reddedilip reddedilmeyeceği ve davacı konumunda olan tarafa hangi hallerde ve hangi tür davalarda yemin teklif edileceği konularında tam bir görüşbirliğine sahip değillerdir.
Kendisine yemin teklif ve tevcih edilen taraf, ister müslüman olsun ister olmasın mutlaka Yüce Allah’ın adını zikrederek yemin eder. Yani “Vallahi…” veya “Billahi…” veya “Tallahi…” veya “Allah’a and içerim ki…” diye yemin eder. Bazı fıkıh bilginlerine göre, yemin teklif talebinde bulunan tarafın İsteği üzerine yemin metnindeki ifadeler ağırlaştırabilir. Ancak yeminde, kişinin dinî inançlarının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Kendisine yemin teklif edilen taraf, hiç çekinmeden yemin ederek hakkını elde etmelidir. Bunun yanında, yalan yere yemin etmenin de büyük günahlardan olduğu unutulmamalıdır.
Bir vakıayı isbatla mükellef olan taraf, iddiasını başka delillerle isbat edemezse, son çare olarak diğer tarafa yemin teklif edilir. Yemin, davacı konumunda olan tarafın talebi üzerine verilir. Çünkü yemin, onun hakkıdır, onun talebi olmadıkça hakim, yemin teklif edemez. Ancak bazı davalarda talep vuku bulmasa da hakim davacı konumunda olan tarafa yemin teklif edebilir. Yine yemin, ancak hakimin veya yetkili memur huzurunda ve onların teklifi ile muteber olur. Onların teklifi bulunmadıkça yapılan yemine itibar edilemeyeceği gibi yetkili olmayan başka kimselerin hu-zurlarındaki yemin veya yeminden nükûl (kaçınmaya) üzerine hüküm verilemez. Çünkü, tahlif yani yemin teklif ve tevcihi, hakimin hakkıdır. Bu yüzden daha hakim tarafından yemin teklif edilmeden davacının mücerret talebi üzerine davalı yemin ediverse muteber olmaz, tekrar hakim tarafından yemin teklif edilmesi gerekir. Bazen bir mazerete binaen hakim tarafından görevlendirilen bir memur, iki adil şahitle birlikte yemin edecek kimsenin nezdine giderek ona yemin ettirir. Hakim, memurun sözünü, bu iki adil şahidin yemine veya yeminden nükule şahitliğine istinaden kabul ederek, buna göre hükmünü verir.
İstihlaf’a (yemin talebinde) niyabet cari olduğu halde, half’de yani yemin etmekte cari olmaz. Bu yüzden vasi, mütevelli, çocukların velisi, dava vekilleri hasma yemin teklif edilmesini hakimden talep edebilirler. Ancak kendilerine yemin teklif edilemez. Meselâ, müvekkillere yemin teveccüh edince bu yemini onların bizzat etmeleri lazım gelir, onların yerlerine vekillerine yemin tevcih edilemez. Fakat bunların ikrarları, asıl hakkında sahih olan hususlarda kendilerine yemin tevcih edilebilir.
Yemin ya kendi fiiline ve bildiği fiile verilir veya o fiil (vakıa) tarafın bilmediği bir şey ise, onu bilmediğine verilir.
Muhtelif davalar içtima etse, bir mecliste hepsi için bir yemin yeterli otur, her birine ayrı ayrı yemin gerekmez.
Hakimin davalıya yemin etmesini üç defa teklif etmesi ihtiyata muvafıktır. Hatta daha hüküm vaki olmadan yemin etmem demesine iltifat olunmaz, üç dört tekliften sonra yemin etse yine muteber olur. Çünkü bundan dolayı hükmü bozulmaz. Fakat hükümden sonra yemin edeceğim denilmesine itibar edilmez. Zira bu takdirde davalı, nükûl ile hakkını kaybetmiş olur, artık hükmü bozmaya mahal kalmaz.
Dilsizin işaretiyle ikrarı muteber olduğu gibi, yemini ve yeminden nükûlûne de itibaredilir.
D- Mezheplere Göre Yemin
Hanefîler’e göre, davalının yeminden kaçınması üzerine davacıya yemin tevcih edilemez. Şafiî, Hanbelîve Mâlikî mezhebi hukukçuları İse, davalının yeminden imtina etmesi halinde yemin davacıya reddedilir. Ancak bu mezheplerde hangi tür davalarda yeminin reddedileceği tartışma konusudur. Bu yemine yemin-i merdûde adı verilir.
Hanefî ve Mâlikî mezhebi hukukçularına göre, bazı davalardan dolayı beyyine ikame eden davacıya, hakkın ortaya çıkmasını sağlamak için hakim tarafından re’sen yemin teklif edilir ki bu yemine yemin-i istizhârveya mükemmil-i hüccet adı verilir.
Mezhepler tarafından kabul edilen esaslar dahilinde, davalı konumunda olan tarafa usulüne uygun olarak yemin teklif edilir ve bu teklif kabul edilip yemin edilirse, bununla iddia edilen vakıanın mevcut olmadığı sabit olur. Bunun yanında yemin davacı konumunda olan tarafa teklif edilir ve o da yemin ederse, o takdirde iddia edilen vakıanın mevcut olduğu sabit olur.
Yemin eda edilirse, fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre, husumet, yeni beyyine ikame edilinceye kadar geçici olarak kesilir. Çünkü beyyine asıl ve yernin ise haleftir. Bazı fakihlere göre ise, husumet tamamen kesilir, artık yeni deliller ileri sürülerek dava yeniden açılamaz.
Answer ( 1 )
Hocam insanlar yemin etmeyi kurana yalandan basmayı alırlar ağzımızdan cikiyo günlük hayatta yemin ederim lafı bana göre yanlış çok güzel açıklamışsınız herkezin özenle okuması gereken bi yazı olmuş ağzıniza sağlık bide ekmek kırıyorlar kafalarında doğrumu bilmem ama değişik geliyo bana
Ekmek meselesi ise ekmek bir nimettir fakat ekmekle yemin edilmez kafada kırma olayı da hurafe nedir öyle bir yemin türü yoktur
Yorum için teşekkür ederim
İmam şafi Allah rahmet eylesin ben hayatım boyunca ne yalan ne doğru asla yemin etmedim diyor.
sebebi şudur Allah’ın ismi çok kıymetlidir öyle basit dünya işleri için kullanmamak gerekir.
Annem bana vallahi telefonu vermicem dedi ben gizlice aldım telefon benim bu yemin sayılır mı
Anne telefonu verseydi yemini bozmuş olurdu ve yemin kefareti gerekirdi fakat sen aldığın için yemin bozulmadı.