Şeytanın, Cinlerin Musallatına ve Psikolojik Rahatsızlıklara Karşı Yapılması Gerekenler

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Şeytan, Cin Musallatına ve Psikolojik Rahatsızlıklara Karşı Yapmamız gerekenler nelerdir?

Seytanin Musallatina ve Psikolojik Rahatsizliklara Karsi Yapilmasi Gerekenler

Anksiyete bozukluğu, Depresyon ve cin musallatı için ayet ve dualar

Bilmelidir ki ruhi-manevi rahatsızlıkların asıl nedeni imanı devalar ile benliğimizi tedavi edemeyişimizdir. Bu devaların başında Allah’a muhabbetle ibadet etmek, O’na itimat edip tevek kül etmek, gafletten sıyrılıp sabah-akşam O’nu kalp huzuru ile zikretmek, huzurunda acziyet ve zilletle boyun eğerek O’na dua edip tövbe ve istiğfar etmek, sılayı rahim yapmak, sadaka verip insanlara ihsanda bulunmak gelir.

İbnu’l Kayyim bu ve benzeri esasları zikrettikten sonra bunların sağladığı faydayı hiçbir ilacın sağlayamayacağını belirtir. En bilgili tabibin bile bu yolla hâsıl olan şifaya, ne bilgisiyle ve ne de tecrübesiyle erişemeyeceğini, bunun sadece İlahi hikmetin tecellisiyle zuhur ettiğini söyler. Sonra şöyle demiştir:

Başkalarının da çok kez tecrübe ettikleri gibi biz de tecrübe edip gördük ki, bunun sağladığı faydayı maddi ilaçlar sağlayama maktadır.”

İster beden sağlığında olsun isterse manevi hayatımızda olsun sıhhatli olmayı istiyorsak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tavsiye ettiği öğütlere uymak zorundayız. Mesela o beden sağlığı için nasıl ki az yemeyi tavsiye etmişse, kalbin sıhhati için de günahlardan uzak durmayı tavsiye etmiştir. O, fitne ve fücurun kalplere arz olunduğunu ve bunu kabul eden kalpte kara bir leke oluştuğunu haber vermiştir. Öyle ki bunları kabul ede ede sonun da kalbin kapkara kesildiğini, böylelikle onun hiçbir hayrı kabul etmeyip, hiçbir şerri de inkâr etmediğini bildirmiştir. Yani bu kalp artık ölmüştür.
Yine kalbin bu fitne ve günahları reddetmesi halinde onda be yaz bir noktanın oluştuğunu haber vermiştir. Öyle ki bu şekilde devam ettikçe kalbin bir nura dönüştüğünü ve ona hiçbir fitnenin zarar vermediğini bildirmiştir.

Kardeşim, günahlar Allah’ın yasakladığı sınırlardır ve O bunların aşılmasından asla razı değildir. Başına gelen musibetlerin belki de tamamı bundan dolayıdır. Böylelikle Allah tekrar sınırları içi ne dönmen için sana bununla ihtarda bulunmaktadır. Bu sebeple Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

احفظ الله يحفظك احفظ الله تجده تجاهك

Allah’ı (hukukunu) koru ki Allah’ta seni korusun. Allah’ı koru ki O’nu yanında bulasın.”

Manevi-ruhi hastalıklara yakalanan kardeşim, bilmelisin ki birçok kimse kendisine büyü yapılması, nazar değmesi, âşık bir cinin musallat olması, sara hastalığının cinlerden kaynaklanan türüne yakalanması, anne-babasının veya bir hak sahibinin bedduasının/lanetinin neticesinde bu hastalığa yakalanmıştır. Nice kimse işlediği bir şirk veya büyük bir günah sebebiyle şeytanın musallatına uğramıştır. Öyle ki bazen aşırı sevinç, korku, sinir veya aşırı hüzün nedeniyle bu musallat gerçekleşebilmektedir.

Hatta Peygamberimiz aleyhisselâm bile Yahudiler tarafından kendisine büyü yapılması nedeniyle rahatsızlanmıştır. Bu ise Rabbimizin bir hikmeti gereği vaki olmuştur. Bu olayla Allah, onun kendisinden bile zararı def edemediğini ve mutlak kudretin sadece kendisinde olduğunu öğretmiştir. Bu olay sonrası Felâk ve Nâs sureleri nazil olmuş, Peygamberimiz Cebrail’in bu sureleri kendisine okumasıyla şifa bulmuştur. Sonra o, sabah-akşam bunları okumalarını ümmetine tavsiye etmiştir.
Yine Halid b. Velid gibi bir İslam kahramanı şeytan tarafın dan rahatsız edilmiş ve onun vesvesesi sebebiyle geceleri kılıcı olmadan dışarı çıkamayacak hale gelmiştir. Bu durumu Rasûlü Ekrem’e haber verince, bunun cinlerden bir İfrit olduğunu belirterek ona şu duayı okumasını tavsiye etmiştir:

أعوذ بكلمات الله التامة، التي لا يجاوزها بر ولا فاجر من شر ما ينزل من السماء، وما يعرج فيها، ومن شر ما بث في الأرض وما يخرج منها، ومن شر فتن الليل والنهار، ومن شر كل طارق إلا طارقا يطرق بخير يا رحمن

“İyi olsun kötü olsun kimsenin aşamadığı Allah’ın eksiksiz kelimeleri ile semadan inenin ve oraya yükselenin şerrinden, yeryüzünde yayılanların ve oradan çıkanların şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinden, hayır ile gelen müstesna her gelen şeyin şerrinden sana sığınırım ey Rahmân!”

Yine kendisinde delilik olan bir kişi Rasûlullah sallallahu aley hi ve sellem’e getirildiğinde ona Fatiha suresini, Bakara suresinin ilk dört ayetini, ortasından iki ayet olan “İlâhınız tek bir ilahtır” ayetini ve Ayetu’l-Kürsî ile birlikte bu surenin sonundaki üç ayeti okumuştur. Sonra Al-i İmran suresinden “Allah kendisinden başka hiçbir ilâh olmadığına şahitlik etti” ayetini, A’raf sure sinden 54. ayeti, Mü’minûn suresinden 117. ayeti, Cin suresinden 3. ayeti okumuştur. Saffat suresinin başından on ayeti, Haşr sure sinin sonundaki üç ayeti, İhlas, Felâk ve Nâs surelerini okumuş tur. Sonra hasta adam oradan en ufak bir rahatsızlığı olmadan kalkıp gitmiştir.
Bu hadiste zikredilen ayetler rukye ayetleri olup bunlarla sihir, sinir, hüzün ve her hastalık için kendini tedavi edebilirsin.
Bunları avuçlarının içine okuyup üfledikten sonra bedenini mesh edersin. Bunları suya okuyup üfledikten sonra bu suyu içersin. Bunu, Allah tarafından şifa verdiğine kesin inanarak yapmalı ve bunda devamlı olmalısın. Bunda öyle devamlı olmalısın ki tıpkı bir doktorun aralıksız içmeni önerdiği bir ilaç gibi bunu sabırla sürdürmelisin.

Bu tedavi esnasında yapman gereken en önemli husus metanetli ve güçlü olmandır. Şeytandan daha güçlü olduğunu, onun zelil ve zayıf bir kâfir olduğunu unutmamalısın. O, bu musallatın hemen hemen tamamını verdiği basit vesveselerle gerçekleştirmektedir. Hayaller hariç bunun hakikat cihetinden hiçbir varlığı bulunmamaktadır. Yani o kuruntu ve hayallerle seni üzüp korkutmaktadır.

Kardeşim! Derin bir nefes al… Rahat ve metanetli ol. Düşmanın güçsüz olduğunu iyi bil. Bütün benliğinle Rabbine sığın.

Bil ki sen bir mümin olarak o zelilden daha kuvvetlisin. Ama bunun idrakinde değilsin. Bu nedenle o, verdiği vesveselerle seni kandırmaktadır. Yani psikolojik olarak seni alt etmektedir. Senin le onun misali bir aslanla sineğin misali gibidir. Kulağında vızıldayarak kendisine kartal süsü veren bu kâfire aldanma! Onun her vızıltısında Allah’a sığınarak onun yüzüne tükürürcesine soluna üç defa tükürür gibi yap. Bunu yaptığında yanından gidecektir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda kendisine vesvese gelen sahabisine “kovulmuş şeytanda Allah’a sığınırım” diyerek soluna doğru üç defa tükürür gibi yapmasını söylemiştir. Bunu yapan sahabi vesvesenin sona erdiğini belirtmiştir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ezan okunduğunda da şeytanın yellenerek (gaz yaparak) kaçtığını belirtmiştir.
Gördüğün gibi onu alt etmek bu kadar basittir. Ama önce de belirtiğimiz gibi bu ilaçları kullanmada devamlılık muhakkak şarttır. Yine Bakara suresini okuyarak evini şeytanlardan temizleyebilirsin. Çünkü şeytanlar bu surenin okunduğu evden kaçmaktadır.

Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لا تجعلوا بيوتكم مقابر، إن الشيطان ينفر

من البيت الذي تقرأ فيه سورة البقرة

“Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Şüphesiz ki şeytan içeri sinde Bakara suresi okunan evden kaçar.”

Eğer bunları musallat nedeniyle okumaya muktedir olamıyor ve bu yaptığın şeyler seni daha da rahatsız ediyorsa, salih bir kardeşinden yukarıdaki rukye ayetlerini sana okumasını rica etmelisin.

Vaktiyle İmam Ahmed, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi musallata uğrayan kimselere rukye ayetlerini okur, bazen hastaya sadece takunyasını göndererek içindeki cine: “Ahmed diyor ki: Çıkmak mı hoşuna gider, yoksa bununla dayak yemek mi?” dedirtirdi. Sonra cin giderdi.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bazen sadece şu sözle hastalar dan cini çıkarırdı:

أخرج عدو الله، أنا رسول الله

“Çık Allah’ın düşmanı! Ben Allah’ın Rasûlüyüm.”

Bu sözünü Tâife emir olarak atadığı Osman b. Ebi’l Âs radi yallahu anh rahatsızlanınca söylemişti. Osman şöyle der:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni Tâife emir olarak atadı. Sonra ben namaz kılarken bir şey bana musallat oluyor ve namazda ne kıldığımı bilemiyordum. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldim ve durumu ona anlattım. Bana bunun şeytan olduğunu söyledi ve: “Onu bana yaklaştır” dedi. Ben de ona yaklaşıp diz çöktüm. Sonra göğsüme eliyle vurdu ve ağzıma üfleyerek: “Çık Allah’ın düşmanı!” dedi. Bunu üç kez tekrar etti. Sonra bana: “Hadi görevine dön” dedi. Yemin ederim ki bundan sonra şeytanın bana sokulduğunu hiç bilmem.”

Yine ashabından birisi ona şeytanın musallatı neticesinde has ta olan dayısını getirince onun için dua etmiş ve adamın sırtına vurarak: “Çık Allah’ın düşmanı!” demiştir. Bunun üzerine adam sanki kendisinde hiçbir rahatsızlık yokmuş gibi etrafına bakina rak gitmiştir. 32⁹

Gördüğün gibi kardeşim bu hastalık birçok sahabenin de başına gelmiş ve Allah’ın izniyle kolayca şifaya kavuşmuşlardır.

İbnu’l Kayyim rukye yapan kişinin kendisinde bulunan bazı hasletler sebebiyle “çık ondan” veya “bismillah” diyerek bir kelimeyle hastadan cini çıkarabildiğini belirtmiştir.
Bu hasletlerin başında ise şunları saymıştır:
– Kuvvetli bir benliğe/iradeye sahip olmak
– Cinlerin ve insanların yoktan var edicisine sadıkane yönelip teveccüh etmek
– Kalbin ve dilin tam bir uyum üzere olduğu halde, sahih bir şekilde Allah’a sığınması

Sonra şöyle demiştir:

Bu tedavi bir nevi muharebe çeşididir. Kişi düşmanına karşı iyi ve sağlam bir silah ve bu silahı kullanacak kuvvetli bir bilek olmadan bu savaşı kazanamayacaktır. Bu şartlardan biri bulunmadığı takdirde silahın pek faydası olmayacaktır. Peki, hem silah hem de onu kullanan kişi bu şartlara sahip değilse nasıl olacaktır? Kalbi tevhid, tevekkül, takva ve Allah’a teveccühten yana harap olan kimsenin hiçbir silahı yok demektir. ”

Ayrıca o, hastanın da sıhhat bulmak istiyorsa rukye yapan kişi gibi yukarıdaki şartlara haiz olması gerektiğini belirtmiştir.

Sonra hocası İbn Teymiyye’nin cinlerin etkisiyle saraya tutulan kimsenin içindeki cine haber göndererek: “Çık! Bu yaptığın sana helal değildir” deyip onları çıkardığını belirtmiştir. Cinin çıkmayıp inat etmesi durumunda onu döverek def ettiğini, hatta bir keresinde bir cini neredeyse döverek öldüreceğini belirtmiş tir.
İbnu’l Kayyim hocasının bu şekilde yaparak hastaları iyileştirdiğine pek çok kez şahit olduğunu belirtmiştir. Onun hastayla rukye yapan kimselere çokça Ayete’l-Kürsi, Felâk ve Nâs surelerini okumalarını tavsiye ettiğini söylemiştir.

Sonra şöyle der:

“Bu habis (pis) ruhların bu hastalığa tutulan kimselere mu sallat olmasının sebebi, bu kimselerin dindarlıklarının az olması, kalpleri ve dillerinin Allah’ın zikrinden, nebevi-imanî dua ve sığınma çeşitlerinden yoksun bulunmasındandır. Sonra bu habis ruh silahsız bu kişiyle karşılaşır ve ona eziyet eder. Bazen bu durum o çıplakken gerçekleşir.”

Eğer perde kaldırılmış olsaydı muhakkak ki sen insanlığın ekseriyetinin bu habis ruhlar tarafından çarpılmış (saraya tutulmuş) olduğunu görürdün. Onları esaretleri altında tutup istedikleri yere sevk etmekte, ne bundan imtina edilmekte ve ne de buna muhale fet edilmektedir. İşte bu en büyük çarpılmadır. Buna yakalanan kimse ancak onun kendisinden ayrılması ve tedavi olmasıyla bun dan ayılabilmektedir. Böylelikle o zaman kendisinin hakikaten çarpılmış olduğunu fark edebilmektedir.

Bu hastalığın ilacı ise sağlıklı bir aklın rasullerin getirdiklerine iman ile bağlanması ve kişinin cennet ve cehennemi gözü önünde ve kalp kıblesinde kılmasıdır. Yine dünya ehlini, başlarına gelen ceza ve afetleri, bunların tıpkı yağmur damlalarının isabet ettiği yerler gibi memleketlerine isabet etmesini tahayyül etmesidir. Bunlar ki saraya tutulmuş da ayılamayan kimseler gibidir. Bu çeşit saranın hastalığı ne de şiddetlidir. Ancak bu bela her yana yayıldığı için bu hastalardan başkası görülmez olmuş ve bunlar garip karşılanmayıp inkâr edilmez olmuştur. Aksine bunun zıttı durumundaki kimseler garip karşılanıp inkâr edilir olmuştur!”

Evet, İbnu’l Kayyim yaklaşık yedi yüz sene önce ilmin, imanın ve iffetin baskın olduğu bir zamanda bunları söylüyorsa, acaba bugünü görse ne derdi?

Kardeşim, eğer namaz kılamıyor ve Kur’an-ı Kerim okundu ğunda içinde şiddetli bir sıkıntı hissediyorsan mutlaka tedavi ol man gerekiyor. Vücudunun farklı yerlerinde gezinen seğirmeler, düzensiz ağrı ve yanmaların olması, huzursuzluk ve baş ağrısı çekmen bu hastalığın alametlerindendir. Uyku düzensizliği, kü çük meselelerde aşırı sinirlenmek; tedirginlik, tembellik ve acele cilik gibi hasletlerde aşırılık bu alametlerdendir.

Tüm bu hastalıkların tedavisi Allah’u Teâla’ya hakkıyla kulluk ederek Rasûlünün gösterdiği tedavi yollarını uygulamaktır.

Yine bu ilaçlardan bir diğeri ihlaslı bir şekilde oruç tutmaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunun için şöyle buyurmuştur:

صوم شهر الصبر، وثلاثة أيام من كل شهر، صوم الدهر ويذهب مغلة

الصدر قال: قلت: وما مغلة الصدر؟ قال: رجس الشيطان

“Sabır ayını (Ramazanı) ve her aydan üç günü oruçla geçir mek, bütün seneyi oruçla geçirmek demektir. Ayrıca bu kalp teki kin ve aldanmayı (meğallayı) giderir.”

Ebu Zer: “Kalpteki kin ve aldanma (meğalla) da nedir?” diye sorunca o: “Şeytanın pisliğidir” buyurdu.

Hakikat o ki oruç tutan sıhhatli bir kimse bile burada işaret edilen durumu fark edecektir. Musallata uğrayan kimse ise bununla hem manevi pisliklerden, hem de iltihap benzeri maddi pisliklerden arındığını açıkça görecektir. Şeytanın musallatında
vücut sağlığının önemli ölçüde etkisi bulunduğu için Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hacamat yaptırmayı ashabına tavsiye etmiştir. Böylelikle vücuttaki pis kan atılmaktadır.

Eğer dünya meşgaleleri ve şeytanın vesveseleri seni sinirlendirip tedirgin etmişse, sekinet (huzur) ayetlerini okuyarak kalbini itminan ve huzura kavuşturabilirsin. Birçok âlimin belirttiği gibi bu ayetleri yakin ile okuyup Rabbine yönelirsen, kalbine sekinet inecektir. Tibbi Nebevi alanında otorite kabul edilen İbnu’l Kayyim bunu tecrübe ettiğini belirtip, şiddetli sıkıntı anlarında bu ayetleri okuduğunu ve bunun mükemmel bir şekilde sıkıntısını gidererek sekinet halinin hâsıl olduğunu belirtmiştir.

Kur’an-ı Kerim’deki sekinet ayetleri altı tanedir:

وقال لهم نبيهم إن آية ملكه أن يأتيكم التابوت فيه سكينة من ربكم

1. Peygamberleri onlara şöyle dedi: Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir sekinet/huzur vardır.

ثم أنزل الله سكينته على رسوله وعلى المؤمنين *

2. Sonra Allah, Rasûlü ile mü’minler üzerine sekinetini indirdi.

إذ يقول لصاحبه لا تحزن إن الله معنا فأنزل الله سكينته عليه وأيده
بجنود لم تروها »

3. Hani o arkadaşına: Üzülme, muhakkak ki Allah bizimle beraberdir, diyordu. Allah da onun üzerine sekinetini (güven duygusunu) indirmiş ve görmediğiniz bir orduyla onu destek lemişti.
هو الذي أنزل السكينة في قلوب المؤمنين ليزدادوا إيمانا مع إيمانهم ولله جنود السماوات والأرض وكان الله عليما حكيمان 4. O Allah ki, mü’minlerin imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine sekinet indirendir. Göklerin ve yerin orduları

Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

لقد رضي الله عن المؤمنين إذ يبايعونك تحت الشجرة فعلم ما في قلوبهم فأنزل السكينة عليهم وأثابهم فتحا قريباه

5. Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken mümin lerden gerçekten hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onların üzerine sekinetini indirmiş ve onlara yakın bir fetih nasip etmiştir.

إذ جعل الذين كفروا في قلوبهم الحمية حمية الجاهلية فأنزل الله

سكينته على رسوله وعلى المؤمنين »

6. Hani kâfirler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise Rasûlüne ve müminlere sekinetini indirmişti.

 

Allah’ın izniyle bu ayetler aşırı sinir, hüzün ve tahammül edilmesi güç durumlarda iman ve yakîn ile okunursa, kalbe huzur gelecektir. Hatta cinnet geçiren veya intihar etmek isteyenlere devamlı olarak bunlar okunduğunda, Allah’ın izniyle sakinleşeceklerdir.

Kişi hangi derdi için olursa olsun Kur’an’da bu derde işaret eden ayetleri bunun için okursa Allah’ın izniyle şifaya kavuşacaktır. Mesela sihirle ilgili olarak Musa aleyhisselam’ın Firavun’un sihirbazlarına söylediği sözleri ve onların hakkı itiraf edişlerini okuması gibi. Yine Bakara suresi 102. ve 103. ayette Sülayman aleyhisselam’dan bahseden ayetleri okumak gibi. Kendisine büyü yapılmış kişilere bu ayetler okunduğunda içlerindeki şeytanlar adeta çarpılmaktadır.

Aynı şekilde kendisine nazar değen kişiye içerisinde “ayn” (göz) ve “nazar” (bakmak) gibi kelimelerin geçtiği ayetler oku nursa Allah’ın izniyle şifa hâsıl olacaktır. Bununla birlikte Fatiha, Felâk ve Nâs sureleri ile Ayete’l-Kürsi de devamlı okunmalıdır. Bunda ise şifa tam bir yakin ile Allah’tan beklenmelidir.

Unutulmamalıdır ki nazar haktır ve ümmetin çoğu bu bela dan dolayı can vermektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buna işaret ederek şöyle buyurmuştur:

أكثر من يموت من أمتي بعد قضاء الله وقدره بالأنفس

“Ümmetimin çoğu Allah’ın kaza ve kaderinden sonra nazardan ölmektedir.”

O, ümmetine nazarları değmemesi için beğendikleri bir şey olursa ona bereket duası yapmalarını emretmiştir. Bunun için kişi şöyle der:

ما شاء الله لا قوة إلا بالله

“Allah’ın dilediği olur. Kuvvet ancak Allah’tandır.”

Ayrıca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nazar tedavisinde nazarı değen kimseye abdest almasını ve o su ile kendisine nazar değen kimseye gusül almasını emretmiştir.”
Yine bedeni hastalıklarda Eyyub aleyhisselam’ın hastalığı esnasında söylediği şu ayeti yedişer defa devamlı okumak Allah’ın izniyle şifa verecektir:

وأيوب إذ نادى ربه أني مسني الضر وأنت أرحم الراحمين

“Eyyub’u da hatırla. Hani o Rabbine: Şüphesiz ki bu dert bana dokundu, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin, diye niyaz etmişti.”

Kardeşim, şeytan insanoğlunun hep gafletini beklemekte ve onu hiç ummadığı yerde avlamak istemektedir. Her ne kadar onun tuzağı müminlere karşı zayıf da olsa mahir bir avcı olduğu için tecrübesiz kimseleri kolayca avlayabilmektedir. Bu nedenle düşmanını hafife alma ve ona karşı tedbirli ol. Şu kıssada göreceğimiz gibi şeytan bir yılan gibi insanın damarlarında dolaşmak ta ve zayıf anında onun kalbini sokarak zehrini planını yapmaktadır: oraya akıtmanın

Nebî aleyhisselâm bir gece vakti evinin önünde hanımların dan birisiyle konuşurken oradan iki sahabisi geçmişti. Peygamberimiz onların hanımını görememeleri sebebiyle onları hemen durdurarak şöyle demiştir:

تعاليا إنها صفية بنت حيي، قالا: سبحان الله يا رسول الله، قال: إن الشيطان يجري من الإنسان مجرى الدم، وإني خشيت أن يلقي في أنفسكما شيئا

“Buraya gelin, bu Safiyye bt. Huyey’dir.” Bunun üzerine sahabiler: Subhanallah ya Rasûlallah! Dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ki şeytan insanın kanının aktığı yerde gezer. Muhakkak ki ben sizin içinize onun bir şey bırakmasından korktum.
Görüldüğü gibi o insanın en gafil anını sinsice beklemektedir. Bu nedenle Allah’u Teâla Kur’an’ın birçok yerinde şeytanın apaçık bir düşmanımız olduğunu belirtmiş ve ona karşı dikkatli olmamızı emretmiştir.

Ancak yine hatırlatalım ki onun müminlere karşı hilesi zayıftır ve yapabildiği en büyük şey vesvese vermektir. İradesi güçlü, ak liselim bir mümin Allah’ın izniyle Rabbine sıdk ile bağlanıp O’na halis bir şekilde sığındığında, bu düşmanı bertaraf edecektir.

Şeytanla girişilen bu harpte kalbimizi imanî esaslarla teçhiz edip temiz tutmamız gerektiği gibi, bedenimizi de maddi kirler den arındırmamız gerekir. Çünkü kalp kalesine ancak onu koru yan duvar ve çitlerin zayıf olmasıyla girilebilir.

Bunun için kişinin cünüp gezmemesi, güzel koku sürünmesi, devamlı abdestli olmaya gayret etmesi gerekir. Şeytanın konakladığı yerlerden olan genzi abdest alırken bol su çekerek yıkamalıdır.

Mümin kişi bu meselede Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti üzere temizliğine dikkat etmelidir. Nitekim o, temizlik babında şu hususların fitrattan olduğunu belirterek bunlarin yapılmasını devamlı hatırlatmıştır:

Sünnet olmak, misvak kullanmak, koltuk altı ve avret mahallinin tıraş edilmesi, tırnakları kısaltmak, bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, abdest alırken ağızı ve burnu bol su çekip yıkamak, parmak gibi kıvrımlı yerleri temizlemek.

Unutma ki şeytanlar pis yerleri sevmekte, temiz yerlerden ve bedenlerden hoşlanmamaktadırlar. Çarşı ve pazarları çok sevip, ilim meclisleri ve mescitlerden nefret etmektedirler. Kur’an ve ezandan tiksinmekte, boş lakırdı ve müzikten ise hoşlanmaktadırlar. İbadetin özü dua Abdullah Samed Afracı

BENZER KONULAR:

Cevapla