Orucun edasının farz olmasının şartları

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

ORUCUN FARZ OLMA ŞARTLARI

Orucun edasinin farz olmasinin sartlari

Bir insana orucun farz olması için, bir takım şartlar vardır. Fakihler, bu şartlardan bazılarında, orucun farz olma şartlarından mıdır yoksa edasının (yerine getirilmesinin) sahih olması şartlarından midır? şeklinde, itibara alınacakları yön hakkında ihtilaf etmişlerdir. Biz bu şartların tamamını, orucun farz olma şartları olmaları yönüyle zikredeceğiz.

İslâm:

Alimler, bu dünyaya dair hükümler itibariyle, kafir olan bir kim seye orucun farz olmadığında ve hatta müslüman olduktan sonra, geçmişteki tutmadığı oruçların kazasından da sorumlu olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Buna göre, kafir bir kimse Ramazan ayında müslüman olsa, Ramazan ayının başından müslüman olduğu güne kadar geçen oruçları kaza etmesi gerekmez. Çünkü önceden geçen günlerdeki oruç farziyeti, o kimse hakkında sabit olmamıştır, dolayısıyla kazası da gerekmez. Bu görüş, cumhura ve fakihlerin ge neline aittir. Hanbeliler, Şafiiler, Hanefiler, Malikiler, Evzâî, Ebû Sevr ve başkaları bunlar arasındadır. Atâ ise şöyle demiştir: Bu kimsenin kaza etmesi gerekir, Ramazan ayında oruç tutmadığı günleri kaza eder. Sahih olan ise, fakihlerin genelinin görüşü olup, oruç tutma dan geçen Ramazan günlerinin kazasının gerekmediğidir.

– Bulûğ:

Buluğa ermeden önce, mümeyyiz bile olsalar, erkek ve kız çocuğuna Ramazan orucu farz değildir. Buluğa erdikten sonra da buluğ dan önce geçmiş Ramazan oruçlarını kaza etmeleri gerekmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

رفع القلم عن ثلاث: عن الضبي حتى يبلغ وفي رواية: حتى يختلم( وعن المجنون حتى يفيق، وعن النائم حتى يستيقظ«

“Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (bunlar yaptıklarından sorur mlu değildirler): Bulûğa erinceye (bir rivayete göre: ihtilam oluncaya’) kadar çocuktan, şifa buluncaya kadar deliden, uyaa nincaya kadar uyuyandan. “Z46)

Ancak, kız veya erkek çocuğu, oruç tutmaya güç yetirebilecek durumdaysa ve yedi yaşına ulaşmış ise mümeyyiz olmaları şartıyla velilerinin onlara oruç tutmalarını emretmesi gerekir.

Şafiiler ve Hanbeliler şöyle demişlerdir: “On yaşına ulaştıkların da, oruç tutmadıkları için velisi onları döver. “(247) Şayet oruç tutarlar sa, bu onlara farz olmasa bile, oruç tutmalarının sahihliği nedeniyle sevap alırlar.

– Tercih edilen görüş, erkek ve kız çocuğa oruç tutmalarını dövmeden emretmektir:

Erkek ve kız çocuğuna, güç yetirebildikleri takdirde oruç tutmalarını emretmenin güzel bir şey olduğu aşikardır. Yedi yaşına ulaş tiklarında namazla emredilmelerine kıyasla, velinin onlara orucu emretmesi gerekir. Ancak, on yaşına ulaştıkları zaman namaz kılma malarından dolayı dövülmelerine kıyasla, on yaşına ulaştıkları zaman oruç tutmadikları için dövülmeleri ise, farklı konuların birbirine kıyası demektir ve namazla oruç arasındaki açık farklılık nedeniyle bunun uygulanması doğru değildir. Çünkü oruç tutmaları, namaz kılmala rindan daha zordur. Ayrıca, eğer dövmek bir ceza ise, erkek ve kız çocuğu bu cezayı hak etmemişlerdir. Zira ceza, bir farzın terki veya bir haramın işlenmesi nedeniyle gerekli olup, bu ikisinden herhangi biri onlarda bulunmamaktadır. Çünkü, onlara oruç farz değildir. Eğer dayakla ceza değil de terbiye amaçlanmışsa; erkek ve kız çocuğunun oruca alıştırılması ki, bu onlar için zor bir durumdur, dayakla değil oruç tutmayı emretmekle, oruca teşvik ve özendirmeyle olur. Dayak, namazın kılınmaması hususunda varit olmuştur. O halde bunu varit olduğu konuyla sınırlandırır ve orucun tutulmamasından dolayı döv meyi buna kıyaslamayız.

– Akıl:

Daha önce de zikrettiğimiz şu hadis gereğince, deliye oruç farz değildir:

“Kalem üç kişiden kaldırılmıştır…”

«ژفع القلم عن ثلاث»

Akh başına gelirse, deliliği zamanında geçen oruçların kazası ge rekmez. Çünkü bu oruç, deliliği nedeniyle üzerindeki sorumluluğun kalktığı bir dönemde geçmiş ve farz olmamıştır. Ancak, mükellef bir kimsenin baygınlık nedeniyle aklı gitse ve sonra ayılsa, baygınlık esnasında geçen oruçlarını kaza etmesi gerekir. Çünkü bayılmak, bir hastalık çeşididir. Delilik ise bunun gibi olmayıp, ikisi farklı şeyler dir. Şafiiler ve Hanbeliler de konuyu bu şekilde açıklamışlardır. Tercih edilen görüş de budur.

– Hayız ve nifastan temizlenmek:

Kadına orucun farz olması için hayız ve nifastan temizlenmesi sarttır. Bu nedenle, hayız ve nifas halindeki kadına oruç farz olmadiği gibi, ilim ehlinin icması ile, oruç tutmaları sahih ve helal olmayıp, hayız ve nifas hali devam ettiği sürece de oruç tutmaları haramdır. Mü’minlerin annesi Hz. Aişe’nin (r.ah.) rivayet ettiği şu hadis mucibince, temizlendikleri zaman oruçlarını kaza etmeleri gerekir: “Biz orucun kazasıyla emrolunurduk ve fakat namazın kazasıyla em rolunmazdık.”

İşte bu hadis gereğince, hayızlı kadının orucu kaza etmesi gere kir. Nifas halindeki kadınlar da buna kıyas edilir. Çünkü o da hayızlı gibidir. Hz. Aişe’nin (r.ah.) “biz emrolunurduk” sözünün manasi: Hz. Peygamber (s.a.) bize böyle emrederdi, demektir. Çünkü mutlak olarak kullanıldığında emir yetkisi O’na aittir.

1029- Şayet hayız veya nifas hali, gündüz vaktinin herhangi bir diliminde meydana gelirse, ister gündüzün ilk zamanlarında ister so nunda olsun, o günün orucu bozulur. Her ne zaman, hayız veya nifas halindeki kadın, haram olduğunu bilerek oruca niyet eder ve tutarsa günah işlemiş olur ve orucu makbul değildir.”

– Hayız veya nifas halindeki kadının Ramazanda gündüz vakti temizlenmesi:

Hayız veya nifas halindeki kadın Ramazanda gündüz vakti te mizlenmişse, Şafiilere göre; onun gündüzün geriye kalan kısmını, orucu bozan şeylerden sakınmaya devam ederek tamamlayıp, ye mek, içmek ve bunlar gibi orucu bozan şeylere yaklaşmaması müste haptır.

Hanbelilere göre ise, bu durumda orucu bozan şeylerden sakın manın gerekip gerekmediği hususunda iki görüş vardır.

Malikilerin görüşü ise şöyledir: Bu durumdaki kadınların, orucu bozan şeylerden sakınmaya devam etmeleri müstehap değildir. Orucu bozan şeyleri yapmaları caizdir. Maliki fikih kitaplarından olan Hâşiyetü’t-Desûkî’de şu ifadeler yer almaktadır: “Ramazanda gündüz vaktinde hayız veya nifas hali biterse; ya da yolculuk tamamla nirsa; veya çocukluk dönemi bitip buluğa ererse; yahut deliliği orta dan kalkarsa…bu kimselerin orucu bozan şeylerden sakınmaya devam etmesi müstehap olmaz ve orucu bozan şeyleri yapmaya de vam etmeleri caizdir.”

Derdîr’in eş-Şerhu’s-sağir’inde ve Hâşiyetü’s-Sâvî’de, Desûkî’nin Hâşiye’sinde söylediği şeylerin benzeri söylenmiş ve onlara örnekler ilave edilmiştir. Bu iki eserde şöyle geçmektedir: “Ramazan’da gün düz vakti evine dönen yolcunun durumunda olduğu gibi, oruç tutma mayı mübah kılan özrü ortadan kalkan kimsenin, günün kalan kısmi ni orucu bozan şeylerden sakınarak tamamlaması müstehap değildir. Bu kimse, kendisiyle aynı durumda olan, yani kocasıyla beraber yol culuktan gelmesi veya hayız ya da nifastan temizlenmesi veya Ramazanda gündüz vakti buluğa ermesi şeklinde, oruç tutmamayı mübah kılan özrü ortadan kalkan eşiyle cinsel ilişkide bulunabilir.” Yolcu veya hasta olan kimselerde olduğu gibi, Ramazan’da gündü zün başında oruç tutmaması mübah olan herkes için de, gündüz vakti özrün ortadan kalkması durumunda fakihler arasındaki zikret miş olduğumuz ihtilaflar çerçevesinde aynı hüküm geçerlidir.

– Hayız ve nifas halindeki kadına, tutmadığı orucu kaza etmesinin farz oluşunun mahiyeti:

Hayız ve nifas halindeki kadınlara, bu esnada tutmadıkları oruç ları temizlendikten sonra kaza etmenin farz olması, yeni bir emre binaen olup, hayız ve nifas halindeyken farz olan orucun kazası de ğildir. Bu, Şafiilerin açıkça belirttikleri ve “mezhebin görüşü budur” dedikleri görüştür.

– Hayız hali gece bittiği halde, gusletmemiş olan kadının durumu:

Hayızlı kadının hayız hali gece bitse ve bu kadın gusletmemiş olsa, oruç tutması gerekir mi?

Hanbeliler der ki: Hayız hali gece biten kadının hükmü, cünüp olan kimsenin hükmü ile aynıdır. İlim ehlinin geneline göre, cünüp olan kimse, gusletmeyi sabaha kadar erteleyebilir. Sonra gusleder ve orucunu tamamlar. Ancak, bu kadının hayız halinin, fecrin doğma sından önce bitmesi şarttır. Zira gündüz vakti bir müddet hayızlı olması, orucu bozar. Aynı şekilde, hayız hali bittikten sonra, oruca geceden niyet etmesi de şarttır. Çünkü geceden oruca niyet etmeye nin orucu muteber değildir.

Evzâî, Hasan b. Huyey ve Abdülmelik b. Mâcişûn şöyle demişlerdir: “Bu kadın, fecirden önce geceleyin gusletmemişse, gusül ko nusunda bir ihmali olsun veya olmasın, -orucu- kaza etmesi gerekir. Çünkü hayızdan kaynaklanan abdestsizlik hali, cünüplüğün aksine, oruca manidir.” Hanbeli alimlerinden İmam Ibn Kudâme bu görüşü reddetmiş ve şöyle demiştir: “Bu, guslü gerektiren bir abdestsizlik halidir. Bu durumdan dolayı alınması gereken guslü sabaha kadar ertelemek, tıpkı cünüplükte olduğu gibi, orucun sıhhatine mani de ğildir. Onların söylediği şey de doğru değildir. Çünkü hayızdan temiz lenen kimse artık hayızlı değildir. Bu kadında sadece, aynen cünüp kimsede olduğu gibi, guslü gerektiren bir abdestsizlik hali vardır. Şu durum bunu açıklar: Guslü gerektiren cinsel birliktelik, oruç esnasın da meydana gelse, hayız gibi bu da orucu bozar. Bu fiilden dolayı gusletme gerekliliğinin kalmış olması ise, hayızdan dolayı gusletme gerekliliğinin kalmış olması gibidir. Allah’ın (c.c.) şu sözü de buna delil olarak gösterilebilir:

وقالآن باشروم وابتغوا ما كتب الله لكم وكلوا واشربوا حتى يتبين لكم الخيط الأبيض من الخيط الأسود من الفجر

“Artık (Ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah’ın si zin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah iplikten (karanlıktan) ayırt edilinceye kadar yeyin, için… ”

Bu ayet-i kerimenin delil olma yönü şudur: Fecir belirene kadar cinsel ilişkide bulunmak mübahsa, guslün bundan sonra olacağı anlaşılır.

Aile ans.

Abdest alırken niyet etmek şart mı

Cevapla