Oruç tutmamayı mubah kılan özürler nelerdir?

Question

Oruç Bozmayı Mübah Kılan Özürler

Oruc tutmamayi mubah kilan ozurler nelerdir

Oruç bozmayı mübah kılan haller

Bazı özürler sebebiyle orucu bozmak mübah olur, Bu özürler yedi, bazılarına göre dokuz tanedir ve aşağıdadır:

1- Sefer-Yolculuk: Çünkü Allah tealâ seferle ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Sizden her kim hasta yahut seferde olursa diğer günlerden sayılı günleri oruç tut sun. “Lügatte sefer, masraf külfeti bulunan bir yolculuğa çıkmaktır. Seferin mesa fesi konusunda Allah teala tarafından her hangi bir açıklama yapılmamıştır. Ancak bu konuda uyarı vardır. Bu uyan da Hz. Peygamber (a.s)’in: “Allah’a ve ahiret gü nüne iman eden bir kadının mahremsiz olarak bir gün bir gecelik mesafeye yolcu luk yapması helâl olmaz. ” hadisidir.

a) İftar etmeyi mübah kılan yolculuk, dört rekatlı namazların kısaltılarak kılınmasını mübah kılan uzaklıktır. Bu da 89 km. civarında bir mesafedir. Cumhura göre, oruçlu kişinin seferde oruç bozması için, sabah vakti girmeden önce seferi baş latmak ve namazlan kısaltmaya başlanılacak sınıra kadar ulaşmak şarttır. Bu sınır da bulunduğu beldenin evlerini arkada bırakacak şekilde yol almış olmaktır. Çünkü bir kimsenin, sabah oruçlu olarak yolculuğa başlamasından sonra oruç bozması mübah değildir. Bunun sebebi hazar ile sefer bir araya gelince hazarın hükmünü se fer hükmüne üstün tutmak gereğidir. Bir kimse bulunduğu beldenin binalarını sa- bah vakti doğmadan önce geçmek suretiyle yolculuğa başlasa, iftar etmesi caiz olup kaza etmesi gerekir. Yine bir kimse oruca başlar da sonradan genel olarak dayanıl maz şiddetli bir sıkıntı ile karşılaşırsa orucunu bozup sonradan kazasını yapar. Da yandığı delil Cabir hadisidir: “Resulullah (a.s) Fetih günü Mekke’ye çıktı ve “Kura’ul-Gamim” denilen yere kadar oruç tuttu. İnsanlar da onunla beraber oruç tuttular. Kendisine: “Oruç insanları çok bunalttı, insanlar senin ne yapacagina bakmaktadırlar” denilince bir bardak su getirterek ikindi vaktinde su içti, insanlar da kendisine bakıyorlardı. Bazı insanların oruçlarına devam ettikleri haberi ken disine ulaşınca: “Onlar asilerdir” buyurdu. ” Şevkanî diyor ki: Bu hadiste, gece den oruca niyetlendikten sonra oruçlu olan kimsenin yolculuğa çıkması durumun da orucunu gündüzün bozabileceğine delil vardır. Bu görüş cumhurun görüşüdür.

Hanbeliler zevâlden sonra da olsa, gündüz kendi beldesinden yolculuğa çıkan kimseye iftar etmeyi mübah kılmışlardır. Çünkü sefer öyle bir şeydir ki, gece vakti olacak olsa ve gündüze kadar devam edecek olsa oruç bozmayı mübah kılmaktadır. Dolayısıyla gündüz gerçekleşecek olsa, hastalık durumunda olduğu gibi, orucu aç ması mübah olur. Bunun dayandığı delillerden biri Ebu Davud’un Ebu Basra el-Gi- fari’den rivayet ettiği şu haberdir: “Ebu Basra sefere başladıktan sonra oruç boz muş ve şöyle demiştir: Bunu yapmak Hz. Peygamber (a.s)’in sünnetidir.”

Şafiiler yolcunun iftar etmesi için üçüncü bir şart ileri sümüşlerdir. Bu şart da vasıta sürücülerinde olduğu gibi, yolcunun devamlı olarak yolculuk hâlinde bulun mamasıdır. Böyle olursa iftar etmesi haram olur. Ancak oruç sebebiyle oruçluya bir zorluk gelirse o takdirde iftar edebilir. Meselâ, teyemmümü mübah kılan zorlukta olduğu gibi. Bu da canının yahut bir azanın menfaatinin telef olma korkusu yahut hastalık müddetinin uzaması korkusu gibi durumlardır. Mürüvvete, şahsiyete za rar vermeyecek şekilde meslek gereği açıkta kalan bir uzva bir kusur arız olma kor kusu da böyledir, özürdür.

Bu meselede Hanefiler dışındaki cumhura göre, iki ayrı şart daha vardır ki, bu şartlar da yolculuğun mübah bir yolculuk olması ve seferde dört gün ikamete niyet etmemesidir. Malikîler bunlara bir şart daha eklemişlerdir. O da sefere çıkmadan önce, geceden iftar etmeye niyetlenmektir. Çünkü yolculuk niyet ve fiil olmaksızın namazları kısaltmayı ve orucu bozmayı mübah kılmaz. Nitekim aşağıda bu hususu açıklayacağız. Hanefîler ise günah işlemeye yönelik bir yolculuk da olsa, orucu bozmayı mübah gömmüşlerdir.

Özet olarak: Malikiler yolculuk sebebiyle orucu bozmak için dört şart ileri sürmektedirler: Yolculuğun namazları kısaltacak uzaklıkta olması, mübah bir yol culuk olması, günün ilk saatlerinde olacaksa yolculuğa sabah vaktinden önce başla mış olmak, iftara geceden niyet etmiş olmak.

b) Sefer kişi oruçlu olarak sabahladıktan sonra orucunu bozması gerekse bunu yapmak caiz olup Şafif ve Hanbelilere göre her hangi bir günahı yoktur. Dayandığı delil Ibni Abbas’tan müttefekun aleyh olarak rivayet edilen hadis ile Hz. Peygamber (a.s)’in Mekke’nin fethi esnasında orucunu gündüzün bozması olayıdır. (1) Ha nefi ve Malikilere göre, iftar etmek haramdır ve yapan günahkar olur. Cumhura gö- re, bundan ötürü sadece kaza gerekir. Malikilere göre ise hem kaza hem de kefaret gerekir. Çünkü bu kişi Ramazan orucunu bozmuştur. Dolayısıyla hem kaza hem de kefaret gerekir. Bu aynen mukim kimsenin yaptığına benzer.

Hanefi ve Şafilere göre eğer bir zarar görmeyecekse seferi olan kimsenin oruç tutması daha faziletlidir. Hanefîlere göre eğer yolculuktaki arkadaşları oruç tutu yorlarsa yahut harcamaya ortak değillerse kendisinin tutması faziletlidir. Eğer har camada ortak iseler yahut arkadaşlarının çoğunluğu oruç tutmuyorlarsa, en iyisi arkadaşlarına uymak ve açmaktır. Seferde oruç tutmanın kendisine zarar vermesi du rumunda kişinin oruç tutması haram, oruç bozması ve tutmaması vaciptir. Dayan diklan delil: “Oruç tutmanız sizin için çok hayırlıdır. ” ayetidir. Zarar görme, canının yahut bir uzvunun telef olmasından yahut bir uzvun menfaatinin telef olmasın dan korkmaktır.

Hanbelilere göre her hangi bir sıkıntı ve zorluk bulunmasa da namazlan kısalt- mayı mübah kilan yolculukta oruç bozmak sünnet, oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s) Mekke’nin fethi gününde oruç tutanlar için: “Onlar asilerdir.” buyurmuştur. Yine Buharî ile Müslim’de rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Pey gamber (a.s) şöyle buyurmuştur: “Seferde oruç tutmak takvadan değildir. ” Birinci görüş, ayetin zahir manası ile amel etmek bakımından daha uygundur. Ayette şöy le buyuruluyor: “Oruç tutmanız sizin için çok hayırlıdır.” Mekke’nin fethi gününde oruç bozmak savaş sebebiyle idi.

c) Yolcunun Ramazan’da adak ve benzeri Ramazan dışı oruçlar tutması caiz değildir. Çünkü oruç tutmamak yolcuya ruhsat olarak mübah kılınmıştır. Yolcunun kendisi için her hangi bir kolaylık söz konusu değilse yahut yolcu bu kolaylıktan ya rarlanma ihtiyacında değilse, aslı yerine getirmesi lazımdır. O da Ramazan orucu dur.

Yolcu yahut hasta kişi Ramazan’dan başka bir oruca niyetlense, cumhura göre, bu oruç sahih olmayıp Ramazan’a ve başka bir oruç yerine geçmez. Çünkü kendisi ne oruç tutmamak bir özür sebebiyle mübah kılınmıştır. Dolayısıyla hastada olduğu gibi, Ramazan dışındaki bir oruca niyetlenmesi ve tutması caiz değildir. Hanefîlere göre, eğer tutulan oruç vacip bir oruç olup, nafile değilse niyetlendiği oruç yerine geçer. Çünkü yolculuk, kişinin oruç tutmamasına müsaade edilen bir zamandır. Dolayısıyla başka bir vacip yerine oruç tutması, Ramazan dışında oruç tutması gibidir.

d) Eğer yolcu ile hasta oruç tutarlarsa dört mezhebin ittifakı ile farz yerine geçer. Zahirilere göre, farz oruç yerine geçmez. Bu meseledeki ihtilafin kaynağı Al lah tealâ’nın: “Sizden her kim hasta olur yahut seferde bulunursa diger günlerden sayılı günleri oruç tutsun. ” ayetinden anlaşılan manadaki farklılıktır. Cumhura go re, buradaki söz mecazi manadadır. Sözün takdiri şöyledir: “Seferde olup da iftar eden sayılı günlerde oruç tutsun.” Burada hazfedilen, iftar ederse, sözü, hitap tar zindan anlaşılan manadır. Zahirīlere göre, bu söz hakiki manasına alınmıştır, me cazî değildir. Misafirin farzı, diğer günlerden sayılı günlerdir. Gücü yetip de iftar edenin farzı iftar ettiği zaman diğer günlerden sayılı günlerdir.

Cumhurun görüşünü Enes hadisi de kuvvetlendirmektedir: “Bizler Hz. Pey gamber (a.s) ile beraber sefere giderdik. Oruç tutanlar oruç bozanları, oruç bozanlar da oruç tutanları ayıplamazdı. ”

Zahirīlerin görüşü İbni Abbas’tan rivayet edilen şu hadis ile kuvvetlendirilmiştir: “Hz, Peygamber (a.s) Ramazan’da Mekke’nin fethine çıktı. Kedid’e varın caya kadar oruç tuttu. (Kedîd Usfan ile Kudeyd arasında bulunan bir suyun adıdır.) Kendisi de orucunu bozdu, insanlar da oruçlarını bozdular.” Onlar Rasulullah (a.s.)’ın en son uygulamalarını göz önüne alıyorlardı.

2- Hastalık: Insan tabiatının bozulmasını gerektiren bir düzensizliktir. Seferde olduğu gibi bu düzensizlik orucu açmayı mübah kılar. Dayandığı delil daha önce de geçen şu ayet-i kerimedir: “Sizden her kim hasta olursa yahut yolculuk yaparsa, başka günlerden sayılı günleri oruç tutsun.

a) Oruç tutmamayı mübah kılan hastalığın ölçüsü şudur: Bu hastalık ile bera ber oruç tutmak insana çok büyük bir zorluk veriyorsa yahut oruç tutulduğu takdir de insanın ölmesinden yahut hastalığın artmasından yahut hastalığın iyileşmesinin gecikmesinden korkulursa bu hastalık oruç tutmamayı mübah kilan hastalıktır.  Eğer uyuz, diş ağnsı, parmak ağnsı, çıban ve benzeri hastalıklarda olduğu gibi kişi nin oruç tutması hâlinde kendisine bir zararı olmayacak hastalıklardan ise orucu bozmak mübah olmaz.

Bir belirti, veya tecrübe yahut adaleti bilinmeyen Müslüman ve mahir bir dok torun haber vermesi neticesi oluşan kuvvetli zanna göre hasta veya zayıf düşmek ten korkan sağlıklı kişi de Hanefilere göre, hasta gibidir. Ölmekten yahut şiddetli eziyete maruz kalmaktan korkan sağlam kişi de Malikilere göre hasta gibidir. Şafif ve Hanbelilere göre sağlam adam hasta gibi değildir.

Eğer oruç tutmaktan ötürü kişinin ölmesi kuvvetli bir kanaatle sabit olursa ya hut duyulardan birinin şiddetli zarar görmesi söz konusu ise orucu bozmak vacip olur.

Haneffler şunu da ilave etmişlerdir: Savaşta zayıf düşmekten korkan askerin sefer olmasa da savaşa çıkmadan önce oruç tutmaması mübahtır. Humma nöbeti olan kimsenin yahut adet göreceğini tahmin eden kadının bu durumların bulunduğu kanaatinde ise orucunu açmasında bir beis yoktur. Sefer mesafesinde olmasa da, cihad oruç tutmamayı mübah kılan sebeplerden biridir. Bunun sebebi düşmana karşı kuvvetli olmak ve Mekke’nin fethi esnasında Hz. Peygamber (a.s)’in uygulaması ile amel etmektir.

b) Cumhura göre, hastanın iftar etme ruhsatından faydalanmaya niyet etmesi vacip değildir. Şafiflere göre ise vaciptir. Eğer böyle yapmazsa hasta günahkar olur. Eğer hasta kişi hastalığı esnasında oruç tutarsa, bu oruç onun için farz oruç yerine geçer. Çünkü mahallinde, oruca ehil olan kimse tarafından yerinde yapılmıştır. Bu durum yolcunun namazlan tam kılmasına benzer.

c) Hastanın oruç tutmaması konusunda fakihlerin iki görüşü vardır: Hanefi ve Şafiflere göre, hastalık oruç tutmamayı mübah kılar. Hanbelilere göre, hastalık du- rumunda oruç tutmamak sünnet olup oruç tutmak mekruhtur. Dayandıklan delil: “Sizden her kim hasta olur yahut seferde bulunursa, diğer gülerde tutamadığı günler sayısınca oruç tutsun. ” ayetidir. Malikilere göre hastanın dört türlü durumu vardır.

1- Hiç bir şekilde hasta oruç tutamayacak durumda olması. Hastalık sebebiyle yahut oruç tuttuğu takdirde gücünün zayıflamasından ve ölmekten korkulursa bu gibi kimselerin oruç tutmaması vaciptir.

2- Hasta kimse, zorluk çekerek oruç tutabiliyorsa, oruç tutmaması caizdir. Ma likiler bu konuda Hanefilerle Şafiîler gibi düşünmektedirler. İbni Arabi’ye göre, böyle hastaların oruç tutmaması müstehapur.

3- Hastanın zorlukla oruç tutması ve hastalığının artmasından korkması duru mudur. Böyle hastaların oruç tutmamasının vacip olması için iki görüş vardır.

4- Oruç tutmasının hasta için zor olmaması, fakat oruç tuttuğu takdirde hastalığının artmasından korkması durumudur. Cumhura gore, bu gibi hastalar oruçlarını bozamazlar. İbni Sirin farklı düşünmektedir.

d) Hasta yahut yolcu oruç tutmak niyeti ile sabahlar da sonradan bu özür orta dan kalkarsa orucunu bozması caiz değildir. Fakat oruç tutmamak niyeti ile sabah layıp da sonradan özür kaybolursa, günün geri kalan kısmında da oruç tutmaması caizdir. Bunun gibi, oruç tutmamayı mübah kılan bir özür sebebiyle oruçsuz olarak sabahlayan kimse günün geride kalan kısmında özür yok olsa, cumhura göre yine
oruç tutmayabilir. Ebu Hanife ise buna muhaliftir.

e) Ramazan’da hasta yahut yolcunun nafile oruca niyetlenmesi ittifakla sahih değildir. Bunun gibi cumhura göre, Ramazan’da bu gibi kimselerin başka bir vacip niyetiyle oruç tutmalan da sahih değildir. Hanefilerde tercih edilen görüşe göre ise bunu yapmak caizdir. Nitekim bu hususu sefer özrü bahsinde açıkladık.

3. 4- Hamilelik ve emziklilik: Hamile ve emzikli olan kadınların, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmalan durumunda oruç tutmamaları mübahtır. Çocuk ister emziren kadının kendi çocuğu ister başkasının çocuğu olsun, fark etmez. Yine ister ücretle emziren kadın olsun, ister olmasın; zarar korkusu yine aklın noksanlaşması yahut ölüm tehlikesi yahut hastalık olsun fark etmez. Muteber olan korkunun sebebi geçmiş tecrübelere dayalı olarak yahut adil, uzman bir Müs lüman doktorun haber vermesi ile kuvvetli kanaata dayalı olan hastalıktır.

Hamile ve emzikli kadınlann oruç tutmamalarının caiz olmasının dayandığı delil, hasta ile yolcuya kıyastır. Bunun yanında Hz. Peygamber (a.s)’in: “Allah te alâ, yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır, hamile kadınlarla emzikli kadınlardan da orucu kaldırmıştır. ” (1) hadisidir. Hamile yahut emzikli kadınlar kendilerine yahut çocuklarına ölüm gelmesinden korkarlarsa oruç tutmalan haram olur.

Hamile ve emzikli kadınlar oruç tutmazlarsa, tutmadıklan günleri kaza eder ler. Kaza etmeleri vacip olup fidye vermeleri gerekmez. Bu hüküm Hanefîlerin go rüşüdür. Şafif ve Hanbelilere göre ise, çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlar sa hem fidye hem de kaza lâzım gelir. Malikîlere göre, emzikli kadınlara fidye ile birlikte kaza gerekir. Hamile kadınlara sadece kaza gerekir. Nitekim ileride bu ko nu açıklanacaktır.

5- Yaşlılık: Yılın bütün mevsimlerinde oruç tutmaktan aciz olan çok yaşlı er kek ve kadınların oruc tutmamalan icma ile caizdir. Bunlann oruçlarını kaza etme leri gerekmez. Çünkü oruç tutabilecek durumda değillerdir. Bunlann her gün için bir fakiri doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. Malikilere göre, fidye vermek müstehapur. Çünkü Allah teala: “Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bir fakiri do yuracak kadar fidye vermeleri gerekir. ” buyurmaktadır. Ibni Abbas bu ayetin nas hedilmiş olmadığını söylemiştir. Bu ayet çok yaşlı ve oruç tutamayan erkek ve ka dinlarla ilgilidir. “Bunlar her bir güne karşılık bir fakiri doyururlar. ”

Hastalığının iyileşme ümidi olmayan hastalar da yaşlılar gibidir. Çünkü Allah teala şöyle buyuruyor: “Allah sizin için dinde bir güçlük yapmamıştır. “Fakat, Ra mazan’da oruç tutma gücüne sahip olmayıp başka bir vakitte tutabilenlerin, diğer zamanlarda bu oruçlannı kaza etmeleri farzdır, fidye vermeleri gerekmez.

6- Açlık ve Susuzluk Tehlikesi: Ölüm yahut akıl noksanlaşması yahut bazı duygulann yok olmasından korkulacak derecede şiddetli açlık ve susuzluk tehlike sinin meydana geldiği kişilerin oruç tutmamalan veya oruçlarını bozmaları caizdir. Öyle ki, bu durumda kişi oruç tutma kudretine sahip olamaz. Böyle kişilerin tuta madıklan oruçlarını kaza etmeleri gerekir. Bir kimse ölüm tehlikesinden korkarsa bu durumda oruç tutması haram olur. Çünkü Allah teala şöyle buyuruyor: “Kendi nizi tehlikeye atmayınız.

Açlık ve susuzlukla karşılaşan kimse oruçunu bozarsa ne yapacağı Günün ge ride kalan kısmını oruçlu mu geçirecek yoksa onun yemesi içmesi caiz midir? ko- nusunda farklı görüşler vardır.

7- İkrah, Tehdit Altında Kalmak: Tehdit altında kalan kimsenin orucunu boz ması mübahtır. Cumhura göre kimsenin orucunu kaza etmesi gerekir. Şafiflere göre, tehdit alunda kalan kişi orucunuz bozamaz. Kadın eğer tehdit altında yahut uyku hâlinde iken cinsi ilişkide bulunulursa orucunu kaza etmesi gerekir.

Bu sayılanlar orucu bozmayı mübah kılan en önemli özürlerdir. Hayız, nifas ve delirme gibi sonradan oruçlu kişinin başına gelen olaylar da iftar etmeyi mübah kı- lan olaylardır. Bilakis bunlar oruç tutmayı farz kılmazlar ve bu durumlarda tutulan oruçlar sahih değildir. Orucun şartlan bahsinde bu hususlar açıklanmıştır.

Zor İşlerde Çalışmak:

Çok zor işlerde çalışan kimselerin orucu hakkında Ebu Bekir el-Acürri şöyle demiştir: Çalıştığı iş zor olan kişi, eğer oruç tuttuğu takdirde canının telef olmasından korkarsa, bakılır işini terk etmek hayatını sürdürmesine zarar verecekse orucunu bozar ve tutamadığı günleri kaza eder. Eğer işini terk etmekten ötürü zarar bulunmazsa orucunu bozarsa günahkâr olur. Eğer işi terk etmek ile göreceği zarardan yine de kurtulamıyor ise özür sebebiyle orucunu bozmakta her hangi bir günahı yoktur. Fakihlerin cumhuruna göre maden işçiliği gibi ağır işlerde çalışan kimseler eğer çalışma esnasında şiddetli susuzluk ve açlıktan zarar gelmesinden korkarlarsa oruçlarını bozmaları caizdir. Bu günlerin kazasını yapmaları gerekir. Eğer zarar bilfiil gerçekleşirse oruçlarını bozmak vacip olur. Çünkü Allah teala şöyle buyuru yor: “Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”

Boğulmak Üzere Olanlarla Benzer Kimseleri Kurtarmak:

Hanbelilere göre, boğulmak tehlikesi geçiren vb. masum kimseleri tehlike den kurtarmak için orucu bozmak vacip olur. Ona Keffâret icab etmez. Eğer orucu nu bozmaksızın kurtarma gücüne sahipse orucunu bozması haram olur. Kurtarma esnasında boğazına su kaçarsa orucu bozulmaz.

Orucu bozan durumlar madde halinde kısaca

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2025-02-19T13:15:18+03:00

    Oruç tutmamayı mubah kılan özürler, İslam dini açısından oruç tutmanın zor ya da imkansız olduğu durumlardır. Bu özürler şu şekilde sıralanabilir:

    Sağlık Sorunları: Oruç tutmak kişinin sağlığını olumsuz etkileyebilecek durumlar varsa, oruç tutmamaya izin verilir. Örneğin, ciddi bir hastalık, kronik rahatsızlık veya hamilelikte sağlık sorunları olan bir kişi oruç tutmayabilir.

    Gebelik ve Emzirme: Hamile ya da emziren kadınlar, eğer oruç tutmanın kendilerine veya bebeklerine zarar vereceğinden endişe ediyorlarsa, oruç tutmamaları mubah kabul edilir.

    Yolculuk: Uzun bir seyahatte olan ve oruç tutmanın zorluk çıkaracağı kişiler, oruçlarını tutmayabilirler. Ancak bu özür yalnızca yolculuk sırasında geçerlidir, yolculuk sonrasında oruç borcu yerine getirilmelidir.

    Çocukluk: Ergenlik yaşına girmemiş, fiziken oruç tutmaya güç yetiremeyen çocuklar için oruç tutmak farz değildir.

    Ağır Fiziksel Yük: Oruç tutmanın fiziksel olarak imkansız ya da aşırı zorlayıcı olduğu durumlar da mubah sayılabilir.

    Bu durumlar, kişinin oruç tutmamasını meşru kılan özürlerdir, ancak her biri için özel hükümler bulunabilir. Oruç tutmayan kişilerin bu süreyi telafi etmeleri gerekebilir (örneğin, fidye verme veya kaza orucu).

Cevapla