Paylaş
Mescid-i Nebevi
Question
Mescidi Nebevi Peygamberimizin kabri mescidi nebevi
Mescid-i Nebevi, Medine-i Münevvere’de Hz. Peygamber’in kabrinin bulunduğu mescittir.
Yüce Allah tarafından Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicret etmesinin emrolunması üzerine Rasûli Ekrem, Hz. Ebubekir (r.a.) ile birlikte oraya hicret etti. Arkadaşlarının bir kısmı kendisinden önce bir kısmı İse daha sonra Medine’ye göç etmişlerdi.
Hz. Peygamber, Medine’ye birkaç mil mesafedeki Küba Köyü’ne gelince ilk iş olarak bir mescid inşâ etti. Hz. Peygamber, Ebubekir, Ömer bina için taş taşıdılar. Küba’ya varışlarının beşinci günü inşa ettikleri mescidde cuma namazını kıldılar[67]. Birkaç gün Küba’da kaldıktan sonra Hz. Peygamber kuzeye; Medine’nin Cevf vadisine gitmeye karar verdi. Devesine bindi, yularını hayvanın boynuna doladı ve her kabilenin önünden geçerken, kabile mensupları kendisine yanlarında yerleşmesi için ısrar ettikçe onlara: “Bırakınız deve yürüsün, o bizi Allah’ın dilediği yere götürecektir” diyordu.
Bir müddet yürüdükten sonra deve çöktü. Kalkması için Hz. Muhammed (s.a.) ökçesi ile ona dokundu, deve kalktı, birkaç metre yürüdükten sonra tekrar çöktü. Burası boş bir arazi idi. Hz. Peygamber’in annesi tarafından ataları olan Benî Neccâr’a aitti. En yakın ev Ebû Eyyûb’un evi idi. Ebû Eyyûb el-Ensârî onu misafir olarak kabul etmekten büyük memnuniyet duyacağını ifade ederek hemen Hz. Peygamber’in eşyalarını aldı. Devenin çöktüğü sâhâ iki yetime aitti ve mahsûlleri kurutmak için kullanılıyordu. Hz. Peygamber: “İnşaallah konağımız burasıdır” diyerek orayı on dinara satın aldı ve hemen cami inşâsına başladı. Rasûli Ekrem diğer müminlerle birlikte taş ve tuğla taşıdı. Hz. Peygamber ve arkadaşları İnşaat esnasında şöyle diyorlardı: “Allah’ım yegâne hayırdır hayr-ı âhiret / Sen ensâr ve muhacirlere yardım et”. Temeli taştan, duvarları tuğladan, direkleri hurma ağacının gövdesinden yapıldı, tavanı hurma lifleri ile örtüldü. Caminin bitişiğinde inşa edilen ve Suffa denilen büyük bir oda gündüz okul, gece de fakir muhacirler için yatakhane olarak kullanıldı ki, burası İslâm tarihindeki ilk egitim öğretim kurumudur. Caminin diğer tarafında ise Hz. Peygamber ve ailesi için bir kaç oda inşa edildi. Mescid-i Nebevî’nin inşası bu şekilde tamamlandı.
Mescidin inşası tamamlandığında alanı (uzunluğu 70, genişliği 60 olmak üzere) 4200 zira’, yüksekliği 5 zira’ idi. Bu mescid Küba’da inşa edilen mescidden sonra İslâm’daki ikinci mesciddi.
Hicretin yedinci senesinde Hayber’in fethinden sonra mescidin alanı Hz. Peygamber tarafından yaklaşık 100 im daha büyütülerek alanı 10.000 zirâ’a yüksekliği 7 zi-râ’a ulaştı. Önceleri mescidin üç kapısından biri Beyti Makdis’e yönelikti. Namazda Kabe’ye yönelme emri geldiğinde, Mekke tarafına bir kapı açılmış, Beyti Makdis tarafındaki kapı kapatılmıştı. Kıblenin tahvilinden sonra Hz. Peygamber’in kıldığı ilk namaz, ikindi namazı oldu.
Halifeler, sultanlar ve devlet başkanları tarih boyunca bu mescidin genişletilmesi, yeniden yapılması süslenmesi için büyük bir itina gösterdiler. Mescid-İ Nebevi’nin tarihini, inşa, imar, tevsi, tezyin ve tecmil açılarından şu şekilde özetlemek mümkündür:
Hz. Ömer zamanında hicretin 17. yılında mescid yenilendi ve sahası genişletildi. Hz. Osman da bazı ilâvelerde bulundu. Duvarlarını yontma taştan yaparken direklerde demir kullandı. Emevî halifelerinden Velîd b. Abdülmelik zamanında Mescid-i Nebevî’nin binasında büyük bir gelişme oldu. O günkü Medine valisi Ömer b. Abdülaziz 88/706 yılında, Ümmehâtı Müminîn’in odalarını Mescid’e kattı, 4 minare yaptırdı. Mescidi mermerlerle kaplatıp, mozaikle süsledi ve kandillerle aydınlattı.
Abbasî halifesi Mehdî İse Mescid’in alanını üç misline çıkardı, çevresini kubbeli revaklarla çevirdi. Son Abbasî halifesi Müsta’sım da tamirine itina gösterdi.
Bağdat’taki Abbasî hilafetinin zevalinden sonra Mescid-İ Nebevî’nin tamir ve tezyinine Mısır sultanları itina gösterdiler. Kâhi-re’den, mahir ustalarla birlikte mermerler, altın zincirler, avizeler ve mozaikler gönde-riyorlardı. Meselâ bunlardan Zahir Baybars 654 (1256) yılında yanan Mescid’i yenilemişti. Nasır Kalâvun da Hücrei Saadet’i yeniden sağlam bir şekilde inşa etmiş ve üzerine bir kubbe yaptırmıştı.
Mescid-i Nebevî’ye Zahir Berkuk da itina gösterdi. 886 (1481) yılında yıldırım düşmesi sonucu Hücrei Saadetin dışında bütün Mescid yandığında da Sultan Kayıtbay binayı ve tezyinatını yeniden yaptırmıştı. Ayrıca Kabri Şerifin üzerine öncekinden daha yüksek bir kubbe yaptırdı. Kendi adıyla bilinen mihrab ile Mescid’in batı duvarındaki Bâbü’sSelâm’ı, birde medrese yaptırdı. Mescid-i Nebevî’ye itina gösteren Mısır sultanları arasında ayrıca Aybek es-Sâlikî, Muzaffer Şemseddin, Eşref Baybars ve Zahir Çakmak da zikredilebilir.
Daha sonra hilafet Osmanlılar’a intikal etti. Türk hükümdarlar, Harem-i Nebe-vî’nin tamirine ve Hücrei Saadetin tezyinine önem verdiler. Özellikle ikinci Selim 980/1573 yılında Minberi Osmanî’yi yaptırdı. İkinci Mahmûd ise kubbeyi yeniden inşa ettirerek yeşile boyattı. Bundan sonra da Kubbei Hadrâ (Yeşil kubbe) diye meşhur oldu. 1270/1853 yılında Sultan Abdülmecid, Mescid’in tamir ve tevsi işini ele aldı. Süslemesine ve duvarlarına Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin nakşedîlmesine ayrıca itina gösterdi. Mescid’in imarında Zu’lHuleyfe’deki bir dağdan getirilen kır-mızt taşlar kullanıldı. Tavan Osmanlı üslubunun mimarideki en belirgin özelliklerinden biri olan kubbelerle örtüldü. Kubbeler ve duvarlar, içerden altın suyuyla yazılmış (âyeti kerîmeler, hadisi şerifler ve kasidei
bürde gibi) nefis hatlarla süslendi. Kapılar sağlam ve sanatkârâne bir şekilde yapıldı. 1326/1908’de İkinci Abdülhamid Mescid-i Nebevî’yi elektrikle aydınlattı.
Teknik araştırmalar bu yapının sağlam ve dayanıklı oluşunun yanında tenasüp, güzellik ve tezyinat açısından da mükemmel olduğunu göstermiş, bu yüzden Suudlular tarafından başlatılan tevsî çalışmaları hemen hemen bu binanın bittiği yerden başlatılmıştır.
Hz. Peygamber, Hz. Ayşe’nin odasında onun kucağında vefat etti ve onun odasına defnedildi. Daha sonra Hz. Peygamber’in iki halifesi; Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de oraya defnedildiler. Bir müddet sonra Hz. Ayşe’nin evi mezarlıklar ile birlikte caminin içine alındı. Mervan Medine valisi olduğunda renkli taşlarla bir Maksure yaptırdı.
XXII. asır kaynaklarına göre Mescid-i Ne-bevîşu şekilde vasfedilmektedir. Mescid’in ortası açık bir biçimde idi ki “sahn denilen bu taşlık daha sonraları da muhafaza edildi. Bu açık alanda eskiden bir güneş saati bulunuyordu. Zemini kumdu ve çakıllı olan avlunun dört tarafı (290 adet) sütunlarla çevriliydi. Güneydeki sütunların doğu tarafında Hz. Peygamberle Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in mezarları ve Harem bulunuyordu. Hz. Peygamber’in bir hadisinde de beyan edildiği gibi Ravzai Mutahhara, Hz. Peygamber’in Kabri Şerifi’nin bulunduğu Hücrei Saâdet’le Minber arasında; Hücrei Saadetin batısında yer almaktaydı. Güneydeki sütunlar kireçle badana edilmişti ve yaldızlı başlıkları vardı. Diğer sütunlar ise mermerdendi. Duvarlar, mermer, altın ve mozaiklerle kaplıydı.
Ravza’nın güney tarafındaki tahta perdenin arkasında çok kıymetli bazı dinî emânetler vardı. Hz. Osman zamanında istinsah edilen mushafın Medine nüshası da Mescid’in çok kıymetli eşyası arasında yer alıyordu.
Hz. Peygamber’in minberini kaldırmak isteyen Muaviye manevî bir yolla ikaz edildiğinde ona 5 basamak daha ilave etmişti. 8 basamaklı bu minberin oturacak yeri abanoz ağacındandı. 19 kapısı olan Mescid’in ikisi doğu ikisi batıda olmak üzere sadece 4’ü açık idi. Babü’sSelâm ve Babü’rRahme batıda, Babü’nNisâ ve Babü Cibril doğudaydı. İkisinin arasında Ağalara ait bölüm vardı.
Cami bugünkü şeklini Sultan Abdülmecid zamanında 1270 (1853) aldı. Cami kuzeye doğru genişletildi. Dikdörtgen şeklindeki mescidin kuzeyden güneye olan uzunluğu 116, 25 m. genişliği kuzeyde 86.35 m- güneyde ise 66 m. kadardır. Sütunların sayısı 290’dan 327’ye çıkmıştır.
Çiçekli süslemelerle tezyin edilen 22 sütun Maksure denilen yerde, asıl Harem de güney kapısının doğu kısmındadır. Küçük kubbeler bu sütunlara istinad etmektedir. Ravzai Mutahhara’nın uzunluğu yani Hz. Peygamber’in kabri ile minber arasındaki mesafe 22 m., genişliği ise 15 m.dir. Mescidin mihrabı ile Kabri Şerif arasında ise 25 m. kadar mesafe bulunmaktadır. Sultan Üçüncü Murad’ın yaptırdığı mihrabın sağı ve solu ve yine Kanunî Sultan Süleyman ile <ayıtbay’ın yaptırdığı mihrablar da müzeyyendir, minber mermerden olup yaldızlarla kaplıdır. Bunu 998 (ı59o)’de III. Murad hedie etmiştir. Maksure yani asıl Harem 4 kenarlı olup kuzeyde 16 m., güneyde ise 15 ™- genişliktedir. Parlatılmış bakırdan bir afesle çevrilmiştir. Hücrei Saadet yeşil ipekten bir örtü ile örtülü olduğundan kimse onu açık olarak tasvir etmemiştir. Bu örtünün Hârunürreşîd’in annesi tarafından hediye edildiği rivayet edilir. Geceleyin bütün kapıları kapanan caminin 4 köşesindeki 4 minareye ilave olarak batıda; ortada 5 minare yer almaktadır.
Mescid-i Nebevî, Abdülmecid zamanında yapılan tevsî faaliyetinden sonra yüz küsur yıl öylece kaldı. 1948 yılında Melik Abdüla-ziz Mekkei Mükerreme’de Mescid-i Ha-ram’ı, Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevî’yi genişleteceğini İslâm âlemine açıkladı. 5 Şevval 1370 {9 Temmuz 1951) yılında başlayan istimlâk faaliyetleri, 1373 (1953) yılının başlarında son buldu. Rebiülevvel 1374 (Ekim 1954) ‘de İslâm devletlerinin temsilcilerinin de bulunduğu bir merasimle projenin temeli atıldı. Sultan Abdülmecid’in genişlettiği mescidden bırakılan 4058 rru’ye yapılan ilaveyle Mescid-i Nebevî’nin alanı 163.266 m2’ye ulaştı. Suudlular dönemindeki ilk ve o güne kadarki en büyük tevsî faaliyeti budur. Bu proje Melik Abdülaziz döneminin sonlarına Melik Suûd döneminin başlarına kadar devam etti.
Faysal zamanındaki tevsî faaliyeti Mescid’in batısında yoğunlaştı. Bu faaliyette güneşliklerle kapatılan musallanın (namazgahın) inşası ele alındı; asıl binaya hiç dokunulmadı. İlk aşamada 35.000 m2’lik bir saha musalla haline getirildi ki bu Mescid’in aldığı cemaatin iki mislini içine alabilecek bir alan demekti. Buna daha sonra 5550 rra’lik bir saha daha ilave edildi. Melik Hâlid zamanında Menâha Caddesiyle birleşen güneşliklerle kaplı namazgahın alanı 43.000 rru’ye ulaştı.
Hac ve Umre vazifesini yapmak üzere mukaddes beldelere gidenlerin sayılarının bir kaç sene içinde büyük artış göstermesi hem Mekke[68] ve hem de Medine Harem’inde tevsî çalışmalarına girişmeyi zaruret haline getirdi.
Mescid-i Nebevî’de şu anda (1995) uygulanan tevsî projesi bizzat Melik Fehd’ın gözetiminde geliştirildi. Bu proje tamamlandığında Mescid-i Nebevî’nın alanı, şu andaki alanının g katına ulaşmış olacaktır.
Bu proje ile gerçekleştirilmesi planlanan değişiklik ve ilaveler ana hatlarıyla şöyle özetlenebilir:
Mescid-i Şerif şu anda 28000 kişiyi içine almaktadır. Proje tamamlandığında bu sayı 255.000’e ulaşacaktır. Şu anda 16.500 m2 olan Mescid, proje tamamlandığında 165.000 rm’ye ulaşacaktır. Mescid’in tava-nındaki 67.000 m2’lik sahada 90.000 kişi ibadet edebilecektir. Şu anda Mescid’in 72 m. yüksekliğinde 4 minaresi vardır. Bunlara 92 m. yüksekliğinde 6 minare daha ilave edilecek ve böylece minare sayısı ao’a çıkarılacaktır. Bu projeye göre Harem-i Şerife 16 giriş ilavesiyle toplam giriş sayısı 23 olacaktır. Mescid’in şu anda 16 kapısı vardır. Proje tamamlandığında kapı sayısı 8ı’e ulaşacaktır. Bodrum kat için ayrıca 8 giriş yapılacaktır. Özel olarak namaz kılınabilecek şekilde yapılan satıha çıkmak üzere 18 merdiven yapılacaktır. Zemin katın yüksekliği 4.10 m., giriş katı 12.60 m., üst kat 4 m. olacaktır. Proje, burada ilk defa olmak üzere 36 tane hareketli tavan içermektedir. Su içmek için 450 adet musluk yapılacaktır. Ayrıca projede Harem-i Şerifi çevreleyen sahaların geliştirilmesi ve lüzumlu müştemilatın inşâsı da söz konusudur. Bu cümleden olarak kuzey, güney ve batı yönlerine geniş alanlar inşâ edilip,
bu alanların altına araba park yerleri, tuvaletler, su içme yerleri ve abdest alma mahalleri, garajlara İniş-çıkışı sağlamak ve satıhla birinci kat arasında hizmet vermek üzere Harem’in çevresine 5 adet elektrikli merdiven yapılacaktır. Aydınlatma, havalandırma ve sulama hizmetleri temin edilecektir. Hanımlara özel bölgeler tahsis edilecek, sıcak geçirmeyen beyaz mermer kullanılacaktır.
Harem-i Şerifin etrafında namaz kılanların istifade edebileceği toplam 135.000 m2’ye ulaşan sahalar inşâ edilecek, 4.000 adet abdest alma yeri, su içmek için 560 musluk, arabalar için 4 giriş-çıkış, yayalar için 28 giriş-çıkış yapılacaktır.
Bu projenin yapımına 9 Muharrem 1406 (24 Eylül 1985) yılında başlandı. Tevsî faaliyetleri bütün hızı ile devam etmektedir. Bu faaliyetler tamamlandığında Mescid-i Nebevî’de bir milyon insan İbadet edebilecektir.
Kaynak: İslamda inanç ibadet ve günlük yaşam ansiklopedisi
BENZER KONULAR:
- mescid-i Nebi’nin ne zaman ve ne amaçla yapıldığını araştırınız.
- mescid-i kıbleteyn ne demektir?
- mescid-i Nemire
- mescid-i Nebevi
- mescid-i Küba
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Mescid-i Nebevi, İslam’ın ikinci kutsal camisidir ve Medine’de bulunmaktadır. peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiği dönemde inşa edilen bu cami, İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynamış ve Müslümanlar için dini, sosyal ve siyasi bir merkez haline gelmiştir.
Mescid-i Nebevi’nin yapımı, Medine’ye hicret eden Müslümanların konaklamaları ve namaz kılmaları için bir yer olarak başlamıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından inşa edilmiş ve daha sonra genişletilmiştir. Mescid-i Nebevi, zamanla büyütülerek çeşitli dönemlerde genişletilmiş ve restore edilmiştir.
Mescid-i Nebevi, İslam’ın dini uygulamalarının gerçekleştirildiği bir yer olmasının yanı sıra, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kabrinin de bulunduğu yerdir. Peygamberimizin (s.a.v.) kabri, cami içerisinde özel bir bölümde bulunmaktadır ve Müslümanlar tarafından büyük bir saygıyla ziyaret edilir.
Mescid-i Nebevi, Müslümanlar için önemli bir kutsal mekandır. Peygamberimizin (s.a.v.) öğretilerinin yayılmasına vesile olmuş, İslam toplumunun bir araya gelmesini ve dini sorunlarının çözümünü sağlamıştır. Günümüzde Mescid-i Nebevi, Müslümanlar için hac ziyaretlerinin bir parçası olarak ziyaret edilen önemli bir dini mekandır.