islamda cinsel ilişki şekli ve adabı diyanet

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal
DİNİ VE AHLAKİ AÇIDAN “CİNSİ İLİŞKİ” HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

islamda cinsel iliski sekli ve adabi diyanet

آداب الجماع في الإسلام

1) HAZIRLIK SAFHASI:

Cinsi münasebetler, evlilik hayatının başta gelen ihtiyaçlarındandır. Bu ihtiyacın tatmin edici bir düzende te’mîn edilmesi için de, uyulması gereken bazı usul ve prensipler vardır. Cinsi ilişkilerde gözetilmesi gereken şartların başında, başlangıç safhasının iyi hazırlanması gelmektedir. Bu hazırlığı terketmek erkek için kabalık, kadın için eziyettir. Münasebetlerin başında insandaki “beş duyu”dan gerektiği kadar istifade etmek lazımdır.

a) Görme ve duyma: Cinsi ilişki öncesinde gözler malûm hisleri kamçılayıcı meşrû şeyler görmeli, duygulara kötü te’sir edecek görüntülere takılmamalıdır. Mesela bu vakit gece ise, o andaki mekânın fazla ışıklı olmaması, ışığın söndürülmüş veya-gece lambası gibi -azaltılmış olması uygun olur. En önemlisi, kadında veya erkekte ister giyinik ister çıplak, gözleri rahatsız edecek, az-çok bir soğukluk yapacak görüntülere yer vermemeli, görme hissini okşayıcı bir kıyafetle görünmelidir. (Kadının -dışarıya değil kendi erkeğine karşı süslenmesi, İslâm’ın bu husus taki hikmetli tavsiyelerindendir…) Münasebet öncesinde can sıkıcı sözler duyulmamış olmalı, münakaşaya veya üzücü laflara yer verilmemelidir. O anda gönül alıcı ve cilveli fısıldaşmalar, başbaşa tatlı bir sohbet, sevgi dolu birkaç söz, hazırlık safhasının en etkili araçlarındandır.
b) Koklama ve tatma: Cinsi münasebet başlangıcında misk ve lavanta gibi- güzel kokuların etkileyiciliginde şüphe yoktur. Bu inceliği bilen kadınlar, o anda güzel kokularla kokulanmayı da ihmal etmezler. Bedenin temizliği ve çirkin kokudan arınmış olması da kafidir. Çünkü eşlerin temiz vúcudlarından birbirine verdiği fitri ve tabii koku, başlıbaşına tesirli bir güce sâhibdir. En çok rahatsız edici kokular, ağız kokusu ve ağır ter kokusudur. Öyleyse, vücudda fazla ter toplayan koltukaltı ve kasık bölgeleri, birkaç haftada bir -en geç ayda bir tıraş edilmeli, avret mahalleri güzelce yıkanmış olmalıdır. Dişler sık sık güzelce firçalanmalı ve daha iyisi misváklanmalıdır. Ağızda sogan-sarmisak kokusu, haram içki veya ağır sigara kokusu pek rahatsız edici olduğundan, böyle pis kokulu bir havada münasebete girmekten sakınmalıdır… Münasebetin başında ağız bölgesinin, dil ve dudaklar çevresinde yaptigi gerekli temaslar da. tatma hissinden lüzumlu hazz almaya kafidir.

c) Dokunma ve okşama: Cinsi münasebete hazırlanmada “aşk oyunları” veya “tehyic oyunları” denilen en te’sirli oyunlar, vücudun muhtelif yerlerine tatbik edilen dokunma ve okşama muamelesidir. Bunun için önce yeteri kadar soyunmuş olmalıdır. Üst vücudda bir iç elbisesinden başkasını bırakmamak, hatta vaziyet müsäidse yatak dahilinde daha da soyunmuş olmak, cinsi münasebet zevkinin ziyadesiyle yaşanmasını sağlar. Diğer hususlarda olduğu gibi, dokunma ve okşama vazifesi de kadından çok erkeğe düşer. Kadında omuz ve dizlerde mahrem yerlere kadar birçok bölge, okşanmaya karşı hassastır. Temas ve taramalar, çevreden merkeze doğru kayarak, kadında asıl temas için kuvvetli bir arzu belirinceye kadar devam etmelidir…

2) TEMAS SAFHASI:

Eşlerin ihtiyacına göre uzunca veya kısaca icra edilen başlangıç oyunlarından sonra, şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadının mahrem bölgesinde birleşmeyi kolaylaştırıcı kaygan sivi maddesi “mezi” açığa çıkar. Kadın o anda cinsi his bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle bir sivi görülmeyebilir…

Bu safhada eşler, arzu ettikleri temas şeklini tercih ederler. Her münasebette değişik şekiller seçmek mümkün olduğu gibi, bir münasebet arasında da farklı vaziyetler kullanılabilir. Eşler bu konuda gayet serbest kalmalı, birbirine anlayış göstermelidir.

Temas safhasında en mühim mes’ele, erkeğin acele etmemesidir. Sabırla idare etmesini bilmek, erkeğe düşen önemli bir vazifedir. Eğer erkek, kadının hâlini düşünmeden sadece kendi zevki için davranıverirse, bir-iki dakika içinde zevkin sonuna geliverir. Bu durum ise, henüz uyanmış olan kadını yarı yolda terkedip, sıkıntı içinde bırakır. O halde erkek, zaman zaman duraklamalar ve ihtiyatla tavırlarıyla, sondaki “orgazm” durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği sağlamaya çalışmalıdır. Zevkin heyecanlı zirvesi olan orgazm seviyesine varıncaya kadar devam eden temas hâli de, başlı başına sakin ve ferah bir zevk hâlinde sürüp gider.

3) İNZÂL VE SONRASI:

Cinsi münasebet zevkinin zirvesine çıkıldığı zaman, erkekte ve kadında cinsi boşalma hadisesi yaşanır. Buna “Inzál” (orgazm, vuslat) denir. Orgazm âninda; malùm bölgelerde saniyelik aralıklarla ve yüksek bir zevk dalgasıyla, beş-on ritmik kasılma halinde, tazyikli bir cereyanla şehvet sıvıları boşanır… Hemen peşinden heyecan düşmesi ve çözülme başlar, vücudu tatlı bir yorgunluk ve rahatlik kaplar. Bu en yüksek zevk heyecanı (vuslat) ise on-onbeş sâniye gibi kısa bir zaman içinde örülerek çözülür.

Kadının orgazm haline gelmesi, erkeğe nisbetle daha geç ve yavaş olduğundan, başlangıçta gerekli tahrik oyunlarıyla bu zamanı hızlandırmak ve kısaltmak icab eder. Erkekle beraber kadının da tatmini (doyumu) için. orgazm devresinin hemen hemen aynı anda -veya erkekten õnce- olması gerekir. Bu da hazırlanış safhasının iyi tanzimine, devamının sabırla idare edilmesine bağlıdır. Cinsi ilişkinin baştan sona normal bir bütün hâlinde, on beş-yirmi dakika sürmesine ihtiyaç vardır. Bu müddet. duruma göre uzayıp kısalabilir.

İnzal olayından sonra erkek, hemen çekilmemeli, bir müddet daha kadınla beraber beklemede kalmalıdır. Bazı erkekler birinci inzálin hemen peşinden, bir gevşeme görmeden ikinciye de teşebbüs edebilirler. Bazıları on-onbeş dakika sonra, kimisi yarım saat veya birkaç saat -hattä birkaç gün- sonra tekrarlamaya geçebilir. Adamına göre. bunların hepsi normaldir. Orgazm sonrası zaman içinde, genellikle tekrarına hácet kalmadığı gibi, arzuya göre tekrarlamada bulunmak da mümkündür. Ne var ki, birinci den sonraki inzal hålinin zevk ve heyecanı, hem daha geç hem daha sönük olur.

Orgazmdan sonra genel olarak erkekler, baştakine benzer bir sevgi ve ilgi göstermeyi ihmal ederler. Kadın ise bu andan sonra da, sevgi kucağında bir miktar daha eglenmeyi arzular. Bu kısa bekleşmenin ihmali, kadının canını sıkar. Onun cinsi yakınlıktaki hissesinin mühim bir kısmı da, sonundaki muamelenin güzelce neticelenmesine bağlıdır. Öyleyse erkek, eşinin bu andaki haklı arzusunu da ondan esirgememelidir. Son safhadaki bu tabii arzuya cevap vermek için, yerine göre bir kendine çekiş. kucaklayış, bir büse ve okşayış da kafi gelebilir. Mühim olan, inzâlden sonra hemen çekilmeyip, az da olsa bir sevgi ve ilgiyle, vuslat yapraklarını üzmeden, sulh ve sükún içinde kapatmaktır.

(Cinsi temastan dolayı cünüb olan -müslüman- kimse, bir namaz vaktini geçirmeden yıkanmakla mükelleftir. Fakat bir vakit dahilinde birkaç defa temasta bulunan kimsenin, herbiri için ayrı ayrı yıkanması gerekmez; sonunda yıkanması kâfidir. Gusül hakkında, ikinci kısım 10. bahiste, geniş bilgi verilmiştir.)

dinimizce cinsel iliski pozisyonlari

4) EŞLERİN TATMÎNİ:

Cinsi yakınlıkta erkeğin tatmin olmasında fazla zorluk yoktur. Her erkek münasebetten son az-çok bir tatmin seviyesine ulaşabilir. Bu hususta asıl mesele, kadının tatmin edilmesidir. Birçok kadınlar, evlilik münasebetlerinde inzal (orgazm) halini bulamadıklarından, tatmin edilmemiş. doyuma ulaşamamış durumda kalırlar.. Gerçekte erkeğin cinsi başarısı ve eşini tatmin için fazla kudret ve uzvi ölçülere ihtiyacı yoktur. Biraz cinsi teknik ve normal erkeklik vasfını taşıyan. münasebette gerekli faaliyet gücünü kendinde bulan her erkek. bu yolda başarı imkânına sâhibdir (*). Evlilik hayatında pek az tatmin olabilen, hatta hiç olmayan kadınlar da vardır. Kadının bu hâlden mahrumiyeti, ara-sıra ve bilhassa kadın daha uyanmadan oluyorsa. pek zarar vermez. (Esasen orgazma ulaşmadan da – acele edilmedikçe- kadının kâfi derecede zevk ve rahatlığa kavuşması mümkündür.) Fakat sık sık tatminsiz bırakıIsa ve bilhassa iyice duygulanma safhasında temas kesilirse, kadının huzurunu kaçırır. Bu da, evlilik saadetine zarar verir. Cinsi tatminsizliğe maruz kalan kadın, sinir gerginliğinin verdigi iztirabla. çok zaman uykusuz kalır. Gittikçe erkeğiyle ilişkiden çekinmeye başlar: ona olan sevgi ve itimadı sarsılır. Neticede sıkıntı, sinir bozukluğu ve bazı sabırsız kadınlarda ihanete yol açar. Bu durum devam ederse, evlilik hayatı tadını kaybeder.

Erkeklerin pek çoğu, bu noktada gaflete düşüyorlar. Yapılan tesbitlere göre, evli erkeklerin ancak yüzde yirmisi, bu hususta gereken şartlara riayet etmektedir. Erkekleriyle geçinemeyen kadınların yüzde doksanı da, cinsi tatmini bulamayan kadınlardır. Tabii ki, çeşitli anlaşmazlıklar da bu tatminsizliğe sebeb teşkil eder.

Evlilik münasebetinde kadının inzâl ve tatmini: Sık nefes, mahrem bölgede hafiften kasılmalar ve gevşeyip rahatlama gibi hallerden belli olur. Bunlar sezilmiyorsa, onun tatmin olmadığı bilinmelidir… Kadındaki bu halin birkaç sebebi olmakla beraber, en mühim sebeb. erkeğin sabırsızlık ve dikkatsizliğidir. En önemli çaresi de, erkeğin cinsi münasebet tekniğine gerektiği kadar dikkat etmesidir.

(Cinsiyet tekniği için, bu sayfalardaki izahat kâfidir. Ancak bu iş, evlilik hayatında zamanla kazanılan tecrübelerle gelişir. İlk safhada mükemmellik beklenmez.)

5) MÜNASEBET VAZİYETLERİ:

Evlilik hayatı boyunca cinsi münāsebetlerin, şeklen değişmeyen bir vaziyette devam etmesi bıkkınlığa sebeb olabilir. Bunun içindir ki, zaman zaman farklı şekil ve vaziyetleri kullanmaya ihtiyaç görülür. Yirmi-otuz cívarnda münasebet vaziyetleri sayılabilirse de, burada izahına hacet yoktur. Zamanla değişen lüzum ve ihtiyaca göre, kadına zahmet vermeden daha uygun vaziyetler seçmek, (sırtüstü, yanüstü, dizüstü çeşitli haller) eşlerin tercihine kalmıştır… Umumi tercihler yüzyüze ve malum vaziyette olmakla beraber -iki çıkış arasındaki döl yolundan olmak şartı ile- çeşitli şekiller mümkün ve meşrudur. Kur’ân-1 Kerim, bu vaziyetlerdeki serbestliği şöyle belirtir:

“Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi (meşrû yoldan) geliniz” (Bakara, 223).

6) MÜNASEBET ZAMANI:

Aşk oyunları bir neş’e, karşılıklı bir zevk ve istekle olunca, bunların verimi, zevk mahsülleri de şen, sevimli, güzel olur. Bu zevk anında olan çocuk, kadın-erkeğin her türlü his ve husúsiyetlerini kapar… Maddi-manevi her türlü yorgunluk, bu aşk üzerinde menfi bir te’sir yapar. Bu sebeple kadın-erkek, yorgun, hasta, üzgün iken bu zevk oyunlarından uzak kalmalıdır.

“… Ay hallerinde, erkekle bir araya gelmemelidir. Kan kaybeden, büyük bir sarsıntı geçirmekte olan kadın, bu zaman az çok rahatsız bilinmeli ve bilhassa cinsi ilişkiler den uzak kalmalıdır. Ay halinde, kadının tenāsül yolları kanla dolgun, rahmin damarlarının ağzı açık, az çok bereli bir haldedir. En titiz ve temiz olanlarda bile, bu yollarda uyuşuk, sinsi bekleyen milyonlarca mikroplar var dır. Ay (hayız) hällerinde bunlar hemen sür’atle ürer, çoğalır, kuvvetlenir; fırsat kollar ve en ufak bir sebeple hemen bereli bulunan tenâsül uzuvlarına, rahim ve yumurtalıklara sarar. Bu ara vuku bulan cinsi yakınlık, mikropların her yana yayılmasına sebeb olur. Bu hal kadını örseler, hasta eder. Devamlı olursa fazla kan boşanmalarina, bel ve kasık ağrılarına, ciddi birçok kadın rahatsızlıklarının uyanmasına sebeb olur. Sonra, âdet kanının kendine mahsus ağır bir kokusu vardır. Bu koku, pek temiz kadınların bile ter ve tenini kaplar. Bu kokudan kadın kendisi bile tiksinir. Bu sırada vuku bulan cinsi yakınlıkta, bu ağır koku erkeği de tiksindirir. Kadın bunları bilerek, temizliğe bu zamanda daha çok dikkat etmeli ve eş oynaşından hep uzak kalmalı, yakınlıkta bulunmamalıdır.”

“… Lohusa iken de, kırkını geçirmeden erkekle yakınlıkta bulunmaktan sakınmalıdır. Zira doğum esnasında tenâsül uzuvları, bilhassa rahim, hazne berelenir, çok defa yırtıklar husûle gelir. Bu sırada kadınla yakınlıkta bulunmak, kadını pek fena örseler. Mikropların hemen faaliyete geçmesi, birçok ehemmiyetli kadın hastalıklarınin tekevvününe (meydana gelmesine) sebeb olur. Onun için rahim ufalmadan, kadının tenásül uzuvları tabii halini almadan, kat’iyyen kadına yanaşmamalıdır…”

Gebelik sırasındaki cinsi yakınlıkta da ihtiyatlı olmalıdır. Son bir ay içinde, bilhassa gebeliğin son üç haftasın da cinsi ilişki kadın için zararlı olabilir, bundan sakınmalıdır.

7) TEKERRÜR ZAMANI:

Cinsi yakınlığın tekerrür zamanı ve mikdarı hususun da kesin rakam söylemek mümkün değildir: ahvâl ve şartlara göre değişik olur. Ancak bundaki umumi ölçü şudur: Kendiliğinden uyanan ve sonunda yorgunluk vermeyen, insana ferahlık ve zindelik kazandıran münasebetler, tabii ölçüde demektir… Hâli ve yaşı müsaid kimseler için bunun muayyen bir sınırı olmamakla beraber, aradan dört-beş gün geçmeden tekrar edilmemesi yerinde olur. Çünkü erkek, boşalttığı cinsi enerjiyi, ancak bu müddet zarfında kâfi mikdår doldurur.

Cinsi münasebetlerin, evli eşler için kırk yaşına kadar, ortalama haftada iki defası normal sayılırken, kırkından sonra haftada bir, ellisinden sonra iki haftada bir. altmıştan sonra ayda bir olması tabii ölçüde sayılmaktadır. Ancak bunlar kesin ölçüler değildir; her insanın hâl ve şartlarına göre değişiklik gösterir. Kadın haklı olarak, cazib hâlleriyle erkeğine karşı cinsi arzusunu hissettirince , erkeğin onu ihmal etmeden, yakınlıkta bulunması gerekir.

Cinsi ilişkilerin fazla olması, kadını pek etkilemez; bunun aşırısı asıl erkeği sıkıntıya sokar. Yorgunluk, hålsizlik ve dermansızlık yapar. Hele pek genç yaşlardan itibaren bu yoldaki aşırı faaliyetlerle yıllarca israfta bulunanlar, zamanla cinsi kudretlerini kaybedebilirler… Fazlası iyi olmadığı gibi, lüzumsuz cinsi perhiz de iyi değildir.

8) ERKEN İNZÂL MES’ELESİ:

Erken inzal (erken boşalma, belgevşekliği) cinsi ilişkilerde gerçekten bir sıkıntı kaynağıdır. Erkeklerin yarıdan çoğu, erken inzälden şikâyetçidir. Bu halin devam edip gitmesi -bilhassa kadın hakkında- tatminsizlik ve huzursuzluk doğurur. Erken inzâl’in başlıca sebepleri; acelecilik. yanlış teknik ve fazla heyecan olarak özetlenebilir.

a) Acelecilik: Normal olarak erkeklerde cinsi boşalma, kadından daha hızlıdır ve birkaç dakikada gerçekleşebilir. Bazı kadınların orgazmı da kısa zamanda gerçekleşmekle beraber, çoğunda beş-on dakikalık bir zaman alır. Eğer erkek bu noktada acele davranırsa, bir-iki dakika içinde orgazm olup münasebeti bitirir. Halbuki kadın, henüz arzulanan zevk seviyesine yaklaşmamıştır… Bu vaziyetten kurtulmak için, erkeğin ağır davranması zaruridir. Ilk temas başladığı an, bir müddet bekleyip nefes alınır. Sonraki kısımda ise, ihtiyatı hareketler ve yer yer duraklamalarla kendini emniyete alarak, boşalmanın geciktirilmesine çalışılır.

b) Yanlış teknik: İlişkinin başında gerekli olan tehyic (heyecanlandırma) oyunları ihmal edilirse, normal olarak kadının orgazmı gecikeceğinden, erkek elbette ki ondan evvel inzal durumuna gelecektir. Bunun için başlangıç oyunlarını gerektiği ölçüde yerine getirmek suretiyle, aradaki mesafeyi kapatmak mümkündür… Ayrıca erkekte idrar sıkıntısı varken temasa geçmek de, erken inzăle sebeb olur. O halde münasebetten önce abdest bozmak ve avret yerlerini soğuk suyla yıkamak da. inzalin geciktirilmesinde yardımcı olur. Bir de kendini arada bir sıkmak suretiyle, orgazmın hızlanması önlenebilir.

c) Fazla heyecan: Lüzumsuz telaş ve heyecan, erken inzali kamçılar. Bu hal, daha ziyade zifaf gecesinde ve ilk temaslarda görülür. Merak ve heyecandan itidalini koruyamayan erkek, erken boşalmayla o anda bir başarısızlıga düşebilir. Fakat bundan telaşlanmaya hâcet yoktur. Zifaf bahsinde belirtildiği gibi, bu hâdise o an için olağandır ve daha sonra normal dengesini bulacaktır… Cinsi ilişkiden uzunca bir zaman uzak kalan eşler de, erken boşalmaya daha müsaid duruma gelirler. Bu yüzden erken inzâl engeline takılan erkek, bir müddet sonra ikinci bir teşebbüsle de noksanını tamamlayabilir… (İnzalden sonra bedenleri ayırmadan, bir süre daha tahrik halinde bekleşmek de kāfi gelebilir.)

Bu ölçüler içinde sabır alışkanlığına devam edilirse, münasebetleri yirmi-otuz dakikaya kadar uzatmak ve bir kaç ay içinde erken inzâl sıkıntısından kurtulmak mümkündür.

(Cinsi münasebetler hakkında tamamlayıcı bilgiler için: İkinci kısım, 2. bahse bakınız.)

9) CİNSİ İKTİDARSIZLIK:

Erkekte cinsi kudretsizlikten dolayı, tenâsüli faaliyet imkånının yok olmasına “iktidarsızlık” denir. Bunun sebepleri topluca şöyledir:

1 – Uzun müddet, aşın derecede tenåsüli icraatta bulunmanın sebeb olduğu fazla israf:

2 – Sinir yollarını tahrib eden ve vücudu eriten bâzı yıpratıcı hastalıklar;

3 – İlmi ve fikri meseleler üzerinde, -durup dinlenmeden- fazla çalışma neticesinde håsıl olan yorgunluğa bagli geçici ariza:

4 – Gebeliğe mâni olmak için, bazı erkekler tarafından kullanılan prezervatif

5 – Yaşlanmaktan dolayı ortaya çıkan tabii iktidarsızlik

6 – Çeşitli sebeblerle ortaya çıkan şiddetli korku ve endişeler:

7 – Fazla duygulanma ve sinirlenmelere bağlı heyecan ve asabiyet:

8 – Tiksinmekten doğan nefret, hissi veya aşırı sevgi ve şefkat halinde beliren hürmet duygusu…

İktidarsızlık sebebleri sadece bunlar değildir. Ruhi ve bedeni daha başka sebebler de bahis konusudur. Mesela gıdasızlık, vücud yorgunluğu, alkollü içkiler, sigara düşkünlüğü, keyif verici ve uyuşturucu maddeler, bâzı tatsız hatiralar, hattä -büyük günahlardan olan- sihir dahi iktidarsızlık sebebi olabilir. (Kendine mahsus tedavisi vardır.)

İktidarsızlık ärızaları -ihtiyarlık hariç- ekseriyetle geçicidir ve hemen hemen hepsinin de çaresi vardır. Doğru teşhis konduktan sonra, yarı yarıya tedavisi sağlanmış demektir.

a) Bedeni tedavi: Bedeni ârızalar içindir. Kuvvetli gıda, muntazam uyku ve istirahat, bir müddet cinsi yakınlıktan uzak kalmak, temiz hava seyahatleri, ilık su, deniz ve kaplıca banyolar… Ayrıca cinsi arzuyu arttıran kuvvet macunları ve faydalı ilaçlar da vardır. Fakat ilaçlar son çåredir; mecbur kalmadıkça başvurmamalı, daha ziyade tabii maddelerle gıdalanmalıdır.

b) Ruhi tedavi: Psikolojik hadiselerden dolayı zuhur eden iktidarsızlığın tedavisinde en iyi hekim, yine o şahsın kendisi sayılır. Bir kimse iktidarsız olduğuna iyice inanırsa, hakikaten öyle oluverir. Böyle bir kanaatten sıyrıldığı zaman da, bu dertten kurtulabilir. Bir de adamın anlayışlı zevcesi, bu derdin devâsında yardımcı olabilir.

Bazı kadınlar, cinsiyet hissi bakımından soğuk olurlar, cinsi ilişkilerden bir zevk almazlar. Bu durum: kadında tenâsül uzuvlarının olgunlaşmaması, erkeğin, cinsi ilişkilerde kabalık gösterip kadını hırpalaması, onun cinsi hayatta devamlı tatminsiz bırakılması… gibi çeşitli sebeblerden ileri gelebilir. Bilhassa erkeğin zevcesine karşı samimi sevgi ve alakasının, bu menfi soğukluğu gidermekte mühim te’siri vardır.

Bir iktidarsızlık vak’ası:

“Birçok genç erkekleri, evlendikleri zaman kaplayan o endişeli ve kederli hålet-i ruhiye içinde sordu:

– Doktor bey, hiç ümit yok mu? Eski kudretimi tekrar elde etmek için bir çare bulunamaz mı?

“Bana cinsi iktidarını kaybettiğini söyleyerek müracaat eden erkek, sağlam yapılı, atletik vücutlu, 35 yaşında entelektüel gençti. Evleneli iki sene olmuş, ilk bir buçuk sene zarfinda hiçbir iktidarsızlık alâmeti görülmemiş…

— Altı aydan beri kendimi iktidarsız hissetmeye başladım… Bütün tenbihlere rağmen, hafif derecede bir uyanmayı müteakip hemen inzâl oluyorum. Bu hâl, karımın asabını bozduğu gibi, beni de son derece üzüyor. Geceleri uyuyamıyorum! Gündüzleri istekle işime devam edemiyorum. Bütün hayat neş’emi kaybettim. Bu yüzden bozulan sinirlerim beni perişan ediyor. Cinsi temas hususundaki cesaretim o kadar kırıldı ki, karımla yüz yüze gelmekten çekiniyorum. Bir yatakta yatmaktan korkuyorum. Müracaat ettigim doktorlar, bazı iğneler verdiler. Onları yaptırdım. Ağızdan daha birtakım ilaçlar aldım. Hiçbiri fayda vermedi.

“Hasta, esaslı bir muayeneye tabi tutuldu. Cinsi kudretsizlik izah edecek uzvi bir bozukluk bulunamadı.

” — İktidarsızlığa sebep olan organik sebeblerden hiçbiri sizde mevcud değil… Hiçbir uzvi kusur müşahede edilmediğine göre, bu iktidarsızlığın sebebi ruhi bir menşee bağlı olacak.

“Hastamızla böyle konuşurken, çocuğu olup olmadığıni sordum. Benim bu sualim cevapsız kaldı. Aynı suali tekrar ettiğim zaman, uzunca bir sükûttan sonra tereddütle, olmadığını söyledi. Bu sükût ve tereddüt beni düşündürdü…

“- Niçin olmadı?

“Bu sualim de cevapsız kalınca, mühim bir nokta üzerinde bulunduğumu anladım.

– Siz mi çocuk yapmak istemediniz, yoksa istediniz de olmadı mı? dedim.

” – Bu sualinizin hastalığımla bir münasebeti olacağını zannetmiyorum, diyerek sözümü başka mecraya dökmek istedi.

“Bence bu süküt, tereddüt ve bahsi değiştirmek isteği, mühim bir ipucu olabilirdi. Bunun için hastayı incitme den zorladım. Şöyle anlattı:

“- Balayımızda ve onu takip eden bir buçuk sene zarfinda, çocuk yapmamak için cinsi münasebetlerde tedbir aldık. Evliligimizin bu ilk senelerinde çocuk yapmak istemiyordum. Bu müddet içinde her ikimiz de tam bir tatmin duyuyorduk. Bir akşam bir dostumuz bizi ziyarete geldi. Bunların sevimli bir çocukları vardı. Her ikimiz de çocukla alakadar olduk. Bilhassa karım, ona karış aşırı derecede bir sevgi gösterdi. Misafirimiz gittikten sonra, boynuma atılarak: “Bizim de bir çocuğumuz olsa, ne kadar iyi olur. Artık bir çocuk yapmak zamanımız geldi” dedi. O gece ilk defa olarak kendimde bir acz hissettim. Bütün arzuma rağmen, zorla cinsi teması temin edebildim. Müteakip gecelerde, bariz bir iktidarsızlık içine girdim… Bu hal, son derecede asâbımı bozdu. Ve işte artik mahvolmuş bir insanım…

“Bu iktidarsızlığın, karısının çocuk yapma arzusunun şiddetle tezahür ettiği gece birdenbire başlamış olması. üzerinde durulacak ehemmiyetli bir nokta idi.

– Anlattığınıza göre, karınızın çocuk yapma isteği siz de mühim bir ruhi sarsıntı yaparak bir iktidarsızlık tevlid etmiş. Acaba hayatınızda sizi çocuktan nefret ettiren bir sebeb mi var?..

Hayır, bilakis çocukları çok severim. Ve benim de bir çocuğum olmasını çok isterim.

“- O halde neden karınızın bu isteği, sizde böyle bir iktidarsızlık şeklinde tecelli etmiştir. “Hastamız yine bir sükut vakfesi geçirdi. Sözüme devam ettim:

– Bu hususta ne düşünüyorsunuz? Bunu kendiniz nasıl tefsir ediyorsunuz? Düşününüz ve bana izah ediniz.

“Gözleri, uzaklardaki bir noktaya takılmış olarak, yine uzunca bir sükut devresi geçirdikten sonra konuştu:

” – Ben evlenmeden on sene önce, belsoğukluğu hastalığına yakalanmıştım. Hemen tedavi ettirdim. Tedavi bittikten sonra doktor, benim çocuğumun olmayacağını söyledi. Bu söz, bende büyük bir te’sir yaptı. Başka bir doktora gittim. Bu da muayene yaptıktan sonra, meninin içindeki hayvancıkların büyük bir kısmının cansız oldugunu ve çocuk yapma kabiliyetimin, hemen hemen kaybolduğunu söyledi. Bu teşhis beni son derece üzdüyse de, bir müddet sonra buna alıştım. Gençtim. Belki bir gün menimin çocuk yapma kabiliyetini kazanabileceğini düşünerek, bu hâdiseyi unuttum. Başka bir kusurum yoktu. İktidarım yerindeydi. Fakat kısırlık kusuru dolayısıyla, emsalim arasında daha dûn (aşağı) bir mevkide bulunduğum düşüncesi, zaman zaman beni iz’ac (rahatsız) ediyordu. Kendimi küçük ve âciz görmeye başladım. Bu his, evlenmek hususunda beni daima tereddüte sevk ediyordu. Evlenmeye cesaret edemiyordum. Şimdiki karımla karşılaşınca, onu çılgınca sevdim.. Evlendikten sonra, bir müddet çocuk yapmamak için karımı ikna ettim. O da bir-iki sene başbaşa sevişmemizi ve çocuk yapmamayı uygun buldu. Lakin bir gün, biraz evvel anlattığım hâdise vuku buldu. Ve beni bugün gördüğünüz perişan duruma sürükledi.

“Mes’ele, bence anlaşılmıştı… Hastaya bir meni muayenesi yapılması lüzumu bildirilerek, selâhiyetli bir arkadaşla birlikte mikroskopik muayene yapıldı. Mikroskop altında spermlerin, yâni erkek tohumu hücrelerinin canlı ve hareketli şekilleri görülüyordu. Hastaya da bu hareketli mahluklar gösterildi. Bunun, hiçbir zaman kısır bir insanda mevcud olamayacağı söylendiği zaman yüzünde büyük bir sevinç ifadesi belirdi.

-Gözlerinizle gördünüz ki, sizde canlı spermler mevcud. Mükemmelen çocuk yapabilirsiniz… Evvelki muayene belki acele ile yapıldığından, bu hareketli şekiller görülmemiştir… O zaman çocuğunuz olmayacağı düşüncesi, ruhunuzda bir sarsıntı yapmış ve bu, zamanla şuuraltınızda baskıya uğrayarak, sizde bir kompleks (aşağılık duygusu) oluşturmuş. Diğer erkekler gibi olmadığınız, kusurlu olduğunuz fikri zihninizde sabit bir kanaat halinde yerleşmiş. Ve bu yüzden evlenmeyi geciktirdiğiniz gibi, karınızın çocuk yapma arzusunu söndürmeye çalışmışsınız… Nihâyet bu kompleks, o gece karınızın çocuk yapma isteği karşısında, şuurunuza bir cinsi iktidarsızlık hâlinde çıkmıştır… İktidarsızlığa sebeb olan, böyle bir şeyin sizde mevcud olmadığı anlaşıldıktan sonra… şimdi siz iktidarsız bir erkek değilsiniz.

“Kendisine hiçbir ilaç tavsiye etmedim… Hastayı tekrar gördüğümüzde, iktidarsızlıktan eser kalmadığını, büyük bir şükran hissiyle söyledi”.

10) EVLİLİK VE CİNSİYET:

“Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın cinsi bilgiler bakımından en çok aydınlanmış olduğu bu devirde, boşanma nisbetinin görülmemiş bir seviyeye yükselmiş olması çok garip görünebilir. ilk bakışta, bunun tamamen aksi olması lazım gelir gibi görülüyor. Hemen daima boşanmanın, cinsi anlaşmazlıktan ileri geldiğine inanılmıştır. Fakat, cinsi bakımdan mes’ud bir şekilde anlaşmak için, halkın pek çok samimi ve açık bilgiler edinmiş oldugu bu devirde, boşanma nisbetinin birdenbire düşmüş olması icab etmez miydi?

“Bu sualin cevabı şudur: Cinsiyetin evlilikteki rolü, çok mübalağa edilmiştir. Yalnız başına cinsiyet, evliligi meydana getirmez ve getiremeyecektir. Sırf arkadaşlık için evlenen yaşlı çiftler müstesna, eşler arasında mes’ud cinsi münasebetlerin yoklugunun, evlilik hayatını başarısızlığa veya huzursuzluğa mahkum ettiği doğrudur. Fakat cinsiyetin, aşkın yerini alamayacağı da aynı derecede doğrudur. Halbuki aşk ve sevgi, evlilikte saadetin daha zaruri unsurudur. Son yıllarda, Dr. Kinsey ve diğer mütehassisların, cinsiyet tekniği bahsine çok önem vermeleri, evli çiftleri, evlilik hayatında cinsi ihtisasın, bütün meseleleri halledecek sihirli formül olduğu kanaatine sevketmiştir. Cinsi bakımdan soguk zevceler, beceriksiz kocalar, rühî baskıların ve tutuklukların tehlikeleri, lüzumsuz utangaçlık gibi şeylerden pek çok bahsedildigini işittik. İşittiğimiz herşey, evlilik saadetinin yatak odasinda kazanıldığı veya kaybedildiği kanaatini uyandırdı.

“Cinsiyete verilen bu mübalağalı önem, önceleri makul bir şekilde mes’ud olan birçok çiftler arasında soğukluk aşılamıştır. New York’un seçkin kadın hastalıkları mütehassıslarından, Dr. Abraham Stone şöyle diyor: Bir kadının çok kuvvetli ve derin bir heyecan duymaması, cinsi münasebetten çok zevk almadığına ve tatmin olmadığına delalet etmez. Gerçekten bazı kadınlar, bir tanıdıktan işi işitinceye veya bir kitaptan okuyuncaya kadar, bir orgazm (inzal) meselesinin varlığından haberdar değildirler. Fakat bir kere bu meseleden haberdar olunca, kendi cinsi münasebetlerinden tam bir tatmin elde etmediklerine inandıkları için, telaş ve üzüntüye kapılırlar.

“Aynı şey, kocalar için de doğrudur. Kadınların cinsi münasebetler esnasında nasıl kendilerinden geçtiklerine dair hayali veya gerçek, fakat mübalağalı veya ballandırılmiş yazılar okuyarak, kendi karılarının heyecanlanış tarzına karşı memnuniyetsizlik gösterirler. Aldatıldıklarını hisseder ve karılarının yeter derecede ihtiraslı olmadığından şüphe ederler. İşte bu şüphe ve kederle… bazı kocalar, kadınlarında bulamadıkları bu ihtiraslığı başka kadınlarda aramaya kalkışır.

“Evlilikte cinsiyete verilen bu yeni önem, evli çiftlerimizi aynı zamanda, vasıf yerine miktar üzerinde durmak hatasına sevk etmiştir. Birçok kocalar, karılarının cinsi arzularındaki normal iniş ve çıkış devrelerine hiç aldırmadan, her gece cinsi münasebette bulunmayı taleb ederek, onlara azab vermektedirler. Bu erkeklerin çoğu, içlerinden gelen hakiki arzularla değil, fakat sırf erkeklik kudretlerini isbat etme gayesiyle, böyle sık sık talebde bulunmaktadırlar.

“Cinsi münasebet tekniklerini inkişaf ettirmeye çalışan ve saadetini ancak bu yoldan koruyabileceklerine inanan bazı çiftlerin, tatmin edici ve saadet verici cinsi münasebetleri, herşeyden önce eşlerin ruhi münasebetlerine dayandığını bilmemeleri de tuhaftır. Mesela kadın, hiç durmadan kocasına dır-dir eder, sonra da onun neden gittikçe iktidarsız kaldığına şaşar. Erkek, akşamları eve geldiği zaman geceyi gazete okumakla geçirir, karısının suallerine mırıldanarak cevap verir, sonra da onun yatakta kendisine karşı soğuk davranmasını acayib karşılar

“Hiç şüphe yok ki, cinsiyet mes’eleleri hakkındaki (Garb medeniyetinde) eski müteassib görüş zararlı ve hatali idi. Fakat birçok islahatlarda olduğu gibi, bu sahada da bir ucdan öbür uca sıçranmıştır. Bunun neticesi olarak, evlilikteki saadeti sadece cinsiyette aramak yoluna gidilmiş, bu yüzden de evliliğin asıl temeli ve kaynağı olan aşk ve sevgi unutulmuştur. Öbür taraftan, evlilikteki “ideal” cinsi hayatla, yaşanan gerçek cinsi hayatın mukayesesi de, birçok çiftleri memnuniyetsizlik ve tatminsizlige sevketmektedir.

“Cinsiyet mes’elesi etrafında koparılan bu gürültü, evlilik macerasına yeni atılan birçok gençlere de yanlış bir fikir aşılamıştır. Bütün dikkatlerini, kendilerini birbirine yaklaştıran ve evliliklerini bütün fırtınalara karşı koruyacak olan sevgiye, aşklarının kuvvetlendirilmesine hasre decek yerde, zamanlarının ve enerjilerinin çoğunu, cinsiyet mütehassisları olmak için sarfetmektedirler. Kadın şuna inanıyor: “Eğer cinsi münasebetlerde ona iyi bir eş olursam, kocam başka kadınlara bakmayacak.” Erkek ise şöyle düşünmektedir: “Eğer karımı her zaman tatmin edersem. ben yanında olmadığım zaman kendisine güvenebilirim.” Bu kanaatlerin ikisi de yanlıştır ve hiçbirisi mes’ud bir izdivacı garanti edemez.

“Yapılan araştırmalar, sadakatsizliğin başlıca sebebinin cinsi değil, ruhi tatminsizlik olduğunu göstermiştir. Öyleyse, ızdırabın kökü buradadır. Erkek sevilmediğini veya takdir edilmediğini hissettiği anda, başka bir kadın arama arzusuna kapılır. Kadın için de aynı şey doğrudur. Cinsi ámil, hemen daima ikinci derecede rol oynamaktadır.

“Yalnızca cinsiyet yoluyla evlilikte devamlı ve derin bir tatmin bulma gayreti, boşuna gidecektir. Cinsiyet hafta da bir veya iki, nihayet üç günümüzün yarım veya bir saatini isgal edebilir. Fakat her hafta uyanık geçirdiğimiz yüz on iki saatin yüz onunu, daha sağlam bir evlilik cevheriyle doldurmak mecburiyetindesiniz: iş. proje, dostluk vs. gibi. İste bu sahadadır ki, izdivaçlar saadet içinde gelişir veya sefalet içinde dağılır .

“Eğer günlük hayatınızda siz kocanıza sevgi gösterir. kocanız da size sevgi ile mukabele ederse, cinsi münasebetleriniz de bu sevgiyi aksettirecek ve zenginleşecektir. Şimdiye kadar keşfedilmiş olan en iyi cinsi münasebet tekniği, evlendiğiniz insana karşı sıcak, derin bir sevgi ve bağlılık göstermektir.

Gençlik ve Evlilik

BENZER KONULAR:

İslamda cinsel hayat nasıl olmalı

İslam’da Cinsel İlişki kuralları ve adabı

Answers ( 2 )

    2
    2022-03-03T22:09:14+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam; her konuda bir edep getirdiği gibi eşler arasındaki cinsel ilişki konusunda da bir edep getirmiştir. Eşler arasındaki cinsel ilişki usulüne göre olmalıdır. Erkek, kadının arkasından yaklaşmamalıdır ki, zaten bu durum haramdır. Cinsi ilişkilerde gözetilmesi gereken şartların başında, başlangıç safhasının iyi hazırlanması gelmektedir. Bu hazırlığı terketmek erkek için kabalık, kadın için eziyettir. Münasebetlerin başında insandaki “beş duyu”dan gerektiği kadar istifade etmek lazımdır.

    En iyi cevap
  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’da cinsel ilişkiyle ilgili adabı ve kuralları belirleyen birçok prensip bulunmaktadır. Ancak, cinsellikle ilgili detaylar genellikle özel ve mahrem konular olduğundan, bu konuda hassas bir dil kullanılması önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi İslam otoriteleri, cinsel ilişki konusundaki kuralları genel prensipler çerçevesinde açıklamışlardır.

    İslam’da cinsel ilişki adabı şu temel prensiplere dayanır:

    Evlilik:

    İslam, cinsel ilişkinin evlilik içinde yaşanması gerektiğini öne sürer. Nikahsız cinsel ilişki haramdır.

    Rızalı İlişki:

    İslam, cinsel ilişkinin karşılıklı rıza ve anlayış içinde yaşanması gerektiğini vurgular. Eşler birbirinden izin almalı ve birbirlerine karşı saygılı olmalıdır.

    Cinsel Hijyen:

    Temizlik ve hijyen kurallarına uyulmalıdır. Cinsel ilişki öncesi ve sonrası temizlik önemlidir.
    Mahremiyet:

    Cinsel ilişki, mahremiyet ve özel bir alan içinde yaşanmalıdır. Başkalarının bu konuda ayrıntılı bilgi sahibi olmamasına dikkat edilmelidir.

    Cinsel İlişki Sırasında Dua:

    Cinsel ilişki sırasında, İslam’a uygun dua ve zikirlerin okunması önerilmiştir.
    Bu kuralların daha detaylı bir şekilde anlatılması veya kişisel soruların yanıtlanması için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi web sitesi veya yerel bir din adamına başvurmanız faydalı olacaktır. İslam hukuku ve etik kurallar konusunda bilgi almak için uzmanlardan rehberlik almak her zaman önemlidir.

Cevapla