Paylaş
Hz. İsa beşikteyken konuşmadı mı?
Question
Hz İsa’nın beşikte konuşması
Babasız olarak yaratılmış olması ve daha beşikte bir bebek iken konuşması, Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İsâ (a.s.) ile ilgili dikkat çeken hususlar arasında yer almaktadır. Hz. İsâ’nın (a.s.) beşikte konuşması, onun ve annesinin Allah’ın kudretine delil kılınmaları dışında, annesinin iffeti hakkında zihinlerde oluşan soru işaretlerini ortadan kaldırmış ve peygamber olacağını daha beşikteyken haber vermiştir. Bu olay Kur’ân-ı Kerîm’de şu şekilde nakledilmiştir: Kucağında bebeğiyle kavminin yanına gelen Hz. Meryem (a.s.) onların türlü itham ve hakaretlerine maruz kalmış, ancak Allah’ın emri üzere sükût etmiş ve sadece bebeğe (Hz. İsa’ya) işaretle yetinmiştir. Etrafındakilerin bunu bir istihza olarak algılayıp “Biz beşikteki bir bebekle nasıl konuşalım?!” şeklinde gösterdikleri sert tepkiler esnasında Hz. İsâ konuşmuş ve “Ben, Allah’ın kuluyum; O, bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım
sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti; beni zorba ve isyankâr yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim
gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır.” demiştir. Beşikte bir bebeğin konuşması karşısında orada bulunanlar hayrete düşüp bunun apaçık bir mucize olduğunu anlamışlardır. Bu meselede Kur’ân-ı Kerîm, Cenab-ı Hakk’ın kudretiyle Hz. İsa’nın mucize olarak yaratılışını ve devamındaki tabloları anlatmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’in bu konudaki sarih beyanına rağmen ayetteki “beşikte” ifadesinden yola çıkarak bunları bir çocuğun
söylemiş olamayacağı, çocuğa kitap verilemeyeceği, namaz ve zekâtın çocuğa emredilemeyeceği şeklinde itirazlar ileri
sürülmüştür. Bu iddia sahipleri, Hz. İsâ’nın, bu sözleri ancak yetişkinlik çağında söylediğini savunmuşlardır. Ayetteki “beşikte yatmakta olan çocuk” ve “beşikte iken” ifadelerinden hareketle Hz. İsa’nın beşikte iken konuşmuş olması meselesini bir tartışma konusu haline getirmişlerdir. Bunu ayetlerdeki geçmiş zaman kipli sözlerin Hz. İsa tarafından aslında gelecekte söylenecek sözler olduğu şeklinde gerekçelendirmişlerdir.
Hz. İsâ’nın beşikte değil de yetişkin iken konuştuğu görüşünün kaynağı da bu tür yorumlardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu yorumlar İslâm âlimleri ve müfessirler tarafından itibar görmemiştir. Çünkü bu iddialar Kur’ân’ın açık beyanına aykırı ve zorlama yorumlardır. Oysaki Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İsa’nın beşikteyken konuşması, yoruma mahal vermeyecek kadar nettir:
“Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı, Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır. O hem beşikte iken hem de yetişkin halinde insanlarla konuşacak ve sâlih kişilerden olacak.”
“O gün Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun.”
Konumuzla alakalı bu görüş sahiplerinin tam aksine, temel tefsir kaynaklarımızda söz konusu iddialara cevap teşkil edecek açıklamalar bulunmaktadır. Bu bağlamda büyük müfessir Taberî (ö. 310/923), beşikteki çocuğun konuşmayacağı yorumlarına dayanak gösterilen كان fiilinin burada nakıs değil, وجد anlamında tam fiil olduğunu; ifadenin de “şu an beşikte mevcud olan çocukla mı konuşalım?” manasına geldiğini belirtmektedir.
Ayrıca Taberî, Hz. Meryem ile ilgili töhmetin ancak Hz. İsa beşikte konuşunca ortadan kalktığını ve olayın mucizevî yönünün o anda insanlar tarafından kavrandığını söylemektedir. Yine bütün müfessirler, Hz. İsa’nın bebekken ağzından çıkan “peygamber kılınma, kitap verilme, namaz ve zekâtla emredilme” sözlerinin, Allah’ın ezelde Hz. İsa hakkında verdiği hükmü o anda belirtme ve onun hakkındaki takdirini beşikteyken haber verme anlamında olduğunu belirtmektedirler.
Hz. İsa’nın beşikteyken konuşmadığı iddia edildiğinde yukarıda zikredilen ayetlerin açık beyanına muhalefetin yanı sıra
Hz. Meryem hakkında ileri sürülen töhmetin beşikteki oğul İsa tarafından mucizevî bir şekilde giderildiği gerçeği de göz ardı edilmiş olacaktır. Dolayısıyla söz konusu iddialar, Hz. İsa ve annesinin insanlar için bir mucize olmalarını45 boşa çıkarıp, onlar hakkında bazı Yahudiler tarafından ortaya atılmış olan iftiraların kabullenildiği görüntüsü vermektedir. Öte yandan olayın, Hz. İsa (a.s.) büyüdükten sonra meydana gelmiş olduğunu savunmak, Allah Teâlâ’nın kudretini gösteren bir işaret olarak Hz. Meryem ve Hz. İsa’yla ilgili mucizenin de dolaylı bir şekilde tartışmaya açılması anlamına gelmektedir. Olayın mucize oluşu göz ardı edildiğinde, Hz. İsa’nın babasız doğması da, bebekken konuşması
da akıl dışı ve asılsız olaylar olarak gösterilebilecektir. Bu da bilinçli ya da bilinçsiz olarak Yüce Allah’ın kudretini, verdiği mucizeleri ve nübüvvet gerçeğini tartışmalı hale getirecektir.
Öte yandan Kur’ân’ın beyan ettiği hakikatten ve ilmî dayanaktan yoksun bu tür yorum ve iddiaların genel Müslüman kitleler önünde ya da medya aracılığıyla dile getirilip tartışmalara konu edilmesi, dinin asıl mesajını gölgede bırakmakta, birtakım inanç problemlerine de zemin hazırlayabilmektedir
Answer ( 1 )
Müslüman bilgisini sağlam almalıdır. Kulaktan dolma bilgilerle amel etmemelidir. Herkes bir konu üzerinde fikir belli edip o hükmü uygulama aşamasına girişmesi durumunda herkesin kendine ait bir dini olur ve fitne çıkar. Yaşadığımız din de İslam olmaz bizim uydurduğumuz şeyler olmaktadır. Bilgimiz Kur’an ve sünnet ışığında olmalıdır.