Erkeğin, eşinden talâk karşılığı mal alması caiz midir?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Erkeğin, ailesinden boşama karşılığı mal alması mubah mıdır?

Bedel Karsiliginda Bosanma

Allah (cc.), kadını boşarken iyilikle ayırmayı emrettiği gibi, erkeğin nikâh mehri olarak verdiğinden bir şey almayı da yasaklamıştır. Ancak aralarında Allah’ın (c.c.) çizmiş olduğu evlilik hudutlarını yerine getiremeyeceklerinden korkarlarsa alabilirler. Çünkü Allah (c.c.), “… (Ey zevceler!) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehri geri) almanız size helâl olmaz. Meğer ki erkekle kadın Allah’ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olsunlar.” (Bakara: 229) buyurmaktadır. Ayetteki korkmaktan maksat, Allah’ın (cc.) evli çifte meşrû’ kıldığı hu dutları aşmaktan korkmaktır.

Çünkü ayetten murat, Allah’ın (cc.) evli erkek ve kadına çizmiş olduğu sınırların yerine gelmemiş olmasıdır. Bu da birbirlerine karşı iyi geçinmemeleri, birbirlerine bağlı olmamaları, hülâså erkeğin kadın, kadının erkek üzerindeki haklarının yerine gelmemesidir. Bu sûretle aralarındaki sevgi ve saygı yok olduğu gibi, nefrete de dönüşür. Bu nefret havasıyla kadının, kendisini boşaması için kocasına mal ve para ver mesi, kocasının da alıp kabul etmesi helâl ve câizdir. Bu şekilde kadının boşanmasına fıkıh literatüründe “hül’ü” adı verilir. Fakihler hül’ü, “Kocanın, karısından aldığı bir mal karşılığı ayrılmasıdır.” şeklinde tarif etmişlerdir. Erkeğin, karısından boşanma karşılığı mal ve para alması zulüm değil, adalet ve insafla harekettir. Çünkü erkek evlilik sırasında mehir verdiği gibi, birçok masraflar da yapmıştır. Tüm bunlara rağmen ayrılma arzusunda bulunan hanımından, mehri geri alması uygundur. Bu meseleye ışık tutan Buhârî’nin rivâyet ettiği şu hadîstir: “Sâbit b. Kays’ın (r.a.) hanımı Cemile bint Abdullah (r.a) Peygamber Efendimizin yanına gelerek, “Yâ Resûlallah (s.a.v.), kocamla bir arada hayat sürmem mümkün değildir. Allah’a (cc.) yemin ederim ki onun ahlâk ve dininden dolayı değil, yalnız İslâm’dan sonra tekrar küfre dönmek ve kâfir olmak istemiyorum. Evimin bahçesinden kocamın birkaç kişiyle birlikte gel mekte olduğunu gördüm. Onlar içinde rengi en siyah, boyu hepsinden kısa ve yüzü en çirkin olarak kocamı gördüm.” dedi. Bu sırada gelen ve hanımının konuşmasını dinleyen Sâbit b. Kays (r.a), “Ya Resûlallah! Malımın en iyisi olan bahçemi mehir olarak o’na verdim. Eğer beni istemiyorsa bahçemi geri versin. Ondan üç talâkla ayrılayım.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) kadına, kocasının sözlerine karşı ne diyeceğini sorunca, “Evet, boşadığı takdirde bahçesini, dilerse daha fazlasını da veririm.” dedi. Peygamber Efendimiz de bahçeyi kocasına verdirdi. İki sini birbirinden ayırdı.

Fukahâ-i cumhûr, kendi isteğiyle kocasından ayrılan kadından, erkeğin verdiği mehirden fazlasını alabilmesinin câiz olduğuna hük metmişlerdir. Çünkü Allah (c.c.), “… (Kadının serbestçe boşanması için) fidye vermesinde (hakkından vazgeçmesinde) ikisi üzerine de bir vebâl yoktur...” buyurmuştur. Bu âyet, usûl-i fikihta “âmm” tabir edilen âyetlerden olduğundan, malın çoğunu da azını da kapsar.
Şa’bi, ez-Zührî ve Hasan-ı Basri de “Erkeğin, verdiği mehirden fazlasını alması helâl değildir. Çünkü haksız olarak fazla bir mal almaktadır. Elbette haksız olarak alınan mal, câiz değildir. “… Fidye vermesinde (hakkından vazgeçmesinde) ikisi üzerinde de vebal yoktur.” âyetinde, kadınla erkeğe aynı hak verilmiştir. Tercih olunan şudur: Erkeğin verdiği mehiri alabilmesi câizdir. Yalnız onun mekruh olduğunu da kimse inkâr edemez.” derler. Fakihler, hül’ün nikâh feshi mi, yoksa talâk mı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.

Cumhura (Hanefi, Hanbeli) göre, erkeğin karısından hül’ü yoluyla ayrılması, doğrudan doğruya talâktır.

İmâm Şâfiî (rh.a.) ise kavl-i kadîminde hül’ün talâk değil, nikâh feshi olduğu görüşündedir. Bu husustaki tafsilât fikih kitablarında görülebilir. Ahkamul Kur’an C.Yıldırım

BENZER KONULAR:

Cevapla