Paylaş
Cami arazisi
Question
Camiye bağışlanmış vakıf arazisini satın almak caiz mi
Hocam merhaba sorum şu. Eski zamanlarda bir araziyi (tarlayı) mülk sahibi Cami adına bağışlamış. Aradan gecen zaman sonrasında yani şu anda mütayite verilerek apartman yapılmış. Şuanda buralar Cami yatağı buralardan ev alınmaz deniliyor. Bu binadan ev alınır mı alınmazmı alınırsa ne gibi sorunlar olur.?
Bir araziyi camiye vakfeden kişi satılmama şartını koşmamışsa caminin yararına tarla satılabilir.
Tarlayı vakfeden kişi hazreti Ömer radıyallahu anh gibi satılmak üzere bağışlamış ise o tarla bir ömür hatta ebediyen satılamaz Vakıf malıdır hiç kimse ona dokunamaz.
Dini hüküm açısından durum budur şayet bağışlayan kişi hayatta ise ona vakfetme şartlarını istiyorsan sorabilirsiniz
Answer ( 1 )
Camiye bağışlanmış vakıf arazisini satın almanın caiz olup olmadığı konusu, İslam hukukuna (fıkıh) göre değişik yorumlara tabi olabilir. Ancak genel olarak şu noktalar dikkate alınır:
Vakıf Arazisi: Vakıf, bir malın Allah rızası için bir amaca (genellikle cami, okul, hastane vb. hayır kurumlarına) tahsis edilmesidir. Bu tür araziler halkın kullanımına sunulmuş olup, bireylerin özel mülkiyetine dönüştürülmesi genellikle caiz değildir.
Camiye Bağışlanmış Arazi: Camiye bağışlanmış olan bir vakıf arazisi, caminin ve orada yapılan hizmetlerin yararına sunulmuştur. Bu arazinin satılması veya başka bir şekilde elden çıkarılması, halkın menfaatine aykırı olabilir ve dolayısıyla caiz olmayabilir. İslam fıkhında, vakıf malı, o vakfın amacına uygun olarak kullanılmalıdır.
Satış Durumu: Vakıf malının satılması, ancak vakfın amacına hizmet etmeyen veya zarar veren bir durum söz konusu olduğunda, yasal olarak yapılabilir. Fakat, camiye bağışlanan arazinin satılması, caminin faydası için kullanılmadığı sürece, genellikle doğru kabul edilmez. Bazı İslam âlimleri, bu tür satışların yasak olduğunu belirtirler.
Sonuç olarak, camiye bağışlanan vakıf arazisinin satılması konusunda farklı görüşler olsa da, vakıf malının satılmasının caiz olması için o malın amacına hizmet etmediği ve İslam hukuku açısından bir zorunluluk olduğu durumlar söz konusu olabilir. Bu tür bir durumda en doğru yaklaşım, yerel bir alim ya da fıkıh otoritesine danışmaktır.