Peygamberimizin Risaleti ve tebliği

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz. Muhammed’in (sav) Peygamberliği ve tebliği

HZ.MUHAMMED (s.a.s.)’İN RİSALET ve TEBLİĞİ SON VE GENELDİR

Peygamberlik ve Risalet; Hz. Muhammed (s.a.s.) ile sona ermiştir. O, varlık olarak bütün Peygamberlerin sonuncusu, manevî rütbe ve makam itibariyle de herkesten öncedir. Allah, onunla nübüvvet ve risaleti sona erdirmiştir. Kur’ân-ı Kerim ile diğer semavi kitapları sona erdirdiği gibi. O, dünya ve ahirette insanoğlunun efendisi ve önderidir. Bazı hadislerde şöyle buyurulmaktadır:

“Kıyamet gününde insanoğlunun efendisi-övünme yok-benim, Hamd san cağı benim elimdedir. O gün, -Hz. Âdem dahil- sancağımın altında olmayan hiç bir Peygamber yoktur.”

Ebu Hureyre (r.a) ise şöyle rivayet etmektedir: “Ya Rasûlellah (s.a.s.)!” dediler. “Peygamberliğin ne zaman vacip oldu?” Şöyle bu yurdu: “Adem, ruh ile ceset arasında iken!”

Yine EbûHureyre (r.a.) rivayet etmiştir: “Şüphesiz benimle diğer Peygamberler zümresinin benzeri şu kimsenin benzeri gibidir ki, o kimse bir ev yaptırmış ve onu süsleyip güzelleştirmiş; yalnız bir köşe de bir kerpiç yeri boş bırakılmış. Akabinde insanlar evi dolaşmaya, evi takdirle beğenmeye ve “keşke şu tek kerpiç de yerine konsaydı!” de meye başlarlar.” Resûlullah: “İşte ben o (yeri boş bırakılan) kerpicim: ben Hatemü’n-Nebiyyin’im (Peygamberlerin sonuyum) buyurdu.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, Peygamberlerin sonuncusu olduğu Kur’an-ı Kerim’de de ifade edilmektedir: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah’ın Resûlü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.
Bu ayette Resûlullah’in son Peygamber olduğu “Hatem” kelimesiyle; hadiste ise, aynı kelimenin ism-i faili olan “Hatim” kelimesi ile kullanıldığı görülmüştür. Her iki kelime üzerinde de yapılan inceleme de sonucun değişmediği ortaya çıkmaktadır:

Hatem: İsmi âlet olarak kullanılmış olup, mühür demektir. Mühür de bir şeyi belgelemek veya tasdik etmek amacıyla sona basıldığın dan, hem sonuncu manasını, hem de tasdik manasını içine almaktadır.

Hatim ise ism-i fail kökünden gelmiştir. Hatmeden, nihayete erdiren veya mühürleyen kişi anlamına gelir. O hâlde tanımın her ikisi de Hz. Muhammed (s.a.s.)’in son Peygamber olduğu özelliğini bize bildirmektedir. Bu durumda O, hem diğer Peygamberleri hitama er diren son Peygamberdir, hem de bütün Peygamberleri tasdik ve tevsik eden ilâhî bir mühürdür. Eğer O gelmeseydi önceki Peygamberler unutulup gidecek, belki de tarihte onların mevcudiyetlerini ve nübüvvetlerinin safhasını ilmen ispat mümkün olmayacaktı. Çünkü diğer Peygamberlerin hayatı tarih içinde Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı gibi açık açık ve belgelerle tespit edilmiş değildir. Eğer bugün Kur’ân haber vermemiş olsaydı, birçok Peygamberin hayatı gerçek anlamda bilinmezdi. Ancak Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı ve nübüvveti açık kati delillerle bilinmesi sayesinde geçmişteki Peygamberlerin hayatı ve nübüvveti açısından bir vesika ve tasdik sebebi olur. Aynı zaman da Hz. Muhammed (s.a.s.) diğer Peygamberlerin kendisi hakkındaki müjdelerini gerçekleştirmesi sebebiyle de onların nübüvvetini mühürleyen ilâhî bir damgadır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s.)’in nübüvvetiyle insanlık din bakımından tekâmül gayesine ermiştir. Ondan sonra başka bir Peygamber beklenmemeli, Muhammed (s.a.s.)’in yo lunu takip etmelidir.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in şefkat ve merhamet yönünden ümmetine olan yakınlığı bir babanın evladına olan yakınlığı gibidir. Ümmetine bu kadar yakın olan bir Peygamber tebliğ, nasihat ve açıklayacak bir şey geriye bıraksaydı, kendisinden sonra Peygamber gelmesi caiz olurdu. Fakat Hz. Muhammed (s.a.s.)’den sonra Peygamber olmaya cağı için o ümmetine karşı en şefkatli ve en doğru yolu gösteren ve hidayete sevk edendir. O, bir çocuğun kendi babasından başka birini beklemediği gibidir. Artık başka bir Peygamber gelmeyeceğinden, Allah bütün bilgileri, insanlara, onun vasıtasıyla öğretmiştir. Hikmet ve vahye Hz. Âdem ile başladı, onunla tamamladı.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in son Peygamber olmasının yanı sıra onun risalet ve tebliği de umumidir. Bütün âlemleri irşat etmek için gönderilmiştir. Çünkü kendisi Peygamberlerin sonuncusu olduğu gibi, getirdiği din olan İslâmiyet de, dinlerin sonuncusudur. Toplumun tevhide kavuşması, ilâhî rızaya nail olması ve kurutuluşa erme si için Resûlullah’ın davetine icabet etmesi gerekir. Cenab-ı Hak bu hususta şöyle buyurmuştur: “(Resûlüm) Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” “De ki: O (Kur’an), inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve şifadır. “

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in rahmet olarak gönderilmesi hem din hem dünya yönündendir. Çünkü Resûlullah insanlığın cehalet ve dalalet içinde bulunduğu bir dönemde gönderilmiş olup onları hayır ve kurtuluşa irşat etmiştir. Çaresizlik içinde bocalayıp duran insanlığı Hakka davet ile ilâhî hükümleri tebliğ ederek helâl ve harami açıkça öğretmiştir.

BENZER KONULAR:

Cevapla