İtikâfa Giren Kişi için Caiz Olan ve Olmayan Hususlar

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

İtikâfa Girene Caiz Olan ve Olmayan Durumlar

Itikafa Giren Kisi icin Caiz Olan ve Olmayan Hususlar

Fakihlere göre vacip olan itikâfta itikâfa giren kimsenin mescitte kalması gere kir. Bu hüküm itikafin rüknünü gerçekleştirmek içindir. Bu da mescitte eğleşmek, oradan ayrılmamak ve oraya kapanmaktır. İtikâfa giren kişi ancak şerî bir özür ve ya zaruret sebebiyle yahut bir ihtiyacını gidermek için dışarı çıkabilir.

Hanefilere göre: İtikâfa giren kimsenin nafile ve sünnet-i müekkede itikaflarda dışan çıkması caizdir. Çünkü dışarı çıkmak itikafi iptal etmez. Fakat bir kimse niyet ederek Ramazan’ın son on gününde itikafa başlasa, sonra bunu bozsa kazası vacip olur. Yani on günün tamamını Ebu Yusuf’a göre kaza etmesi gerekir. Hanefilerin büyük çoğunluğuna göre ise itikafi bozduğu günü kaza etmesi gerekir. Çünkü itikâfta her bir gün müstakildir.

Şeri bir özür dışında, vâcib bir itikafa giren kimsenin dışarıya çıkması haram dır. Şer’î özürler ise cuma ve bayram namazlandır. Böyle bir kimse önceki sünnet ile birlikte cumanın farzına yetişebileceği bir vakitte çıkmalı, sonra da dönmelidir. Eğer cuma namazına gittiği camide itikâfinı tamamlarsa kerahetle beraber sahihtir. Şeri özürlerden biri de kişinin tabii ihtiyaçlandır. Küçük ve büyük abdest, üzerin deki bir pisliği yok etmek, ihtilâm sebebiyle cünüplükten yıkanmak bu özürleri teskil eder. Çünkü “Hz. Peygamber (a.s.) ihtiyaçları dışında itikaf yerinden dışarı çıkmazdı.”Mescidin yıkılması, kendisine bağlı olan bir şahitlik görevini yerine getir mek, canına yahut eşyasına bir zarar gelmesinden korkmak yahut zalim bir kişinin zorla dışarıya çıkarması ailesinin dağılması gibi şer’i özürler sebebiyle itikâfa giren kişi dışan çıkabilir. Zorla mescitten dışarı çıkarılınca yahut mescit yıkılınca o saat ten itibaren başka bir mescide gidip itikâfa girmesi gerekir.

İtikâfta bulunan kişi unutarak kısa bir sürede olsa dışarı çıkarsa vacip olan itikaf bozulur sünnet ve nafile olanlar sona erer ve bozduğu günün vacip itikâfını kaza etmesi gerekir. Ancak mürted olma sebebiyle itikafi bozarsa bu durum daha önce vacip olan itikâfi düşürür. Bir kimse itikafta iken çok vuku bulan bir özür sebe biyle mesela tabif ve şerf özürler sebebiyle dışan çıksa itikafi bozulmaz. Boğulmak üzere olan birini kurtarmak yahut mescidin yıkılması gibi nadir vuku bulan özürler sebebiyle dışarı çıkarsa bundan ötürü günahkar olmaz, fakat doğrudan hemen baş ka bir mescide gitmediği zaman itikâfi bozulur.

Hasta ziyareti yahut cenaze sahiplerine baş sağlığı dilemek için mescitten dışa n çıkmakla, bu görev kendisi için gerekli de olsa, itikaf bozulur. Ancak bundan do layı kişi günahkar olmaz. Hasta ziyareti durumunda olduğu gibi. Hz. Aişe şöyle de miştir: “Itikâfa giren kişiye sünnet olan, ziyaret etmemek, cenaze namazına gime mektir, hanımına yaklaşmamak ve dokunmamaktır. Çok lüzumlu olan ihtiyaçlar dışında dışarı çıkmamak da sünnettir. Oruçsuz itikaf olmaz. Cuma kılınan cami dişında da itikaf olmaz.”

Yemek, içmek, uyumak, kendisi veya ailesi için gerekli olan her hangi bir akit, alış-veriş, nikâh ve ricat gibi hususlar itikaf yerinde yapılabilir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)’in mescitten başka bir yeri yoktu. Böyle bir ihtiyacı mescitte gider mek mümkündür. Dolayısıyla dışarı çıkma zarureti yoktur. Itikafta bulunan kişinin, ticari eşya oraya getirilmeksizin mescitte satması veya satın almasında bir beis yoktur. Çünkü işini görecek başka birinin bulunmaması durumunda buna ihtiyaç duyabilir. Fakat ticarî maksatla bizzat mali mescide getirerek itikafta iken alış veriş yapmak tahrimen mekruhtur. Mescitte itikaf yapmayan kişinin de mutlak olarak mescidde alış veriş yapması tahrimen mekruhtur. Çünkü mescit kul haklarından anndınlmş bir yerdir. İşe alış veriş girince orada da kul hakları söz konusu olur. Bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: “Çocuklarınız delilerinizi, alış verişlerinizi ve mu hakemelerinizi mescitlerden uzaklaştırın..” Yine sabit olan bir rivayete göre: “Hz. Peygamber (a.s.) mescitte alış veriş yapmayı, sesli olarak kayıp aramay, şiir söylemeyi ve cuma günü namazdan önce halka olmayı yasaklamıştır.”

İtikâfa girmemiş kimsenin mescitte yemesi, içmesi ve uyuması mekruhtur. Yabancı ve garip kimse bundan hariçtir. Ibni Nüceym’in el-Eşbah’ında böyle gelmiştir: İbni Kemal şöyle demiştir: Ister mukim olsun ister yabancı mescitte mutlak olarak yemek içmek mekruh değildir. Yaslanarak yahut yatarak uyumak böyle dir. Ayaklar ister kıbleye doğru, ister başka tarafa doğru uzatılsın fark etmez.

Malikilere göre:  Kişi ancak dört şeyden ötürü itikâfa girdiği yerden çıkabilir. İnsanı ihtiyaç için, yaşamak için mutlaka satın alması gerekli bir şeyi almak için, hastalık sebebiyle, hayız sebebiyle. Bunlardan her hangi biri için dışarıya çıkan kişi geri dönünceye kadar itikaf hükmündedir. Itikafta bulunan kimse hasta ziyareti için, cenaze namazı için, ezan okumak üzere minareye çıkmak için yahut mescidin çatısına çıkmak için dışarı çıkamaz. Yakınında bulunan kimseye selâm vermesi, çeşitli kokular sürünmesi caizdir. Ancak itikâfa girmeyen oruçlu için mekruhtur. Çünkü mescitte iken itikâfinı bozacak bir engeli vardır. Başkasını evlendirmesi yahut itikafta iken evlenmesi, üzerindeki elbiseden başka bir elbise bulundurması ca- izdir. Çünkü buna ihtiyacı olabilir.

Şafiilere göre:  Itikafta bulunan kimsenin özürsüz olarak mescidden çıkma Si caiz değildir. Bu görüşün dayandığı delil Hz. Aişe’nin şu sözüdür: “Resulullah (a.s.) mescitte itikafta iken başını hücreme sokar, saçlarını tarardım. Tabii ihtiyacı olmaksızın itikâfta iken eve girmezdi.” Dolayısıyla itikafta bulunan kimsenin başını veya ayaklannı meccitten dışarı çıkarması, yahut tabif ihtiyaçları için çık ması caizdir, itikâfı bozulmaz, Dayandığı delil bu zikredilen Hz. Aişe hadisidir. Eğer özürsüz olarak dışarı çıkarsa itikafi bozulur. Çünkü bu kişi itikâfa aykırı olan bir işi işlemektedir. İtikaf ise mescitte eğleşmektir.

Itikafta bulunan kişi ezan okumak için mescidin minaresine çıkabilir. Racih olan görüşe göre, minare mescidin dışında yahut etrafı çevrili ve mescide bitişik olan avlusunun dışında da olsa bunu yapmak caizdir. Böyle yapmakla itikaf bozul maz. Yemek yemek için evine gitmesi de caizdir, itikaf bozulmaz. Çünkü mescitte yemek yemek mürüvveti bozar, dolayısıyla mescitte yemek yemesi lazım gelmez. Itikafta bulunan kişi susadığı zaman mescit içinde su yoksa su içmek için de dışarı çıkabilir.

Nafile itikâflarda itikâfa giren kişinin cenaze namazı kılması, hasta ziyaret et mesi caizdir, farz olan itikâflarda caiz değildir, Eğer farz itikafta bu iki durumda da mescitten dışan çıkarsa itikadi bozulur.

Eğer itikaf yapan kişi cuma namazı kendisine farz olan kimselerden ise ve itikafa girdiği yer cami değilse cuma namazı için çıkması lazımdır. Çünkü cuma na mazı şer’an farz olan bir namazdır. Itikaf sebebiyle terkedilmesi caiz değildir. Şafif mezhebinde esah ve meşhur olan görüşe göre, cuma namazı kılınmayan mescitte itikaf yapan kişinin cuma namazına çıkmakla itikafi ve peşpeşe edâ ettiği kısım ip tal olur. Çünkü camide itikâfa girmek suretiyle dışarı çıkmaktan sakınması müm kündü. Eğer bunu yapmazsa itikafi bozulur.

Eğer onun yapması gerekli ise, itikafta bulunan kişi şahitlik görevini yerine getirmek için dışarı çıkabilir. Çünkü şahitlik insanî bir hak sebebiyle gerekmiştir. İnsani bir hak itikaftan önce gelir. Racih olan görüşe göre şahitlik etmek için dışarı çıkmakla itikaf bozulmaz. Çünkü dışarı çıkmaya mecburdur. Itikâf hâlinde boşanmış olan kadının iddet beklemek için çıkması caiz olup bundan ötürü itikâfı bozulmaz. Çünkü çıkmaya mecburdur.

Bir kimse ishal, sidiğini tutamama gibi mescidi kirletmeyeceğinden emin olunmayan bir hastalığa yakalanırsa başka tabiî ihtiyaçlarda olduğu gibi dışarı çı- kabilir. Meşhur ve sahih olan görüşe göre, bununla peşpeşelik hükmü kesilmez. Eğer itikaflı kişi baş ağnsı, diş ağrısı, göz ağnsı ve benzeri zorluk çekmeden mescit te kalması mümkün olan basit hastalıklara yakalanırsa, bunlardan ötürü dışan çıka maz. Eğer dışan çıkarsa itikafı bozulur. Eğer mescitte kalmasını zorlaştıracak bir hastalığa yakalanırsa döşeğe, hizmetçiye ve tabibin gidip gelmesine ihtiyaç duyu lacağı için, dışarı çıkması mübah olur. Esah olan görüşe göre bununla da peşpeşelik hükmü kalkmaz.

İtikâfta bulunan kişi bayılır da mescitten dışarı çıkarılırsa itikafi bozulmaz. Çünkü kendi isteği ile çıkmamaktadır. Eğer itikafta bulunan kişi sarhoş olursa iti kafi bozulur. Eğer mürted olur da sonra Müslüman olursa itikafına devam eder.

Itikafa giren bir kadın hayız olursa, mescitten dışarı çıkar. Çünkü bu durumda hayızlı kadının mescitte kalması mümkün değildir. Eğer itikafi hayız günlerine rastlatmamak mümkün olmayan bir müddet içinde ise itikâfi bozulmaz, temizle nince itikafina devam ederek tamamlar. Bu durum peşpeşe iki ay kefaret orucu tut makta olan kadının hayız olmasına benzemektedir. Eğer itikaf hayız günlerine denk getirmemenin mümkün olacağı bir müddet içinde ise, o takdirde itikafi bozulur. Bu durum da pespese oruç tutması gereken kadının üç gün içinde hayız olması na benzer.

Ihrama girdiği hacca çıkmakla itikaf bozulur. Çünkü bu çıkış kendi isteği ile olmuştur. Bunu geciktirme imkanı vardı.

Eğer itikâfa giren kişi bir zalimden korkup dışarı çıkar da gizlenirse itikâfi bozulmaz. Çünkü bu kişi mazeretli olması sebebiyle çıkmaya mecbur kalmıştır.

Itikafta bulunan kişi unutarak yahut tehdit altında mescitten çıkarılırsa yahut tehdit edilip kendisi çıkarsa yahut sultan tarafından zulmen çıkanlırsa itikafi bozul maz. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden hata, unutma ve tehdit altında yaptıkları işlerin hükmü kaldırılmıştır.” (1) Eğer sultan itikafta bu lunan kimseyi haklı olarak çıkanrsa meselâ üzerinde birinin hakkı bulunduğu halde onu gücü olmasına rağmen oyalamışsa yahut had, kısas, tazir gibi kendi kabulü ile kesinleşen suçların cezasını uygulamak için çıkarsa itikafı bozulur. Eğer bu suçlar kendi kabulü ile değil de deliller yardımıyla sabit olmuşsa itikaf bozulmaz, peşpeşelik de kesilmez. Geri döndüğü zaman itikafa devam eder.

Bir kimse bir özür sebebiyle dışan çıkar da sonra özrü kaybolursa ve geri dön me imkânına sahip olduğu halde dönmez ise itikafi bozulur. Çünkü bu kişi itikâfinı özürsüz olarak terketmiş olur, dolayısıyla özürsüz olarak mescitten dışan çıkan kimseye benzemektedir.

İtikâfa giren kimsenin sair zaman giydiği elbiseleri giymesi caizdir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)’den itikaf için elbiselerini değiştirdiği rivayet edilmemiştir. Itikafta iken süslenmek, koku sürünmek caizdir. Çünkü koku sürünmek haram ola cak olsa, ihramda olduğu gibi saçlarını taramasının da haram olması gerekirdi. Bu harî ile Müslim’in rivayet ettiklerine göre Hz. Aişe, itikâfta iken Hz. Peygamber (a.s.)’in saçlannı tarardı. Bu hadis, itikafta bulunan kimsenin koku sürünmesinin de haram olmadığına delildir. Koku sürünmesine benzetilerek itikaflı kişinin evlen mesi ve evlendirmesi de caizdir. Bunun gibi ilim okuması ve okutması da caizdir. Çünkü bunların hepsi çok hayırlı işlerdir. Itikâflı kişinin malı ve eşyası ile ilgili ola rak hafif emirler vermesi, satması, satın alması da caizdir. Fakat çok olmamak şar tyla. Çünkü mescidi alış veriş yeri haline getirmekten sakınılmalıdır. Eğer çok alış veriş yaparsa mescit olduğu için mekruh olur, bununla itikâf batıl olmaz. Bir kimse nin itikafta iken mescitte yemek yemesi caizdir. Çünkü bu yapılması gerekli ve az olan bir iştir. Mescitte sofra kurması da caizdir. Çünkü bu mescidin daha temiz tu tulmasını sağlar. Mescit içinde ellerini yıkayabilir. Eğer bir tas yahut leğende yıkar sa daha iyi olur.
Hanbelilere göre: (1) Bir ay yahut peşpeşe günlerce itikafa girmeyi adayan kimselerde olduğu gibi pespeşe itikafta bulunması gerekli olan kimsenin tabif ihti yaçlar yahut zaruretler yahut cuma namazı kılmak için mescitten dışan çıkması ca iz değildir. Bunun dayandığı delil daha önce geçen Hz. Aişe hadisidir. “Itikafa gi ren kimsenin çok önemli ihtiyaçları dışında dışarı çıkmaması sünnettir.” Mesela su dökme, büyük abdest, ansızın kusmak, pislenen bir şeyini yıkamak, cünüplükten yıkanmak, abdest almak gibi. Çünkü cünüp kişinin mescitte eğleşmesi haramdır, abdestsiz kişinin namaz kılması caiz değildir, Itikafa giren kimseye yiyecek içecek getirecek kimse bulunmadığı takdirde, kendisi bu ihtiyaçlarını sağlamak için dışan çıkar. Evine yemek içmek için çıkması caiz değidir. Çünkü buna ihtiyaç yoktur, mescit içinde yemek içmek mübahtır. Bundan dolayı itikâfa bir noksanlık gelmez.

Eğer cuma namazı kendisine farz ise, itikafa giren kişi cuma namazı kılmakiçin dışan çıkabilir. Çünkü bu durum, bir farzı yerine getin için çıkmaktır. Dolayısıyla, itikâfi batıl olmaz; iddet bekleyen kadınlarda olduğu gibi. Yahut itikafa giren kişi cuma namazına çıkmayı şart koşarsa, farz olmasa da cuma namazına çık- mayı şart koştuğu için bu kişinin cuma namazı için erken çıkması caizdir. Dolayı sıyla caiz olan bir çıkış olup insanın böyle bir ihtiyacı için erken çıkması caizdir. Bu ihtiyacı için çıkmak gibidir. Cuma namazına çıkınca cumadan sonra camide kalma yıl uzatabilir, bunu yapmak mekruh olmaz. Çünkü bu yer de itikâfa uygun olan bir yerdir. Eğer kendisine ihtiyaç hissedilirse, itikâfa giren kişi kendisi için belirlenmiş olan bir savaşa çıkabilir. Çünkü savaş, cuma namazı gibi farzdır. Bunun gibi eda et mesi lazım gelen şahitlik için, kendisine veya âilesine bir fitnenin isabet etmesinden korkmakla yahut malının yağma edilmesinden korktuğu için yahut malının yanması yahut boğulmak gibi tehlikeler sebebiyle de çıkabilir. Çünkü bunlar, cumada olduğu gibi şeriatin aslında farz olan bir vacibi terketmek için birer özürdürler. Bunun gibi mescitte kalması mümkün olmayacak bir hastalıktan ötürü yahut kalsa bile bundan dolayı çok sıkıntı çekme söz konusu olduğu zaman meselâ yataga, hizmetçiye ihtiyaç hissettiği zaman dışan çıkabilir. Bu sayılanlar dolayısıyla dişan çıkmakla itikaf bozulmaz.

Eğer hastalık baş ağrısı, hafif bir ateşli hastalık diş ağnsı gibi hafif hastalıklar dan ise dışan çıkması caiz değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kişinin mutlaka çık ması gerekmez. Dolayısıyla kendi evinde gecelemiş gibi olur.

Yine bir kimseyi sultan yahut başka birisi itikaf yerinden çıkmaya zorlarsa itikâfi bozulmaz. Bu ister yüklenip dışarı çıkarılmak suretiyle olsun, ister kendisi çıksın fark etmez. Bunun gibi itikaf yapmakta olan kişi hükmetmeye gücü yeten bi rinin tehdit etmesi yahut hırsız ve eşkiyanın kuvvet kullanması ile çıksa da itikâfı batıl olmaz. Çünkü bu gibi haller, cuma namazını ve cematle namazı terketmeyi mübah kalıcıdır. Hasta veya hayızlı kadının durumuna benzer.

Yine itikafta bulunan kimsenin unutarak mescitten dışarı çıkması ile de itikafi bozulmaz. Dayandığı delil daha önce de geçmiş bulunan şu hadistir: “Ümmetimden hata, unutma ve tehdit altında yapılan işlerin günahı affedilmiştir.” Buraya kadar zikredilen bütün özürlerde kişi özrü ortadan kalktiktan sonra itikafina devam eder.

İtikâfa giren kadın hayız ve nifas özürleri sebebiyle mescitten dışarı çıkar. Temizlenince mescide döner. Çünkü bu iki özür bulunduğu halde mescitte eğleşmek haramdır. Bunun gibi kadın vefat iddeti sebebiyle evine çıkabilir. Çünkü kocası ve fat eden kadının iddet için evinde beklemesi şeran vaciptir. Bu hem Allah’ın hem de kulun hakkıdır, terkedilince tamamlanamaz. İtikâf böyle değildir. Bu sebeple kadi nin itikâfı bozulmaz.

Istihaze kanı gören kadın itikaftan alikonamaz. Çünkü bu kan namaza engel değildir. Böyle bir durumdaki kadının mescidi kirletmemeye dikkat göstermesi gerekir.

Itikafa giren kişi hasta ziyareti yapamaz, cenaze namazına gidemez, mescidin dışında cenazeyi kefenleyemez. Ancak itikâfa girerken bunlan şart koşarsa o tak dirde çıkabilir. Bunun gibi, cenazeyi hazırlamak ve namazını kıldırmak vazifesi ona düşüyorsa o takdirde yapabilir, çünkü bunları yapabilecek başka birisi yoktur, onun yapması gerekmektedir.

Bir kimse itikafta iken cinsi ilişkide bulunmayı, yahut hava almak, gezinmek yahut alışverişte bulunmak için dışarı çıkmayı şart koşarsa yahut mescitte bir zana atla uğraşmayı şart koşarsa bu şart caiz değildir. Çünkü Allah tealâ şöyle buyur muştur: “Mescitlerde itikaf ederken hanımlarınıza yaklaşmayın.” Böyle bir işi şart koşmak Allah’a asi olmayı şart koşmaktır. Mescitte sanat icra etmek itikâf dışında da yasaktır, itikâfta daha kuvvetle yasaktır. Diğer zikredilenler de buna benzemek tedir, bunlara ihtiyaç da yoktur.

Itikafa giren kimsenin ticaret yapması, bir zenaat ile uğraşması caiz değildir. Ancak mutlaka yapması gerekli ise onu yapabilir. Çünkü daha önce de geçtiği üzere mescitte alışverişte bulunmak yasaklanmıştır.

İtikâfta bulunan kimsenin kendisi için mescitte nikâh akdi icra etmesinde veya nikah şahitliği yapmasında bir beis yoktur. Çünkü itikâf, koku sürünmeye engel de ğildir, dolayısıyla oruçta olduğu gibi nikâhı da haram kılmaz. Aynı zamanda nikah da bir taattir, nikâhta bulunmakta ecir vardır. Nikähin müddeti itikâfi iptal edecek şekilde uzamaz. Aksinp “Elhamdülillah” diyen kimseye “Yerhamukellah” demek ve selâmını almak durumlarında olduğu gibi, nikâh akdi veya şahitliği yapmak da mekruh değildir.
Itikáfa giren kimsenin çeşitli temizlik maddeleri ile temizlenmesinde bir beis yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.): “Itikâfta iken saçlarını tarardı.” Itikafa giren kimse koku sürebilir ve kıymetli elbiseler giyebilir. Ancak bunu yapmak müstehap da değildir.

Itikaflı kişinin mescit içinde yemek yemesinde, mescidi kirletmemek için bir sofra kurmasında beis yoktur. Yemek yeyince ellerini bir leğen içinde yıkamalıdır. Böyle bir kişinin ellerini yıkamak için mescidin dışına çıkması caiz değildir. Çünkü mescit dışına çıkmadan da yapılabilir.

Özet olarak vacip olan itikâfta dört şekilde dışarıya çıkmak mübahtır: a) Kaza ve kefareti gerektirmeyen hususlar: Bu da kişinin tabiî ve mutlaka yapilması gerekli ihtiyaçları için dışarı çıkmasıdır.

b) Kefaret olmaksızın sadece kazayı gerektiren durum: Bu da hayız hâlinde mescitten dışarıya çıkmaktır.

c) Hem kaza, hem de yemin kefaretini gerektiren durum: Bu da mescitte kaldığı takdirde kendisine yahut malına yağmalanma, yanma gibi bir tehlike ve zarar gelmesinden korkma durumudur. Böyle bir kişi fitneden ve tehlikeden emin olunca geçmiş itikâfa devam ederek görevini tamamlar. Ancak bu durum, belli günlerde itikâfa girmeyi adayan kimselere mahsustur. Terkettiği günleri kaza ederek bir ye min kefareti öder.

d) Sadece kazayı gerektiren durumlar: Bu gibi durumlarda kefaret gerekip gerekmediği konusunda iki görüş vardır: Bu da vacib olan seferberliğe çıkmak, iddet için yahut şahitlik yapmak için çıkmak gibi durumlardır. Kadı Ebu Yala’ya göre, bu kişilere kefaret gerekmez. Çünkü bu Allah hakkı olarak vaciptir. Hayız sebebiyle dışarı çıkmak gibidir. Hırakf’nin sözünden açıkça anlaşılan husus ise kefaretin va cip olduğudur. Çünkü bu durum, mutat olmayan bir çıkıştır. Fitne sebebiyle dışan çıkmaya benzer. Dolayısıyla kefareti gerektirir.

Şafi mezhebine göre itikaf ile ilgili hükümler nelerdir?

Cevapla