Erkeğim ve erkeklerden hoşlanıyorum ne yapacağım?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Eşcinsellik konusunda dinimizin hükümleri nelerdir?

Ruhsal durumum… 

Ben 22 yaşındayım erkeğim namazlarımı kılmaya gayret ediyorum. Ancak aynı zamanda erkeklerden hoşlanıyorum bana nasıl yol gösterirsiniz.

Ben 22 yaşında erkek bir Müslümanım. Kendimi bildim bileli erkeklerden hoşlanıyorum. Bu durum çocukluğumda da vardı ama o zamanlar bunun çok farkında değildim. Lise zamanımda bir arkadaşıma duygusal bir şeyler hissettim. Daha sonra üniversitede bu konuda araştırma yaptım. Bunun ‘eşcinsellik’ olduğunu anladığımda şok oldum. Ardından uzun bir süre bunun üstesinden gelmek için çok çabaladım. Ama yaklaşık bir yıl mücadele ettikten sonra yaptıklarım hiçbir işe yaramadı. Sahip olduğum hisler hiç değişmedi. Ardından bu konuda bilimsel ve dini araştırmalar yaptım. Bilimsel açıklamalar bunun ‘normal’ bir şey olduğunu, uzun bir süredir hastalık kategorisinden çıkarıldığını ve bireyin bununla barışık olması gerektiğini söylüyordu. Diğer yandan dini söylemler bunu yasaklandığını, bu kişilerin lanetlendiğini ve bu tarz işler yapanların cehennem azabına uğratılacağından söylüyordu. Daha sonra kendi inancımı sorgulamaya ve araştırmaya başladım. Neredeyse 7 yaşından beri namazı düzenli kılan ve Kuranı Kerim okuyan biriydim. Ama dini araştırdıkça ibadetlerimi yapmamaya başladım. Şu an namaz kılmasam da Allah’a inanıyorum. Ama diğer yandan ne yapacağım bilmiyorum. 4 senedir hayatım bu iki şey (eşcinsellik ve Müslümanlık) arasında bocalanıyor. Artık ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Kafam çok karışık. Kadınlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Ailem ise benim evlenmemi arzuluyor. Fakat ben bu şekilde nasıl evlenebilirim ki? Nasıl eşimi mutlu edebilirim? Bu çok zor bir şey. Kendimi iki seçimden bir tanesini seçmek zorundaymışım gibi hissediyorum. Ya Müslüman olarak kalacağım ve yalnız bir yaşam süreceğim ya da Müslüman olmayıp kendi cinsel yönelimimi kabul edip bu yönde bir yaşam yaşayacağım. Ama her iki seçeneğin de kendisine has artıları ve eksileri var. İlk seçeneği seçersem hayatımda hiç cinsellik yaşamadan öleceğim ve bu beni çok huzursuz ediyor. İkinci seçenek de yine çok huzursuz ediyor. Gerçekten kendimi çok kötü hissediyorum. Ben gerçekten ne yapacağımı şaşırmış haldeyim.

CEVAP:

İslam’da eşcinsellik, haram olarak kabul edilir.

İslam’da eşcinselliğin haram olduğunu gösteren bazı ayetler ve hadisler vardır. Örneğin, Kuran’ın Lut Suresi’nde, Lut kavminin eşcinselliği nedeniyle Allah tarafından helak edilmiştir.

İslam alimleri, eşcinselliğin haram olduğunu, çünkü zina anlamına geldiğini söyler. Zina ise, İslam’da yasak olan bir başka eylemdir.

Sonuç olarak, İslam’da eşcinsellik tedavi edilebilir psikolojik hastalıktır ve tedavisi farzdır.

İslam’da eşcinselliğin haram olarak kabul edilmesinin nedenleri şunlardır:

İslam, cinselliği evlilik içinde yaşamaya teşvik eder. Eşcinsellik ise evlilik dışı cinsel ilişki anlamına gelir.
İslam, aileyi ve toplumu korumayı amaçlar. Eşcinsellik, aile yapısına ve toplum düzenine tehdit olarak görülür.

Sizin bu durumunuz fıtri ve yaratılış olarak her insanda ve erkekte olabilir. Bu da insan için imtihan vesilesidir. Yani bir insan için karşı cinsten birisiyle nikâhsız ilişki yasaklandığı gibi, aynı cinsten olanlar içinde beraberlik yasaklanmıştır. Şeriat, bunların tadil edilmesi yolunda bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıalayabiliriz:

1. Oruç tutmak,
2. Bol bol Kur’an okumak veya zikir çekmek,
3. Kur’an tefsiri veya İslami kitap okumak,
4. Allah’ı bol bol hatırlamak,
5. Ölümü hatırdan çıkarmamak.

Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kuran’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır. Kur’ân, Lût kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem “Lût kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insanî yanılgı kadar da konuşulabilir” imiş.

– Peki, neden böyle bir şey oluyor?
– Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?

Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım:

Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor.

“E, sonra?” diyorsanız, şu sohbeti dinleyin:

Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, “Baksana!” dedi, “Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?”

Ona, “Belki garip bir örnek olacak ama” dedim, “Biliyorsun, mesela çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabiî bir meyildir.” “Evet?” dedi. “Peki sen çok eşli misin?” diye sordum. “Tabiî ki hayır.” dedi. “Neden?” diye üsteledim. “İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen.” “Var aslında.” dedi, “Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile.”

“Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte.” dedim. “Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında.”

“Bu yönden düşünmemiştim.” dedi arkadaşım.

Ardından, kısa bir düşünme sonrası, “Ama” dedi, “meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?”

“Peki,” dedim, “O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp, sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?”

Arkadaşım, “Yine haklısın.” dedi.

Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, “doktorculuk” oynarcasına.

“Çocukça bir hata” bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, “Eyvah, ben ne yapmışım?” muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp “Yoksa ben ‘gay’dım mı?” sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. “Battı balık yan gider.” durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur!

Traji-komik bir örnek anlatayım:

Bir eşcinsel hastam vardı. İlkokul yıllarında bağırsak paraziti problemi varmış. Bilen bilir; bu parazit anüs kaşıntısı yapar. Belki inanmazsınız ama, bu kaşıntı gitgide delikanlıyı “Yoksa ben?..” kuşkusuna götürmüş. Sonuç maalesef kötü! Üstelik, anlattığım tek değil. Literatürde, sadece ve sadece bağırsak paraziti yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vak’a var. Yani? Utanıp konuşmamak, gurur yüzünden anlatmamak, yardım istemeyip kendi kendini yemek yok mu? İşte bu şey o kadar çok yerde ayaklara dolanıyor ki! Sırf bu yüzden ne hayatlar kayıyor, bilemezsiniz.

Şimdi, gelelim konunun bizi esas ilgilendiren kısmına:

1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek.

2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Meselâ, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi.

3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması, ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: “Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar.” Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce!

4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; tâ ki, “İşten eve, evden işe”, “pijama-terlik-televizyon”, “Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum” hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın!

5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, meselâ evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise -ki, neredeyse ahir zaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur– erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir.

6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında, aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder.

7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin.

Not: Eşcinsellik aslında sadece erkeklere has bir durum değil. Kadınlar arasında da bu problem hatırı sayılır biçimde yaşanıyor. Yalnız, bayanlardaki şekli daha belirsiz seyrediyor ve pek de dirençli, devamlı olmuyor. Normal bir cinsel hayat ve mutlu bir evlilik, problemi çözmeye yetiyor genellikle. Yine de özellikle bayanların toplu kaldığı yerlerde dikkatli olmak gerekiyor.

Maalesef biz toplum olarak kadın-erkek mahremiyetine “çok” dikkat ederken, mahremiyetin erkek-erkek ve kadın-kadın arasındaki biçimlerini bazı zamanlar sanırım ihmal ediyoruz. Her iki cins açısından, problemin bir sebebi de bu. Bu noktada, biraz kitap karıştırıp erkeğin erkeğe, kadının kadına karşı mahremiyet ve tesettür ölçüsünü öğrenmeye ne dersiniz?

BENZER KONULAR:

Cevapla