Dinimiz İmam Nikahını Yasaklıyor mu?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Örfi Evlilik (Veya İmam Nikahı)

Dinimiz Imam Nikahini Yasakliyor mu

SORU: Din örfi evliliği yasaklıyor mu?

CEVAP: Asrımızda örfi evlilikten kasıt, gizli aktedilen nikahtır.”Bunun gizlenmesinde bazı sebebler vardır ki evlenenler bunu resmi bir vesika ile tescil ettirmiyorlar.

Aslında evlilik Allah’ın büyük nimetlerindendir. Allah (c.c) bununla kullarına minnette bulunarak buyuruyor ki:

Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.

Allah’ın nimetlerine mukabil bu evliliği ilan etmek gayet tabii bir şeydir. Kur’an-ı Kerîm’in “sağlam bir teminat” dediği evlilik akti ancak böyle ilanla olur.

O zaman halk bu kadının bu adamla yaşamasına kötü bir gözle bakmazlar. Bilakis onların meşru dairede evlendiklerini bilirler. Bu nedenle Rasûlullah (s.a) “Nikahı ilan edin ve tef çalın” buyurmuştur.

Evliliğin ilanı için en azından akit yapanlarla şahitlerin bulunması gerekir. Rasûlullah (s.a) “Şahitsiz nikah olmaz” buyurmuştur. Abdullah İbn Abbas (r.a)’ın rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Dört kişinin hazır bulunmadığı nikah, zinadır.

Hadiste kasdedilen dört kişi ise kadını isteyen kişi kadının velisi ve iki şahittir. Yine Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

Nikah, ancak veli ve iki şahitle olur.

Eskiden nikah bir belgeyle tescil edilmeden yapılırdı. Akit şartları yerine getirildimi tamam olurdu. Fakat son zamanlarda, inkar, hile gibi çok şeyler meydana geldiği için kanun, toplumun maslahatı, kadın erkek ve soyun korunması için evlilik aktini resmi bir belgeyle tescil ettirmek mecburiyetini getirdi. Mahkemeler ancak resmi kayıtlı olan evlilikleri kabul ettiler. Onun için Mısır’da geçerli olan nikah hakkında kanunda şu madde bulunmaktadır:

İnkar ve isbat konusunda evlilik davası ancak resmi bir belge ile geçerli sayılır.

Bu kanun 1931 yılından beri geçerlidir. Bu maddenin izahında şöyle denilmektedir: Hadiseler gösteriyor ki evlilik akti korunması gereken bir akittir. İki kişi belgesiz olarak evlenirler. Sonra biri diğerini inkar eder, diğeri de kanun önünde isbat etmeye aciz kalır. Bir kısım garaz sahipleri de bühtan olarak nikah iddia ederler. Bazıları da teşhir, cezalandırmak veya başka garazlarla nikah davasında bulunurlar.

Hususiyetle fıkıh evlilikte şahitlerin dinlenmesini caiz kılıyor. Kan-kocalık resmi vesika olmadan bazen tesbit ediliyor, bazen de edilemiyor.

Bu olacak iş değil. Bu akit resmi bir belge ile tesbit edilirse, rehin ve evkaf delillerinde olduğu gibi, ki evlilik akti bunlardan daha mühimdir. Herhangi bir problem çıkmaz, çıktığında da halli kolay olur. Halkı buna teşvik etmek lazımdır. Bu aktin şerefi, onu inkardan kurtarmak, bu kötülüğü bertaraf etmek ve aile bağlarım sağlam tutmak için yapılmalıdır. Dördüncü fıkranın 99. maddesinde şöyle bir ek vardır: “İnkar ve isbat zamanında evlilik akti ancak resmi bir belge ile tesbit edilir.” Bu kanun, Ağustos 1931’den beri Mısır’da geçerlidir.

Kanun yapıcı bunda cemiyetin maslahatını gözetmiştir. İnsanlar onun emrine itaat etmelidirler; evliliklerini tescil ettirmelidirler, ki sonuç kötü olmasın, hile ve aldatmaya mecal kalmasın.

Bazı yerlerde resmi belge düzenlemek imkanı bulunmamaktadır Fakat resmi belge düzenlemenin mümkün olduğu yerlerde mutlaka belge düzenlenmelidir, ki hukuk muhafaza edilsin ve hile yolları kesilsin.

Evlilik aktinin sahih ve geçerli olduğunu farzetsek bile tescil edil-memişse derhal tescil ettirilmelidir. Çünkü bununla insanlar kötü zan-dan kurtulurlar, hayra da yardımcı olurlar. Allah hakkı söyler. İnsanları doğruya ve güzele iletir.

Kadınların Giyimi Hakkında

SORU: Allah Rasûlü’nden rivayete göre Allah, kendini kadına benzeten erkeğe, yine kendini erkeğe benzeten kadına lanet etmiştir. Daha iyi korunmak için pantolon giyen kız talebeler hakkında dinin hükmü nedir?

CEVAP; Allah (c.c) kadın ve erkeği yaratmış, onların her birisinin temayüz ettiği sıfatları kendilerine vermiş ki onlar bu sıfatlarla görevlerin ifa ederler, hayatı böylelikle sürdürürler. Allah (c.c) haddi zatında erkekliği iftihar ve gurur için vermemiştir. Nitekim dişiliği de ayıp vesilesi olsun diye yaratmadığı gibi. Bilakis Cenab-ı Hak erkek ve kadını hayatın tanzimi için ve cinsler arasında yardımlaşma olun diye toplum ve aile kaynaşsın diye yaratmıştır.

İslâm, her cinsin kendisine verilen kabiliyeti kendi tabii yerinde kullanmasını tavsiye etmiştir. Bu cinslerin kendi vazifelerini unutmalarını ve yek diğerini zorlamalarla taklid etmelerini, insan nevinin arasındaki yardımlaşmayı unutmalarını yasaklamıştır. Bu nedenle Rasû-lullah kadınlığı yok edip erkekliğe özenen kadını lanetlemiş tir. İşte, sözde ve davranışlarında kadını taklide çalışan ve erkekliğini inkar eden erkeği lanetlediği gibi.

İslâm her cinsin yerini ve ihtiramını muhafaza etmiştir. Kadım ve erkeği öz kardeş görerek hayat yolunda onların kardeşlik, dostluk ve tekafül ile yürümelerini emretmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

Bunun üzerine rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki) “Ben erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden çalışan hiç bir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım.” (Âl-i İm-ran/195)

Ahzab suresinde de şöyle buyurmaktadır:

Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar varya, işte Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. (Ahzab/35)

islâm beşerin bu iki nevi için, bedenlerinin açık kalacağı ve açık kalamayacağı yerleri tanzim etmiştir. Kadın için yüzünü, ellerini ve ayaklarını açmayı mubah kılmış ki, hayat yolunda daha kolay hareket etsin ve ihtiyaçlarım yerine getirsin. Bunların dışında kalan yerlerin ise kapanmasına hüküm vermiştir. Ta ki onun açılması fitneye sebep vermesin, şehveti tahrik etmesin, gözlerin hıyanetine kapı açılmasın, fikirlerin sapmasına, kötülüklerin yayılmasına yol açılmasın. Bu sebeple kadın, avret yerini kapatan, uzuvlarını belli edip göstermeyen elbiseler giymelidir. Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler, kendiliğinden görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler… (Nur/31)

Ahzab suresinde de şöyle buyurmaktadır. cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın… (Ah-zab/33)

Ey Peygamber! Hanımlanna, kızlanna ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle, onların tanınması ve inciltilmemesi İçin en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ahzab/59)

Bu sorudan anlıyoruz ki, kadının -talebe olsun veya olmasın dindarlık için pantolon giymesi, erkeğe benzemek için değildir. Niyet iyi olunca, pantolon da yeteri kadar örter, palton elbisenin altından giyilir-se bir sakınca yoktur.

Ancak, kadın vücut çizgilerini dışa vuran ve arkasında fitne saçan dar pantolon giyerse, bu şüphesiz haramdır. Avret yerinin örtülmesin-deki gaye kötüye kullanılmış olur. Bu pantolon -kötüye kullanılmazsa- İslâm ülkelerinin çoğunda kullanılan don gibidir ki, İslâm kadını onu asırlarca kullanmıştır. Keşke İslâm kadını bu bol ve örtücü pantolonu (şalvarı) İslâmî bir edeple kullansa, İslâm edebiyle edeplense.

 

Cevapla