Paylaş
Darul harp nedir şartları nelerdir
Question
Darül harp nedir Şartları
Darül harp kelimesinin anlamı savaş diyarı demektir. Ayrıca islam hakimiyetinin olmadığı yada islma kanunlarının uygulanmadığı yer anlamı da vardır. Üstelik bir yerin Darül harp olması için taşıması gereken 3 kural vardır. Bunlar;
1. Darül harp denilebilmesi için o ülkenin komşu bir tane bile Müslüman ülke olmamalıdır.
2. İslamiyetin yaşanmasına engel koyan kanunlar hüküm sürüyorsa.
3. Müslümanların kuralları uygulanmıyorsa Darül harptir.
Darül harp ne demek? kısaca
Dârülharp (دار الحرب), İslam hukuku literatüründe Müslüman olmayan bir devletin hâkimiyeti altındaki toprakları ifade eden bir terimdir. “Dâr” kelimesi Arapça’da “ev, mahal, bir kavmin yerleştiği yer” anlamında kullanılırken, İslam hukukunda bu terim, bir ülkenin İslam ya da İslam dışı bir yönetimin hâkimiyeti altında olup olmadığına göre tanımlanır. Dârülharp, İslam dışı yönetimlerin hâkim olduğu, İslam hukukuna göre yönetilmeyen topraklar olarak tarif edilir. Bu terim, İslam devletinin sınırları dışında kalan ve bu nedenle İslamî hukuk düzenine tabi olmayan her ülkeyi kapsar.
Klasik İslam hukukçuları, dünyayı iki temel bölüme ayırmışlardır: Dârülislâm ve dârülharp. Dârülislâm, İslam esaslarına dayanan, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin İslamî otoritenin elinde olduğu ülkelerdir. Buna karşılık dârülharp, bu otoritenin bulunmadığı, İslam düzenine uygun olmayan ülkelerdir. Bazı Batılı müellifler, Müslümanların gayrimüslimlere karşı sürekli bir savaş hali içinde olduklarını ve dârülislâm ile diğer ülkeler arasındaki ilişkinin savaş esasına dayandığını iddia etmişlerdir. Ancak İslam hukuku bu iddiaları desteklemez; gayrimüslimlerle savaşın sebebi, onların Müslümanlara saldırmasıdır. Dolayısıyla, dârülharp tabiri tarihî ve siyasî şartlara dayalı olarak kullanılmaktadır ve İslam’ın barışa verdiği önemi göz ardı etmemek gerekir.
İslam hukukuna göre bir bölgenin dârülharp mi yoksa dârülislâm mı olduğuna karar verilirken hâkimiyet ve yönetim ölçütleri temel alınır. İlk dârülislâm olan Medine, Hz. Peygamber’in yönetimi altında İslam esaslarına uygun bir hukuk düzeni oluşturdu. Dârülharp kavramı ise Müslümanların hicretten önce Mekke’deki durumunu da ifade etmek için kullanılmıştır; bu dönemde Mekke, İslamî otoritenin olmadığı bir yer olarak dârülharp sayılmaktaydı. Bazı hukukçulara göre Medine bile ilk dönemlerde Hz. Peygamber ve Müslümanlar şehirdeyken dârülislâm sayılmış, onlar şehir dışına çıktığında ise bu statü kaybedilmiştir.
Bir ülke fethedilip İslam hukuk düzeni uygulanmaya başladığında dârülislâm haline gelir. Ancak bu dönüşüm sadece fetih ile değil, aynı zamanda bu bölgenin yurt edinilip İslamî kuralların uygulanmasıyla tamamlanır. Tersi durumda, yani bir dârülislâmın dârülharp haline dönüşmesi için ise İslam hukukçuları arasında farklı görüşler mevcuttur. Hâkim görüşe göre cihadın meşru sayılmasının nedeni, gayrimüslimlerin Müslümanlara karşı düşmanca tutum sergilemesi ve saldırıda bulunmalarıdır.
Fıkıh âlimleri dârülharpte işlenen suçların dârülislâmdaki ceza hükümlerine tabi olup olmadığı konusunda farklı görüşlere sahiptir. Hanefîlere göre dârülharpte Müslümanların işlediği suçlara dârülislâmdaki gibi ceza uygulanmaz. Ancak bu durum, işlenen suçun mubah olduğu anlamına gelmez. Dârülharpte işlenen adam öldürme, hırsızlık, zina gibi fiiller haramdır; fakat cezaî hükmün uygulanması devletin kontrolü altında olmadığından mümkün değildir. Hanefîler, dârülharpte Müslümanların faizli işlemler yapmasını da belirli şartlarla caiz görmüşlerdir. Buna karşın diğer mezhepler bu tür muameleleri haram kabul etmişlerdir.
Bugünkü şartlarda, devletlerin birbirleriyle barışçıl ilişkiler kurmayı esas alması ve ekonomik düzenin karmaşıklığı göz önünde bulundurulduğunda, çoğunluğun görüşüne uymanın daha uygun olacağı söylenebilir. Ayrıca, dârülharpte İslamiyet’i kabul eden ancak henüz dârülislâma hicret etmemiş kimseler, dinî emir ve yasaklara uyma konusunda mâzur sayılmışlardır. Çoğunluk, bu bilgisizliğin sorumluluğu ortadan kaldırdığını belirtirken bazı âlimler, bu durumdaki kişilerin ibadetlerini sonradan kaza etmeleri gerektiğini savunmuşlardır.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Darul harb; kelime olarak tarif edilecek olur ise, savaş yurdu demektir. Darul harb başka bir tanım ile de, İslam kurallarının uygulanmadığı yer olarak da tarif edilmektedir.
“Darul Harb” Arapça bir terimdir ve kelimenin tam anlamıyla “savaş yurdu” veya “savaş evi” anlamına gelir. İslam hukukunda, Darul Harb genellikle Müslüman olmayanların egemen olduğu ve İslam hukukunun uygulanmadığı bölgeleri ifade eder.
Darul Harb kavramı, İslam tarihinde ve hukukunda önemli bir yere sahiptir ve farklı yorumlara ve tartışmalara konu olmuştur. Bazı alimler, Darul Harb’in sadece aktif savaş halinde olan bölgeleri kapsadığını savunurken, diğerleri İslam hukukunun tam olarak uygulanmadığı tüm gayrimüslim topraklarını bu kapsamda değerlendirir.
Günümüzde Darul Harb kavramının kullanımı ve yorumlanması, farklı görüşlere ve tartışmalara neden olmaktadır. Özellikle küreselleşen dünyada, farklı din ve kültürlerin bir arada yaşadığı toplumlarda bu kavramın nasıl uygulanacağı ve hangi bölgelerin Darul Harb olarak kabul edileceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta, Darul Harb kavramının tarihsel ve dini bir bağlamda ele alınması gerektiğidir. Bu kavramı günümüz dünyasına uyarlarken, farklı kültürlere ve inançlara saygı göstermek ve barışçıl bir arada yaşamayı teşvik etmek önemlidir.