Paylaş
Bahailik İslâm’a Karşı Düzenlenmiş Bir Komplodur
Question
SORU: Bahailiğin iç yüzü nedir? Bahailik karşısında İslâm’ın durumu nedir?
CEVAP: Zarar ve tehlike bakımından en şiddetli akım 19. asırda veba gibi yayılan sapık Bahai mezhebidir. Bahailiğin belaları 20. yüzyıla da uzanmıştır.
Bahailik ilk günden beri çirkin yüzündeki Örtüyü kaldırmamış, bilakis ilk girişimler diyebileceğimiz öncü davranışlarla gerçek yüzünü perdelemiştir. Giriş mahiyetinde olan bu hareketlerin en önemlisi Bahailiğin temeli olmak üzere “Babilik’tir
Araştırmacı ve tarihçiler Bahalilik ile Babilik arasında tam bir bağlantı olduğunu söylemektedirler.
Babilik ilk defa, liderinin kendisine söylenen “Bab” lakabı ile ilintili olarak İran’da ortaya çıkmıştır.
“Bab” kelimesinin birden çok anlamı vardır. İlim kapısı, hakikat kapısı, göğün kapısı bu anlamlardan bazısıdır. Bir diğer anlamı da “beklenen kurtarıcının yaklaştığını müjdeleyen kimse”dir.
Bazı tarihçilerin rivayetine göre “bah” sözünü İsmailiyye mezhebi, insanlara İsmailliyye mezhebinin sırlarını öğreten şeyhe bir unvan olarak vermiştir.
Nusayriler Selman-ı Farisi’yi “bab” olarak bilirler. Çünkü onların inancına göre Peygamberin ölümünden sonra davet işi ona bırakılmıştır.
Bâtınî mezhebinin bazı kolları ve bazı tasavvufçular bu kelimeyi davetin erkanı anlamında kullanmışlardır. Zira bunlara göre “bab” denilen liderler davet edilen kimsenin aralarına girmesine ve ulaşmasına sebeptir.
Babilik mezhebi İran’da Şiraz halkından Mirza Muhammed Ali Şirazi ardında bir kimseye nisbet edilmektedir.
Mirza Muhammed Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e nisbet edilen bir ailenin çocuğu olarak hicretin 1235 yılında doğmuştur. Bu aile ticaretle uğraşırdı.
Mirza 25 yaşına geldiğinde “Bab” olduğunu iddia etti. Şia mezhebinde beklenen mehdinin vekiline “bab” denirdi. Mirza’nın bab olduğunu iddia etmesi hicri 1260 yılında olmuştur. Denizciler süratle onu tasdik ettiler.
Babilik kendisini dine dayandıran bir mezheptir, Bu mezhebin kurucusu peygamber olduğuna inanan bir kişi olup, kendisim “Dinin bab”ı olarak isimlendirmiştir. İddiasına göre Musa, İsa ve Muham-med’in halifesidir. Kısaca Babiliği böyle ifade edebiliriz.
Bu mezhebin kurucusu yahudiliğin, hristiyanlığın ve müslümanlı-ğın birleşmesi çağrısında bulunmuş, mezhebinin bunu gerçekleştireceğine inanmıştır. Mezhebin kurucusu, kendisini üç dinin birleştiği nokta olarak tanımlamıştır.
Şirazi iddialarını aşağıdaki şekilde derece derece geliştirip şunları ileri sürmüştür:
1. Kendisinin beklenen Mehdi’ye açılan “bab” (kapı) olduğunu ileri sürmüş, bu davete “Babilik” adını vermiştir. İnsanlar kendisi aracılığı ile imamla ilişki kurup onun emirlerini alacaklardır.
2. Şirazi daha sonra beklenen Mehdi’nin kendisi olduğunu iddia etmiştir.
3. Daha sonra kendisine vahiy gelen peygamber olduğunu ileri sürmüştür.
4. Daha sonra Allah’ın ruhunun kendisine geçmek suretiyle Allah olduğunu iddia etmiştir.
Şirazi davasını, gördüğünü iddia ettiği rüyalara dayandırıyordu. Mesela bir keresinde şöyle demişti:
Benim kadınlardan el etek çekişim, kendimi ibadete ve namaza verişim, durumumu açıklamazdan bir sene önce gördüğüm bir rüyaya dayanmaktadır. Rüyamda gördüm ki şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin’in kesik başı bir ağaçta asılı idi. Kesilen boyun tarafından bolca kan akıyordu. Ağaca yaklaştım. Beni şiddetli bir heyecan kapladı. İki elimi açıp uzatarak bu kutsal kandan birazını elime alıp ihlasla onu içtim. Bu işlem sona erince Allah’ın ruhunun bedenime girdiğini hissettim. Bu ruh bedenimin her tarafını kapladı. Allah’ın içime girmiş olmasının sevincinden kalbimi bir heyecan aldı. Gözümün önünde bütün güzelliği ile ruhi sırlar açıldı.
Devlet yöneticileri ve ilim adamları ile Şirazi’nin arasında düşmanlık şiddetlendi. Şirazi zayıf kişilikli bir kimse idi. Bunu gösteren şöyle bir olay vardır:
Şiraz şehrinin ilim adamları Muhammed Mirza’nm sapıklığını ortaya koyunca Şiraz valisi, cuma günü camide cemaatin önünde Şirazi’nin tevbe etmesini istedi. Şirazi, korkudan yalancıktan minbere çıkarak tevbe ettiğini şu sözlerle açıkladı:
Her kim benim imamın vekili veya babı olduğumu kabul ederse Allah’ın gazabı onun üzerine olsun.
Her kim benim Allah’ı inkar ettiğimi, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğunu inkar ettiğimi, Allah’ın peygamberi, müminlerin emiri Hz. Ali’nin veya arkasından gelen imamların vesayetine sahip olduğumu söylerse Allah’ın gazabı onun üzerine olsun.
Daha sonra bu tevbesinden dönüp tekrar eski saçmalıklarını iddia etmeye devam etmiştir.
Babilik daveti için bol verimli bir alan buldu. Babi Muhammed Mirza’nm arkasından gidenler, ağıt söylemeye layık derecede cahil ve bilgisiz kimselerdi. Bu durum, eski zamanlarda İran’da meydana gelen bir olayı hatırlatıyor: Bir vakitler adamın birisi İran’da peygamber olduğunu iddia etmişti. Zamanın kralı bundan haberdar olunca adamı çağırtıp kendisine şöyle sordu: “Peygamberlik iddia ediyormuşsun, bu doğru mudur?” Adam bu soruya şöyle cevap verir: “Sultanım! Bana uyanlardan bir grubu huzurunuza toplamama izin veriniz.” Adamlar
toplandıktan sonra sahte peygamber eşek gibi anırmaya başladı. Adamlar hemen onun yaptığı gibi anırdılar. Bunun üzerine yalancı peygamber şöyle dedi: “Efendim, ben bu eşeklerin peygamberiyim!”
Babilerin davetlerindeki rezalet o derecededir ki iddiaya göre Muhammed Mirza dinde değişiklik yapıp yeni durumlar ortaya koyma hakkı olduğunu söylemiştir.
Şirazi Bedeşt şehrinde bir kongre tertip ederek bu kongreye ait şöyle bir rapor düzenletmiştir:
Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin değiştirilip kaldırılması hususunda araştırmalar yapılmıştr. Uzun tartışmalardan sonra toplantıya katılan büyük dostlarımızın çoğunluğu bu ibadetlerde yenilik yapmanın veya tamamen kaldırmanın gerekliliğine inanmaktadırlar.
Dinin gereği ilahi hikmetin kanunları öyle bir şeyi gerekli kılıyor ki yeni ortaya çıkan daha öncekinden daha yüksek bir mertebede ve daha kapsamlı olmalıdır. Bir başka deyişle sonradan gelen, yerine geldiğinden daha yüce ve mükemmel olur. Bu akıl yürütmeye göre Bab hazretleri makam yönünden ve ortaya koyduğu eserleriyle daha önce geçen peygamberlerin hepsinden üstündür. Onun dini hükümleri değiştirip bozmaya mutlak hakkı vardır.
Toplantıya katılanlardan pek azı İslâm dininde değişiklik yapılamayacağı görüşündedirler. Bunların dayanağı şudur:
Bab hazretleri yeni bir hüküm koyucu veya hükümleri değiştiren değil, ancak o hükümleri düzelten, içerisine karışmış bidat ve bozuklukları temizleyen ve onlara değer kazandıran biridir.
Answers ( 2 )
Bahailik İslam’a karşı düzenlenmiş bir komplodur. Kendisini dine yani İslam’a dayandıran bir mezheptir Bahailik. Çünkü bu mezhebin kurucusu kendisini peygamber gözü ile görmektedir. En azından Musa (as), İsa (as) ve Rasulullah (sav)’in halifesi olarak görür kendisini. Yine bu mezhebin kurucusu Yahudiliğin, Hristiyanlığın ve İslam’ın birleşmesi aynı çatı altında olması gerektiğini söylemiş ve bunun için mücadele edeceğini aynı şekilde söylemiştir.
Bu ifade, Bahailik hakkında oldukça güçlü ve olumsuz bir görüşü yansıtıyor. Bahailik, 19. yüzyılda İran’da ortaya çıkan ve dünya genelinde yayılmış bir inanç sistemidir. İslam’dan sonra gelen yeni bir dini hareket olarak görülür, ancak Bahailik kendi öğretileri ve inançlarıyla ayrı bir din olarak kabul edilir.
Bahailik ve İslam arasında tarih boyunca bazı anlaşmazlıklar ve tartışmalar olmuş, özellikle Bahailiğin ortaya çıktığı dönemde dini otoriteler tarafından eleştirilmiştir. Ancak “Bahailik İslam’a karşı düzenlenmiş bir komplo” ifadesi, genellikle Bahailik’i destekleyenler tarafından kabul görmeyen, daha çok Bahailik karşıtları arasında ortaya çıkan bir iddia veya görüş olarak değerlendirilir.
Bu tür iddialar, tarihsel, sosyolojik ve dini perspektiflerden dikkatle incelenmelidir. Bahailik’in öğretileri, insan hakları, barış, birliği vurgularken, İslam ve diğer dinlerle ilişkisi karmaşık ve çok boyutludur.
Bu konuda daha fazla bilgi, tarihsel belgeler ve tarafsız akademik çalışmalar ışığında ele alınabilir. İstersen, Bahailik’in tarihçesi, temel inançları veya İslam ile ilişkisi üzerine daha detaylı bilgi verebilirim.