Sünnet olmanın hikmeti nedir?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Sünnet olmanın hikmetleri

Sunnet olmanin hikmetleri

Sünnet olmak, erkeğin cinsiyet organının ucundaki derinin alınması anlamındadır. Arapçada sünnet olmaya “Hitan” denir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın.”   Keza edebin her türünü Cenab-ı Hak, Peygamber Efendimiz’ de toplamıştır. Müslümanlar sünnet olmak suretiyle küçük yaşta bu edep dairesine girerler. Ve sünnet olmakla daha baştan mahşerde ihtiyaç duydukları şefaat-i Peygamberîyi hak ettiklerini gösterirler.

Demek oluyor ki, bu bir nişandır. Mahşere doğru hızla akan yolculukta kime tabi olduğumuzun tescilidir ve belgesidir.

Öte yandan sünnet olmak Allah’ın güzel yarattığı hakikatine gölge düşürmez. İnsanın vücudunda bazı tasarrufları emreden veya mubah gören başka naslar da vardır: Mesela edep mahallinin tüylerini temizlemek, tırnakları kesmek, bıyığı kısaltmak, hacamat olmak da sünnet olarak emredilmiştir.

  • Sünnet olmak hem bir müslüman erkek olarak bizim başlıca görevlerimizdendir . Geçmişten bugüne süregelen bir olay ve durumdur .
  • Tıp dünyası bile sünnet olan erkeklerin bir çok hastalığa karşı daha dayanıklı ve koruyucu olduğunu fark etmiştir . İşin bilimsel boyutunda bile sünnet olmanıın faydaları vardır .
  • İlmi hikmetlerinde ise hem peygamberimizin yolundan gittiğimizi belirtmek hem de Müslüman bir erkek olduğumuzu hissetmek ve bildirmek diye sıralayabiliriz.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

  1. Doğu Şeyhi avatarı
    1
    2022-03-04T10:51:12+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Sünnet Olmak – Hitan

    Sünnet olmak sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sünnet olmak erkekler için bir sünnet; kadınlar için ise bir değer ve iyiliktir.” (Ebû Dâvûd, Edep 167; Müsned 5/75) Diğer bazı hadislerinde ise Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek” (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned,).

    Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, ileri yaşlarda Müslüman olanlara, 80 yaşlarında olsalar da “Üzerinizdeki (İslâm’ın hoşlanmadığı) fazla kılları temizle, traş et ve sünnet ol” buyururdu (Kenzul-Ummâl, 1/ 263).

    “On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (burna su çekmek), mazmaza (ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkama, koltuk altını yolmak, etek traşı olmak (tenasül uzvunun etrafındaki kılları kesmek), istinca yapmak (tuvalette avret yerini yıkamak).” (Ebû Dâvud, Tahâret 29; Tirmizî, Edeb 14)

    Sünnetin fıtrattan olmasını şöyle anlayabiliriz: Bu ameller, bütün peygamberler ve semavi dinler tarafından uygulanmış amellerdir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.), ilk sünnet olanın Hazreti İbrahim aleyhisselam olduğunu bildirir. (Müslim, Fezâil 41)

    Fıtrattan olan bu şeylerin yapılmasını vaciptir diye hükme bağlayanlar olduğu gibi sünnettir diyenler de vardır. Fakat neticede “sünnet olmak” gibi hususlar için sünnettir demişlerdir. (İbni Abidin) Hanefilere göre sünnet olmak, sünnettir. Dolayısıyla sünnet olan bir insan Peygamber Efendimizin bir sünnetini yerine getirmiş ve ona göre sevap kazanmış olur. Sünnet olmayan ise, sünnet sevabını kaçırmanın yanında bazı muhtemel zararlara karşı da tedbirsiz duruma düşmüş demektir. Zira sünnet olmamanın hem ibadetler hem de sağlık açısından zararlı olduğuna dair tespitler vardır. Bu tespitlere göre, sünnet olmayan insanlardaki kesilmesi gereken o deri parçası, mikrop biriktiren bir yerdir ve insan sağlığına olumsuz tesir eder. Mesela, rahim kanserlerinin en çok görüldüğü yerler, sünnet olunmayan memleketlerdir. Ayrıca, tuvaletten sonra orada bir miktar idrar kalır ve bu sonradan dışarı çıkar. Bu durumda hem elbise kirlenir hem de abdesti bozar. Buradan anlaşılıyor ki, sünnet olmak her ne kadar sünnetse de vacip kuvvetinde bir sünnettir. Dolayısıyla sünnet olmaya vaciptir diyen İmam Şafii gibi zatların fikirlerini göz ardı etmemek gerekir.

    Sünnet olmanın vakti tam belirlenmemişse de, ergenlik yaşından, yani namaza oruca başlama yaşından önce sünnet olmaları en uygun olanıdır. Zira ibadetlerdeki temizlik şartı için, sünnet olma meselesi büyük ehemmiyet arz eder. Sünnet olanlar daha temiz olurlar.

    Bütün bunlarla beraber, sünnet olmamaya mazeret olacak durumlar da vardır. Bunlardan biri, sünnet olmaya dayanamayacak durumda bulunmaktır. Mesela, yaşlılık ve zayıflık gibi. İleriki yaşlarda Müslüman olup da sünnet olma konusunda zorluk yaşamak ya da çok utanmak da sünnet olmama konusunda bir mazeret olarak düşünülebilir. Zira böyle insanlar, etraflarından baskı görürler ve her halleriyle tepki çekerler. Tepki çekecekleri en büyük işlerden biri sünnet olmaktır. Belki de bu konumdaki pek çok insan sünnet olacak yer bulamaz. Bulsa bile etrafın baskısıyla utanır, çekinir ve yerine getiremez. İşte bu haller de birer mazerettir. Öyleyse, işi zamana yaymak ve şahsın kendisinin de kabul edebileceği bir vakti kollayarak sünnet teklifinde bulunmak gerekir. İşin bir diğer bir yönü de şudur: Evet sünnet olmak bir sünnet-i seniyyedir. Fakat mükellefiyet yaşına gelmiş bir insanın, avret yerini bir başkasına göstermesi ise haramdır. Bir sünneti yerine getireyim derken bir harama girmek, kabul edilecek bir durum değildir. Hele hele yeni Müslüman olmuş bir insana, farz bir amelmiş gibi “ille de sünnet olacaksın” diye dayatmak, hiç doğru olmaz. Böyle bir dayatma, İslam’ın kolaylaştırma prensibine de zıttır.

    Evet, çocukken sünnet olamamış insanların, belli bir yaştan sonra imkân bulduklarında sünnet olmaları, hem sünnet sevabı kazanma, hem ibadetlerimizin sağlam yerine gelmesi hem de sağlık açısından önemlidir. İmkânı olmayanın ise bu konuda zorlanmaması gerekir. Çünkü bu amel bir sünnettir. Bir farz ya da vacip değildir. Dolayısıyla bu işi herhangi bir sebeple yapamamış olanlar, insanlar tarafından baskı altında tutulamaz ve zorlanamazlar.

     

    En iyi cevap

Cevapla