İslam dini çocuklara bakış açısı

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

İslam Ve Yenî Nesil

SORU: İslâm dini çocuklara nasıl bakıyor?

CEVAP: Yeni nesil, hayat bahçesindb yeşeren bir güldür, kalblerin meyvesi ve ciğerlerin parçasıdır. İslâm salih zürriyeti büyük bir nimet saymış, onunla minnette bulunmuştur. Kur’an-ı Kerîm çocuğun dünyaya gelişini büyük bir müjde saymıştır:

Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya’dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık. (Meryem/7)

Kur’an en hayırlı insanların diliyle zürriyyetten (soydan) şöylece bahsetmektedir:

Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! (Furkan/74)

Bu soy ve zürriyyet, hasta, fakir ve cahil oldukları zaman göz aydınlığı olmazlar. Ancak onlar hak üzere, doğru ve mutlu oldukları zaman göz aydınlığı olabilirler. Allah (c.c) kişinin ehlini korumasını emretmiştir:

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim/6)

Tefsircilerin bir çoğu buradaki korumanın ilimle, edeple, muhafaza edip güzele yönlendirmekle olacağı üzerinde ittifak etmişlerdir.

Rasûlullah (s.a) şöyle buyuruyor:

Hiç bir baba güzel bir terbi ye den/daha büyük bir miras bırakamaz.

Sizden biriniz çocuğunu iyi terbiye ederse, kendisi için hergün miskinlere yarım sa’ sadaka ver/nekten daha hayırlıdır.

İslâm genç nesli korumaya, on şefkat göstermeye teşvik ediyor iyi muamelede bulunmaya ve ona nun en basit misali:

Bir gün Hz. Hasan Hz. Peygamber’in yanına girdi. Rasûlullah onu Öptü. O gün Rasûlullah’ın yanıpda, Akra’ b. Habir vardı. O dedi ki “Benim on tane çocuğum vardır onlardan hiçbirini öpmedim.” Rasûlullah bunun üzerine şöyİe dedi: “Merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.”

Arablardan bazıları Hz. Pey^amber’in yanına gelip: “Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz?” dediler. Hz. Peygamber de evet diye cevap verince, “Biz çocuklarımızı öpmüyoruz” dediler. Rasûlullah “Allah sizin kalbinizden şefkati kaldırmışsa, ben ne yapabilirim” dedi.

İslâm çocuklara çok önem vermeyi, velilerinin onların iç ve dış durumlarına eğilmelerini emretmiş. Onların isimlerini bile en güzellerinden seçip koymak gerektiğini bize bildirmiştir.

Bazı sahabiler “Ey Allah’ın Rasûlü! Babanın çocuğa karşı olan haklarını öğrendik ya çocukların babalara karşı hakları nedir?” diye sorduklarında, Rasûlullah şöyle buyurdu: “Babası ona iyi bir isim koymakla, onu iyi terbiye etmekle yükümlüdür.”

Bir adam “Ey Allah’ın Rasûlü! Benim bir çocuğum doğdu. En güzel isim hangisidir?” dedi. O da “İsimlerinizin en hayırlısı Haris ve Hammam’dır. İsimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrah-man’dır. Peygamberlerin isimlerini çocuklarınıza verin” dedi.

Hz. Peygamber (s.a) başka bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur:

Kimin bir çocuğu olursa onun ismini ve edebini güzel yapsın, baliğ olunca onu evlendirsin. Eğer babası onu evlendirmez o da bir günah işlerse, onun günahı babasına yüklenir.

Bu şu demektir, büyük vazifesini yerine getirmezse küçüğün günahından sorumlu olur.

Büyük imam Îbnu’l-Kayyım Tuhfetu’l-Vedud bi-Ahkâmi’l-Mevlud adlı kitabında şöyle demektedir:

Çocuğunun talimini ihmal eden, onu başıboş bırakan, ona büyük bir kötülükte bulunmuş demektir. Bir çok çocuğun bozulması babalan yüzündendir. Onlar onun dinin farz ve sünnetlerini öğrenmesine mani oldular. Onları küçükken zayi ettiler. Onlar da büyüyünce ne kendisine ne de babalarına yaradılar.

Bazıları çocuklarının isyanlarını şöyle dile getirdiler: Ey babam! Ben küçükken sen bana asi oldun, ben de büyüyünce sana asi oldum. Küçükken sen beni zayi ettin. Büyüyünce ben seni zayi ettim.

İslâm’da nesli korumak, erkeği dişiyi kapsar. İslâm cahiliye dönemindeki erkeği kollamak ve kızlardan tiksinmek adetini kaldırmış ve bunu şiddetle yasaklamıştır. Kur’an bu çirkin davranışı şöyle dile getirmektedir:

Onlardan biri kız çocuğu ile müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki verdikleri hüküm ne kadar kötüdür. (Nahl/58-59)

Onlardan biri Rahman’a isnat ettiği kız çocuğuyla müjdelenince, hiddetlenerek yüzü simsiyah kesilir. (Zuhruf/17)

Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda… (Tekvir/8-9)

Rasûlullah iki kızı olup da onları iyi terbiye edenin cennete gideceğini onu ateşten koruyacağını söylemiştir. Rasûlullah Fatıma’nın dünyaya gelişi ile sevinmiş ve şöyle buyurmuştur:

O koklayacağım bir reyhandır. Onun rızkı da Allah’tandır.

Buna ilaveten İslâm çocuklar arasında adaletle davranmayı emretmiştir. Onların arasına tefrika sokmayı şiddetle yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Çocuklarınızın arasında adalete riayet edin, çocuklarınızın arasında adalete riayet edin.

Bazı müslümanlar çocuklarının bazılarına birşeyler verip bazılarına da bir şeyler vermemek üzere Rasûlullah’ı şahit tutmak istedikleri zaman, Rasûlullah bundan şiddetle çekinerek kızdı ve şöyle dedi:

Beni zulme şahit tutmayın çocuklarınızın sizin üzerinizdeki hakkı onları eşit tutmanızdır.

Yine bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

Allah’tan korkun çocuklarınızın arasında adaletli davranın.

Her şeyde adalet esastır. Ayrılık basit işlerde dahi -öpmek ve kucaklamak gibi- zulüm sayılır. Rasûlullah erkek çocuğunu öpüp okşayan ve kucağına alan, kız çocuğunu ise yanma oturtan bir adam gördüğünde onu bu durumundan dolayı kınadı ve şöyle söyledi: “Sen onların arasında adil davranmadın.”

Açıkça görünmektedir ki İslâm büyükleri, İslâm fakihleri yeni nesle çok büyük önem vermişlerdir. Onlardan birisi de İmam İbn’ül Kayyım el-Cevzi’dir. O bu konuda uzun uzadıya yazmıştır. Ondan bir kaç cümle nakledelim:

Ona zor gelse dahi onun kundağını ve ipini ihmal etmemek, azaları ve bedeni güçleninceye ve yere oturuncaya kadar onu kundakta tutmak, onu yavaş yavaş hareket ettirip yürütmek gerekir. Kendi başına yürüyünceye kadar bu hal devam ettirilir. Çocuk bütün korkutucu ve ürkütücü seslerden korunmalı, utandırıcı manzaralardan ve korkunç hareketlerden de sakındırılmalıdır. Çünkü bu gibi durumlar onun aklının bozulmasına yol açabilir. Ayrıca büyüyünce de bunların ona hiç bir faydası olmayacaktır. Böyle bir şey onun başına gelirse, onu zıddıyla gidermek lazımdır. Onu hemen unutturmak gerekir. Ona hemen meme vermek, onu emzirmek lazım ki bu rahatsız edici hal gitsin ve onun aklında yer etmesin, sonra onun tesirini gidermek zorlaşır. Sonra onunla latifeler yapmak gerekir ki yatabilsin. Bunlar ihmale gelmeyen şeylerdir. Yoksa bu korkular onun şuur altına yerleşir. İleride problem olur.

Ve yine İbn Kayyım şöyle diyor:
Çocuk sütten kesilmek istendiği zaman yavaş yavaş kesmek, onu bir defada kesmemek lazım. Çeşitli alıştırmalarla onu sütten kesmek en iyi yöntemdir. Çünkü insanlar alışkanlıklarını birden bırakamazlar. Hip6krat şöyle söylüyor: Vücudu ısıtan veya serinleten veya hareket geçiren, birşeyi birden kesmek büyük bir tehlikedir. Çok olan her şey tabiata düşmandır az olan şeyler ise devamlıdır.

Ve yine Hipokrat diyor ki, herkes aklı giderici sarhoş edici şeylerden kaçsın. Sözünün bozukluğundan ve bozgunculuğundan korkulan kişilerle de kimse oturup kalkmasın, çünkü bunda toplum için felaket vardır.

Ve yine Hipokrat şöyle diyor: “Çocuğun durumuna bakmak gerekir; neye kabiliyeti varsa ona yönlendirmek lazımdır.” Onu başka şeylere yönlendirmek onu iflah etmez. Çünkü o ona hazırlıklı değildir. Çocuğu iyi anlayışlı, zeki ve dinleyici gördüğü zaman onu ilme yönlendirmek gerekir. Onun kalbi boş olduğu sürece onu doldurmak gerekir. Çocuğun biniciliğe, atıcılığa kabiliyeti varsa bu demektir ki ona yönelecek ve ilimle uğraşmayacak onu da öylece yönlendirmek gerekir ki müslümanlara bir faydası olsun.

Eğer bunlara kabiliyeti yoksa, gözü sanatta ise, o sanat da faydalı ise, ona yönlendirmek lazımdır. Bunların hepsi, muhtaç olduğu dini bilgileri öğrendikten sonra yapılmalıdır.

İslâm yetime de gereken ehemmiyeti vermiştir. Kur’an yetimin korunmasına teşvik etmiş ve onlara iyi muamelede bulunulmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur:

Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye korkacak olanlar (yetime haksızlık etmekten) korkup titresinler. Allah’tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.

Rasûlullah da yetim büyüyünceye kadar onu korumak lazım olduğunu şu hadisiyle dile getiriyor:

(Hz. Peygamber orta ve şehadet parmaklarını bitiştirerek) “Ben ve yetimi koruyan cennete böyle alacağız.”

Böylece görüyoruz ki İslâm yeni nesle büyük önem vermiş, ki birbirinden olan zürriyet iyi olsun.

 

Cevapla