Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesi ve çocukluk dönemi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesi ve çocukluk dönemi hakkında neler biliyorsunuz?

Hz. Muhammedin s.a.v. ailesi ve cocukluk donemi

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Arap Yarımadası’nda bulunan Mekke şehrinde, 20 Nisan 571 tarihinde dünyaya gelmiştir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumu, hicri takvime göre Rebiü’levvel ayının on ikisinde gerçekleşmiştir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) babasının adı Abdullah’tır. Abdullah, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan, soylu bir aileye mensuptu. Abdullah’ın babası, Mekke’nin ileri gelen kişilerinden Abdülmuttalip’ti. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) annesi, Kureyş kabilesinin Zühreoğulları koluna mensup bir ailenin kızıydı. Babasının adı Vehb’ti. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) babası Abdullah, Âmine ile evlendikten bir süre sonra ticaret yapmak için Şam’a gitti. Ticari işlerini bitirip Mekke’ye dönerken Medine’de hastalandı. Burada akrabalarının evinde bir süre hasta yattı, daha sonra da genç yaşta vefat etti. Kocasının vefat ettiğini öğrenen Âmine, çok üzüldü. Çünkü hem eşini kaybetmişti hem de o sırada hamile olduğu çocuğunu babasız büyütmek zorunda kalacaktı.

Âmine, bir pazartesi günü biricik evladını dünyaya getirdi. Hemen bir haberci göndererek çocuğunun doğumunu Abdülmuttalip’e bildirdi. Abdülmuttalip, torununun doğumuna çok sevindi. Eve geldi, evladından yadigâr kabul ettiği bu yavruyu kucağına alıp Kâbe’ye götürdü. Burada, Allah’a (c.c.) şükretti. Daha sonra kurbanlar kestirip halka ziyafet verdi. Âmine, oğluna Ahmet adını koydu. Dedesi Abdülmuttalip ise torununa “Muhammed” adını verdi.

Mekke’de oldukça yaygın hâle gelmiş olan bir âdet vardı. Buranın halkı, dünyaya yeni gelen çocuklarını genellikle çevre köylerdeki serin bölgelerde yaşayan bir sütanneye verirlerdi. Çünkü Mekke çok sıcak bir yerdi. Buranın havası çocuklara iyi gelmiyor, onların hastalanmasına sebep oluyordu. Ayrıca sütanneye verilen çocuklar, kırsal bölgelerde, ana dilleri olan Arapçayı daha doğru bir biçimde konuşmayı öğreniyorlardı. Âmine ile Abdülmuttalip de Muhammed’i (s.a.v.), Halime adında bir sütanneye verdiler. Halime ile kocası Hâris, Peygamberimizi (s.a.v.) alıp Mekke’den ayrıldılar.2

Halime, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) iki yıl bakmak üzere yanına almıştı. İki yılın sonunda Hz. Peygamber’i (s.a.v.) annesine getirdi. Ancak o sıralarda Mekke’de salgın hastalık vardı. Halime, Âmine’ye, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de kalması durumunda hastalıktan zarar görebileceğini söyledi. Peygamberimizin (s.a.v.) iyiliği için bir müddet daha köyde kendileriyle kalmasının uygun olacağını ve küçük yavruyu tekrar köyüne götürmek istediğini belirtti. Âmine de onun isteğini kabul etti. Buna hem Halime hem de onun ailesi çok sevindi. Çünkü onlar Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çok seviyorlardı. Onun gelmesiyle birlikte evlerinde neşe, huzur ve bereket artmıştı. Hz. Muhammed (s.a.v.) de sütannesinin yanında mutluydu. Süt kardeşleri Şeyma, Üneyse ve Abdullah; Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çok seviyorlar, onunla oyunlar oynuyorlardı.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), dört yıl sütannesiyle kaldıktan sonra annesinin yanına geldi. Bundan sonra Mekke’de annesiyle yaşamaya başladı. Resulullah (s.a.v.) altı yaşındayken Âmine, Sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) de yanına alıp Medine’ye gitti. Yanlarında Peygamberimizin dadısı olan Ümmü Eymen de vardı. Medine’de hem akrabalarını görecekler hem de Abdullah’ın mezarını ziyaret edeceklerdi. Medine’ye gelen Peygamberimiz (s.a.v.) ve annesi, burada bir ay kadar kaldılar. Hz. Muhammed (s.a.v.) burada akrabalarının çocuklarıyla oyunlar oynadı, yüzme öğrendi. Sonra Mekke’ye dönmek üzere şehirden ayrıldılar.

Mekke’ye giderken yol üzerinde bulunan Ebva köyünde Âmine hastalandı ve vefat etti. Peygamber Efendimizi (s.a.v.), dadısı Ümmü Eymen alıp Mekke’ye getirdi.

Babasından sonra annesini de kaybeden Sevgili Peygamberimize (s.a.v.), bundan sonra dedesi Abdülmuttalip baktı. Abdülmuttalip, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çok sevdi, ona hep şefkat ve merhametle muamele etti. Bir yere gittiğinde torununu da yanında götürdü. Ancak oldukça yaşlanmış olan Abdülmuttalip, yaklaşık seksen yaşındayken vefat etti. O vefat ettiğinde Peygamberimiz (s.a.v.) sekiz yaşındaydı.

Abdülmuttalip, ölmeden önce oğullarından Ebu Talip’i çağırıp torunu Muhammed’i (s.a.v.) ona emanet etmişti. Bu yetim yavruya iyi bakmasını, ona şefkat ve merhametle muamele etmesini Ebu Talip’e vasiyet etmişti. Ebu Talip, babasının vasiyetine uydu. Yeğenine çok iyi davrandı. Onu her zaman koruyup kolladı. Hz. Muhammed’i (s.a.v.) kendi çocuklarından ayırmadı. Hz. Muhammed’e (s.a.v.) şefkatli bir baba gibi davrandı. Ebu Talip’in aile bireyleri de Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çok sevdiler, onu kendi ailelerinin bir ferdi olarak gördüler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), sekiz yaşındayken geldiği Ebu Talip’in evinden, yirmi beş yaşında evleninceye kadar ayrılmadı.

BENZER KONULAR:

Cevapla