Temizlik Konusunda Takıntı Hastalığı

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Helal Haram Konusunda Takıntı Hastalığı

Temizlik Konusunda Takinti Hastaligi

Hocam her şey çok kafama takılıyor mesela

Bu gün yüzüme bir krem sürdüm yara için ve ağzıma girdimi diye çok korktum internette krem içinde domuz yağı olduğu söyleniyor aslında ben biliyorum domuz yağı olmadığını ama tam diyorum bişey olmaz boşver ama o an aklıma bir şey geliyor domuz yağı haram günaha girersin diyor ve beni çok rahatsız ediyor sağdece bu değil bunun gibi bir sürü şey kafa fazlasıyla takılıyor ağzımı havluyla kurularken içimden bi ses havluda krem varmıydı diye düşündürüp beni tekrar tekrar ağzımı yıkatıp tükürtüyor

Cevap:

Kullandığınız kozmetik ürünlerinde katkı maddeleri arasında domuz yağı var ise bu ürünleri kullanmanız kesinlikle dinen haramdır. Sizin durumunuz vesveseden ibarettir. Vesvese fısıltı, hışırtı ve fışırtı gibi gizli ses, fiskos. Kalpte meydana gelen şüphe, tereddüt, vehim, kuruntu, iç üzüntüsü, nefis ve şeytanın meydana getirdiği iç karışıklığı anlamları için kullanır. Zıddı tereddütsüz, kararlı, emin ve azimli olmak demektir (el-İsfahanî, el-Müfredât, İstanbul,1986, 819, vesvese mad).

Vesvese kelimesi Kur’ân’da dört yerde geçmektedir. Şeytanın Cennette bulunan Âdem (a.s) ve Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

“Derken Şeytan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı (vesvesede bulundu): – Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan menetti” (el-A’raf, 7/20).

Bu âyette geçen vesvese kelimesi, fısıldama şeklinde anlaşılmakta ve tercüme edilmektedir.

Bir de şeytanın Cennete nasıl girdiği ve Âdem (a.s) ile Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu hususunda, alimlerin farklı yorumları vardır. Bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (Geniş bilgi için bk. el-Maverdî, en-Nuketü ve’l-Uyun, Beyrut 1992, II, 210).

Kur’ân’ın başka bir yerinde, Tâhâ sûresinin 120. âyetinde de şeytanın Âdem (a.s) ve Havva validemize yaptığı bu vesvese dile getirilmiştir.

Vesvese ile ilgili diğer bir âyetin meali de şöyledir: “Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini (fısıldadığını) biliriz. (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız” (Kaf 50/16).

Bu âyette de Yüce Allah’ın kudretine işâret buyurulmaktadır. O, insanı yaratan, yoktan var edendir. İnsanların gizli ve açık her şeylerinden haberdardır. İnsanın kalbinden geçirdiği vesvese ve düşüncelerin tamamına vakıftır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s), bu âyetin tefsiri mahiyetinde açıklamada bulunurken; “Şüphesiz Yüce Allah, ümmetimden olan kişilerin kalbinden geçirdikleri şeyleri, söylemedikleri ve işlemedikleri takdirde affeder; günah olarak saymaz” diye buyurmuştur (Buharî, Itk, 6; İmân, 15; Neseî, Talâk, 22; İbn Mâce, Talâk, 16).

Başka bir âyette ise, vesvese hakkında şu bilgiler verilmiştir: “De ki: Sığınırım ben, insanların Rabb’ine insanların padişahına, insanların ilâhına. İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki, insanların göğüslerine (kötü düşünceleri) fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah’a sığınırım)” (en-Nas, 114/1-6).

Burada geçen “vesvâs” kelimesi, şeytan için kullanılmıştır. Yani bununla şeytan kastedilmektedir ve vesvese de onun eseridir. İnsana vesvese veren şeytan iki türlüdür. Biri cinlerden ve diğeri de insanlardan olan şeytanlardır. Bu şeytanlar, insanların kalbinde vesveseyi meydana getirecek akıl ve fikirlerini çeler, onları kötü emeller işlemeye sevkeder. Allah yoluna gitmekten, insanlık gayesine ermekten alıkor. Nihayet din ve imandan çıkarır, ebedi helâke sürükler. İnsanların kalbine fısıldayıp duran, onları gaflete düşüren, her şerrin başı olan vesveseyi meydana getiren herşey, “hannâs” ve “vesvas” olarak kabul edilir (ez-Zemahşerî, el-Keşâf, Mısır 1977, VI, 265 vd).

Hiç şüphesiz, şeytanın verdiği vesvese insanı imandan ve ibâdetten uzaklaştırır; fert, aile ve toplumun hayatında çeşitli sıkıntıların meydana gelmesine sebep olur. Medine çevresinde badiyede yaşayan Müslümanlar, koyun ve sığır kesip etini satmak üzere şehre getiriyorlarmış. Bu eti yemekten çekinen bazı Müslümanlar Hz. Muhammed (s-.a.s)’e giderek;

“Ya Rasûlüllah! Bazı badiye halkı bize et getirip satıyorlar. Bunların, hayvanı keserken besmeleyi söyleyip söylemediklerini bilmiyoruz” diye sormuşlar. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) şu cevabı vermiştir:

“Bismillah deyiniz ve sonra bu eti yeyiniz” (ez-Zebidî, Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi, trc. Kamil Miras, Ankara 1974, VI, 354 vd).

Rasûlüllah (s.a.s) bununla vesveseden uzak durmaya işaret buyurmuştur.

Başka bir konu ile ilgili olarak Hz. Muhammed (s.a.s)’e şöyle sormuşlar:

“Ya Rasûlüllah! Birisi namaz kılarken abdestim bozuldu diye gönlünde bir vesvese hissederse, bu kişinin namazı bozulur mu, bozulmaz mı? Hz. Muhammed (s.a.s) bu soruya şu cevabı vermiştir:

“Hayır. Bir yellenme sesi veya bir kokuyu duymadıkça namazı bozmaz” (ez-Zebidî, a.g.e., VI, 355).

Burada da Rasûlüllah (s.a.s) vesveseden uzak durmayı, abdestin bozulduğuna dair kanaat hasıl olmadıkça namazı bozmamayı tavsiye etmiştir.

Fıkıh usulünde de vesvese kötü bir şey olarak kabul edilmiştir. Her şeyde tereddüt ve vesvese ile hareket edenin sözüne itibar edilmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.s) vesvese ile hareket edenin talâkının geçerliliğini kabul etmemiştir (Buharî, Talâk, 11). Yani hanımını boşayıp boşamadığını veya söylediği sözler hakkında vesvese içinde olan bir kişinin talâkı (boşaması) geçerli kabul edilmemiştir.

Görüldüğü gibi, Kur’ân ve sünnette vesvese tasvib edilmemiştir. Bilhassa vesvese ile ilgili bütün âyetlerde, vesvesenin şeytandan geldiğine işaret buyurulmuştur. Buna göre İslâm vesveseden sakınmayı istemiştir. Çünkü vesvese faydalı değil, zararlı olan bir şeydir. Vesveseye kapılan insan, ibadetlerinde yanılır, çeşitli hatalara düşer ve haz almaz. Vesvese insanı yanlış ve batıl yollara saptırır. Hatta vesvesenin neticesinde insan akli dengesini bile kaybedebilir.

Benzer Konular:

Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Helal haram konusu İslam dini açısından oldukça önemli bir konudur. İslam, insanların hayatlarını düzenlemek için bir rehber olan Kuran ve peygamber Muhammed’in sözlerine dayanmaktadır. Helal, İslam’da “yasal” veya “helal olan” anlamına gelirken, haram ise “yasak” veya “haram olan” anlamına gelir.

    İslam dini, Müslümanlara hayatlarında helal olan şeyleri tercih etmelerini ve haram olan şeylerden kaçınmalarını öğütler. Bununla birlikte, İslam’ın temel prensipleri olan Allah’a itaat etme, insanlara zarar vermemek, dürüstlük ve adalet gibi değerlere de vurgu yapar.

    Helal haram konusunda takıntı hastalığı ise dini açıdan aşırı bir kaygı veya takıntı halini ifade eder. Bazı insanlar, herhangi bir hata yapmaktan veya helal olmayan bir şeyi yapmaktan korkarak sürekli bir endişe ve takıntı içinde olabilirler. Bu durum, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve kişinin sosyal, iş veya kişisel ilişkilerinde sorunlara neden olabilir.

    İslam dini, insanları aşırı kaygı ve takıntılardan korumak için bir denge öğretir. İslam’ın ana prensiplerine uyulduğunda, helal ve haram konusunda sağlıklı bir denge bulunabilir. Önemli olan, İslam’ın temel değerlerini anlamak, doğru bilgilere sahip olmak ve Allah’a itaat etmek için samimi bir çaba göstermektir.

    Eğer bir kişi helal haram konusunda takıntı hastalığı yaşıyorsa, bu kişiye psikolojik destek sağlamak önemlidir. Bir dini lider, danışmanlık hizmetleri veya bir psikolog gibi uzmanlardan yardım almak, kişinin endişeleriyle başa çıkmasına ve sağlıklı bir dini yaşam sürmesine yardımcı olabilir.

    En iyi cevap

Cevapla